“Bir şirketin başarısında en önemli faktör, şirketin yaptığı işi rakiplerinden daha iyi bilmesidir.”30 yılı aşkın süredir yönetim danışmanlığı yapıyoruz. Bu çalışmalar sırasında çok sayıda sektörden 100’den fazla firmayı inceleme fırsatı bulduk. Bunlar arasında dev şirketler olduğu gibi KOBİ’ler de vardı. Deneyimlerimden yola çıkarak diyebilirim ki; bir şirketin başarısında, yani kârlılıkta, pazar payında, marka değerinde, yüksek kalite sağlamakta ve nitelikli insan kaynakları bulmakta en önemli faktör şirketin yaptığı işi piyasadaki rakiplerinden daha iyi bilmesidir. Tüketici en çok neye değer verir? Burada ürünün tasarımından kalitesine kadar birçok özellik gündeme geliyor. Ayrıca müşteriye kapsamlı ve sağlıklı bir hizmet verilmesi de şirket başarısında öne çıkan kritik konulardır.
Patronların ve şirket yöneticilerinin genel bir eğilimi vardır.
Ciroyu artırmanın bir yolu, sektörde derinleşmek hatta yabancı pazarlara da girmektir. Bir diğer yolu ise ürün çeşitliliğine gitmektir. Genelde şirketler ürün çeşidini artırmayı tercih ederler. Bu teori çok büyük şirketler için gerçekten geçerlidir. Çünkü belli bir üründe büyükçe bir pazar payını daha da büyütmek şirket kaynaklarını zorlar. Oysa KOBİ’ler için tek sektöre ya da tek ürüne odaklanmak tercihlerin ötesinde bir zorunluluktur da.
Bazen bir ürünün kullanıcısı o ürünün üreticisinden daha fazla bilgiye sahip olabiliyor. Bu nedenle modern şirketlerde ürün geliştirme sürecine kimi zaman tecrübeli müşteriler de dahil edilebiliyor. Bu faaliyetler kalitenin geliştirilmesinde çok önemli rol oynuyor. Ayrıca müşteriler ürünün ucuz olmasını da ister. Maliyeti düşürmek ise bir işletme ve endüstri mühendisliği uğraşıdır. Belli başlı bazı yöntemleri sayalım: Ölçek ekonomisi, girdilerde, ölçüm ve kalibrasyonda standartlaşma, proses sayısının azaltılması, satış ve hizmet desteği için bir örgüt kurulması ve eğitim sayabileceğimiz belli başlı maliyet düşürme yaklaşımlarıdır.
Yukarıda belirttiklerimiz genelde tüm firmalar için geçerli olan faktörlerdir. Ama tahmin edileceği gibi sektöre ve ürüne göre daha başka değişkenler de söz konusu olabilir. Mesela sağlık sektöründe hijyen faktörleri, havacılık ve taşımacılıkta ise güvenlik öne çıkmaktadır. Bu nedenle de odaklanma büyük önem taşır.
Odaklanmanın Önemiİş hacmi açısından küçük ya da büyük, hangi sektör olursa olsun, odaklanmanın bir başka açıdan da değerlendirilmesini yapabiliriz. Eğer bir firma belli bir ürün ya da sektörde liderse o firmanın kendini geliştirmesi ve pazar payını artırması diğerlerine kıyasla daha kolay olmaktadır. Mesela, böyle bir ürünü almak isteyen kişi bir uzmana danıştığında uzman hemen lider firmayı işaret eder. Böylece lider firmanın müşterileri daha hızlı çoğalır. Bir firmanın odaklanması ve odaklanmanın gereklerini yerine getirmesi, o firmanın kendi alanında lider olma ihtimalini artırır.
Odaklanma Nasıl Sağlanır?Burada 2 faktörü ele alacağız. Biri, insan kaynakları diğeri ise sistemler. İşin özelliğine göre bununla uyumlu yetkinlikler ve bilgiler ortaya konur, eleman temin ederken en önemli nokta olarak insan kaynaklarının seçimi ve yetiştirilmesi sağlanır. Burada 2 seçenek düşünülebilir: Biri, aynı sektörde çalışan elemanların transfer edilmesidir. Diğeri ise, formasyonu ve yetkinlikleri yüksek olan elemanların alınıp eğitilmesidir. Her 2 yöntemin de kendine has avantaj ve dezavantajları vardır. İlk tercihi kullanırsak kazanılan elemanların işe daha kısa sürede uyum sağlaması gerçekleşebilir. Buna karşılık daha önceki çalıştığı yerde edindiği kötü alışkanlıklar ve yanlış bilgiler de şirkete taşınmış olur. Diğer yöntem ise daha sağlam bir kadro oluşturmaya imkan verebilir ancak eğitim ve uyum süresi daha uzun olacaktır.
Görevlerin doğasına göre yapılacak tercihler de farklılaşır. Eğitim son derece önemlidir. Burada eğitimden kastımız çok yönlü bir eğitim sisteminin kurulmasıdır. Tüm çalışanlar şirketin vizyonunu ve gayesini bilmeli, hedeflerin oluşturulmasına katkıda bulunmalı, işletmedeki sistemleri ve süreçleri bilmelidir. Bu nedenle eğitim bir defaya mahsus bir iş değil, sürekli bir iştir. Dünya çapında başarılı şirketlere baktığımızda bu şirketlerde personel vaktinin ortalama yüzde 15-20’sini eğitimle geçirmektedir. Eğitimler amaca yönelik, interaktif olmalı ve kazanılan bilgi ve beceriler ölçülmelidir.
Sistemler ve süreçlere gelince... Özellikle son dönemlerde anlaşılmıştır ki, nihai performansta sistem ve süreçlerin katkısı yüzde 80, insan emeğinin katkısı ise ortalama yüzde 20 olmaktadır. Oranların bu düzeyde olması esas itibariyle otomasyonun her alanda daha yaygın kullanılmasından kaynaklanmaktadır. Otomasyon arttıkça mekanik ve elektronik sistemlere daha fazla iş düşmekte, rutin işler olabildiğince sistemlere devredilmektedir. Ama unutulmamalıdır ki bu sistemleri insanlar tasarlamakta, performanslarını insanlar değerlendirmekte ve geliştirilmeleri insanlarca yapılmaktadır. Eklemek gerekirse odaklanmada amaçlanan hedefler sistemlere insanlar tarafından yüklenir.
Kaynak: Prof. İbrahim KAVRAKOĞLU, KobiFinans Dergisi 18. Sayı