" Ab, Kapılarını Türkiye’ye Mutlaka Açacak" - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

" Ab, Kapılarını Türkiye’ye Mutlaka Açacak"


eylülteran
Editör

Toplam 392 yazı
22/12/2007 :  11:47:08 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Lider, çalışanlarını geliştirmeli ve hatalarını tolere etmelidir. Ne yazık ki, Türkiye’de birçok lider bunu yapmıyor. Genellikle kararların tümü, baştaki lider tarafından veriliyor ve bir başka liderin yetişmesine imkân verilmiyor.

O kuruluş da baştaki liderin kapasitesi ne kadarsa o noktaya kadar büyüyor. Türkiye’ye baktığımızda maalesef potansiyeli olsa bile bu yaklaşımdan ötürü ’güdük kalmış firmalar’ görüyoruz. İşte bu sebeple Türkiye’deki en büyük zafiyetin ’insan kaynakları yönetiminde’ olduğunu düşünüyorum. Kurumlar ve liderler bir sonraki lideri yetiştirmedikleri sürece, işleri çok zor. Kendinden sonraki lideri yetiştirmek için ise liderlerin kendi egosunu yenmesi şart!"


Hewlett Packard (HP)’ın Genel Müdürü Şahin Tulga, ABD’deki en prestijli teknoloji okulu Massachusetts Institute of Technology (MIT)’de okuyanlardan. Kendi geleceğine ilişkin daha o günlerde MIT’te okuma kararı verirken Tulga’yı neler etkilemişti? "Üniversite giriş imtihanlarına hazırlanıyordum. 1970’li yılların başındaydık ve Amerika’da okuyabilmek için burs imtihanları yapılıyordu. Hiç aklımda yokken sınavlara girdim ve 14. oldum. Hayatımda zaten ’14’ rakamının çok enteresan bir büyüsü vardır. Meselâ, Ankara Fen Lisesi mezunuyum ve okulumu 14. olarak bitirdim. ODTÜ’yü 14. olarak kazandım. O dönemde öğrenciler genelde Avrupa’da okumak isterlerdi. Amerika’ya devlet bursuyla yalnızca iki kişi gönderilecekti. Ben Amerika’yı seçen 14. kişi oldum. Gittiğimde kasım ayıydı. Ama Amerika’da okullar eylül ayında başlar biliyorsunuz. Dolayısıyla, bir senem yanmıştı. Bana ’İstediğin üniversiteyi seç’ dediler. Ben de en iyi üniversite olmasını istedim ve teknoloji konusunda MIT’yi seçtim. Şartları zorladım, kurslara gittim. Bir sene kaybettim; ama sonuçta istediğim en iyi okulda da okudum." diyor.

Sırasıyla Ankara Fen Lisesi, ODTÜ ve MIT’te okumuş olmak bir şans mı yoksa insanlar şanslarını kendileri mi oluştururlar? "Bize ailelerimiz tarafından verilen değerler var. Bunlar çok önemli. Meselâ, her yaptığım iş görüşmesinde aile ile ilgili sorular sorarım. Oysaki genelde iş görüşmelerinde daha çok işe yönelik sorular sorulur. Bana göre kişilerin değer yargıları ailede oluşuyor. Şans faktörüne gelince o da çok önemli muhakkak. Kişinin 18-20 yaşına gelene kadar aldığı mesajlar, bir şekilde hayatının gidişatını etkiliyor. Benim için de böyle oldu." diyen Tulga, babasının kendi hayat ve liderlik yaklaşımını etkilediğini söylüyor.

HP Genel Müdürü, okul sonrası ABD’deki DRD Corporation’da Araştırma ve Geliştirme’de çalışır. Milyon dolarlık projeler yönetir. 1984’te Türkiye’ye döner. 1989’a kadar Bordata AŞ’de genel müdür olarak görev alır. Şahin Tulga, tepeye yakın durmayı seven iddialı bir lider. Farklı bir yönetim tarzı var. Birlikte çalıştıklarına kendini ifade etme hakkını verip, süreçleri kontrol ediyor. Böyle yapınca da liderlik potansiyeline sahip çalışanlar bu potansiyellerini ortaya çıkarabiliyorlar. HP’nin en çok çalışılmak istenen şirket olması hayalini uzun zamandır kuruyor ve bu alanda da adımlar atıyor. "Yarın yine işe gideceğim!" diye hayıflanan insanların ne kendilerine ne de çalıştıkları kuruma hayrı dokunmayacağına inanıyor. Peki Tulga ile çalışmak onun söylediği kadar kolay mıdır acaba? "Hiçbir şirket mükemmel değil; ama HP’de mükemmel olma gayreti var." derken, iş ilişkilerinde de insanın temel ihtiyaçlarını dikkate almak gerektiğini söylüyor. Tulga, "Abraham Maslow’un İhtiyaçlar Hiyerarşisi’nden yola çıkarak açıklarsak, HP’deki çalışanların beklenti düzeylerinin yüksek ve bir yere ait olma, beğenilme ve potansiyelini gerçekleştirme isteği içindeler. Bunu gerçekleştirmek durumundayız. Bu şekilde de HP’yi bir çekim merkezi yapmak istiyoruz. Türkiye’de 530 çalışanımız var. Çalışan memnuniyetini sürekli kılmak için meseleyi metodolojik olarak çözmek istiyoruz." ifadelerini kullanıyor. HP, yüzde 3-4 civarında çok düşük bir insan sirkülasyonu ile çalışıyor. Ancak ülkemiz uluslararası sermayenin akın ettiği bir yer haline geldiğinden insan kaynakları sirkülasyonu da artmış. HP, ülkeye yeni gelen firmalar için çok önemli bir hedef haline gelmiş. Tulga bu durumu şöyle örnekliyor: "Bir futbol takımı başarılı olur ve bütün oyuncuları değerlenir. Çalışanlarımıza ’HP’yi beraberce başarılı hale getirelim, sizin de değeriniz ve kıymetiniz artsın’ diyorum. Onların da, dolayısıyla benim de pazar değerimiz artıyor."

Efsane CEO’lar ve Genel Müdürler
GE için efsanevi CEO Jack Welch ne ise, HP Türkiye için de Şahin Tulga öyle. Ancak bu yaklaşımın bu konumdaki yöneticilere ağır bir sorumluluk getirdiğini biliyoruz. Uzun yıllar ismi HP’nin önünde anılan Tulga’nın bu duruşu kurumsal bir strateji olarak düşünülmüş olabilir mi sorusunu sorduruyor bana. "Dedikleriniz çok doğru. Bu bizim eksiklerimizden bir tanesi. Kısmen yaptıklarımızı rakiplerimize duyurmamaktan, kısmen de kendi arkadaşlarımın konuya ilgisizliğinden." diyor. Peki, HP’nin geri duruşu ya da kendini sektör dinamiklerinin gerisinde tutma gayreti neden? Şahin Tulga ve HP ile ilgili araştırma yaparken, aslında HP’yi sadece tüketiciyle doğrudan buluşan ürünleriyle tanıdığımı ve bunun da buzdağının sadece tepesi olduğunu görüyorum. HP tüm ülkeyi elektronik bir ağla örmüş. Örneğin şubeler arasındaki eşzamanlı bağlantı HP tarafından hayata geçiriliyor. Ayrıca Turkcell’in CRM projesi ile İş Bankası için yapılan projeleri de internet sayfalarından okudum. Tulga, "Evet söylemiyoruz, çünkü bazen de kurumsal müşterilerimiz projelerinden söz etmemizi istemiyorlar. Onlar da kendi rakiplerinin projelerini duymasını istemiyorlar. Aslında çok da zor bir pozisyondayız. O da şu: Müşterinin kafasında siz bir ya da iki kelimeyle tanımlanıyorsunuz. Oysaki çok fazla faaliyetimiz var. 25 milyon Dolar’a bir kurumsal proje de yapıyoruz, 25 Dolar’a bir cep telefonu da verebiliyoruz. Çok geniş bir yelpaze bu. Ayrıca bu, pazarlama dünyasının çözebildiği bir durum da değil. Bazen diyoruz ki bırakalım ürünü, bilgisayarı, yazıcıyı, entegrasyon tarafımızı öne çıkaralım. Sistemleri bir araya getiren ve müşterimize verimlilik artırıcı çözümler sunan yanımızla anılalım. Diğer taraftan ise bu kararımızın son kullanıcı için önemli olmadığını düşünüyoruz. Tüketici için en önemli konunun PC’nin veya yazıcının kalitesi olduğunu görüyoruz." diyor.

Ürün Şikâyetleri Ekim’de Bitecek
Zaman’daki pazartesi köşeme HP’nin son tüketiciye sattığı ürünlerle ilgili şikâyetler geliyor. Başka bir gerekçeyle oradayım; ama söylemeden geçemiyorum. "HP olarak yılda 1,5 milyon adet ürün satıyoruz. Bu yılın sonunda da bu rakam gerçekleşecek. Binde bir oranında hata olsa bu 1500 adette hata var demektir. Bu konuda da tedbirlerimizi aldık. Meselâ, yedek parça tedarikimizi yurtdışından tahmini olarak getirtip, stokluyorduk. Şimdi yedek parça sunan firmayı Türkiye operasyonunu açmaya ikna ettik. Ekim ayında açılacak ve elimizde büyük bir stok olacak. Hız kazanacağız." cevabını veriyor. Geçtiğimiz yıl 556 milyon Dolar’lık bir satış hacmi ile kapatmış HP cirosunu. Bu da yüzde 35-40 gibi bir büyüme demek. Hedeflerini ise ülkemizin dinamiklerine bağlı olarak revize etmişler. 2008 için 1 milyar Dolar’lık bir hedef koyduklarını söyleyen Tulga, bu denli büyümenin nedenini ise şöyle açıklıyor: "Bu sene ciromuzu 715-720 milyon Dolar’la kapatacağız. Türk toplumu gerçekten çok farklı bir yapıya sahip. Telekomünikasyon alanında cep telefonunu en hızlı kabul eden ülkelerden biriyiz. Teknolojiyle kucaklaşıyor, konuşmayı da seviyoruz." Bilişim sektörünün büyümesini fiyatlardaki azalmanın da etkilediğine dikkat çekerken, Türk toplumunun çocuğunun eğitimine önem verdiğinin altını çiziyor ve "Almışken, iyi marka alayım." yaklaşımını benimsediğini aktarıyor: "Biz de bu anlamda akla gelen ilk markalardan biriyiz. Bundan dört sene evvel kişisel bilgisayar sahibi olan durum yüzde 2’lerdeydi. Bugün bu oran yüzde 15’lere yakın. Kuruluşlarda bu oran yüzde 50’lere vardı ki bu müthiş bir oran."

HP, Türkiye’de 4-4,5 milyar, dünyada ise 100 milyar Dolar’lık bir büyüklüğe sahip. Yüzde 20’ye yakın payıyla Türkiye pazarında lider. Ama pazar öyle dağınık ki, sektörde bir de toplama tabir edilen ürünler var. Şirketin üst yönetcisinin ürün tercihinde pazarın gittiği yerle ilgili öngörüsü şöyle: "Masaüstü bilgisayarlar pazar payı olarak küçülüyor. Dizüstü notebook bilgisayarların pazar payı artıyor. Büyük boy bilgisayarlar kamu kuruluşlarında ve büyük şirketlerde olacak. Bunlar bir network’le daha lokal ve korumalı ağlarla birbirlerine bağlanacaklar. Bu, bütün dünyayı saran müthiş bir network sistemi olacak. Bunların belli merkezleri olacak. Yani ’data center’ler. Ayrıca mobil bilgisayarlar olacak. Mobil bilgisayarınızdan siz bir istekte bulunacaksınız. İnternet üzerinden istek bir bilgisayara gidecek. Bilgisayar bu işi parçalayacak. Bir kısmını kendi yapacak, bir kısmını Pakistan’a veya Hindistan’a ya da Burma’ya yollayacak, yani anlaştığı veri merkezlerine. Onlar işlemleri yapacaklar ve tekrar bilgisayar merkezine gönderecek ve saniyeler içinde size yollayacak. Büyük bilgisayarlardan oluşan bir ağ ve mobil bilgisayarlar olacak. Bir de ayrıca basım merkezleri olacak ve oralara kolay erişim merkezleri olacak. Meselâ, Carrefour’da bir basım merkezi olacak ve siz gidip oradan mobil cihazınızdan çıktınızı alacaksınız. Yanınızda printer taşımayacaksınız, çok mobil olacaksınız. Kısaca mobil gelecek devri geliyor."

"Mobil kullanım, yaşam biçiminin değişmesine de sebep olacak." diyorum. Tulga’nın cevabı ise çok daha net: "Her teknolojik devrim ki, devrim diyorum; çünkü aniden gerçekleşiyor. Birbirini etkileyen devrimlere tanık oluyoruz ve olacağız. Yani ekonomik anlamda devrim, ardından politik, ardından sosyal hayatta değişiklikler olacak. Buharlı motor Marksizm’i getirdi beraberinde. İletişim devrimi bakalım neler getirecek? İletişim devriminin ekonomik hayattaki etkisini, küreselleşme olarak gördük. Sosyal hayatta da göreceğiz. İnsanlar evlerinden çalışmaya başlayacaklar. Önümüzde dört tane teknolojik devrim var. Biri iletişim devrimi, bir diğeri genetik devrim. Ardından enerji ve sonra da nano devrim gelecek. Hepsi müthiş değişikliklere yol açacak. Son 200 yıl içinde sadece beş tane devrim yaşamışız. Şimdi aynı anda dört tane teknolojik devrimi birbiri ardına yaşıyoruz."

Genlerimizde Statükoyu Korumak Var
"Bir defa dağınık pazarlar birleşmeli. Firmalar en azından ölçek ekonomisine ulaşmak için birleşmeliler. Birçok firma bu yaklaşımdan korkuyor. O genlere karşı harekete geçmek de çok zor." diyen Şahin Tulga, HP-Compaq birleşmesinde yer almıştı. Deneyimlerini bizimle paylaşıyor; "En önemli şey ’insan yönetimi’. Çünkü iki firma birleşince ki bizimkisi aslında HP’nin Compaq’ı satın almaydı. Ama hiçbir zaman Compaq’takiler kendilerini ikinci sınıf hissetmemeliydi. Yönetim kadrosunu yüzde 50 HP yüzde 50 Compaq ile kurduk. Herkese adil olduğumuzu gösterdik. Birinci senenin sonunda çalışanlar arasındaki satın alınma işi unutuldu. Birleşmeden evvel ciromuz 170 milyon Dolar’dı. Bugün 700 küsurlu rakamları konuşuyoruz. Daha ne olsun!" ifadelerini kullanıyor.

"HP’nin pazardaki rakipleri kimler ve rekabet stratejisini nasıl kurgulamışlar?" soruma ise ilginç bir cevap veriyor: "Ericsson hemen hemen her alanda rakibimiz. Bir tarafta rakibimiz bir tarafta beraberlik içinde olduğumuz bir ilişkimiz var. Yani ben buna ’rekabirlik’ prensipleri içinde çalıştığımız bir anlayışımız var diyebilirim. Böylesi bir rekabet içinde de hırsınızı kontrol etmek zorunda kalıyorsunuz. Bu da yönetim anlayışınıza başka bir boyut getiriyor." Şahin Tulga kariyerinin başında olan gençleri önemsiyor ve Sabancı Üniversitesi’nde ders veriyor. Gençlere de tek bir tavsiyesi var: "Bol bol okusunlar. Eğer üretim konularını öğrenirlerse, pazarlamayı da farklı görmeye başlıyorlar. Okumayı, teoriyle birlikte birleştirmelerini öneriyorum. Meraklı olan insanın önünde hiçbir şey duramaz."

Şahin Tulga’nın Ülke Geleceğine Bakışı
"Ülkemizin geleceğini çok parlak görüyorum ve olağanüstü coşku doluyum. Yabancı şirketlerde 1980’lerden beri yöneticilik yapıyorum. Türkiye hep potansiyeli olan; ama bunu gerçekleştiremeyen bir konumdaydı. Başımız zaman zaman eğikti. Son beş senedir hiç değil. Önümüzdeki beş sene içinde de epey mesafe kat edeceğiz. Her alanda akılcı davranmamız gerekiyor. Örneğin turizmde İspanya’nın yaptığı hataları yapmamak lazım. Ben çok yer gezdim. Türkiye cennet bir ülke. Ekonomide büyürken de çok dikkatli olmak lazım. AB’ye girmeyi ise çok önemsiyorum. 2010’lu yıllarda daha iyi yerlerde ve konumlarda olacağız. İnanıyorum ki, AB Türkiye’ye kapılarını kısa süre sonra açacak."

Kaynak: Zaman Gazetesi/Günseli Özen Ocakoğlu

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Ticaret
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

1.06 saniye.
10:46:57, 9 Mayıs 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım