Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı'nın ruh dünyası...Her cumartesi yayımlanan bu dizinin önceki bölümlerinde 1920 kuşağını temsil eden büyük patronların girişim özelliklerinden bahsetmeye çalıştım. O günlerin güç koşullarında bunca büyük işi nasıl başardıklarını anlattım. Temel yaklaşımım tarihsel akış içinde "ilk"leri nasıl başardıklarıyla ilgiliydi.
Bu haftadan itibaren genç patronların girişim sırlarından bahsedeceğim. Ama bu kez ana tema patronların karizmalarına yön veren tarihsel gelişmeler değil, onların kendi ruh dünyaları olacak. Bunu bir bakıma girişimci liderlikle ilgili psiko-analitik bir gözlem olarak değerlendiriyorum.
Kendine özgü bir kişilikİlk inceleyeceğim süje Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı.
Ama önce bu bölüme neden Güler Sabancı'yla başladığımı anlatayım: Birincisi Sabancı Topluluğu'nun başarılarından bahsederek kişinin olağanüstü karizmasını sadece iş dünyasıyla sınırlamak istemedim. İkincisi ise Güler Sabancı'yla ilgili uluslararası medyada yayımlanan psikolojik analizleri doğrusu pek de yeterli bulmadım.
Ancak yapacağım değerlendirmeler için başka yorumcularla birleştiğim tek bir nokta var: Güler Sabancı yalnız Türk iş dünyasının değil dünyanın sayılı kadın girişimcilerinden biri.
Psikolojik açıdan ilk tespitim şu: Güler Sabancı'da "liderlik polaritesi"yle ilgili bambaşka bir çekim gücü var. Üstelik bu çekim gücünü karşı cinsten birçok patronda bulmak da pek mümkün değil. Psikanaliz jargonuyla söyleyecek olursam ondaki "süperego"nun kalıpsal sınırları oldukça farklı. Eğer böyle bir analize başlarsam onun hem başka özelliklerini dile getirmem zorlaşacak hem de fazla akademik bir konuya dalmış olacağım.
Bu nedenle herkesin anlayabileceği basitlikte birkaç tipik özelliğinden bahsederek onun iş dünyasında neden başarılı olduğunu açıklamaya çalışacağım. Güler Sabancı'nın girişimci liderlik açısından dikkatimi çeken en önemli özelliği sesi ve konuşması...
Konuşma üslubuyla etkiliyorSesinde kendinden emin olan liderlerin farklı "tonalitesini" görüyorum. Burada "tonalite" ifadesini ses tonunun kalitesi olarak kullandım. Güler Sabancı'nın son derece etkileyici bir ses tonu var. Ses renginde "tınısal vurgu"yu oluşturan "göğüs sesleri" oldukça etkileyici. İçe işleyen ve dinleyenleri adeta "ipnotize" eden sıradışı bir özellik bu. Hem karizmatik bir kişiliği hem de çekici bir mizacı temsil ediyor.
Bana göre Güler Sabancı bir konuşmacı olarak sanki diksiyon dersi almış gibi konuşuyor. Beni bu kanıya ***üren sebep, kullandığı cümlelere kendi mizaç niteliklerini özel bir "entonasyon" tekniğiyle yansıtması. İçinde bulunduğu topluluğun özelliğine ya da konunun önemine göre öyle tınısal bükümler (inflexion) yapıyor ki konuşma sanatıyla ilgili bir eğitim gördüğü kuşkusuna kapılıyorum. Bence bu tutum mizacındaki özellikleri pratik hayatla nasıl bağdaştıracağını bilen bir aklın eseri.
Diksiyonu da oldukça düzgün ve doğal. Konuşma üslubu ise sadelikten yana. Konuşmasını siyasilere arız olan "laf salatası" sendromundan tümüyle arındırmış. İfadelerinde açıklık ilkesine epey bağlı. Kelimelerin içindeki anlamlara göre tam yerinde vurgulamalar yapıyor. Dinleyiciler onun anlattıklarını zihinlerinde adeta canlandırıyorlar. İfadelerindeki incelik ise harika! En girift konuların mana inceliklerini hemen hissettiriyor. Bu tür insanlara eski deyimle "natıkası yerinde; cerbezeli" denir ki ikna edici hatipler hep bu sınıftan çıkar.
Göz temasına önemKonuşma özelliğiyle ilgili son tespitim ise "aurası" ve "mütebessim" bakışlarıyla kurduğu hâkimiyet. Bunu topluluk karşısında konuşurken de görüyorum. Muhataplarıyla eşit olarak göz teması sağlıyor. Özellikle iş konuşmalarında herkesi bir anda etkisi altına almasındaki sır bu. Fakat bakışları asla otoriter ve delici değil. Tam tersine uzlaşma ve dostluk frekansını yansıtan samimi his dalgaları halinde.
Vücut dilinde ise kendini ele vermeyen bir güven ve neşe hali hâkim. Bunu hissettirmeden bilhassa başardığı kanısındayım. Mimiklerinden herhangi bir özelliğini ya da özgüven eksikliğini kolayca keşfetmeniz mümkün değil. Topluma yön veren sosyal önderlerde görülen oldukça sıcak "deruni güzellikte" devam edegelen bir ifade var yüzünde...
Sonuçta herkesin söylediği gibi güçlü bir kadını temsil ediyor Güler Sabancı. Öyle ki onu makam, servet ve benzeri unsurlardan arındırdığınızı düşündüğünüz zaman dahi yine aynı karakter özelliklerini hissediyorsunuz. Bu yüksek düzeyde bir psişik enerjiye işaret ediyor.
Üç tipolojik özelliği birleştiriyorGüler Sabancı'nın "nevi şahsına münhasır" özel bir kişiliği olduğu muhakkak. Onu klasik tipolojilerden sadece biriyle tanımlamak çok zor.
Karakter özelliklerini dikkate aldığımızda Shaldon'un Jung'ın ve nihayet Kretschmer'in ortodoks tipolojik tanımları burada yetersiz kalıyor. Bu nedenle Güler Sabancı'yı Alman Psikanalist Eduard Spranger'in tariflerine daha yakın buluyorum.
Onda "ekonomik" "sosyal" ve "siyasal" tiplemenin gayet dengeli bir karışımı var. (Mükemmel bir siyasetçi olabilir!)
Güler Sabancı'nın bir girişimci olarak olumsuz sayılabilecek özellikleri de var mı? Buna peşinen hayır demek elbette mümkün değil. Ancak bu olumsuzluklar onun işine yansımayan kendi kişisel dünyasıyla ilgili. Örneğin çoğu zaman "vicdan duygusu"nun dayanılmaz ağırlığını hissedebiliyor. Bazı hassas konularda ise "aşırı duygusallık" gösterdiğini tahmin ediyorum.
Yine toplum içindeki rol ve statüsünün (pozisyonunun) onu zaman zaman rahatsız ettiği kanısındayım. Büyük bir topluluğun başında olmasının verdiği heyecan ve sorumluluk yüksek bir doyum sağlasa da özgürlüğüne aşırı düşkün bir insan olarak bu statüyü kendine göre şekillendirmeyi istiyor gibi geliyor bana.
Bu arada bazı kişilerin kimi zaman yersiz övünmeleri ise onu şiddetle rahatsız ediyor. Daha çok sonuçlara odaklanmış, tevazu sınırlarını zorlamayan insanlardan haz duyuyor.
Zarafet ve estetik sahibiBir iş kadını olarak tüm bu özelliklerinin yanı sıra kendine özgü ve pek de belli etmediği sırları olduğuna inanıyorum. Örneğin estetik zevkleri olağanüstü yüksek olmasına rağmen bundan övünme payı çıkarmamaya çalışıyor. Dahası, mükemmel bir müzik kulağına sahip olmasa da ritm duygusunun epey gelişmiş olduğunu sanıyorum. Bu özelliği onun "sirkadyen" bir düzen içinde yaşadığını gösteriyor. Bu açıdan tüm gününü değerlendirebilen tam bir mükemmeliyetçi.
Eğer müzikal zevkleri için de bir tahminde bulunacak olursam Antonio Carlos Jobim'in "bossa nova"larına ve Carlos Gardel'in tangolarına epey aşina olduğunu; Latin ezgilerini çok sevdiğini söyleyebilirim. Bu, onu oldukça sıcakkanlı ve pozitif yapıyor.
Kendi topluluğu içindeki statüsü ise örnek alınacak düzeyde kontrollü bir bireyi tarif ediyor. Ama daha da belirgin özelliği ufkun detaylarını görebilecek kadar uzak görüşlü olması. İddia sahipliği ise genetik özelliklerinin yansıması gibi. Hatta bu iddia (aspiration) bir bakıma iş yaşantısında kendinin yine kendine bir ispat mekanizması halinde.
Tüm bunların yanı sıra Güler Sabancı'nın psiko-analizini yaparken ruh dünyasının "beş ana eksen etrafında" şekillendiği sonucuna varıyorum:
Stratejik korelasyonlara sahip bir düşünce; ufuk çizgisini görebilen bir göz; inanç derecesinde kararlı bir kişilik; tümel düşünceyle sonuca odaklanan bir beyin ve insan sevgisiyle dolu bir yürek!
Kendini yansıtan 5 güzel sözGüler Sabancı'nın ruh dünyasını anlatan kendi seçtiği güzel sözlerden bazıları şöyle: (Bu özdeyişleri Bülent Şenver'in "Türk Lider" isimli harika web sitesinden aldım)
1. "Her şey önemlidir! Fakat esas olan neyin öncelikli olduğunu seçebilmektir. Başarıda önemli unsur öncelikleri çabuk seçerek karar vermektir".
2. "Kararsızlık, kötü karardan daha da kötüdür."
3. "Hayatta her istediğiniz şeyi elde edemeyebilirsiniz. Bu gerçeği ne çok çabuk kabul edin ne de zihin dengenizi bozacak kadar aklınıza takın."
4. "Kararınızı değiştirmekten korkmayın; yeter ki gerekli şartlar oluşmuş olsun. Yani değişiklik yapmak için şartlar oluşmuşsa sakın saplanıp kalmayın."
5. "Kusursuz dost arayan dostsuz kalır."
Referans, Nur Demirok