Sevginin Gücü - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Sevginin Gücü


keshifci
Üye

Toplam 103 yazı
31/12/2007 :  10:52:20 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Sevgi yaşatan bir iksirdir; insan sevgiyle yaşar. Sevgiyle mutlu olur ve sevgiyle çevresini mutlu eder. Canavar ruhları uysallaştırmanın biricik iksiri de yine sevgidir. Dünyadaki sahip olduğumuz zenginliklerin çözemeyeceği nice problemler vardır ki, sevginin büyülü anahtarından başka hiçbir şeyle çözülememiştir. Zaten, dünyada hiçbir değerin, sevgiye karşı koyması ve onunla rekabet etmesi de mümkün değildir

Büyük halk şairimiz Yunus Emre "Sevgi gelince Bütün kötülükler gider" diyor. Evet sevgi gelince bütün kötülükler nasıl gider. Sevginin bütün kötülükleri gidermesindeki bu gücünü nerden alıyor? Bunu nasıl yapıyor? Sevginin bu gücüne isterseniz hep birlikte bir bakalım. Size sevgiyle yapılan bir gülümsemenin neler yaptığını anlatayım:

Küçük kız, üzüntülü bir yabancıya sevgiyle gülümsedi. Bu gülümseme adamın kendisini daha iyi hissetmesine neden oldu. Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı. Hemen arkadaşını aradı ve ona teşekkür etti. Arkadaşı bu teşekkürden çok keyif aldı. Yemek yediği lokantanın garsonuna yüklü bir bahşiş verdi. Garson ilk kez böyle bir bahşiş alıyordu.. Akşam eve giderken kazandığı paranın bir kısmını sokaktaki oturan fakir adamın şapkasına bıraktı. Adam çok sevindi. Çünkü iki gündür doğru düzgün bir şey yiyememişti. Karının doyurduktan sonra, bir apartmanın bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu. Öyle neşeliydi ki, bir saçak altındaki köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi. Küçük köpek gecenin soğuğundan kurtulduğu için mutluydu. Sıcak odada gece boyunca koşuşturdu. Gece yarısından sonra apartmanı dumanlar sardı. Bir yangın başlıyordu. Köpek öyle bir havlamaya başladı ki, önce fakir adam uyandı, sonra bütün apartman halkı... Bütün bunların hepsi sevgiyle yapılan tebessümün sonucuydu.

"Nörotik davranışlar, hatta zihinsel bozukluklar genelde sevgi eksikliğinden kaynaklanmaktadır" diyor bazı uzmanlar. Yapılan araştırmalar, fiziksel hastalıkların bile % 87'si gibi yüksek oranının da yeterince sevgi alamamak veya sevgiyi yaşayamamaktan kaynaklandığını göstermektedir.
İnsan sevdiğinin kusurlarını görmez. Ferhat ile Şirin'i, Leyla ile Mecnun'u bilmeyenimiz yoktur.
Ferhat Şirin için dağları delmiştir. Mecnun baktığı her yer de. Baktığı her şeyde Leyla'yı görür. Çocuklar sokakta bir köpeği taşlarken; Mecnun: durun durun bu köpeği taşlamayın. Bu köpeğin gözleri Leyla'mı gördü der. Leyla için adeta görmediği işkence kalmamıştır. Ama yine de Leyla'sından vazgeçmemiştir. Çünkü Leyla, Mecnun'un adeta bir organı gibi olmuştur. Bir vücudun organları birbirinin kusurlarını hiç görür mü? El, ayağa rakip olamaz. Dil dudağı ayıplayamaz. Göz kulağın kusurunu göremez. Kalp kafa ile cedelleşemez... O zaman çalışanlarımızı, evlatlarımızı, insanlarımızı, insanlığımızı çok sevelim. Her birimiz toplumumuzun bir organı değil mi?
Mevlâna;

"Gel, gel aramıza katıl Biz Hakk'a gönül vermiş aşk insanlarıyız!
Gel gel bize katıl da sevgi kapısından içeriye giriver,
Giriver ve evimizde bizimle beraber otur.
Gel birbirimizle içten konuşalım.
(gönüllerimizle sarmaş-dolaş olalım da) kulaklardan, gözlerden gizli konuşalım.
Güller gibi dudaksız ve sessiz gülüşelim.
Tıpkı düşünce gibi dudaksız-dilsiz görüşelim.
Mademki hepimiz biriz, birbirimize dilsiz-dudaksız gönülden seslenelim.
Mademki ellerimiz kenetli, gel bu halden bahisler açalım;
El-ayak, gönül hareketlerini daha iyi anlar, öyle ise gel dilimizi tutalım,
Titreyen gönüllerimizle konuşalım."

der ve gönül dilinden bize destanlar sunar.
Mecnun'u bir gün zengin bir kişi himayesine alır. Mecnun’a acır: “Ya senin Leyla Leyla dediğin kız; cılız, kara kuru, çirkin bir kız der. Sen bunun neresini beğeniyorsun. Bak şu güzel kızlarıma, hangisin beğeniyorsun sana vereyim.” Der. Mecnun: “Hayır bunları istemem. Sen o Leyla'yı bir de bana sor.” der.
Evet, bizler anne baba olarak evlatlarımızı sevsek, öğretmen olarak mesleğimizi sevsek, öğrencilerimizi sevsek acaba onları eğitmeye çalıştığımızda hiç yorulur muyuz? Enerjimizde bir azalma olur mu? Moralimiz hiç bozulur mu?
Ya bir de çocuklarımız bizleri Mecnun'un Leylayı; Ferhat'ın Şirin'i sevdiği gibi sevseler neler olur hiç düşündünüz mü?
Anne babasını böyle seven çocuk hiç yalan söyler mi? Ödevlerini yapmamazlık eder mi? Odasını ve eşyalarını hiç dağınık tutar mı? Zararlı alışkanlıklar edinir mi? Edinmez mi? Bunların cevapları çok açık...
Ya çocuklar öğretmelerini böyle sevseler; sınıfta ve okulda hiç yaramazlık yaparlar mı? Derslerine çalışmamazlık ederler mi? Etmezler mi?
Öğrenci, dersi ve öğretmeni çok severse işlenilen dersi bir kez dinlemeyle bile anlayabilir.
Herhangi bir futbol fanatiği bir öğrenciye sorun tuttuğu takımın tüm bilgilerini size eksiksiz söyleyebilir. Hatta hangi maçta hangi futbolcunun hangi pozisyonda gol attığını bile söyleyebilir. Neden çünkü o öğrenci takımını çok seviyor. Sevdiği için maçı tüm benliği ile seyrediyor. Maçı izlerken dikkati dağılmıyor, içerdeki veya dışarıdaki gürültüden etkilenmiyor.
Benzeri örneği hepimiz çok severek seyrettiğimiz bir filmde yaşamışızdır. Yıllar önce çok severek seyrettiğimiz bir filmi kare kare anlatabiliriz. Neden? Çünkü böyle filmi seyrederken tüm benliğimizi vererek, tüm duyu organlarımızla birlikte seyrederiz. Dikkatimizi hiçbir şey dağıtmaz. İşte bizlerde işimizi çok sevdirmeliyiz. Çünkü sevgiyle öğretilenler kalıcı olur. En önemli motivasyon kaynağı sevgidir.
Eğer sevilmek istiyorsak. Önce sevmemiz gerekiyor. Her zaman sevecek bir şeyler vardır. Biz yarısı su olan bardağın, dolu olan kısmını görmeliyiz. Boş kısmını değil. Her varlığa sevgi ile bakmamız gerekiyor. O zaman en umulmadık şeylerde güzellikler yakalayabiliriz.
Bütün öğrencilerinin bir köpek ölüsü yüzünden tiksindikleri bir durumda, Hz. Mevlana sevgi gözüyle o köpek leşinde "ne güzel dişleri varmış" diyor.
Unutmamamız gereken bir şey var. Gözümüz bakar ama beynimiz görür. Beynimizde ne varsa onu görürüz. İki adam hapishanenin penceresinden dışarı bakar. Biri çamuru görür, diğeri yıldızları.
Evet her insan dünyaya kendi iç gözlüğü ile bakar. Gözlüğün camı kirli ise siz etrafı kirli görürsünüz. Her şeyde güzellikler görmek istiyorsak öncelikle içimizdeki gözlük camını temizlememiz gerekiyor. Güzel gören, güzel düşünür. Güzel düşünen de hayatında hep mutlu olur. Güzeli ve güzellikleri görebilmemiz için de içimizdeki camı temiz tutmamız gerekiyor. Güzel bakmayan biri dünyanın en güzel insanına baksa bile çirkinlik görür.
Evet hayatımızda başarılı olabilmek, mutlu olabilmek, kötülükleri ve olumsuzlukları giderebilmek için insanları seveceğiz. İnsanlığı seveceğiz, hayvanları seveceğiz, eşyaları seveceğiz, doğayı seveceğiz. Peki bu sevgimiz nasıl bir sevgi olmalı. İsterseniz gelin hep beraber sevgi türlerine bir bakalım.
1. Eğer Türü Sevgi: Seni severim, "eğer" bana bir araba alırsan. .. Eğer sağlıklı olursan, eğer güzel olursan seni severim. Seni sevebilmem bir takım şartlara bağlı. Bu tür sevginin nelere sebep olabileceğini bir yaşanmış olayla anlatayım: Vietnam'da savaştıktan sonra sonunda evine dönmekte olan bir asker. San Francisco'dan ailesini arar.
-Anne baba, eve dönüyorum, ama sizden bir şey rica ediyorum. Yanımda bir arkadaşımı da getirmek istiyorum.
-Memnuniyetle oğlum , onunla tanışmak isteriz.
-Bilmeniz gereken bir şey var, diye devam etti oğulları.
-Arkadaşım savaşta ağır yaralandı. Bir mayına bastı ve bir koluyla ayağını kaybetti. Gidecek hiçbir yeri yok, ve onun gelip bizimle kalmasını istiyorum.
-Bunu duyduğuma üzüldüm oğlum. Belki onun başka bir yer bulmasına yardımcı olabiliriz.
-Hayır. Baba , onun bizimle yaşamasını istiyorum.
-Oğlum, dedi babası,
-Bizden ne istediğini bilmiyorsun. Onun gibi özürlü biri bize korkunç bir yük olur. Bizim kendi hayatımız var ve bunun gibi bir şeyin hayatımıza engel olmasına izin veremeyiz. Bence bu arkadaşını unutup eve dönmelisin. O kendi başının çaresine bakacaktır.
Oğlu o anda telefonu kapattı.
Ailesi ondan bir süre haber alamadı. Ama birkaç gün sonra, San Francisco polisinden bir telefon geldi. Oğullarının yüksek bir binadan düşüp öldüğünü öğrendiler. Polis bunun intihar olduğuna inanıyordu. Üzüntü dolu anne-baba hemen San Francisco'ysa uçtular ve Oğullarının cesedini tespit etmek için şehir morguna ***ürüldüler. Onu tanıdılar ve bilmedikleri bir şey daha öğrenince dehşete düştüler: Oğullarının sadece bir kolu ve bir bacağı vardı.
2. Çünkü Türü Sevgi: Seni seviyorum.. "Çünkü" senin bir araban var. Sağlıklısın. Güzelsin. Paran çok. İyi bir işin var. İyi bir geleceğin var." Çünkü türü sevgi daha iyidir. "Eğer" türü sevgi gibi şarta bağlı değildir. Sahip olduğu şeyler yüzünden insanın sevilmesidir. Güzel diye.. Yakışıklı diye.. Sanatçı, zengin diye .. Hatta ünlü diye sevilmek bazılarının hoşuna gider...
Ama çünkü türü sevgi büyük bir stres yaşatır, insana. "Ben bunlara sahibim diye seviliyorum. Kaybettiğim gün beni sevenler de kaybolur, etrafımdan" korkusu getirir.
Eninde sonunda da, eğer türü sevgi ile aynı kapıya çıkarır. Sevilen siz değilsiniz. Sevilen sahip olduğunuz ve kaybedebileceğiniz şeyler.
Peki neydi, gerçek sevgi?
Asıl sevgi. Kutsal sevgi. En güzel sevgi.
3. Şartsız Sevgi: "Bir şarta bağlı olmadığı" ve "karşılığında bir şey beklenmediği" için "Eğer" türü sevgiden farklı bu. "Çünkü" türü sevgi de değil. Sevilen kişinin çekici bir niteliğine dayanıp, böyle bir şeyin varlığını esas olarak almadığından dolayı.
Bu üçüncü tür sevgide, insan "Bir şey olduğu için" değil, "Bir şey olmasına rağmen" sevilir. Güzelliğe bakar mısınız? Rağmen sevgi... "Kişi dünyanın en çirkin, en zavallı, en sefil insanı olabilir. Bunlara 'rağmen' sevilebilir. " Burada insanın, iyi, çekici ya da zengin konum edinerek sevgiyi kazanması gerekmiyor. Kusurlarına, cahilliğine, kötü huylarına ya da kötü geçmişine "rağmen" olduğu gibi, o haliyle sevilebiliyor. Bütünüyle çok değersiz biri gibi görünebiliyor, ama en değerli gibi sevilebiliyor. İşte "Yüreklerin en çok susadığı sevgi budur." "Farkında olsanız da, olmasanız da, bu tür sevgi sizin için yiyecek, içecek, giysi, ev, aile, zenginlik, başarı ya da ünden daha önemlidir."
Lütfen kendinize şu sorunun cevabını verin. "Kalbinizin derinliklerinde, dünyada kimsenin size aldırmadığını ve hiç kimsenin sizi sevmediğini düşünseydiniz, yiyecek, elbise, ev, aile, zenginlik, başarı ve üne olan ilginizi yitirmez miydiniz? Kendi kendinize 'Yaşamamın ne yararı var' diye sormaz mıydınız?" "Şu anda en sevdiğiniz kişinin sizi sadece kendi çıkarı için sevdiğini anladığınızı bir düşünün. Dünya birden bire başınızın üstüne çökmez miydi? O an hayat size anlamsız gelmez miydi?"
Sevgi, insanın harcadıkça artan tek sermayesidir. Evet sevelim ki kötülükler gitsin. İyilikler gelsin. Başarı gelsin. Mutluluk gelsin. Ama şartsız sevelim. Olumsuzluklara rağmen sevelim.
Süleyman DÜNDAR

Yerleşim : Türkiye / Kayseri  |  Meslek : Diğer
zeynep_
Üye

Toplam 218 yazı
31/12/2007 :  12:28:54  Alıntı
harıka bır yazı Keshıfcı.
ne dıyelım
bır yıldaha gectı gıttı;anlayan anladı anlamayan anlamadı.
dılerım hepımız sevgının gücünün farkına varıp yasamımızı sevgıyle degıstırebılırız.
sevgı dolu mutlu bır yıl bızlerın olsun.


Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Tekstil
keshifci
Üye

Toplam 103 yazı
31/12/2007 :  14:01:00  Alıntı

El Ele gönül gönüle sevgi dolu ve sevginin kazanacağı bir yıl olması dileğiyle .. iyi yıllar

Sayın Ahmet Turan Öztürk hocama teşekkürlerimi sunuyorum...
Süleyman DÜNDAR

Yerleşim : Türkiye / Kayseri  |  Meslek : Diğer
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

2.16 saniye.
17:37:53, 2 Mayıs 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım