Tüketen Üretici : Prosumer - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Tüketen Üretici : Prosumer


dt_turan
Girişimci Editör

Toplam 544 yazı
20/07/2007 :  23:03:20 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Arkadaşlar gönderdiğim yazıları beğendiğinize sevindim. Koniks'te daha önce konuşulmayan ama dünyada çokça tartışılan "prosumer" konusunda Zeynep Özata'nın bir yazısını paylaşıyorum.


Tüketen Üretici - Prosumer

Ünlü gelecek bilimci Alvin Toffler, 1980 yılında yayınladığı Üçüncü Dalga isimli kitabında, “tüketen üretici – prosumer” kavramını ortaya atmıştır. “Prosumer (tüketen üretici)” terimi, producer (üretici) ve consumer (tüketici) kelimelerinin birleştirilmesinden türetilmiştir. (Bugün prosumer kelimesi başka anlamlar da taşımaktadır. Örneğin, pro kısaltması kimi durumlarda proffessional (profesyonel) kimi durumlarda ise proaktive (proaktif) kelimelerinin anlamlarını içerir şekilde de kullanılmaktadır.)

Alvin Toffler, üretici ile tüketici arasındaki sınırların silikleştiğini ve yavaş yavaş bu iki kavramın birleşeceğini öngördüğü Üçüncü Dalga isimli kitabında, “tüketen üretici” kavramını ortaya atmıştır. Toffler’a göre, tüketici kavramı endüstri çağının bir sonucudur. Post-endüstriyel dönemde, saf tüketicilerin sayısı azalacaktır. Bunların yerini, kullandıkları ürün ve hizmetlerin çoğunu kendileri üreten, tüketen üreticiler alacaktır.(Kotler 1986) Toffler, temel tüketici ihtiyaçlarını karşılamak üzere, standart ürünlerin kitlesel olarak üretildiği pazarların doyuma ulaştığını görmektedir. İşletmeler karlılıklarını arttırmak için, kitlesel bireyselleştirme (mass customisation) adı verilen bir süreci uygulamaya başlayacaklardır, yani yüksek düzeyde bireyselleştirilmiş/kişiselleştirilmiş ürünlerin, kitlesel olarak üretimine geçeceklerdir. Ancak bu düzeyde bireyselleştirmenin sağlanabilmesi için, tüketicinin, özellikle de tasarım aşamasında, üretim sürecine katılması gerekliliği doğmaktadır.

Görünmez Adam

Toffler’e göre tüketen üretici, tükettiği bazı ürün ve hizmetleri kendisi üreten kimsedir. Kendi kıyafetlerini diken, kendi yemeklerini yapan, evini kendisi boyayan kişiler olarak örneklendirir Toffler bunları. Bu ürün ve hizmetler piyasada tüketime sunulan ve satın alınmak suretiyle tüketilebilecek ürün ve hizmetlerdir. Bu satın alımlar, tüketici olmanın özünü oluşturur. Tüketen üretici olmanın özünde ise, satın alınabilecek bu ürün ve hizmetlerin üretilmesi yatar.

Birinci Dalga sırasında tarım ekonomisine dayalı toplumsal bir düzen vardır. İnsanların çoğu kendi ürettiğini tüketir. Normal anlamda onlar ne üretici ne de tüketicidir. Bu insanlar avlanmakta, kendi yiyeceklerini yetiştirmekte ve kendi kıyafetlerini dikmektedir. Yani bunlar tüketen üreticilerdir. Birinci Dalga toplumlarına egemen olan süreç kendi tüketeceğini üretmektir.

İkinci Dalga Avrupa’da 18. yüzyılda ortaya çıkan Endüstri Devrimi’yle birlikte oluşur. Baskın kurum fabrikadır. Bu dönemde, artan sayıda insan üretken saatlerini bu fabrikalarda geçirmektedir. İnsanlar bu fabrikalarda (veya ofislerde) günde sekiz saat çalışmakta ve burada kazandıkları parayla, piyasadan ihtiyaçları olan ürün ve hizmetleri satın almaktadır. İkinci Dalga toplumlarındaki baskın süreç, endüstrileşme ve pazarlaşma/piyasalaşmadır (marketization). İkinci Dalga toplumlarını, insanların ihtiyaç duydukları ürün ve hizmetleri elde etmeleri için kurulan alışveriş ağları şekillendirmiştir. Ürünler verimlilik esasına göre üretilmiş, kendini şımartma temelinde tüketilmiştir.

Sanayi devrimi üretim ve tüketim işlevlerini birbirinden keskin bir çizgiyle ayırmaktadır. Bu keskin ayrım, bugün tüketici ve üretici olarak adlandırılan insanların doğmasına yol açmıştır. İkinci Dalgayla, “kullanma amaçlı üretime” dayalı tarımcı bir toplumdan, “alışveriş için üretime” dayalı sanayi toplumuna geçilmiştr. Ancak, durum anlatıldığından biraz daha karışıktır. Çünkü, nasıl Birinci Dalga sırasında alışveriş (yani piyasa) için üretim yapıldığı olduysa, İkinci Dalga sırasında da kullanma amacıyla da üretim yapılmaktadır.

Bu noktada Toffler ekonomiyi iki sektöre ayırmaktadır. A sektörü, insanların ücret almadan, doğrudan doğruya kendileri ve aileleri için üretimlerini içerir. B sektörü ise piyasa için yapılan mal ve hizmet üretimidir. Birinci Dalga sırasında A sektörü –kullanmak için yapılan üretim- çok büyük, B sektörüyse çok küçüktür. İkinci Dalga sırasında bunun tersi olmuştur. Bu dönemin en büyük tüketen üreticileri ev kadınları olmuştur. Ancak, İkinci Dalga toplumları piyasa için üretime öylesine odaklanmışlardır ki A sektörü diye bir sektörün varlığını hemen hemen unutmuşlardır. “Ekonomi” kelimesi piyasaya yapılmayan iş ve üretimleri içine almayacak şekilde tanımlanmış, ev işleri gayrisafi milli hasıla tahminlerine dahil bile edilmemiştir.

Yani tüketen üretici görünmez adam olmuştur.

Kendin Yap Dönemi

Toffler post-endüstriyel dönemi, Birinci ve İkinci Dalganın bir sentezi olarak görmektedir. Buna da Üçüncü Dalga ismini vermektedir. Üçüncü Dalga sürecinde iki sektör ya da iki üretim tarzı arasındaki ilişkide önemli bir değişiklik başlamaktadır. Üreticiyi tüketiciden ayıran çizgi silikleşmekte, tüketen üreticinin önemi artmaktadır. Hatta piyasanın yaşamımızdaki ve dünya sistemindeki rolünü değiştirecek güçlü bir gelişme görülmektedir.

1956 yılında haberleşme taleplerinin iyice artması karşısında ezilen Amerikan Telefon ve Telgraf Şirketi, abonenin numarayı doğrudan çevirerek şehirlerarası görüşme yapmasını mümkün kılan elektronik telnolojiyi benimsemiştir. 1973-74 yıllarında Arap ambargosunun başlattığı petrol darlığı sırasındaki petrol fiyat artışlarına karşı yerel benzin istasyonları ayakta kalabilmek için zorlu bir mücadeleye sürüklenmiştir. Bu istasyonlar maliyetleri biraz daha aşağıya çekebilmek için self-servis benzin pompalarını kullanmaya başlamışlardır. Sonrasında elektronik bankacılık başlamıştır. Böylece daha önce bankadaki görevlilerin yaptıkları işlerin çoğunu artık müşteri kendisi yapmaya başlamıştır.

İşin bir bölümünü müşteriye yaptırmak, ekonomistlerin diliyle “emek maliyetini dışarıya aktarmak” yeni bir yöntem değildir. Bu sayede, bu işleri yapması için ücret ödenen kişiler sistemden çıkartılmakta, bu işlev müşteriye aktarılmakta ve hizmet verene ödenen ücretin bir kısamı da tüketiciye fiyat indirimi olarak geri dönmektedir. 1970’lerde başlayan bu kendin yap uygulaması, çok büyük bir hızla yayılmıştır. Toffler’in terimi ilk kez kullandığı zamandan günümüze geldiğimizde, hepimizin az ya da çok tüketen üretici özelliklerini taşıdığımızı görüyoruz. Internetten kendi bankacılık işlemlerimizi yapıyoruz, salata barlarında kendi özel salata karışımımızı oluşturuyoruz, internet bankacılığı sayesinde banka şubelerine girmeden işlemlerimizi hallediyoruz ve IKEA sayesinde kendi mobilyalarımızı kendimiz monte ediyoruz. Böylece, daha önce B sektörüne ait bir çalışma A sektörüne yani alışveriş sektöründen, tüketen üretici sektörüne aktarılmaktadır.

Toffler, bu gelişmenin temelinde yatan nedeni, el işlerinin ve otomasyona girmeyen hizmetlerin maliyetinin göreli olarak artması olarak görmektedir. (Ben bu gelişmeyi, tüketicinin sürekli mırın kırın eden tezgahtarlarla uğraşmamasının verdiği huzura da bağlıyorum.

Kitlesel Bireyselleştirme Dönemi

Ancak, tüketen üretici sadece hizmetlerle sınırlı bir olgu değildir. Bu kavramı anlamak için, tüketicinin ürünlerin üretiminde nasıl bir rol oynamaya başladığının incelenmesi de gerekir. Toffler Üçüncü Dalga toplumlarındaki baskın süreci, kitleselleşmeden (demassification) uzaklaşma olarak görmektedir. Üçüncü Dalga toplumlarında kitlesel üretim yerine, birey olma geçerli norm haline gelmektedir.

Kitlesel bireyselleştirme kavramı içinde tüketicinin üretim sürecine katılması işlevi, fast-food restoranlarda müşterinin kendi yiyeceğini alıp, masasını temizlemesi veya IKEA sistemindeki gibi mobilyayı kendisinin monte etmesi şeklindeki geleneksel anlayışın ötesinde bir anlam ifade etmektedir. Kitlesel bireyselleştirmede, tüketici ürünün oluşturulması ya da tasarımı aşamasında sürece katılmaktadır. (Piller, Moeslein ve Stotko 2004)

“Kitlesel bireyselleştirme” denildiğinde bilgisayar destekli bilgi sistemlerinin, esnek üretim sistemleriyle bütünleştirilmesi sonucunda her bir müşteri için farklı bir ürünün oldukça büyük sayıda müşteri için üretilmesi ifade edilmektedir. Diğer bir deyişle kitlesel bireyselleştirme, kitlesel üretim ve bireyselleştirmenin en iyi bileşenlerinin bir araya getirilerek bütünleştirilmesidir. Bu sayede kitlesel üretimdeki ölçek ekonomileri muhafaza edilirken, bireysel bazda müşteri ihtiyaçlarının tatmini mümkün olacaktır. (Bardakçı 2004)

Kitlesel üretimdeki hakim olan “firma yapar, müşteri alır,” “firma konuşur, müşteri dinler” anlayışı, kitlesel bireyselleştirme ile tamamen değişmiş ve “müşteri konuşur, firma dinler,” “firma ve müşteri birlikte üretir” veya “müşteri ister, firma yapar” anlayışına dönüşmüştür. Kitlesel bireyselleştirme, bu bağlamda müşterilerin firmaya ne istediğini öğretmesi ve firmanın bunu müşteriye temininin bir ifadesidir. (Bardakçı 2004)
Aslında bu noktada, “prosumer” kelimesinin “tüketen üretici” yerine “üreten tüketici” olarak kullanılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum.

Günümüzde pek çok marka, üreten tüketicilerle farklı çalışmalar yapmaktadır. Örneğin Procter & Gamble, ürünlerinin geliştirilmesinde üreten tüketicilerle birlikte çalışmaktadır. Levi-Strauss, ünlü Engineered jeans’lerini Londra, Milan ve Paris’teki moda meraklısı gençlerle birlikte geliştirmiştir. Adidas ve Nike, internet siteleri aracılığıyla, tüketicilerinin kendi tasarladıkları ayakkabıları üretmektedir. (Diagnam 2002)

Bugün artık ortalama bir tüketici, zamanını ve parasını harcadığı ürünler üzerinde daha fazla söz sahibi olmak istemekte ve bunu yapmak için ihtiyacı olan araçların da elinde olduğunu düşünmektedir. Web, sms ve interaktif televizyon kontrolün giderek daha fazla tüketiciye geçmesini sağlayan kanallardır. Örneğin, tüketici artık kendine dayatılan pop straları değil kendi sms’leri ile belirlediği pop starları görmek istemektedir. Internette, bir markayı sadece tüketmenin ötesine geçmeye çalışan grupların oluştuğunu görmekteyiz. Bu topluluklar, iki yönlü bir dialog oluşturarak, geliştirme sürecinin içine dahil olmaya çalışıyorlar.

Tüm bu gelişmelerden (kendin yap veya tüketicinin üretim tasarımına müdahil olması) hangisine bakarsak bakalım, tüketicinin üretim işine çok yakından katıldığını görüyoruz. Böyle bir dünyada tüketiciyle üretici arasındaki alışılmış ayrım kalkar. “Dışarıdaki adam”, “içerideki adam” olur. Ve B sektöründen daha çok üretim faaliyeti, üreten tüketicinin egemen olduğu A sektörüne aktarılır.

Yazan: Zeynep Özata

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Bilgisayar-Bilişim
vguner
Yeni Üye

Toplam 2 yazı
22/07/2007 :  14:28:27 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
"Eski" bir düşünceyi yeni bir şeymiş gibi ortaya koymak ne deredce doğru bilmiyorum ama bir gerçek var ki "eski" düşünürlerin ve bilim insanlarının hakkını yemekten başka birşey yapmıyoruz. "eski" düşünce der ki; "Tüketim aynı zamanda üretim sürecidir de." ister üretken tüketim -meta üretimi-fabrikalar- ister bireysel tüketim, tek tek bireylerin ve işçinin tüketirken aynı zamanda yeni bir şey ürettiğinin sürecidir." Fabrikalar hammaddeleri tüketirken bunları yeni metaların üretimi için tüketirler. işçiler ise tüketimlerini emek güçlerinin yeniden üretimleri için tüketmektedirler.
VGuner

Yerleşim : Türkiye / İzmir  |  Meslek : Mobilya
dt_turan
Girişimci Editör

Toplam 544 yazı
22/07/2007 :  15:34:08  Alıntı
Vguner,
Zeynep özata'nın ekonomik olarak önceki evreleri anlatması bu söylediğinizi çürütüyor zaten.
Alıntı Yapılan Metin:
Kitlesel üretimdeki hakim olan “firma yapar, müşteri alır,” “firma konuşur, müşteri dinler” anlayışı, kitlesel bireyselleştirme ile tamamen değişmiş ve “müşteri konuşur, firma dinler,” “firma ve müşteri birlikte üretir” veya “müşteri ister, firma yapar” anlayışına dönüşmüştür. Kitlesel bireyselleştirme, bu bağlamda müşterilerin firmaya ne istediğini öğretmesi ve firmanın bunu müşteriye temininin bir ifadesidir. (Bardakçı 2004)
Aslında bu noktada, “prosumer” kelimesinin “tüketen üretici” yerine “üreten tüketici” olarak kullanılmasının daha uygun olacağını düşünüyorum.


Yani eskiden kitlesel olarak ürünler yapılır, örneğin ford firması araba yaparmış bir sürü, sonra bunları halka pazarlarlarmış. Ama bugün insanlar birebir üretime etki ediyor, yani süreç aslında daha matrix bir yapıda ilerliyor. önce malı üreteyim sonra insanları ikna edeyim değil, insanlarla birlikte üreteyim gibi. (en azından ben öyle anladım)

Bunda iletişim teknolojilerinin de payı büyük, önümüzdeki dönem interaktif tv'ler çıkacak ve izlediğinizi dizinin alternatif sonlarından dilediğinizi seçeceksiniz. Yada internetteki sitelerde kişiselleştirme seçenekleri var, kendi ihtiyaçlarınıza göre istediğinizi görüyorsunuz. Öyle tek bir sayfa yapıp, herkes bunu kullansın demiyorlar. Yani bir sayfa üretip bunu kullanın demiyor, size seçenekler sunuyor, kendi sayfanızı nasıl görünmesini istiyorsanız öyle üretiyorsunuz.

BEnce dünya bu yöne gidiyor, benim fikrim bu.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Bilgisayar-Bilişim
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

2.14 saniye.
23:47:53, 2 Mayıs 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım