Çocukluğumuzdan beri okuruz, duyarız: İstanbul - Ankara arasındaki mesafe, hızlı tren ile 2 saate inecek! En azından 25-30 senedir bu projeye amaçsız bir yaklaşımla para akıtılmaktadır. Yüzlerce milyon dolar kaynak sarfedildikten sonra yeni atanan Ulaştırma Bakanı bu projeyi durdurdu ve yanlış yatırımdan ve israftan dolayı Türkiye'den özür diledi. Bakanı kutlamak gerekir, zararın neresinden dönersek kar, öyle değil mi?
Anadolu'yu gezenler gayet iyi bilirler. Binlerce yatırıma başlanılmış, teşvikler ve krediler kullanılmış, ancak sonu getirilmemiştir. Ülkenin milyarlarca doları boşa gitmiştir. Ekonomik rasyonele sahip toplumlar bu kaynakların aslında kendi vergileriyle oluştuğunu bilirler. Harcanan her kuruşun aslında ceplerindeki kendi paraları olduğunun, kötü yönetimlerin ve yanlış kararların kendilerini fakirleştireceğinin farkındadırlar. Yaşam kalitelerinin ve satın alma güçlerinin hızla düşeceğini öngörürler ve bunlara seyirci kalmamak için de hızla reaksiyon gösterirler. Dernekler, cemiyetler ve sivil toplum örgütleri aracılığıyla örgütlenirler. Seslerini ve isteklerini demokratik platformlarda dile getiriler.
Şimdiye kadar boşa kürek sallamayı ve kaynakları çarçur etmeyi halka bir hizmet gibi pazarlayabilen Türk Büyükleri acaba hazinenin tükendiği ve kaynakların bittiği bu kriz sonrasında nasıl bir tutum alacaklar? Türk toplumu da umarız bu krizden ders çıkaracak ve öğrenecek. Keşke bu öğrenim bu kadar pahalı olmasaydı!