Türkiye ve AB

İçinde bulunduğumuz şu yüzyılın Türkiye için en büyük meselesi maalesef (diyorum çünki gerçekten maalesef) bildiğiniz üzere AB. Bizler bağımsızlığını çok pahalı diyetler ödeyerek kazanan, yüzbinlerce hatta milyonlarca şehidin kanıyla kazanan bir neslin evlatları olarak acaba bu kadar ucuza vatan topraklarının peşkeş çekilmesine hala ve herşeye rağmen seyirci mi kalacağız? Ne zaman titreyip kendimize döneceğiz? Ne zaman tarihimize bir soluk dönüp bakarak, o geçmişten şevk alıp bunu günümüze kanalize edeceğiz? Arkadaşlar biz bu kadar aciz miydik? Soruyorum size. Cevabını da alacağıma inanıyorum elbette. Çünkü bizler asım neslinin evlatlarıyız ve bu vatanın sahipsiz olmadığını birilerine anlatacak, ve gerçekleri gözler önüne serecek gençliğe sahibiz. Arkadaşlar yorumlarınızı bekliyorum.

Öncelikle belirtmek istediğim çok önemli bir not var. Bizler herşeyden önce Kendimiz olmalıyız. Neden hep direktifleri başkalarından alan oluyor, kendi kendmimize hareket etme imkanımızdan vazgeçiyoruz. AB bize ne verebilir? Bunun analizini öncelikle çok iyi bir şekilde yapmamız ve ülkemiz menfaatine olan ne varsa bunu öz kaynaklarımızla, kendimizden ödün vermeden yapmalıyız. Bu topraklar ABnin kara kaşına kara gözüne girmek için kurtarılmadı. Bu topraklar analarımızın çektikleri cefalar, bacılarımızın yaşadıkları zorluklar, tüyü bitmemiş gencimizin fedakarlıkları üzerine kuruldu. Milyonlarca vatan evladının kanı döküldü bu uğurda. Daha dün Giritte yapılanlar bugün Kıbrısta yapılmak isteniyor. Türk insanının sağduyusundan faydalanılarak, ucuz politikalarla ülke yabancılara peşkeş çekiliyor. Dur demenin zamanı gelmedi mi? Kendimize dönmenin zamanı gelmedi mi? İşte size bir çıkış yolu milli öz kaynaklarını harekete geçirmek, 300 milyonluk Türk dünyasını harekete geçirmek, geçmişimizden feyz alarak geleceğimize yön vermek. Tarihe bakalım, ne destanlar yazmış ne fırtınalar koparmışız ve yaptığımız herşey insanlık lehine olmuş, bugün Cennet vatanımızda fırtınalar koparılmak isteniyor ama bu fırtınadan çok kasırga gibi sonunda yok olmak var. Kendimize, özümüze dönmeliyiz. Saygılar...

Ulu önder Atatürk, kurtuluş savaşından sonra kazanılması gereken asıl zaferin Yeni Türkiye nin her alandaki kuruluş yapısıyla elde edileceğini her fırsatte vurgulamış. Bunun için yeni Latin alfabeleri benimsenmiş, giyim-kuşam devrimleri yapılmış, vs...
Atatürk, Türkiye'nin geleceğinin batı medeniyetinden uzak kalamayacağını dile getirmiş. Gazi'nin bahsettiği batılılaşmayı anlamak elbette bu satırlara sığdırılabilecek bir konu değildir. Ama 2006 yılında, geçen onca zaman ve yaşanan acı-tatlı deneyimlerin üzerine Türkiye'nin hala batılılaşmanın ne anlama geldiğini sorgulaması da geri kalmışlığın en güzel örneğidir. Bu duruma en sık AB tartışmalarında rastlıyoruz.

AB oluşumuna sonradan dahil olmuş bugünün bütün üye ülkeleri zorlu üyelik süreçlerinden geçmişlerdir. Belli kuralları, kurumları ve de geçmişi olan bir birliğe üye olmayı istiyoruz. Bunun beraberinde ekonomiden, sosyal yaşama ve daha birçok konuda özelliklede Türkiyenin uluslararası ilişkilerinde, askeri stratejelerinde birçok yararı olabileceği gibi birtakım kurallar ve koşullarının olamayacağını da düşünemeyiz.

Bu oluşumu ve Türkiye ile olan hali hazırdaki sürecini eleştirmeden önce, tarafsız bir gözle öncelikle birliğin oluşumu, işleyişini çok iyi anlamamız gerekiyor.

Acaba gerçekten düşünüldüğü gibi Türkiyeye ayrı bir işlem mi yapılıyor? Türkiye'ye istisna hükümler mi uygulanıyor? Eğer öyleyse elbette Türk hükümetleri ve uzmanları da bu farklı işlemlere tabii olmaaycaklarını dile getireceklerdir? Ama önce Birliğin işleyişini, hukuksal prosedürünü çok iyi anlamamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Saygılarımla

Bilgen

Türkiye ve AB - Koniks.com

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.