Uçmayı Öğrenebiliriz - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Uçmayı Öğrenebiliriz


Fahas
Üye

Toplam 506 yazı
31/03/2009 :  17:56:04 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Çok sessiz, sakin, iddiasız ve her gün düzenli bir biçimde evinden işine, işinden evine giden, aynı düzen içinde çocuklarını yetiştirmeye çalışan bir ağabeyim var. Sultanhamam’da, terzi malzemesi ticareti yapıyor. Geçenlerde ona uğradım.

Ben hangi semte gidersem, bunu bir fırsat bilir, çok kısa süre dahi olsa o semtteki arkadaşlarıma uğrar, hatır sorarım. Bizim Gaziantep’te yakından geçip de uğramamaya “çiğneyip geçmek” derler. Bu işi yapmaya çok çaba sarf ederim. Geçenlerde de Sultanhamam’a gitmiştim, fırsatı değerlendirip bir selam vermek istedim. Belki 20 yıldan beri hiç uğramamıştım. Hatırladığım kadarıyla dükkanda hiçbir değişiklik yoktu. "Son gördüğümden bu yana dükkan hiç değişmemiş" dedim. "Kurduğumdan beri hiç değişmedi. İki yıl sonra bu dükkanda 50 yılım dolacak. Yardımcım yok. 48 yıldan beri her sabah dükkanı ben açtım, ben kapattım. Bu tezgahı, bu rafları da 48 yıldır değiştirmedim. Ellinci yılda dükkanı kapatmayı düşünüyorum. Terzilik her gün biraz daha modasını yitiriyor. Ben de bir türlü konfeksiyon malzemeciliğine dönemedim. Ben bırakmasam, iş beni bırakacak. Ona 48 yılda öyle alıştım ki bıraktıktan sonra ne yapacağımı henüz bilemiyorum" dedi.

Düşünebiliyor musunuz, 48 yıl her gün 12 m2’lik bir dükkana hiç kesintisiz gidiyorsunuz. Her gün aynı malları alıp aynı malları satıyorsunuz. Bir tek gün bir yenilik düşünmemişsiniz, iş yaşamında oluşan değişiklikleri izlememişsiniz. Bu arada karnınız doymuş eviniz geçinmiş daha ilerisi için hiçbir çabanız olmamış. Bir an düşünseniz gündüz ayrı, gece ayrı yerde çekilen 48 yıllık bir hapis cezası gibi. Bunları kafamda atıp tutarken aklıma çok eskiden okuduğum Richard Bach’ın “Martı” isimli hikayesi geldi. Kitaplıktan aldığım kitabı bu gözle, bir nefeste, bir kez daha okudum. Sizlere de birinci bölümünü özetlemek istiyorum. Sabahın ilk saatlerinde balıkçı motorları iskeleye döner ve yakaladıkları balıkları temizlemeye başlar. Balıkçı motorlarının sesini duydukları anda binlerce martı kıyıya üşüşür. Birbirleri ile itişerek, birbirlerinden kaparak balık kafaları ile karınlarını doyururlar.


Martıların çoğu karınlarını doyurmak için gerekli olandan daha fazlasını öğrenmeye çalışmazlar. Onlar için uçmanın anlamı yiyeceğe ulaşıp kıyıya geri dönmektir.


İçlerinden biriyse daha değişik duygular içindedir. “Martı” Jonathan Livingston için amaç; yemek değil uçmaktır. O uçmaya gönül vermiştir. Yalnızca doymak için süren bu anlamsız yaşamdan kurtulmak, uçmayı öğrenmek için çalışmaya karar verir. Tüm günlerini uçma denemeleri yaparak geçirir. Uçuş denemeleri sırasında bir gün çok yorgun düşer, ters bir hareketle yüzlerce metre yükseklikten taş gibi sulara çakılır. Sulara gömülürken içinden bir ses duyar. "Benim yazım buymuş, ben sıradan bir martıyım.


Eğer uçuş için yaratılmış olsaydım, şahin gibi kanatlarım olurdu, sürüme karışmalı ve sıradan bir martı olduğumu kabul etmeliyim" Artık kendini uçmaya zorlayan içindeki güce karşı koyacak; ne başarının mutluluğunu ne de düşmenin acısını duymayacaktı. Bir süre sonra kendi kendine verdiği bu sözü unutmuş, tehlikeli uçuş denemelerine yeniden başlamıştı.

Sözünü unutmaktan bir suçluluk duygusu duymuyordu. İçindeki öğrenme arzusu bu duygunun çok ötesindeydi. Yaşam bezginlik içinde balıkçı teknelerini izlemekten daha büyük anlam yüklüydü.Yaşamın bir amacı ve anlamı olmalıydı. Bir gün sürüdeki martılara bir seslenişte bulundu. Yıllarca atık balık kafaları peşinde sürüklendik. Artık yaşamak için başka bir amacımız olsun. Öğrenmek, yeniliklere kucak açmak, özgür olmak gibi. Bir şans tanıyın bana bulduklarımı, öğrendiklerimi sizlerle paylaşayım. Sürüden hiçbir martı bu öneriyi kabul etmedi. Onlar farklı bir yaşama cesaret edemiyor, yenilikten ürküyor ve ileriyi görmekten korkuyorlardı. Bu korkuyu içinde yaşatan, 48 yıl hiçbir arayışa girmeden aynı dükkana giden ne kadar çok insan var etrafımızda. Belki biz de onlardan biriyiz. Halbuki biraz cesaret göstersek kendimizi bilgisizlikten arındırabilir; yeniliklere açabilir, yaşamın anlamını kavra****, akıl, bilgi ve yücelik içinde özümüzü yeniden kazanabiliriz. 48 yıllık esaretten kurtulur özgür olabiliriz.

Uçmayı öğrenebiliriz. Günlerinizi olağanlıktan kurtarınız.Öğrenmeyi ve yenilenmeyi yaşamınıza hakim kılınız. Çünkü olağan işlerle uğraşarak olağanüstü başarılara ulaşamazsınız.

İnal AYDINOĞLU
Mutluluk dışarıdan elde edilecek bir hal değildi.
Mutluluk ancak içimizden dışımıza taşacak bir hal olabilirdi.
Mutluluk bir koşula bağlanamazdı,
onun bir adı yoktu.
O değişmez olmalıydı, o her halde ve her yerde var olmalıydı.
O bir huzur haliydi.
Her ne olursa olsun hiç bozulmayan, azalmayan ya da artmayan bir duyguydu.
O gün tüm bu hali içinde barındıran yeni bir kelime öğrendim.
Sevgi.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Öğretim görevlisi / Asistan
aavkiran
Yeni Üye

Toplam 45 yazı
01/04/2009 :  13:28:58  Alıntı
paylaşım için çok tşk.ler

Yerleşim : Türkiye / Manisa  |  Meslek : Memur
huyhuyhuy
Üye

Toplam 2981 yazı
01/04/2009 :  23:21:33 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Uçmayı herkes istiyor ama , o çakılma korkusu yokmu ?
işte o ağır basıyor. Ve dimyat pirinci için evdeki bulgurdan olma korkusu bağlıyor. Bu yeni ufuklara iki tip uçar. Biri kaybedecek hiç bir şeyi olmayan maceracılar (amerikaya ilk giden avrupalı maceracılar gibi), diğeri küpünü doldurmuş, herşeyi elde etmiş yeni tatlar, lezzetler, arayan tipler. (Koç örneği) .Terzi levazımatcısı kendini hapsetmiş değil, içinde bulunduğu şartlar ona o rolü vermiş. o da itirazsız oynamış bu rolü.(milyonlarcası gibi).
sayın Fahas çok güzel sosyalajik bir tahlil. Teşekkürler.(Belkide sosyal siyaset konusu bir tahlil, hatta tespit.)
ismail karagülle

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : İmalat
rterzioglu
Üye

Toplam 1714 yazı
02/04/2009 :  00:29:37 Yazarın websitesine git Website   Alıntı


Çakılma ihtimalin varsa bile uçacaksın. Çakılmadan uçabilmenin tadını alamazsın.

''Uçmak için mi eğitildin'' den başla****...
Bu işte para var! - https://buisteparavar.com

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Yöneticilik
Fahas
Üye

Toplam 506 yazı
02/04/2009 :  00:47:05  Alıntı
EVRENDEN TORPİLİM VAR..

Uzun süredir mutsuz bir günümü hatırlamıyorum

'Yaşadığınız olumsuzlukların sebebi sizsiniz' diyor Aykut Oğut; 'çünkü hayatınızın senaryosunu siz yazıyorsunuz'. 'Evrenden Torpilim Var!' kitabında başına gelen kötü olaylardan yola çıkarak değişimini anlatan ve bu yolda ipuçları veren Oğut, 'aslında hepimiz mükemmel ve evrenden torpilliyiz' diyor.


Oyuncu Aykut Oğut, Türkiye'nin en iyi seslendirme sanatçılarından ve Amerika'da uluslararası projelerde yer almış, önemli sanatçılarla çalışmış ve çalışmaya devam eden bir isim. Türkiye'den Amerika'ya uzanan yolculuğunda kelimenin tam anlamıyla yaşamadığı kalmamış! Hapiste yatmış, parklarda sabahlamış, bir kavgada gözünü kaybetmiş, alkolik olmuş... Yaşadığı tüm olumsuzlukların izleri, evrenin gücünü keşfettiğinde silinmiş. Artık başarı derseniz onda var, para derseniz kazanıyor, aşk mı diyorsunuz? Çok aşık. E, daha ne istersiniz? Aykut Oğut 'O zaman siz de isteyin' diyor; 'isteklerinizi evrene ısmarlayın yeter'!

Aykut Oğut'un yeni çıkan kitabı 'Evrenden Torpilim Var!'i elimden düşürmeden, ben de istemeye başladım; başarı, para, aşk ve daha birçok şey...

- Son yıllarda herkes 'hayatı nasıl yönlendirebilirim', 'nasıl rahatla**** yaşayabilirim' ve 'ne gibi metotlar uygularsam istediklerimi elde ederim' gibi birçok soruyla yeni kişisel gelişim yöntemlerini araştırıyor. Siz de 'Evrenden Torpilim Var' diyorsunuz. Neden?
Çok umutlu ve pozitif bir yaşam sürüyorken bir anda, hayatımdaki her şey kötü gitti... 1996 yılında Amerika'ya gittim, uçaktan indim ve bavullarımı kaybetmemle ile başladı her şey. Kimseyi tanımadığım bir şehirdeydim. 6 ay geçti hala gülümsüyorum; 'her şey istediğim gibi olacak, yolunda gidecek' derken 3,5 yılın sonunda kendimi alkolik, parkta yaşamış, babamı kaybetmiş, hapiste yatmış ve bir gözünü kaybetmiş halde buldum. Oysa ne dolandırıcılık yapmıştım ne çalmış ne de birine kötülük etmiştim. Bu işte bir iş var diyordum; bazılarının hayatı çok güzel giderken bazılarının kötü gidiyor olması benim kafamdaki Tanrı'ya uymuyordu. Benim kafamdaki Tanrı çok adil, eşit ve sevecen. Niye böyle oluyor diye sorgulamaya başladım... Zaten sormaya başlayınca cevap da gelmeye başlıyor. Daha sonra bilince dönmeye başladı düşünceler. İşte bu dönemde bir arkadaşım 'seni bir yaşam koçuyla tanıştıracağım' dedi. 1999-2000 yılları; o zaman henüz bu kavram çok yeniydi.

- Ve 'yaşam koçu' ile tanışmak hayatınızı değiştirdi...
6 ay arkadaşım hiç vazgeçmedi, beni tanıştırmak için uğraştı. Sonunda sırf yakamdan düşsün diye 'peki' dedim. 9 yıldır hala görüşüyorum Darel Rutherford'la. Birtakım açıklamaları, cevapları bulmamı sağladı. Ve bana öğrettiklerinde en çok ilgimi çeken şu oldu: 'O öyledir, bu böyledir' demedi hiçbir zaman. Birçoğunu bana buldurttu ve sonuçta söyledikleri çok mantıklı bir denklemdi.

BU GEMİNİN KAPTANI BENİM
- İlk etkileri neler oldu, neler değişmeye başladı hayatınızda?
İlk deneyiminizden sonra hayatınız bir süre daha da kötüye gidebiliyor. Ama bir süre. Bunu şöyle açıklıyoruz: Hayatınızın 'dosyasını' şöyle düşünün; evinizin tavan arasını 20 yıldır temizlemiyorsunuz, ilk süpürmeye başladığınızda toz kalkacak bunu engellemenin yolu yok. Bu neden böyle? 'Şu ana kadar hayatımın kontrolü benim elimde değildi' diyorsunuz bu çok rahatlatıcı bir düşünce, sonra bir gün biri diyor ki; 'bütün hayatında olanları sen yarattın'. Kendi örneğim şudur; bir gemide olduğunu düşün güvertedesin her şey yolunda; deniz, martılar sonra yanındaki 'bu gemi nereye gidiyor' diye soruyor. 'Bilmiyorum' diyorum 'iyi de kaptan sensin' diyor... O ana kadar farkında değilsiniz' Ve o gemiyi sizden başkası ***üremeyecek. İşte o an 'kaptan benim ve her şey bana bağlı' diyorsunuz. Birçok örneği var. Bunları öğrendiğin anda her şey değişiyor. Ve zamanla ustalaşmaya başlıyorsunuz. 9 yıl geçince de 'ben evrenden torpilliyim' diyebiliyorsunuz. Hayatımı masaya yatırdığımda başıma gelenleri ben çağırmışım zaten!

- Nasıl çağırmışsınız?
'Amerika zor bir ülke, insanlar kötü, burada başıma her şey gelebilir, burada ne işim var ve ben bunu hak etmiyorum' dedim. Senin odağın 'hak etmiyorum' oldukça evren sana hak etmediğin gibi görünen şeyleri veriyor. Evren yorum yapmıyor, ben yapıyorum, sen yapıyorsun. Evren mükemmel bir makine; bizim emrimize verilmiş ve yanlış kullanıyoruz. Bunu gördükten sonra başka düşünüyorsun. 'Ben bunu hak etmiyorum' dedikçe hak etmediğim şeyler başıma gelmeye başladı. Tek gözünü kaybetmeyi, babasının ölüm haberini hapiste almayı kim hak eder ki?

HERKES KENDİ YAZGISINI YAZIYOR
- O zaman herkes kendi yazgısını kendi yazıyor gibi bir kanı da oluşuyor değil mi?
Aynen öyle. Şöyle bir örnekle açıklayabilirim; hayatının senaristisin, senaryoyu yazıyorsun, film çekiliyor. İzlediğin zaman hiç dövünme, sen yazdın o filmi! Bunu fark ettikten sonraki aşama ise duygu ve düşüncelerde netlik. Bu biraz zaman alan bir uygulama. Bir örnek vereyim; nedir günlük hayatta en çok yaptığımız şey? Başkalarını suçlamak, öfke, eleştirmek, kendimizi küçük görmek; bunlar genele yayılmış şeyler. Bunların hiçbirini düşünmeden 8 saat geçirmeye çalış... Başta zor gibi görünüyor ama bir süre sonra uygulayabiliyorsun. Ben uzun süredir mutsuz bir günümü hatırlamıyorum.

- Siz bu düşünce sistemini nasıl adlandırıyorsunuz, birçok uygulanan sistem var ve çoğu pozitif düşünce alanına giriyor.
Çok farklı sistemler, çok farklı isimler var. Benimkisi en farklı sistem iddiasında da değilim. Her sistem ve öğreti, geliştirilmek zorunda. Hocam, yoğurduğu sistemi 55 yıl önce 'çözüm olmak' adıyla öğretmeye başlamış. Onun ardından benim de yoğurup geliştirdiğim sisteme, 'gülümse-odaklan-değiştir' diyorum. Hocamın bir adımda öğrettiği öğretiyi üçe bölmek istedim. İnsanlar 'Secret'ı okuyor, seyrediyor, inanıyor, yogaya, meditasyona gidiyor ve hala niye olmuyor istedikleri? Enerji kısmı boş çünkü! Ana prensip çekim yasası ve farklı şekillerde aktaran değişik sistemler var. Çekim yasasını bilmesine rağmen niye kullanamadığını açıklamak amacım, çünkü kendimde ben bunu gördüm.

- Siz kaç yıldır uyguluyorsunuz bu yöntemi ve sizdeki değişim ne kadar zamanda oldu?
Bir kere bu, 'paket program' değil. Yani 'bir kere öğrendim, yaptım 3 yıl uyguladım' demekle olmuyor. Her konuda, sizin o konudaki gizli negatif düşüncelerinizle orantılı olarak değişiyor. Hayatımda kimi sorun var 1 ayda çözdüm, kimi sorun var 9 yılda çözdüm. Kimi sorun var, ilişki de bunlardan biridir, 1 günde çözdüm. Kimi sorun var 12 yıldır hala çalışıyorum, çözemedim. Son 5 yıldır yüzdelerim artmaya başladı. Günlük hayatımda gülümsediğim saat süresi her gün giderek artıyor.

ŞANSA İNANMIYORUM
- Kişisel başarı öyküleri tesadüf değil o zaman, her şey bizim elimizde... Peki, şans diye bir şey yok mu?
Kendimden şöyle bir örnek verebilirim. Şu anda ben Türkiye'nin en iyi kaşesi olan seslendirme sanatçılarından biriyim. 19 yaşındayken telefonu açtığımda karşı taraf 'kızım annen evde mi' derdi; incecik, iğrenç bir sesim vardı. İkinci örnek; ben konservatuara 3 sene giremedim kimisi 'çok yeteneksizsin' dedi kimi 'çok şişmansın'. Okula girdiğim zaman bile 'soytarısın sen oyuncu değilsin' dediler gel şimdi bunu Amerika'da en iyi oyuncu ödülü verenlere anlat. Şans diye bir şeyin olduğunu kabul etmeyle hazırım; ancak biri bana bu şansın nasıl dağıtıldığına dair elle tutulur bir liste ve açıklama getirebilirse... Ben kendi inandıklarımı çok düzenli bir şekilde açıklayıp bir kitap yaptım, biri bana şansı açıklasın, ben bütün kitabımı yalanlamaya hazırım.

TÜM İNSANLAR DOĞUŞTAN TORPİLLİ
- İnsanlar doğuştan eşitler mi yani?
Tüm insanlar doğuştan mükemmeller ve torpilliler! İnsanların tek bildikleri maalesef etraflarında gördükleri. Olay, odaklanmak! Köyde doğdun, olayları algılamaya başladığında baban bir tokat patlatıyor 'okul da neymiş, hayat zor' diyor. Şimdi ne dersin; 'Babam haklı'. 'Hayat zor' inancın haline gelmeye başladı, 'okuyacaksın da ne olacaksın' inancın haline gelmeye başladı... Yolda birisi bunun aksini söylemezse, o köyü bir düşün; hangisi sana bunun aksini söyleyecek, hiç kimse. Herkes aynı şeyleri çekerek devam edecek. Tanıdığım bir beyefendi var, çok zor günler geçiriyor şu anda. 'Ne kadar zor bir hayat' diye söyleniyor. Hayatına bir bakıyorsunuz, her 6-7 yılda bir yükselip sonra birden düşüyor. 'Hayat zordur ancak mücadele sonucunda ben başarırım'ı adam kendisine kural olarak yazmış. Evren bunu sağlamak zorunda. Başarı ve mücadeleyi seviyor, böyle istiyor. Filmi yazan biziz sonuçlarına ağlamamak gerekiyor.

- 'Gülümse-Odaklan-Değiştir' sistemini kısaca yorumlamak gerekirse?
Hayatınızda olmasını istemediğiniz her şeyi değiştirebilirsiniz ya da daha çok olmasını istediğiniz şeyi yaratabilirsiniz. Bunun en önemli adımı gülümsemek. Bu, her şeye gülümsemek demek değil. Önce hayatınızın olduğu halini kabullenerek ve gülümseyerek izlemek. İstediğiniz yön neyse oraya doğru bakarak odaklanmak, yani ne istediğinizi bilmek. Son adımı da değiştirmek. Otur ve nasıl değiştiğini seyret!

- Kitabı yazma amacınız nedir?
Kitabı yazarken naçizane gördüğüm şuydu; bu tarz kitaplar çok akademik gitmeye başlamışlardı. Sırlar, gizemli bir şeylermiş gibi. Ya da insanlar birçok yöntem uyguluyorlar ama hayatlarının tümünü ele geçirememişlerdi. Ben bu kitap ile spritüel olarak şunu çok istiyorum; evrenle hayatın içinde bütün olmak. Hayatın içinde spritüel olmak ve her an böyle devam etmek.
Ego savaşının kazananı olmaz
Öğrendiğiniz en önemli kavramlar neydi?
Öğrendiğim en önemli ve ilk şeylerden biriydi bu, uygulaması biraz sürdü. Mutluluk ve tatmin kavramlarını toplum olarak birbirine karıştırıyoruz. Mutluluk bir seçim, tatmin olayların sonucunda hissettiğimiz duygudur. Biz ne yapıyoruz, nasıl kullanıyoruz bunu; 'işyerimde istediğim gibi bir şey yapamadım çok mutsuzum'. Hayır, tatminsizsin! O gün mutlu olmayı seçebilirsin. Ben her dakikada mutlu bir insanım ama tatminkar değilim!

Peki, ikinci kavram hangisi?
İkinci kavram da öfke. Öfke korkunun maske takmış hali. Korktuğumuz için öfkeleniyoruz. Örneğin çalıştığın yerde patronun geldi bir laf söyledi, sen de öfkelendin. Bu öfkenle bütün dünya sana hak verebilir doğrudur, haklısın ama bu korkudan gelen bir öfke; anlaşılamamaktan, hakkının verildiğini görememekten korkuyorsun! Erkekler için iyi bir örnek bu; bara gidiyorsun yanındaki kız arkadaşına adamın biri bakıyor 'neden bakıyor' diye hemen öfkelenir Türk erkeği. Korkuyor çünkü. Korkudan öfkelenir insan! Birisi korkuyorsa parantez içinde öfkelenmişse, bu sırada o insanın egosu kontrolü ele almış demektir. Kendi egonuzla ya da bir başkasının egosuyla yaptığınız hiçbir savaşı kazanamazsınız, bunu iddia ediyorum. Dünya tarihinde de kazanabilmiş kimse yoktur! Yanlış anlama, ben de daha düne kadar kavga ediyordum. Öğrenilen şeyler bitmiyor, ben öğrenmeye devam ediyorum. Bulutların üzerinde dolaşmıyorum sadece olayı çözmekle, öfkemin dinmesi çabuk oluyor.

MUTLU HESAPÇI
Mutluluk dışarıdan elde edilecek bir hal değildi.
Mutluluk ancak içimizden dışımıza taşacak bir hal olabilirdi.
Mutluluk bir koşula bağlanamazdı,
onun bir adı yoktu.
O değişmez olmalıydı, o her halde ve her yerde var olmalıydı.
O bir huzur haliydi.
Her ne olursa olsun hiç bozulmayan, azalmayan ya da artmayan bir duyguydu.
O gün tüm bu hali içinde barındıran yeni bir kelime öğrendim.
Sevgi.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Öğretim görevlisi / Asistan
Fahas
Üye

Toplam 506 yazı
02/04/2009 :  01:01:10  Alıntı
KOÇ KİMDİR?



Profesyonel koçlar, danışanlarının özel ve mesleki yaşamlarında hedeflerine ulaşmalarına yardımcı olmak üzere tasarlanmış, sürekli bir ortaklık sağlarlar. Kişilere kendi performanslarını ve yaşam kalitelerini arttırmaları için yardımcı olurlar.

Koçlar dinlemek, gözlemlemek ve danışanın bireysel ihtiyaçlarına uygun yaklaşımları belirlemek üzere eğitim almıştır. Koçlar çözümleri ve stratejileri danışanın kendisinden edinirler; danışanın doğal olarak yaratıcı ve becerikli olduğuna inanırlar. Koçun görevi, danışanın zaten sahip olduğu beceri, yetenek ve yaratıcılığı geliştirmek için destek sağlamaktır.

KOÇLUKLA İLGİLİ SIK SORULAN SORULAR


HAZIRLAYAN: Marka ve Pazarlama Alt Komitesi
(Jan Austin, MCC, Val Williams, MCC, Nora Klaver, MCC ve Ariane Cherbuliez, PCC)

1. Koçluk nedir?
Profesyonel koçluk, nitelikli bir koç ile bir birey ya da takım arasında, kendilerinin belirlediği hedefler temel alınarak sıra dışı sonuçların elde edilmesini sağlayan profesyonel bir ortaklıktır. Koçluk sürecinde bireyler, kendi sonuçlarına ulaşmak için gerekli olan beceri ve hareketlere odaklanır.
Koç danışanını dinleyerek, konu ile ilgili olasılıklar geliştirmek ve danışanın yapması gereken hareketleri belirlemeye yardımcı olabilecek kavram ve ilkelere kendi gözlemlerini ve sorularını da ekleyerek yöntemi oluşturur. Görüşmelerin odak noktasını birey ya da takım belirler. Koçluk süreci ile en etkili hareketleri desteklemek için gereken açıklığa ulaşılır. Koçluk bireylerin ya da takımların gelişimlerindeki ivmeyi, daha etkin seçimler yapmalarını sağlayacak güçlü odaklanma ve karşılarına çıkan fırsatların farkına varmalarını sağla****, arttırır. Koçluk bireylerin şimdi nerede oldukları ve gelecekte olmak istedikleri yere ulaşmak için neler yapmak istedikleri üzerine yoğunlaşır. ICF üyesi olan koçlar, koçlukta elde edilen sonuçların kendi çabaları, koçluk becerileri, yaklaşım ve metotları ile desteklenen birey ya da takımlara ait eğilimler, seçimler ve hareketlerin sonucunda elde edildiğini bilir.

2. Koçluğun faydaları nelerdir?
Koçluk ilişkisine girmiş bireyler iş ve özel yaşamlarındaki rollerinde kişisel girişim ve fırsatlar karşısında yeni bakış açıları, gelişmiş düşünce ve karar verme becerileri, gelişmiş kişisel etkinlik ve artan güven duygusu deneyimleri ile karşılaşırlar. Kişisel etkinliklerini geliştirmek üzere verilen sözle tutarlı olarak verimlilik, iş ve özel hayatta kişisel tatmin konularında takdir edilir sonuçlar ve kişisel hedeflerde başarı beklentileri yüksek olmalıdır.

3. Koçluğun size uygun olup olmadığını nasıl anlarsınız?
Koçluğun size faydası olup olmayacağını belirlemek için öncelikle koçluktan ne beklediğinizi belirlemeniz gerekir. Eğer kişi arzu ettiği sonuç hakkında net bir fikre sahip değilse, koçluk ortaklığı bu sonuca daha kolay ulaşmak için bir strateji geliştirmek üzere kullanılabilecek iyi bir araç olabilir.
Koçluk bir ortaklık olduğu için, ortaklık yapmanın kayda değer olup olmadığını, başka bakış açılarını öğrenmenin ne kadar faydalı olacağını ve yeni bakış açılarını değerlendirme konusundaki düşüncelerinizi kendinize sorun. Ayrıca kendinize iş ya da özel yaşamınızda ciddi değişiklikler yapmak için gereken zaman ve enerjiyi ayırmaya hazır olup olmadığınızı da sorun. Eğer bu sorulara cevabınız evet ise, koçluk sizin ilerlemeniz ve gelişmeniz için en uygun yoldur.

4. Kişilerin bir koçla çalışmak istemelerinin genel nedenleri nelerdir?
Bir bireyin ya da takımın bir koçla çalışmak istemesinin nedenleri aşağıda listelenmiştir. Tabii ki bu liste genişletilebilir:

Kazanılacak bir durum vardır (bir meydan okuma, gerilimli bir hedef ya da fırsat), ve çok acildir, mecburidir, ilginçtir ya da bunların hepsidir
Bilgi, beceri, güven ya da kaynaklarda bir eksiklik vardır
Büyük bir gerilim gereklidir ve zamana karşı hassastır
Sonuçları hızlandırma isteği vardır
Bir başarısızlığın nedeni olarak iş ya da özel yaşamda bir düzeltme yapılması gereklidir
Birey, kişisel hedeflerine ulaşmakta etkili ya da destekleyici ilişkiler kuramaz
Belirginlikte eksiklik bulunmaktadır ve yapılması gereken seçimler vardır
Birey son derece başarılıdır ve başarı artık bir soruna dönüşmeye başlamıştır
İş ve özel yaşam dengesi bozulmuştur ve bu da istenmeyen sonuçlar yaratmaya başlamıştır
Kişi kendi içindeki güçlü yönleri ve bunları en iyi nasıl geliştireceğini belirlememiştir
Birey iş ve özel yaşamının daha basit, daha az komplike olmasını istemektedir
Daha iyi organize olma ve kendi kendini daha fazla yönetebilme ihtiyacı vardır

5. Koçluk sektöründeki inanılmaz büyümenin sebebi nedir?
Koçluk bir çok nedenden dolayı kayda değer bir büyüme göstermiştir. Dünyada bir çok değişim olmaktadır ve koçluk bu değişikliklerle başa çıkacak bir araç olarak ortaya çıkmıştır. Örneğin koçluk bugünün iş piyasası için önemli bir araçtır. İş değiştirme, kendi işinin sahibi olma ve küçük ölçekli işlerin oranı daha da artmıştır. Gerçek yaşam faktörlerinden bazıları şunlardır:

Dışardaki iş ortamlarında süratli değişimler
Küçülme, yeniden yapılanma, şirket birleşmeleri ve organizasyonel değişiklikler ‘’geleneksel çalışma anlaşmaları’’nı radikal bir şekilde değiştirmiştir - şirketler artık geleneksel yönetim yaklaşımları ile başarı kaydedememektedir
Belli sektörlerde kalifiye eleman açığı gittikçe büyümektedir - yüksek kalifiyede elemanları çekmek ve ellerinde tutabilmek için şirketler bireylerin kişisel gelişimlerine yatırım yapmak zorundadır
Yöneticilerin işlerinde uygulamak üzere öğrendikleri ile piyasada rekabet edecek sonuçlara ulaşmak için artan talepleri karşılayacak şekilde yapmaları gerekenler arasında gittikçe açılan bir fark oluşmaktadır
Birçok şirkette hem çalışanlar hem de yöneticiler açısından kargaşa vardır - insanlar güvenden uzak olarak korku içinde çabalamakta ve artan iş baskıları altında hiç olmadığı kadar yüksek seviyelerde performans göstermek zorunda bırakılmaktadırlar
Şirketler stratejik iş hedeflerine ulaşmak ve yüksek seviyelerde müşteri memnuniyeti elde etmek için her gereksinimi kapsayan ve işbirlikçi çalışma ortamları geliştirmelidir
Bunlara ek olarak, koçluğun mükemmel sonuçlarını tecrübe etmiş bireyler ise daha fazla kişiyle koçluk hakkında konuşmaktadırlar. Kısaca koçluk, insanların iş ve özel hayatlarında önemli olan her konuya odaklanmalarına yardım eder. Günümüzde insanlar kendi hayatlarından sorumlu olma fikrine daha açıktırlar. Koçluk insanlara sadece bunun için yardım eder; bu şekilde de sanayi büyümeye devam eder.

6. Koçluk nasıl yapılmaktadır? Süreç nasıl işler?
Koçluk Süreci - Koçluk kişisel bir görüşme ile başlar (ister yüz yüze ister telekonferans yöntemi ile). Böylece kişinin varolan olanakları ve girişimleri öğrenilir, koçluk ilişkisinin kapsamı belirlenir, harekete geçmek için öncelikler ayarlanır ve ulaşmak istenilen sonuçlar oluşturulur. Takip eden koçluk seansları, önceden belirlenmiş zaman süresinde tamamlanmak üzere, yine yüz yüze ya da telefonla yapılabilir. Planlanan koçluk seansları arasında kişilerin öncelikli hedeflerine ulaşmalarını desteklemek için belirli hareketleri yapmaları istenebilir. Koç kişinin düşünme ve harekete geçmesini desteklemek üzere bazı makaleler, yapılacaklar listesi, değerlendirmeler ya da metotlar şeklinde ek kaynaklar verebilir. Koçluk ilişkisinin sürekliliği kişinin ihtiyaçları ve tercihlerine bağlı olarak değişebilir.

Değerlendirmeler -Koçluk sürecini destekleyecek değişik değerlendirme yöntemleri vardır. Bunlar bireyin ihtiyaçları ve bulunduğu duruma göre değişiklik gösterebilir. Değerlendirmeler objektif bilgiler edinmeyi sağlar. Bu bilgiler başkalarının ve onların içinde bulundukları durumun farkındalığını algılamanın yanı sıra bireyin kendi farkındalığını da anlamasını sağlar, koçluk hedefleri ve harekete geçirilebilen stratejiler yaratmak için bir kıstas sağlar ve gelişmeyi ölçmek için yöntem sunar.

Kavramlar, modeller ve ilkeler -Davranış bilimleri, yönetim literatürü, dinsel gelenekler ve/veya sanat ve konusu insan olan ilimlerden alınan çok çeşitli kavramlar, modeller ve ilkeler koçluk görüşmelerine dahil edilerek, kişinin kendisinin ve başkalarının farkındalığını arttırmak, bakış açısını geliştirmek, içe bakışı tazelemek, fırsatlar ve girişimlere göz atmak için yeni çerçeveler oluşturmak ve kendi hareketlerini ilerletmek için enerji ve esinlenme sağlamak istenmektedir.

Takdir eden yaklaşım - Koçluk takdir eden bir yaklaşımı benimser. Bu yaklaşım doğru olan nedir, yolunda giden nedir, istenen nedir ve istenene ulaşmak için gereken nedir sorularına dayanır. Koç bu yaklaşımı kullanarak, bireyin ya da takımın kişisel iletişimdeki etkinliğini geliştirmek için yapıcı iletişim becerileri ve yöntemleri oluşturur. Ayrıca bu yaklaşım keşfe dayalı araştırma, kişisel fırsat ve girişimlerin hareket temeli oluşturulması, başkalarından gelebilecek en olumlu tepkileri ortaya çıkarmak için gözlem ve geribildirimin yapıcı bir şekilde çerçevelenmesi, sorunlara odaklanmanın tersine başarı üzerinde durularak oluşur. Bu yaklaşımı anlamak ve uygulamak oldukça basittir, ancak olasılık düşünme ve hedef odaklı harekete geçme konularında derin etkileri vardır.

7. Koç seçimi yapılırken kriter ne olmalıdır?
En önemli nokta kiminle kendinizi rahat hissederek yaratıcılığınızı ortaya çıkarabilecek ve kuvvetli bir ortaklık kurmayı isteyebileceksiniz. Aşağıda seçim yaparken sorabileceğiniz birkaç soru bulunmaktadır:

Koçluk deneyiminiz nedir? (bireysel koçluk yapılan müşteri sayısı, kaç yıldır çalışıldığı, durum tipleri)
Koçluk eğitiminiz nedir? ICF tarafından onaylı bir sertifikanız var mı ya da halen ICF Akrediteli bir programa devam ediyor musunuz?
En çok çalıştığınız koçluk alanı ya da müşteri potansiyeli nedir?
Koçluğunuza hangi özel becerilerinizi ya da deneyiminizi katıyorsunuz?
Koçluk felsefeniz nadir?
Koçlukta belirli süreciniz nedir? (seanslar nasıl yapılır, seansların sıklığı vb.)
Koçlukta birkaç başarı hikayeniz var mı? (başarıya ulaşmış belirgin müşteri örnekleri ve sizin katkılarınız)


8. Koç, danışanı ile ne kadar süre çalışır?
Koçlukta yapılan ortaklığın süresi birey ya da takımın ihtiyaçları ve tercihlerine göre değişir. Belirli bir konu üzerine odaklanarak yapılan koçluklarda 3 ila 6 ay kadar süre yeterli olabilir. Diğer koçluk tiplerinde kişiler daha uzun süre çalışmayı uygun görebilirler. Hedeflerin türü, bireyler ya da takımların çalışma şekilleri, görüşmelerin sıklığı ve finansal durum koçluk süresini etkileyen faktörlerdir.

9. Uyumlu bir ortaklık nasıl sağlanır?
Her şeyden önce, koçluk ortaklığını koçla birlikte tasarlamaya hazır olun. Örneğin, iş ya da özel hayatınızda şu anda var olan güçlü bir ortaklığı ele alın. Bu ilişkiyi nasıl kurduğunuza bakın ve bu ortaklıkta sizin için önemli olan nedir bunu belirleyin. Aynı şeyleri koçluk ilişkinizde de kurmak isteyebilirsiniz. İşte size birkaç ipucu:

Birden fazla koçla görüşerek, kimyanızın tutması anlamında, ‘’size rahat gelecek’’ kişiyi belirleyin. Koçlar mülakata alışıklardır ve de bu tip görüşmelerden genellikle ücret talep etmezler.
Koçla sizin aranızdaki tarz benzerlikleri ve farklılıklarını araştırın. Bunların, sizin ya da takımın gelişmesinde nasıl faydası olabileceğini düşünün.
Koçluk için hedeflerinizi, koçun uzmanlık alanı ya da birey ya da takımla çalışma şekilleri açısından tartışın.
Yolunda gitmeyen birşeyler hissettiğinizde ne yapılabileceği hakkında koçla konuşun; sorun ya da problemleri ele almakla ilgili bir anlaşma yapın.
Koçluğun bir ortaklık olduğunu unutmayın, ne zaman isterseniz ilgili konularda koçla konuşun.


10. . Ortaklık kapsamında koç ne yapar, birey ne yapar?
Koçun rolü: birey ya da takım üyelerinin kendi ve başkalarının farkındalıklarını arttıran şekilde objektif düşünme ve gözlemleme yapmalarını sağlamak; birey ya da takımın içinde bulunduğu durumu anlayabilmek için onları çok iyi dinlemek; olasılık düşünme, düşünerek plan yapma ve karar verme becerilerini desteklemek için sesli bir yazı tahtası olmak; fırsatları ve potansiyelleri çok ilerilere taşımak; sahip olunan kişisel güçler ve amaçlarla eşit oranda gerilim ve girişimleri cesaretlendirmek; taze bakış açısı getirecek düşünceleri beslemek; yeni olasılıkları aydınlatmak için kör noktalara girişim yapmak; alternatif senaryoların yaratılmasına destek olmaktır. Sonuç olarak koç, ilişkide profesyonel sınırları korur. Buna gizlilik ve mesleki ahlak kuralları dahildir.

Bireyin ya da takımın rolü: koyduğu kişisel hedeflerle koçluğun gündemini yaratmak; kendi ve başkalarının farkındalığını arttırmak için değerlendirme ve gözlemlerden faydalanmak; kişisel ve/veya organizasyonel başarıyı kafasında canlandırmak; kişisel hedef ve isteklerle uyumlu olarak cesur girişimlerde bulunmak; büyük resmi görerek düşünebilmek ve problem çözme becerileri ile meşgul olabilmek; etkili girişimlerde bulunmak için koçun sağladığı araçlar, kavramlar, modeller ve ilkelerden faydalanabilmektir.

Koçluk bireyden ne ister?

Başarılı olmak için koçluk ilişkisinde bireye belirli sorular sorulur, bunların hepsi de amaca yöneliktir ….

Odaklanma - kişinin kendisiyle ilgili, zor sorular, zor cevaplar - ve kişinin başarısı

Gözlem - diğerlerinin davranışları ve iletişimleri

Dinleme - kişinin sezgileri, varsayımları, yargıları ve biri konuşurken diğerinin sessiz olarak söylemeye çalıştıkları

Kişisel disiplin - var olan tavırlar, inanışlar ve davranışlara meydan okumak ve kişiyi en iyi yere getirecek amaçlara ulaşmak için yenilerini oluşturmak

Tarz - sahip olunan kuvvetli yönleri ilerletmek ve bir kazanma stili oluşturmak için sınırlardan kurtulmak

Kesin hareketler - çok rahat olmamakla birlikte, kişisel emniyetsizliğe rağmen sıradışı olana ulaşmak

Şefkat - yeni davranışlarla yüzyüze gelince, başarısızlıklar olunca kendisi için - ve aynı şeyleri yaşayan başkaları için şefkat göstermek

Mizah—kişinin kendini çok fazla ciddi şekilde algılamaması için, her durumu aydınlatma ve parlatma için mizah kullanmak

Kişisel kontrol—duygusal patlamalardan kaçınarak hayal kırıklığı ve karşılanamayan beklentiler karşısında soğukkanlılığı koruyabilmek

Cesaret—artık daha uzağa erişebilmek, temeli korku olan herşeyden başarının temeli olan üretici olmaya geçmek, sürekli kendini sınamak, iç ve dış engellerin üstesinden gelmek

11. Koçluk sürecinin başarısı nasıl ölçülür?
Ölçüm iki ayrı yoldan yapılabilir. İlk önce, performansın harici göstergeleri: birey ya da takımın bulundukları ortamlarda görülebilir ve belirlenebilir göstergeler. İkinci olarak, başarının dahili göstergeleri: koçluk yapılan birey ya da takımların doğalarında var olanların koç tarafından ölçülmesi. İdeal olan, hem harici hem de dahili göstergelerin başarı ölçümüne dahil edilmesidir.

Harici göstergelere örnek olarak koçluk ilişkisinin başında belirlenen hedeflere ulaşmak, gelir/servet miktarında artış, terfi etmek, bireyi oluşturan öğelerin (direk raporlama, iş arkadaşları, müşteriler, patron, kendi yöneticisi vb.) bir tanesinden alınan performans geribildirimi verilebilir. Harici göstergelerin, bireyin kendisinde zaten ölçebildikleri ile bireyin direk kendisinde etkileyebildikleri olarak ideal bir şekilde seçilmeleri gerekir.

Dahili göstergelere örnek olarak koçluk sürecinin başında ve daha sonra da düzenli aralıklarla kendini puanlama/kendini onaylama şeklinde yapılan değerlendirmeler, bireyin kendi ve başkalarının farkındalığının artması, daha etkili hareketleri sağlayan düşüncelerde değişme ile güven duygusunu etkileyen duygusal durumda artış gösterilebilir.

12. Koçlukta finansal açıdan nelere dikkat edilmelidir?
Bir koçla çalışırken kişinin hem zaman ve enerji olarak verdiği sözün yanı sıra finansal olarak da bir taahhütü gereklidir. Ücretler koçun uzmanlık alanı ve deneyim düzeyi ile bağlantılı olarak değişebilir. Bireyler, koçlukta geçirilmesi beklenen zaman kadar arzu edilen sonuçları da göz önüne almalıdırlar. Koçluk ilişkisi açık iletişim üzerine kurulduğundan, herhangi bir finansal sorun ya da ilgili sorular anlaşma yapılmadan önceki ön görüşmede dile getirilmelidir. ICF Danışma Servisi, ücret aralığını da belirleyebileceğiniz şekilde, değişik vasıflarda bir koç araştırması yapmanızı sağlar.

13. Koçluğun diğer hizmet mesleklerinden farkı nedir?
Profesyonel koçluk hedef belirlemek, sonuç yaratmak ve kişisel değişim yönetimi ile bireyin hayatına odaklanan farklı bir hizmettir. Koçun ne olduğunu anlamak için, koçlukla kişisel ya da organizasyonel destek sağlayan diğer meslekleri birbirlerinden ayırt etmek faydalı olacaktır.

Terapi. Koçluğu terapiden ayıran bir kaç yön vardır. Birincisi koçluk, bireyin belirli hareketlerinin sonucu olarak kendi isteği ile başlattığı değişimi temel alan, kişisel ve mesleki büyüme ve gelişmeyi destekleyen bir meslektir. Sonuçlar kişisel ya da mesleki başarı ile ilişkilidir. Koçluk hep ileriye hareket eder ve gelecek odaklıdır. Diğer yanda terapi acıyı iyileştirme, bireyin kendi içindeki ya da iki ya da daha fazla bireyin arasındaki işlev bozukluğu ve çatışmalarla ilgilenir. Odak nokta ise genellikle şimdiki zamanda bireyin duysusal fonksiyonlarını engelleyen, geçmişten gelen sorunları öğrenmek; psikolojik fonksiyonları geliştirmek; var olan iş ve özel hayat koşulları ile daha duygusal açıdan sağlıklı yöntemlerle ilgilenmektir. Terapi sonucunda genellikle duygusal/hissi durumlarda gelişme görülür. Bu durumlardaki olumlu gelişme koçluğun doğal sonucu olabilirken, öncelikli odak nokta kişinin iş ya da özel hayatında belirli hedeflere ulaşmak için hareketle uygulanabilir stratejiler yaratmaktır. Koçluk ilişkisinde hareket, sorumluluk ve takip üzerinde durulur.

Danışmanlık. Danışmanlar bireyler ya da organizasyonlar tarafından belirli bir uzmanlık alanına girmek amacı ile tutulurlar. Danışmanlıkta yaklaşımlar çok çeşitlilik gösterirken, genel olan kanı danışmanın problemleri teşhis ettiği, reçete yazdığı ve bazen de çözüm getirdiğidir. Koçluktaki kanı ise, bireyler ya da takımların koçun destekçi, kendi kendini keşfetme temeline dayanan yaklaşımlarıyla kendi çözümlerini kendilerinin yaratabilmeleridir.

Mentor (akıl hocalığı/rehberlik). Kişinin sahip olduğu tecrübe ile rehberlik etmesi ya da belirli bir uzmanlık alanında ya da kariyer geliştirmede deneyimlerini paylaşan mentorlar genellikle koçlukla karıştırılmaktadır. Bazı koçların mentorluğu koçluğun bazı bölümlerinde kullanmalarına karşın (yeni koçlara mentor koçluk yapmaları gibi), koçluk yaptıkları kişilere mentorluk yapamazlar.

Eğitim. Eğitim programları, eğitmen ya da öğretmen tarafından belirlenmiş belirli öğrenme hedeflerini kazanma üzerine kurulmuştur. Koçluk sürecindeki hedefler ise koçun rehberliğinde birey ya da takım tarafından belirlenir. Ayrıca eğitim, önceden oluşturulmuş bir müfredat programı ile uyuşan doğrusal öğrenme yöntemini varsayar. Koçluk ise önceden belirlenmiş bir plan olmaksızın daha az doğrusallığı benimser.

Sportif Gelişim. Spor metaforları sık kullanılsa da, profesyonel koçluk bildiğimiz spor koçluğundan farklıdır. Spor koçu, birey ya da takımların davranışlarını kendi deneyimi ve bilgisi rehberliğinde yöneten bir uzman olarak görülmelidir. Profesyonel koçlarda da bu özellikler vardır, ancak yönü belirleyen birey ya da takımın kendi bilgi ve deneyimleridir. Profesyonel koçluk, sportif gelişimden farklı olarak, zayıf ya da doğru olmayan şekilde uygulanan davranışlar üzerine değil, bunun yerine güçlü yönler ve yeteneklerin gelişmesi için fırsatları belirleme üzerine odaklanır.

http://www.icfturkey.org/sorular.htm
Mutluluk dışarıdan elde edilecek bir hal değildi.
Mutluluk ancak içimizden dışımıza taşacak bir hal olabilirdi.
Mutluluk bir koşula bağlanamazdı,
onun bir adı yoktu.
O değişmez olmalıydı, o her halde ve her yerde var olmalıydı.
O bir huzur haliydi.
Her ne olursa olsun hiç bozulmayan, azalmayan ya da artmayan bir duyguydu.
O gün tüm bu hali içinde barındıran yeni bir kelime öğrendim.
Sevgi.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Öğretim görevlisi / Asistan
Fahas
Üye

Toplam 506 yazı
03/04/2009 :  19:56:12  Alıntı
Aslında bu foruma iş kurmak istiyorum, iş fikrim var " şeklinde yazılar yazan, fikirlerini beyan eden ve gerçekten fikirleri olan herkes farklı uzaklıklara uçmak isteyen birer martıdır bana göre.. :D
Mutluluk dışarıdan elde edilecek bir hal değildi.
Mutluluk ancak içimizden dışımıza taşacak bir hal olabilirdi.
Mutluluk bir koşula bağlanamazdı,
onun bir adı yoktu.
O değişmez olmalıydı, o her halde ve her yerde var olmalıydı.
O bir huzur haliydi.
Her ne olursa olsun hiç bozulmayan, azalmayan ya da artmayan bir duyguydu.
O gün tüm bu hali içinde barındıran yeni bir kelime öğrendim.
Sevgi.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Öğretim görevlisi / Asistan
Fahas
Üye

Toplam 506 yazı
20/04/2009 :  22:47:13  Alıntı
.
Mutluluk dışarıdan elde edilecek bir hal değildi.
Mutluluk ancak içimizden dışımıza taşacak bir hal olabilirdi.
Mutluluk bir koşula bağlanamazdı,
onun bir adı yoktu.
O değişmez olmalıydı, o her halde ve her yerde var olmalıydı.
O bir huzur haliydi.
Her ne olursa olsun hiç bozulmayan, azalmayan ya da artmayan bir duyguydu.
O gün tüm bu hali içinde barındıran yeni bir kelime öğrendim.
Sevgi.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Öğretim görevlisi / Asistan
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

4.41 saniye.
17:32:45, 25 Nisan 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım