Ellemez Gözü Kaşı, Güzel Yapar Alabros Tıraşı! - Koniks.com

Vurduğu yer hala acıyor. Eli ağar adamın, kim sorarsa şaka yaptı. “ Sen çok yaşa emi” de sırtıma vur, ciğerlerimi dök.

‘Ayı severken yavrusunu öldürürmüş’ diyeceğim dilim varmıyor.

Remzi ile namı değer Koca ayak Remzi ile seyrek görüşürüz ama derin adamdır, severim.

Etliye sütlüye karışmaz, tavuk kovalamaz ( Kimsenin tavuğuna kışt demez manasında)… Dedikodu yapmaz! Yapsa da çaktırmaz..Kendi halinde bir berber…

Beyaz bir önlüğü var..Kimileri ‘doktor’ diye takılır…Takılana söver..

Takılanın da ona sövmesi adettendir..

Çok kızarsa, eline ne geçerse atar, yıllar önce ayakkabısı ile kahveciyi sokak ortasında bayılttığı hala anlatılır.

Sahi; bir de at yarışı oynar..

Hem de ne oynamak, tüm atları, atların yavrularını, annesini, babasını, kaç tane yarış kazandığını, çim pistte nasıl koştuğunu….. Yarış atları ile ilgili aklınıza ne gelirse işte.Hepsini bilir..Kimseye tüyo vermez, kimseden de almaz..

Neredeyse günlük gazetelerin hepsini ezberler, yereller dâhil. Köşe yazarlarının alayını okur.

Kimisine “satılmış” der, kimisine “ulan bu adam kimden torpilli” deyip söver…

İclal Aydın’a tapar..

Geçenlerde Avrupa Yakasında izlemiş..Dertlenmiş..Nasıl olurmuş da İclal, kendini bu hallere düşürürmüş….Aç mıymış, açıktamıymış?

“Biz bayıldık” dedik küfrü yedik!

İclal’e bayılmak ne haddimize!

***

Şimdi yazarken düşündüm de Remzi ile nasıl tanışmıştık biz?

Okul arkadaşım değil, mahalleden değil….Yaşıt değiliz! Ona tıraşa da gitmem, muhabbete giderim..

Bitirim zamanlarımızda kavga da etmedik. Etseydik kırardı ağzımı burnumu!

Çorlu’da, Tempo FM de geceleri dokuzdan on ikiye kadar programım vardı bir zamanlar, son bir saat istek çalardım. Damar tarafından!

Bu ağabeyde benden şarkı isterdi…

Ahmet Kaya’dan

Radyoların yayın politikaları olur…Bizim de politika gereği Ahmet Kaya çalmamız yasak..

Remzi telefonda yalvarır, “Nuh” derim Peygamber demem… İşin ucunda fırça yemek var yayın koordinatöründen… Koordinatör de evde kalmış bir bayan..Uyuz!

Sonra öğrendim erken yatarmış…

Bir gece yine aradı bu kafası güzel…Ağlamaklı….Yine Ahmet Kaya istedi…

“Çalarım dedim ama bir şartla…”

“ Sende beni bedava tıraş edeceksin”

Atladı hemen “tamam” dedi.

Arkasından patlattım anonsu en alangirlisinden ….

Ne konuştuysam artık, o zamanlar ben de edebiyat kuvvetli, verdim ayarı, sonuna da ekledim! “ Yalnız berber Remzi için Ahmet Kaya söylüyor; Şiire gazele…..”

Bilir misiniz o şarkıyı?

“ Senin eşkin meni düşürdü dile, neçe aşık olur, bülbüller güle.....”


Şarkı bitti.

Remzi aradı, ille de beni Radyodan alacakmış… Minnettar herif ne yapacağı belli değil!!

“ Olmaz” diyemedim…

Doğan görünümlü şahinler moda o zaman..Bununki bordo!

Bir çuval bira almış, dayaklandı kapıya… Bindik mecbur…

Sahilde aldık soluğu, dinlemenin ne anlama geldiğini o gece öğrendim..

Remzi anlattı ben sustum!

Sabaha karşı bir kızın resmini yaktık törenle….

Ağlattı beni kitapsız!

Eski sevgilisiymiş………………………………. Adını yazacağım inanmayacaksınız kızın ismi Müjgan! ( Hayat bu kadar Türk filmi olsun! Pes kardeşim)

Düşünsenize o mahur beste çalar, Remzi ile ben ağlaşırız…Müjgan’ın kı.ında pireler uçuşur…Ben fenalaşırım…..

Bu Müjgan karısını Remzi istemeye gitmiş, kızın babası paralı! Ense kalın biraz!

Kallavi ağabeyleri bilirsiniz kimseyi beğenmezler.

Remzi ile anasını( babası çocukken rahmete ermiş) “ Kızımı elekçilere veririm de senin gibi kıl tüccarına vermem” diye kovmuş…

Remzi ermiş o gece…… Vazgeçmiş……

Vazgeçmiş ama unutamamış, bu şiire gazel Müjganla onun şarkısıymış...

Sonra bedava tıraş oldum mu bilmem?

**

Geçen akşam telefon etti. “ Hayırsız adamsın” diye girdi söze verdi veriştirdi... Şimdilerde yeni bir kelime öğrendim, sıkıştığımda kullanır oldum... “ Hayırsızlık değil be ağabey” dedim “ dalgınlık benimkisi”...

Yazıları okurmuş, internetten...

“Kuşları, tavukları, kedileri, balıkları yazdın da!” dedi..........

Remzi’yi unuttuk tabi!

Az önce yanından geldim...

Yazarın notu: Remzi ve Müjgan hayal kahramanı olabilir. Olmayabilir de! Bir yerlerde böyle bir hikâyenin yaşanmış olma ihtimalinin veya yaşanmasının kime ne zararı var? Birisi kalkıp “hiç yaşanmadı” diyebilir mi?

Bazen hayal kahramanlarının da gönlünü yapmak, şart!!!