Çok eskiden,
“orijinal” kelimesinin orijinal anlamı,
“kaynağa yakın olmak” idi. Örneğin, orijinal mesaj, söyleyen kişinin ağzından aracısız duyulandı. Yazılı kelimeleri berbat modern şeyler olarak niteleyen
Socrates’in bu konuda kesin bir prensibi vardı;
“ne söylediğini öğrenmek isteyen, bizzat ayağına gitmek ve onu dinlemek zorundaydı”.
Socrates’in bu söylediğini
Plato yazdı ve bu durumda, aktardıkları, artık orijinal mesaj değil, onun yorumu oldu.
Oysa, bir
“orijinal Picasso”dan veya
“Bill Clinton’u dinlemek”ten bahsediyorsak, “orijinal” kelimesi, hâlâ
“kaynağa yakın olmak” anlamını taşıyabilir; çünkü, buna benzer şeylerin ve kişilerin o kadar çok kendilerine özgü değerleri var ki, ya hiç ya da değerlerinin çoğunu kaybetmeden kopyalanamıyorlar. Her daim orijinalliklerini koruyabiliyorlar.
Matbaa döneminden sonra, orijinal olma hali, yine anlam değiştirerek
“iyi bir kopya”ya dönüştü. İncil’in ya da Kuran’ın kopya baskılarına orijinal değil demek mümkün mü? Endüstrileşme sırasında da
“orijinal” kelimesi bu anlamını korudu. İnsanlar bir tornavida ya da bir şişeye bakıp,
“Vay ne orijinal birşey” dediklerinde, aslında
“Bu kopya, orijinali kadar iyi” demek istiyorlardı.
“Orijinal Coca-Cola” veya
“orijinal köy böreği”nden söz ediyorsak, söz konusu şeyleri “her zaman aynı şekil ve kalitede aldığımızı’’ anlatmaya çalışıyoruz.
“Öz Antep Baklavası” gibi anlatımlar da bu tür beklentiler yaratmayı amaçlıyor.
Oysa bunlar, bizim bugün
“orijinallik” dediğimiz kavramı ifade etmeye yetmiyor. Fütüristler, kelimenin anlamının, daha doğrusu algılanmasının tekrar bir değişim içinde olduğuna inanıyorlar.
“Orijinallik”, aslında sadece
“yeni ve farklı birşey” anlamına geliyor. Bugün siz bir partiye yeni ve farklı bir telefonla gitseniz, insanlar size görünüşünü, özelliklerini, ölçüsünü ve hissettirdiklerini sorarlar. O kadar! Orijinallik, kelime anlamı olarak yeni ve farklı birşeyi ifade etse de bu kadar çok ürün ve hizmete boğulmuşken gerçek anlamını yitiriyor; ifadenin etkileme gücü zayıflıyor.
Bugün pek çok kişi,
“orijinal” kelimesini,
“acayip”,
“değişik bir bakış açısı”,
“alışılagelmişin dışında”,
“inanması zor” ya da
“kışkırtıcı” olarak anlıyor ve algılıyor.
“Orijinal şirket” olma iddiasındaki firmaların sunduğu faydalar, finansal sonuçlar, ürün ya da hizmet kalitesi gibi şeyler, artık orijinal olmalarına ve bu nedenle talep görmelerine yetmiyor!
Orijinal olmak ve bu şekilde talep/etki yaratmak isteyenler, gelecekte maddi olmayan şeylerle; eğlenceli, çılgın, sıradışı ve sarsıcı bir kültürle; tutku ve heyecan yaratarak hedef kitlelerine ulaşabilecekler. Tüm katmanlara dokunabilmenin yolu bunlardan geçecek. Orijinal olmak için sadece farklı ve yeni olmak yetmeyecek!
Peter Drucker’ın deyimiyle, artık
“WOW!” dedirterek dünyayı ve yaşamları değiştirme iddiasında olup bunu başaranlar, orijinal ve kazananlar olacaklar.
Yazar: Yazar: Ufuk Tarhan
Kaynak: Future Navigator sitesinden faydalanıldı.