İş Yerinde Stresin Tuzağına düşmeyin! - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

İş Yerinde Stresin Tuzağına düşmeyin!


hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
28/01/2005 :  11:41:33   Yazarın websitesini ziyaret et Website  Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Yaş, sosyal statü, cinsiyet, meslek farkı olmaksızın hepimizi etkileyen, toplumun hiçbir alanında yakamızı bırakmayan stres, iş hayatında da çok önemli bir olgudur. Zamansızlıktan, kendimize vakit ayıramamaktan yakındığımız şu son dönemlerde de hayatımızı olumsuz yönde değiştiren, bizleri verimsizleştiren, performansımızı düşüren ve aynı zamanda da sağlığımızı bozan bir dert haline geldi.
Bugün ülkemizde ve dünyada stresin, oldukça üzerinde durulan bir kavram olmasının sebepleri arasında birçok hastalığa yol açması da yer alır. Stres; iş hayatında verimin azalmasına, işe gitmede isteksizliğe, tutarsız kararlar verilmesine sebep olurken bu sonuçlar erken ölümlere kadar taşınabilir. Gün geçtikçe daha da önemli ve ciddi bir husus haline gelen stres; çalışanların, yöneticilerin ve kuruluşların yaşamını işgal etmektedir.

Stres...

İş sağlığını olduğu kadar insan sağlığını da tehdit eden stresi tanımlamalıyız. Bireyler ve kurumlar üzerinde olumlu, olumsuz birçok etkiye sahip olan stresin de çeşitli tanımları vardır.

“Stres, kişilerde meydana gelen ve onları normal faaliyetlerinden sapmaya zorlayan durumu ifade etmektedir” (Beehr, 1978)
“Stres, bir eylemin ya da durumun kişiler üzerinde yarattığı fiziksel veya psikolojik zorlamaya verilen tepkidir.” ( Hellrgiegel, 1983)
Bu tanımlar sayıca arttırılabilir. Kısaca stres, vücudumuzun dışarıdan bir uyarana karşı savunma ya da uyum sağlama amacıyla verdiği tepkidir. Tanımlamalar kadar, buna olan yaklaşımlar da çeşitlilik gösterir. Kimileri stresin, bir olay ya da çevresel faktörle ortaya çıkan dışsal bir olgu olduğunu düşünürken, kimileri tarafından da bir duruma karşı kişinin verdiği öznel tepkilere dayalı içsel bir hal olduğu savunulur.

Stresi oluşturan nedenler

Hayatımızın yaklaşık üçte birini çalışarak geçirdiğimizi düşünecek olursak iş stresinin de üzerinde önemle durulması gereken bir kavram olması kaçınılmazdır. İş stresi, ortaya çıkarken kurumun içinden, dışından, bireyin kendisinden ve daha birçok alandan kaynak bulabilir. Nedenleri arasında şunlar yer alır:

Politikalar

Ücret eşitsizlikleri
Adaletsiz performans değerlendirmeleri
Vardiyalı çalışma
Fazla sorumluluk altına girmek
İstikrarsız çalışma, sık bölüm değiştirme
Görev ve rol belirsizler
Kurumsal Yapılar

Terfi konusundaki fırsat azlığı
Merkeziyetçilik
Karar alırken fikir ileri sürme imkanı tanınmayışı
Aşırı derecede resmiyet
İşçi – işveren, personel – yönetici çatışması
Kurumsal Süreçler

İletişimin azlığı
Yetersiz bilgi donanımı
Uyuşmayan ya da belirlenmemiş hedefler
Hatalı denetim ve performans değerlendirmesi
Yetersiz geribildirim
Dış Etkenler

Uzun süreli uykusuzluk
Dengesiz beslenme
Uyarıcı değeri fazla maddeleri çok tüketme (çay, kahve, vb.)
Fiziksel Etkenler

Aşırı sıcak ya da soğukta çalışma
Kalabalık çalışma ortamları
Havasız ve kötü aydınlatılmış ofisler
Bilgisayar yorgunluğu
Mahremiyetin yokluğu
Kimyasal maddelerin, radyasyonun ya da manyetik alanın fazla olduğu çalışma yerleri
Sebebi, kaynağı ne olursa olsun iş stresi, günümüzde bireyleri ve kurumları etkileyen bir faktördür. Bunun etkilerini ve sonuçlarını anlayabilmek için öncelikle stresi ölçmek gerekir. Bu amaçla kullanılan birçok farklı yöntem vardır.

Stresin ölçümü

Çalışanlar stres altında oldukları zaman genellikle önce performansları azalır ve iş hayatında başarısız olurlar. Bu anlamda ölçümlerde kullanılabilecek en iyi yöntem, performans testleridir. Birey çalışma ortamı içinde veya dışında strese maruz bırakan herhangi bir durum ya da olayla karşı karşıyaysa veriminin düştüğü gözlemlenir.

Stresin ölçümü, bireyde yarattığı fizyolojik ve biyolojik değişimlerle de yapılabilir. Fizyolojik ölçüm için tansiyon, kalp atışı, nabız, refleksler, nefes alma hızı gibi etkiler kullanılırken, biyolojik ölçümlerde ise strese bağlı olarak vücuttaki birtakım salgıların ve hormonların artıp azalması kontrol edilir. Ancak laboratuarda yapılan ölçümler, ilave bir stres yaratabilmektedir, bu da testin güvenilirliği ve geçerliliği için olumsuz bir etkendir.

Bir başka ölçüm metodu da bireyin hayat olayları tablosunu çıkarmaktır. Bu tabloda 43 hayat olayı, en çok stres oluşturandan en aza oluşturana doğru sıralanmıştır. Bu olaylardan en çok stres yaratanına 100 puan verilirken, en az yaratan 11 ile puanlandırılmıştır. Bundan sonra kişilerden son 6-24 ay içerisinde yaşadıklarının işaretlenmesi istenip, bunların toplam puanıyla gelecekteki olaylar arasındaki korelasyon bulunmuştur (Holmes, Rahe; 1967). Bu ölçümdeki zayıf ve tartışılan yan ise; değişkenlerin tüm çalışanlar için aynı anlamı taşıyacağının düşünülmesidir.

Sonuç olarak bu tablo Richard Lazaras ve Berkeley geliştirilerek günümüze gelmiştir. Oluşturulan “günlük iyi ve kötü olaylar cetveli”, çevresel faktörleri de mercek altına almıştır. İyi olaylar, gündelik hayatımızda yaşadığımız olumlu tecrübeler olarak nitelendirilirken; kötü olaylar, kişiyi çaresiz kılan, iyiliğini tehlikeye düşüren olaylardır. Bu gibi çeşitli şekillerde yapılan stres ölçümü, etki ve sonuçların anlaşılmasında önemli bir araçtır.

İş stresinin etkileri ve sonuçları

Stresin yoğun olduğu kurumlarda genellikle performansın düştüğü görülür. Belirli bir seviyede ve kabul edilebilir sınırdaki stres, kişinin verimini bir noktaya kadar artırabilirken aşırıya kaçtığında psikolojik çöküntüyle beraber verimi düşürür. Sürekli olarak stres dolu bir ortamda çalışma, kurumdaki çalışanların bağlılığını, tatminini düşürmektedir. Bu gibi durumların devamı olarak kişiler, çalışma ortamlarından, bağlı bulundukları kurumlardan uzaklaşma isteği duyarlar ve işe devamsızlık baş gösterir. Bu anlamda devamsızlığı ortadan kaldırmak için kurumların insan kaynakları, personel yönetimi gibi departmanlarına büyük iş düşmektedir.

Her insanın kendi iç dengesi ve olaylara verdiği tepkiler farklı olduğu gibi, stresi kaldırma gücü ve onunla başa çıkabilme becerisi farklıdır. Bireyin psikolojik ve fizyolojik durumunu ele alarak, stresin yarattığı etkilere ulaşılmaktadır. Stres altındaki bireyin davranışlarında değişmeler görülür. Alkol tüketimindeki artış, en çok fark edilen değişimdir. Aşırı yemek yeme ya da iştahta kesilme, zamanla oluşan madde bağımlılığı da stresin bireyde yarattığı etkilerden olabilir. İnsan bedeni, dış etkenlere uyum sağlayabilmek için çalışan bir iç dengeye sahip olduğundan stres, birçok hastalığa da yol açabilir.

Dolaşım sistemi rahatsızlıkları, çarpıntı, hipertansiyon gibi kalp ve damar hastalıkları, şeker hastalığı, tiroid salgısındaki değişmeler ve hatta kanser de buna bağlı olarak görülebilmektedir. Bunların yanı sıra stresin psikolojik etkileri de göz ardı edilmeyecek kadar büyüktür. Karamsarlık, kaygı, işte isteksiz tavırlar sergileme, depresyon, konsantrasyonda azalma gibi sonuçlar gözlenmektedir.
Stres belli bir seviyede ise faydalıdır...

Stres, hem kurumlar hem de bireyler için hep istenmeyen, kaçınılan ama yakalanılan bir öğe olmuştur. Ancak makul düzeyde olduğu takdirde; kamçılayıcı bir güç, başarıyı tetikleyen bir faktör haline de gelebilir. Bireyler; yeteneklerini, bilgilerini, deneyimlerini paylaşmak, arttırmak; sonucunda da başarı ve paraya çevirmek için çalışırlar. Bu başarı, çalışanın gayretinin işindeki yansıması, hedeflerine ulaşmasıdır. Eğer bu yolda bireysel yetersizlikler, bilgi azlığı gibi durumlar varsa bunlar stres yaratabilir; ancak bunun altında başarısızlıktan korkma psikolojisi yatar. Bu durum çalışma hızını, heyecanını belirli bir ölçüde arttırıp sonucu olumlu yönde etkileyebilir. Burada zincirleme bir olgu doğar. Başarı arttıkça, çalışanın şevki artar, bununla beraber stres oranında da artış görülür. Zamanla alışılan başarı durumu kişideki stresi azaltır, ancak herhangi bir başarısızlıkta oluşacak olan stres, öncekilerden çok daha fazladır.

İş stresi yaşayan bireyler için kurum genelinde ve yöneticiler bazında yapılması gerekenler vardır. Öncelikle yöneticilerin, çalışanlarının durumunun farkında olmalı ve harekete geçmelidir. Dr. Hans Selye’nin stres teorisinden hareketle üç tip stres tepkisi olduğu söylenebilir: Birinci sırada olan alarm tepkisinde, insan vücudu "stresörle" ilk karşılaştığı anda ani tepkisini verir. Direnme aşamasında ise, vücudun tam bir seferberlik içine girdiği gözlemlenebilir, birçok kaynak kişi tarafından kullanılır. Bu noktada yöneticiler, çalışanların iş ortamındaki stresini azaltıp direnme gücünü arttırması hususunda çaba göstermelidir. Kişinin iş hayatını nasıl algıladığı, başarıya ne kadar motive edilip ne kadar özgür hareket imkanı tanındığı çok önemlidir.

Geçmişten gelen olumsuz tecrübeler de yaşanılan olaylar karşısındaki stresi etkileyebilir. Benzer bir olayla karşılaşıldığında krizi yönetmek daha rahat olacaktır, ancak çalışanın tecrübelerine saygı gösterilmelidir ki yapıcı yönde yardımı olabilsin. Bu sebeple tecrübeler çalışanın ve çalışma arkadaşlarının stresi azalırken dayanma gücü de artmış olur. Bunların yanı sıra kişisel farklılıklar da göz önüne alınmalıdır. Mesela çalışanlar, bilgi ve becerileri bakımından denk olsa bile bilgiyi yönetmesi, uygulayışı ve deneyimleri başarı yolundaki adımlarında farklılık gösterecektir. Bu anlamda yapılması gereken; çalışma ortamında maksimum uyumu sağlayıp, dayanışmayla direnme gücünü arttırmak olacaktır. Selye’nin kuramında üçüncü ve en son olarak da tükenme aşaması gelmektedir.

Stres, iş hayatında herkesin ortak paydada birleştiği önemli, büyüyen ve derin etkilere sahip olan bir problemdir. İnsan, doğumundan başla**** karşılaştığı her türlü sorunla ilgili başa çıkma yöntemleri geliştirmiştir. Bu yöntemler zaman içinde, uygulamaların sonucuna göre ya kullanılırlık kazanmıştır ya da yenilerini geliştirme gereği ortaya çıkmıştır. Ama asla problemle karşılaşan insan, duruma hemen boyun eğmemiştir. Öncelikle yapılması gereken, problemin belirlenip tanımlanmasıdır. Böylelikle sıradaki adımlar daha iyi ortaya konup, harekete geçilebilir. Tanımlanan sorunun kök nedenleri açığa çıkarılıp, bunlara uygun başa çıkabilme metotları ve yönetme teknikleri geliştirilebilir. Hayata karşı bu genel tavır, iş hayatında da karşımıza çıkar. Kaçınılmaz bir halde birçok çalışanı yakalayan stresle de başa çıkılabilir, hatta olumlu hale bile dönüştürülebilir.

Stres yönetimi
Stres yönetimi, stresörlerin kişilerde yarattığı olumsuz etkileri azaltmak ve bunlarla başa çıkabilmek için geliştirilen yöntemler, harcanan çabalar bütünüdür. Bu sayede kişi; farklı bir bakış açısı edinerek kendini geliştirebilir, daha sakin bir iş ortamı yaratabilir, kontrol altındaki ve dışındaki etmenleri ayırt ederek, detaylardan uzaklaşıp bütünsel bakabilir ve soruna odaklanabilir.

Bireysel stres yönetimi

Stresi yönetme tekniklerinin başında, geliştirici rahatlama yöntemleri gelir. Sinir sistemi, stres durumunda ilk etkilenen, değişimlerin oluştuğu yerdir. Bu yöntemle kalp atışı, kan devir daimi, nefes alma hızı devamlı olarak kontrol altına alınabilir;kişinin kendi bedenini düzenlemesi, kendini geliştirmesi hedef alınır. Birey, zihninde stresi yaşarken, kaslarında kasılma meydana gelir, yorgunluk artar. Rahatlama teknikleriyle, farklı kas grupları gerilip gevşetilir. Olumlu hayal kurma, görsellik yaratma da bir stres yönetim taktiğidir. Bu yolla, bulunulan atmosferden az da olsa uzaklaşıp iç dünyaya dönme sağlanır. Yaşanabilecek olumlu anları, başarıları hayal etmek stresi azaltıp, motivasyonu arttıracaktır. Bunun temelinde, tüm duyularımızın beraber oluşturduğu, olumlu sahneler vardır. Bir diğer teknik ise, kişisel sağlık planı oluşturmaktır.

Egzersiz ve beden hareketleri, stres altındaki çalışanı yatıştırabilir. Beslenme de çok önemlidir; ideal diyet %50 karbonhidrat, %20 protein ve yaklaşık %30 yağlardan oluşmalıdır. Uyarıcı bir madde olan kafeinden uzak durulmalıdır, çünkü başta zindelik hissi verirken sonraları endişe ve sinir yaratabilir ki bu da çalışmaya odaklanmayı engeller. Bu anlamda fazla çay, kahve, kola tüketimi dengeli beslenme için zararlıdır. Spor ve beslenmenin stres konusundaki etkisinin anlaşıldığı kurumlarda, bu alanda gelişmiş çabalar görülmektedir. (Spor salonları, doğa yürüyüşleri, beslenme seminerleri, vb.) Bunların yanı sıra iletişim, stresle başa çıkabilme de önemli bir anahtardır. Kişiler arası iletişimin kuvvetli oluşu, stres kaynaklarını azaltır ve başa çıkmayı kolaylaştırır. Sorunların altından kalkarken kooperatif bir çalışma ortamının oluşmasını sağlayacak iletişim, iş yerindeki tatmini ve motivasyonu da arttırır.

Gülmek, kahkaha atmak vücutta bazı olumlu hormonların salgılanmasına yol açarak; çalışanların mutluluğunu arttırır. Bunlara ek olarak yoga, meditasyon, masaj, yeni hobiler kazanma, dışa dönük, sosyal olma da işteki stresi azaltmada geçerli yöntemlerdir.
Ancak çalışanlar bazen öyle durumlarla karşılaşır ki, onunla başa çıkamaz, onu yönetemez ve yeni savunma mekanizmaları geliştirir. Strese karşı oluşturulan sinir sistemi savunma mekanizmalarına örnekler verilebilir: Dış dünyaya kendini kapama, fobiler, karamsar bakış açısı, intihar girişimi, yeni ideolojiler benimseme, kendini haklı çıkarma eğilimi, duyguları bastırma, alkol ve kumar bağımlılığı vs.

Kurumsal stres yönetimi

Strese maruz kalan birey de olsa, bu konuda kurum bazında da çalışmalar yapılmalıdır. Aksi takdirde bireyin kendi için gösteriği çabalar, geliştirdiği sorun çözme teknikleri işlerlik kazanamaz. İş ortamındaki stresin azalmasıyla artacak olan birey performansı, kurumun başarısını yükseklere taşıyacaktır. Bu amaçla yöneticiler; çalışanlarını destekleyen, merkeziyetçi politikadan uzak, bireylere karar alma yetkisi tanıyan, iletişimin rahatça sağlandığı bir organizasyonel bir temel oluşturulmalıdır. Yapılan net kariyer planlarıi belirlenen stratejiler de yöneticilerin çalışanlara yapacağı bir danışmanlık desteğidir. Kişiler, kurumda devamlı aktif rol oynayabilmeli, sorumluluk alabilmeli, kendini ve çalıştığı kurumu iyileştirmek için çaba göstermelidir. Bunun için de kurum içindeki düzenlemelerin doğru yapılmış olması şarrtır; Bunlar yapılırken de rol kargaşası içine düşmekten dikkatle kaçınılması gerekir. Yöneticiler, çalışanlar arasında huzurlu, olumlu, yaratıcı, yetenekleri destekleyici bir atmosfer oluşturmalı ve iş bölümünü bunları göz önünde bulundurarak yapmalıdır.

Kaynakça:


--------------------------------------------------------------------------------
TAŞTAN, Seçil. Yönetim, Organizasyon ve İnsan kaynakları Yönetimi. Human Resources, 2004.
ERTEKİN, Yücel. Stres ve Yönetim. TODAİE Yay. 253, 1993, Ankara.

www.insankaynaklari.com

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
28/01/2005 :  14:41:39 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Melih15 bu ne oluyor şimdi?

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
Levent
Üye

Toplam 488 yazı
28/01/2005 :  22:51:39  Alıntı

Stres tuzağına düşmeyelim ama çalışanlar ne yapsın çünkü onlardan sürekli olarak

1. Daha çok çalışmaları

2. Daha iyi rekabet edebilmeleri

3. İşlerini daha düzgün yapmaları

4. Daha az hata yapmaları

5. Daha az ücret talep etmeleri, az ücretle memnun olmaları

6. Ve daha başka bir çok şey isteniyor.

İnsanlar işlerini kaybetme korkusu içinde; bir çoğumuzda yarın kaygısı var. Patronlarda bile böyle bir kaygı var.
Her türlü mandacılığa karşıyım. Egemenlik milletindir. Egemenlik, A.B'ye, orduya ve IMF'ye devredilemez. Demokrasi mandacılığa karşı olmaktır.

Yerleşim : Türkiye / Ankara  |  Meslek : Danışmanlık
true friend
Yeni Üye

Toplam 28 yazı
30/01/2005 :  14:57:58  Alıntı


yasemin helel olsun ii açıklamısın size katılıyorum
kara gün dostlarımız

Yerleşim :   |  Meslek : Öğrenci
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
06/02/2005 :  13:16:26 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Aşkın yaşı yoktur Mim. Ayrıca kimi insanb aşka tutulunca daha çok streslenir. İşinden gücünden olur. Hatta hayatları mahvolan insanlar da tanıyorum. Bence bu stresi hayata aşık olarak atabiliriz. Doğayı çok severek. Doğayla içiçe olarak. Ben masmavi denize ayaklarımı uzatıp saatlerce izlediğimde herşeyi unutabiliyorum. Çok şanslıyım ki evim denize çok yakın. Bunu yalnızda yapabilmeyi isterdim. Fakat ürkiye'nin gerçeği yalnız bir yerde pek oturamıyorsunuz helede denizi seyretmeye kalktığınızda daha çok strese girebiliyorsunuz. Yinede ben doğa diyorum. Bir ağacın altında uyuyabilmeyi hiç bir şeye değişmem.

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
24/04/2005 :  10:13:39 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Hiç bir yere bağımlı kalmayacaksın her zaman başka bir yere. Yenilik eskileri hatırlamana engel olur biraz olsun. Yeni hayatlar, yeniden doğmak tüm ihtiyacımız olan bu. İş yerinde strese girmemek mümkün değildir herhalde en azından bunu minumuma indirmek lazım. Şahsen ben daha iş görüşmesinde strese giriyorum işe girdiğimde naparım bilmiyorum.

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
24/04/2005 :  10:51:36 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
İş stresinde çoğu yerde diyalogların azalmasıda büyük bir rolk oynuyor. Bilgisayarlar ve e-mail yoluyla insanlar yüz yüze görüşmekten vazgeçmiş hep bu tür iletişim ortaya çıkmış ve insan ilişkileri zayıflamıştır. Bu da insanların sosyal olma ihtiyacını karşılayamama olayını ortaya çıkarmıştır. İş yerinde strese büyük etken olmuştur.
Cep telefonlarının ve baz isteasyonlarının verdiği zarar vem yanında getireceği felaketleri hiç hesaba katmıyoruz. Şahsen benim gözümün önünde koca bir baz istasyonu var benden ve çevremdekilerden hayır gelecek mi? Oturduğum mekan olduğu gibi apartman dolu ve şehrin göbeği, ne zaman bunlara son denilecek?

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
24/04/2005 :  18:30:08 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Belki öyle insan gibi yaşayamamak ama şu geröçekde var ki bu ülkenin birinci sınıf vatandaşıyım. Başka ülkede bu muameleyi göremeyeceğimden eminim. Şükürler olsun ki insan gibi yaşayamasam bile bayrağımın altında özgürce yaşayabiliyorum.

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
jasmin
Yeni Üye

Toplam 5 yazı
25/04/2005 :  15:04:41  Alıntı
Herkese merhaba;
Konu iş stresi ile ilgili ama okuduğum son yazılar biraz konu dışına sapmış.Aslında dikkatimi çeken şu oldu:Avrupa birliğine girdiğimizde gerçekten 1. sınıf vatandaş olacak mıyız yoksa çok daha kötü mü olacağız?Bu konuda gerçekten çok şüpheliyim.Yazacaklarım tam olarak görüş değil;sadece düşündüklerim,mantığımın ifadesi:Avrupa insanı ben zannetmiyorumki bizleri kendi belirledikleri kriterlere uymadan bize 1.sınıf vatandaş muamelesi yapsınlar ya da Avrupa daki kanuni ve sosyal haklara sahip olmamıza izin versinler.Neden biz kendi vatanımızda bir avrupalının sahip olduğu standartları sağlamaya çalışmayalım?Neden Avrupa'ya çok matah bir yermiş gibi gözümüzü dikiyoruz?Oysa en tepedekinden başlanıp en tabana kadar her insan çaba sarfetse ve bizdeki var olan insanca duyguları(bunların ne avrupa insanı ne de aile yapısında olduğuna pek inanmıyorum!)dürüstçe, hainliğe, **********lığa,dolandırıcılığa kaçmadan sarfetse;ben inanıyorum ki avrupa bize gıpta ile bakacaktır.
Evet Mim bey;siz belki Avrupa'da belirli bir düzen ve statü oluşturmuş olabilirsiniz.Elbetteki ordaki insanlarla aynı haklara sahip olmanız gayet doğaldır.Ben türkiye de de aynı haklara sahip olduğunuza da inanıyorum.Ve ben şuna da inanıyorum afrika nın en ücra köşesinde kalmış zavallı bir ülke de olsa yapılacak doğru uygulamalarla bir avrupa ülseninin seviyesine çıkabilir.Üstelik türkiyenin sahip olduğu avantajlar bence tartışılamayacak kadar çok ve uygun.Ayrıca ben de hollanda doğumluyum,babam hollanda devlet demir yollarından emekli.Hollanda olayının bize çok fazla getirisi oldu.Özellikle eğitim masraflarım konusunda.Bu çok güzel bir uygulama mesela.Bu uygulama çok küçük de olsa türkiye de de var,ama geliştirilebilir.Çünkü bu haliyle yetersiz bence.Bu benim şu anda aklıma gelen basit bir örnek sadece.
Kısaca söylemek istediğim biz de türkiye olarak olduğumuz yerden çok daha iyi yerlere hem layıkız hem de varabiliriz.

Yerleşim : Türkiye / Tükiye  |  Meslek : Mühendis
jasmin
Yeni Üye

Toplam 5 yazı
25/04/2005 :  15:07:41  Alıntı
Bu arada yazıyı gönderiyorum derken ana sayfada yazını aynısı çıktı;acemilik işte:)Dilerim kusuruma bakılmaz.

Yerleşim : Türkiye / Tükiye  |  Meslek : Mühendis
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
25/04/2005 :  16:41:20 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Sevgili Jasmin sana katılıyorum. Yabancıların propangandaları ile dışarıyı bir halt say,nıyoruz. Tarihte çok doğru söylenmiş bir söz Türkün Türkten başka sözü yoltur diye. Sevgilerimle..

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
25/04/2005 :  22:39:19 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Büyük ülkeler, sıradan insanların başardıkları işlerle büyür.
Oscar Cordoba

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
hascence
Üye

Toplam 1122 yazı
04/07/2005 :  09:39:20 Yazarın websitesine git Website   Alıntı

wwwiinsankaynaklari.com


Hafta boyu insankaynaklari.com’da anket yapıldı. Anket 2 sorudan oluşmaktaydı.

İlk soru "İş yerinde mutlu musunuz?" Katılımcıların % 92,2'si iş yerinde mutsuz olduğunu ifade etti.
İkinci soru "Mutsuzluğun nedenleri..." şeklindeydi. Katılımcıların % 50’si maaş konusunda mutsuzluğunu bildirirken, % 20’si kariyer hedeflerini gerçekleştiremiyor, % 16.66’sı yönetici konusundaki mutsuzluktan yakınıyor. %14.16 da işinin içeriğinden memnun olmadığını bildiriyor.

Yerleşim : Kuzey Kıbrıs TC / Güzelyurt  |  Meslek : Bankacılık-Finans
Bartoloucci
Üye

Toplam 1347 yazı
02/07/2008 :  20:48:34  Alıntı
Alıntı Yapılan Metin:
Yazıyı gönderen - Levent

Stres tuzağına düşmeyelim ama çalışanlar ne yapsın çünkü onlardan sürekli olarak

1. Daha çok çalışmaları

2. Daha iyi rekabet edebilmeleri

3. İşlerini daha düzgün yapmaları

4. Daha az hata yapmaları

5. Daha az ücret talep etmeleri, az ücretle memnun olmaları

6. Ve daha başka bir çok şey isteniyor.

İnsanlar işlerini kaybetme korkusu içinde; bir çoğumuzda yarın kaygısı var. Patronlarda bile böyle bir kaygı var.

Satılık Ziftin Olsun,

Selanik'ten Kel Gelir




Yerleşim : Türkiye / Özel  |  Meslek : Diğer
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

6.92 saniye.
10:29:57, 2 Mayıs 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım