Japonya'da çalışmaya başlayalı 10 yıl olmuştu. Yıl 2006. Büyük şirketlerde çalışmaktan neden yorulduğumu sonunda farkeder gibi olmuştum. Sorun KISITLI hissetmekti.
Kendimi kısıtlanmış, bir kutunun içine hapsedilmiş hissediyordum. Yapılabilecek çok şey varken, benim yapabileceğim çok şey varken, büyük bir organizasyonun, matrix'in bir parçasıyken o bütünlüğün içinde emirleri uygulamaktan başka rol yoktu. Yeni roller denemek ve yükselmek için bir takla atmak ve "oyunu kurallarına göre oynamak" gerekiyordu. Katılımcılık, yaratıcılığı ve girişimciliği teşvik, açık sistemler vb. benim gibileri biraz daha çalıştırmak, biraz daha emmek için yaratılmış sanal oyunlardı aslında. Bu matrix'in dışına çıkmak gerekti, hayattaki amaçları yeniden belirlemek, öncelikleri sıraya dizmek. Ama nasıl? Ve nerden başla****?
New York JFK'de uşağın kalkış saatini beklerken adetim olduğu üzere kitapçılara gittim. Raflardaki iş dünyasyla ilgili dergilere kitaplara bakarken Entrepreneur başlıklı bir dergi gözüme çarptı. Fazla birşey beklemeden sırf meraktan dergiyi aldım ve Tokyo'ya döndükten bir kaç gün sonra okumaya başladım. Hayır oradan oraya koşturan ve büyük paralar peşinde koşan tipleri değil benim gibi, pek çok insan gibi sıradan işlerde çalışan sıradan insanların arayışlarını, başarı öykülerini yazıyordu.
Arkası gelmeye başladı. Dergiye abone oldum. Okumaya başladım. Guy Kawasaki'nin The Art of the Start' oldukça önemli bir dönüm noktası oldu. MBA dönemindeki notlarıma geri döndüm. Robert Kiyosaki'nin Rich Dad, Poor Dad serisinden de biri kitap derken Jim Collins'in Good to Great. Sonra Escape From Cubicle Nation'ı buldum. Şirketlerdeki hücrelerimizden çıkmamızı, en azından kalsak bile çıkabilecekmişiz gibi düşünmemizi, davranmamızı savunan bir blog kafamdaki şüpheleri dağıtmama yardımcı oldu.
2006'dan önce girişimci olamayacağımı, en fazla bir girişimcinin arkasından gidip onun sağ kolu falan olabileceğimi düşünürdüm. Kısıtlanma kafamdaymış, uzun zaman iyi bir şirket yöneticisi, uygulayıcı olabilmek için programlanmış beynimin yarattığı bir kuruntuymuş. Önemli olan fırsatları görecek bakış açısı yaratmak, kişisel ve kurumsal vizyon yaratmak, bunların örtüştüğünden emin olmak, planlamak, planları uygulayacak kaynaklara ve önemlisi beceriye sahip olmaktı.
2007'de Tokyo'daki bir arkadaşla fikirklerimizi tartışmaya ve vizyon oluşturmaya başladık.
2008 başında Tokyo'da iki Türk olarak kendi danışmanlık şirketimizi kurmak için yola çıktık.
Herşey daha başlangıç aşamasında. Ama "matrix"in dışından ışık gözüktü en azından.