' Ğ'yi Paraya Değişmem - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

' Ğ'yi Paraya Değişmem


eylülteran
Editör

Toplam 392 yazı
16/02/2008 :  13:39:05 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Hazırgiyimin duayenlerinde Abdullah Kiğılı, 'Yurtdışında bir iki mağaza açarak marka olamazsın' diyor.

Hazırgiyimin duayenlerinde Abdullah Kiğılı, Türk firmalarının dünya markalarıyla rekabet edecek bilgi ve sermaye gücünden yoksun olduğunu belirterek, 'Yurtdışında bir iki mağaza açarak marka olamazsın' diyor.

"Buyurun sizi bekliyorlar" dediklerinde tüm çevrenin manzarasına hakim, şaşalı bir odada koltuğuna gömülmüş halde beni bekleyen bir işadamı bekliyordum. Ancak, askıdaki erkek takım elbiseleriyle çevrelenmiş büyük toplantı masasının başında elinde kağıt kalem bir çalışanının verdiği bilgileri "sekreter" gibi kayda geçiren; buğusuna sigara dumanınının karıştığı Türk kahvesini keyifle yudumlayan; Türk erkeğine de giydirmeyi başardığı o pembe gömleğiyle Abdullah Kiğılı ile karşılaşıyorum.

"Hoş geldiniz" diyor ama işine devam ediyor. Gözucuyla etrafı kolaçan ediyorum; masasında sigara paketi ve çakmağının yanında "ya sabır çektiren" pembe turuncu tesbihleri…

Çalışanı yeni bir parti takım elbiseyi getirmeye yeltendiğinde "Tamam, sonra devam ederiz" diyor.

2 yılda iflas edersin
Güneşli'deki Hürriyet binasından 2 saatlik meşakkatli bir yolculuğun sonunda ulaştığımız Gebze'deki Kiğılı Lojistik Merkezi'nde, İstanbul'un o günkü "karla karışık yağmur"lu havasına binaen Abdullah Kiğılı ile sporla karışık bir ekonomi sohbeti yapmak istiyorum ya önce şu şaşkınlığımı gidermeliyim: "Şu yaptığınız işi, mesela neden bir sekretere yaptırmıyorsunuz ?"

O da bu soruya şaşırıyor sanki: "Neden; benim hayatım 46 yıldır böyle.. Hazırgiyimde patron işinin başında çalışmıyorsa hiç boşuna uğraşmasın.. Hele piyasaların bu kadar gergin olduğu, dünya markalarının geldiği, Gümrük Birliği'nin olduğu bir dönemde patron işi başkalarına havale edecek ve çalışmayacak. Böyle bir patron varsa bugün noktayı koysun, işi bıraksın. Önümüzdeki 2 yıl içinde delik deşik olur, firması batar."

Kiğılı, Çiller döneminde davul zurnayla kutlanan Gümrük Birliği Anlaşması'ndan şikayetçi: "Gümrükleri açmışsın ama karşılığında hiçbirşey almamışsın, hiçbir kısıtlama yapmamışsın. Rekabet açısından yabancının gelmesinde fayda var. Ama bugün anlaşma aleyhimize işliyor. Çünkü canı sıkılan geliyor. 10 yıl önce bize ** gözüyle bakan, randevu vermeyenler bu Avrupalılar değil mi? Bugün istkikrar ve güven ortamı olduğu için geliyor."

Sermayemiz yetersiz
Kiğılı, Avrupalıların gelmesine karşı değil ama endişelerini de eklemeden edemiyor; "Gelenler de dünya markaları. Bunlarla Türk markaları olarak rekabet etmemiz kolay mı? Giyim sanayimizin geçmişi önü sonu 25 yıllıktır."

Çetin Altan'ı analım ve "enseyi karartmayalım" diyelim ama "dünya markası olma" mevzusunda Abdullah Bey, karamsar. Futbol tabiriyle hiç öyle top çevirmiyor: "Dünya markası olmak için bilgi birikimine ve herşeyden önce sermayeye ihtiyaç var. Türk firmalarının hepsinin sermayesi kısıtlı. Devlet desteğiyle büyümüyoruz, ihale almıyoruz, köşe dönücülük yapmıyoruz. Giyim sanayinin müteahhitlik gibi devletle ilişkisi yok. İşte alınteri ve göz nuruyla bu kadar yapabiliyoruz kardeşim. Yurtdışında bir mağaza açmakla dünya markası olunmaz ki. Dünyanın en büyük markalarının 180 dünya ülkesinde mağazaları var. Buna hangi güç, bilgi birikimi ve sermaye yetişecek?"

"İyi ama son dönemlerde Türk firmalarının 'dünya markası' oluyoruz söylemleri arttı" hatırlatmamıza Abdullah Bey, "Bırak Allahını seversen" kabilinden kaşlarını çatıyor ve devam ediyor: "O marka söylentilerinin hepsi palavra. 3-5 mağaza açmakla marka olunmaz. 15 milyonluk İstanbul'da bir Kiğılı mağazası açsanız ne yazar.. Bir semtte bir mağaza açarak Türkiye'yede isminizi duyurabilir misiniz? New York'ta bir mağaza açmakla olur mu; orada 2 yılda asgari 15 mağaza açmak zorundasınız. Bakın İspanyol Zara hiç reklam yapıyor mu, hayır, semtlerde yavaş yavaş mağaza açıp kendini tanıtarak yayılıyor..."

'Ğ'yi paraya değişmem
Zara denilince Abdullah Bey'in konuşmasına adeta bir makas atıp araya giriyorum: "İspanyol Zara'nın adı Sivas'ın da bir ilçesinin adı. Eloğlunun marka ismi bize bu kadar tanıdık ve rahat telafuz edilirken, siz neden zor telafuz edilen Kiğılı'da inat ettiniz? En azından yumuşak 'g'den vazgeçemez miydiniz?"
Kiğılı'nın telaffuzunun zorluğunu kabul ediyor etmesine ama… Aması şöyle: "45 yıldır öz markamla çalıştım. Para teklif etseniz bile 'ğ'yi değiştirmem. Etrafa bakın bakalım kaç tane doğru düzgün Türk markası var, hepsi uyduruk uyduruk isimler. Avrupa'daki modacılar da ya adlarını veya soyadlarını kullanıyor. Biz onların telafuzlarını öğreniyorsak, onlar da Kiğılı'yı öğrensin."

Abdullah Bey, "deplasman"da, yani dünya piyasalarında iddia sahibi olmanın zor olduğunu söylüyor ancak kendi evinde kimseye papuç bırakmayacağını da altını çize çize söylüyor: "A sınıfı gitsin dünya markalarıya cebelleşsin. Biz B ve C sınıfına; halkımıza hizmet ediyoruz. Onun için de gelecek olan dünya markaları erkek giyimde burada kolay kolay iş yapamaz. Hiçbir dünya markası; kim gelirse gelsin hiçbirinin Türkiye'de bir gram şansı yok, bizimle rekabet edemez. Kolay mı zannediyorsun... Böyle kimseye yedirmeyiz kolay kolay. Çok canımızı sıkarlarsa yarın 100 dolara takım elbise satarız. Sıkan olursa satarız ne olacak.. Ama öyle adımlar olmadı olamaz da…"

Hazırgiyimin duayeni, koşullara adapte olmakta zorlandıkları için İspanyolların dışında Türkiye'ye gelen yabancıları kötü sürprizlerin beklediğini belirterek, bir iğne daha batırıyor…

AVM'lerde durum vahim
- "Abdullah Bey, sağımız solumuz da alışveriş merkezleriyle (AVM) doldu, buna ne buyrulur peki?"
"Gidişat vahim. Belli başlı kentlerin dışındaki yerler en fazla 1 veya 2 AVM kaldırır. Sen buraya 5 tane açmaya kalkarsan sistem bozuluyor. Hem AVM hem de buralara bilinçsizce giren markalar sıkıntı çekiyor. Herkes bir an önce bu merkezlere girip marka oluşturmak istiyor Bu olmaması gereken bir rüzgar."

Ancak iğneyi AVM'lere batırırken kendisinden de çuvaldızı eksik etmiyor Kiğılı'nın patronu: "Bunları söylüyorum ama ben de o hataları yapıyorum. Ama benim hatamın bedeli en fazla 150 bin dolara bana patlar. Ancak bir AVM'nin sahibinin asgari 30-130 milyon dolar arasında bir yatırımı var. Düşünmesi gereken o."

Ve fakat Abdullah Bey, kabahatin büyüğünü yan yana AVM'lere imar ve ruhsat izni veren belediyelerde görüyor: "3 km'lik bir güzargaha 10 AVM'ye izin veriyorsa o belediyede sıkıntı vardır. Trafiği berbat ediyorsun, pastayı daraltıyorsun..."

Takım elbisenin cost killer'ı
Erkek giyiminde fiyat Abdullah Bey'den sorulur. "Size 'cost killer' (fiyat katili) deniliyor" dediğim de, "Hesabını soracağım" muzipliğiyle, "Bunu sizin yayın yönetmeniniz Eyüp Bey yakıştırdı" diyor ve ekliyor: "Ben tekel değilim. Az kâra kanaat getiren bir firmayım. Başkaları pahalı satıyorsa çok kâra tevessül ediyordur. Çok kâra tevessül edersen de mal sana bakar, sen mala bakarsın. Bu konudaki serzenişler umurumda değil; herkes az kâra alışmalı."

Ancak yeni bir sigara yakarken devam ediyor: "Bana 'cost killer' diyorsun da kardeşim gelirinin üzerinde takım elbiseyi alabilir misin. Kimsenin az kâra tahammülü yok. Esas ticaret bugün yapılıyor. 46 yıllık ticaret hayatımın son 5 yılında doğru ticaret yapıyorum. 40 yılı boşa geçti. Hep enflasyonla, suni kârlarla geçti."

Bir an için hakimiyeti kaptırıyorum ve kendimi sorgulanırken buluyorum: "Evli misin, kirada mısın, çocuk var mı?" Yanıtım iki evet, bir hayır oluyor. Abdullah Bey devam ediyor: "Bir de karın çalışmazsa yandın. Erkek bu toplumda ailenin en zavallı bireyidir. Önce eşini ve çocuğunu giydirir. Erkeğe sıra gelmez. Meydanlarda bakın Türk erkeğinin giyimine.. Siyah, lacivert ve füme renkten başka takım giyen yok. Niye kimse bej, kahverengi, haki giymiyor?..." Abdullah Bey, "Erkeksen, evliysen, kiracıysan, çocukluysan zavallısın" derken bir ek de ben yapıyorum: "Bir de yıpranma payı da elinden alınan gazeteciysen…"

Babayiğitim, mafya sökmez
Abdullah Bey'in "hazırgiyimci şapkası"nı kaldırıp masaya bu defa onun "spor adamı şapkası"nı koyuyorum.

Abdullah Bey, Stutgart'taki Hugo Boss'un lojistik merkezinden örneklediği 20 bin metrekarelik Kiğılı Lojistik Merkezi'nde çalışmalarını yürüttüğü bölümün girişine üzerinde "a. Kiğılı 100" yazılı bir Fenerbahçe formasını çerçeveletip duvara asmış.

Abdullah Kiğılı çok iyi bir Fenerbahçeli ama "diğer kulüplere ciddi sıkıntılar veren ve sadece Fenerbahçe'nin menfaatini düşünen bir taraftar" değil.
Abdullah Bey, 1997'de 2 ay Futbol Federasyonu Başkanlığı yaptı. 2 ayda pes etmesi üzerine çok spekülasyon yapıldı. Ben de hiç "çalım atma"ya kalkışmadan direkt şutumu çekiyorum: "Başkanlığı mafya zoruyla mı bıraktınız?" Abdullah Bey de "Ben babayiğit bir adamım" diyerek topa giriyor: "Mafya ile en ufak bir ilişkim olmadı. Daha sonraki federasyonlarda mafya olmuş. Kimse beni tehdit edemez, vız gelir. Doğru adamı kimse tehdit emez. Altını çizerek söylüyorum. Tehdit edilen insanın vardır geçmişte yaptığı yanlış bir iş. Ben doğru iş yapan bir adamım. Doğru iş yapanı kalkıp da kimse tehdit edemez. Mafya doğrulara yapmaz, kime yapıyor? Yanlış iş varsa mafya giriyor. Burada yanlış yaptığımız iş yok ki, kendi menfaatimizi ve cebimizi gözetmemişiz, halkın menfaatini düşünerek iş yapmışız. Benim ismim mafya ile geçmez. Herkes zannediyor ki beni mafya caydırdı."

Malum soruya Kiğılı'nın cevabı Mesut Yılmaz oluyor: "Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz, 2 ay boyunca beni ikna etmek için uğraştı. 'Ne kadar sıkıntı varsa halettim dedi; TV'leri birleştirdim, onla konuştum bunla konuştum al sana gül gibi bir federasyon' dedi. O günün şartlarında 2 trilyon da para var, 'Doğru yerde idare edersin tecrüben de var' diyerek ısrar etti. Ben de onun sözüne güvendim girdim. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı bunu söylüyorsa ben de mesuliyet duygusuyla gireyim dedim. Ama o gün bana güveni veren başbakan göreve gelmemden sonra TV şirketlerini birleşiteremedi ve kaos üstüne kaos çıktı. Naklen yayın havuzunu yaptık ama Şenez Erzik ile birlikte o havuzda boğulduk."

Peki "havuzun suyu bugün berrak mı bulanık mı" diye sorduğumda ise Abdullah Bey net konuşuyor: "Havuzun suyu hep bulanık. Yani böyle idare edersen hep bulanık olur."

Bu arada futbolun yönetiminde el ayak çeken mafya nerede mi? Abdullah Kiğılı paranın çok olduğu yerde, bahis oyunlarında olduğunu söylüyor.

Abdullah Bey ile daha bir çok konuda top çevirmek mümkün ama "Off yahu, anamızı ağlattın" deyince uzatmalara geçmeden son düdüğü çalıp rövanşı Mis Sokak'a bırakıyorum. 52 ilde 132 mağazası olan Kiğılı, 2 yıl içinde yurtdışında 200 milyon dolarlık bir operasyonla 70 mağaza açacak. Bakalım dünya Kiğılı'nın yumuşak g'sini telafuz etmeyi öğrenecek mi…

Fenerbahçe'ye başkan olmayı istiyorum
Fenerbahçe başkanlığını elbette düşünüyorum. Her Fenerbahçeli'nin gönlünde başkan olmak vardır. Ancak Aziz Yıldırım orada oldukça her zaman yanında olurum. Onu herkes sevmek zorunda değil ama ben hep dua ediyorum; Allah onu nazardan saklasın.

İSTANBULSPOR VAKFA YAKIŞIR
İstanbul Erkek Lisesi mezunuyum. Lisede amatör düzeyde futbol oynadım. Orta sahaydım. İstanbulspor'u İstanbul Erkek Liseliler Eğitim Vakfı almalı. Ben de vakfın üyesiyim. Alman Hastanesi gibi vakfın birçok mülkü ve geliri var. İstanbulspor vakfa yakışır.

İŞSİZ VARKEN ROBOT OLMAZ
İstersem ben de lojistik merkezine robotlar koyup Hugo Boss gibi 75 yerine 6 kişi çalıştırırım. Ama Türkiye için lüks çünkü kapıda üniversite mezunu işsizler var. Parayı önüne alırsan her şey, arkana alıp gölge gibi takip ettirirsen hiçbirşeydir.

GECE HAYATI KORKUSU
Ailem muhafazakardı ve Beyoğlu'nda mağaza açmama karşıydı. Beyoğlu, bar, pavyon vs her türlü hayatın yaşandığı bir yerdi. 26 yaşındaki çocuklarının oranın gece hayatına girmesinden korkuyorlardı. Muhalefetlerini anlıyordum. O yüzden her adımımı hesapla**** ömrümü geçirdim.

BEYOĞLUNUN EN ESKİSİYİM
Vakko'nun Beyoğlu'ndaki mağazayı kapatmasıyla İstiklal Caddesi'ndeki en eski mağaza Kiğılı'nın oldu. Halkın sevdiği mütevazı bir yer. 1969'da 7 bin liraya kiralamıştım sonra mülkünü aldım. Mis Sokak'ın köşesindeki bu mağaza sayesinde bugünkü Kiğılı doğdu.

HASAN DOĞAN BAŞARILI OLUR
Futbol Federasyonu'nun yeni başkanı Hasan Doğan meslektaşım. Son derece zeki ve düzgün bir insan. Erdoğan'ın yakını yakıştırmasını doğru bulmuyorum. Benim de Erdoğan ile yan yana fotoğraflarım var, bana da mı yakını diyeceksiniz. Doğan giyim sanayimizin bir markasıdır, futbolu da iyi yöneteceğine inanıyorum.

10 YILDIR FUTBOLDA ADALET YOKTU
Haluk Ulusoy 2. kez gelerek yanlış yaptı. Hırs mantığın önüne geçerse yaptığın güzel işleri de siler ve böyle yapayalnız kalırsın.. Son 10 yılda adil bir spor ortamı olmadı. 2006'daki Denizlispor-Fenerbahçe maçının 17 dakika uzaması skandal üstüne skandaldır. Bin tane dibinde pislik vardır.

SEKTÖRDE BİR KAÇ YAŞLI KALDIK
Benim işim doğruluktan yana. Bu işe 18 yaşında, hani ayağımda kısa pantolon varken girdim neredeyse. Bugün 65 yaşındayım. Benim önümde 2-3 kişi kaldı. 2 ay evvel büyük bir duayenimiz olan Vitali Hakko'yu kaybettik. Birkaç kişi daha var yaşlı, sıra bana da geldi.

Kaynak: Referans, Kenan Başaran

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Ticaret
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

1.11 saniye.
15:34:24, 8 Mayıs 2024, Çarşamba

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım