— Teklifiniz için teşekkür ederim; ama kabul edemeyeceğim.
— Sebep?
- Çünkü, MASA BAŞI bir iş istiyorum!!!
Bu ana kadar grup mülakatında kokusuz tencere, tükenmeyen kalem gibi ilginç şeyler satmayı başarmış, ikili mülakatı başarıyla geçmiş, satıcı profilini ifade eden ve DBE ile bin bir zahmetle oluşturduğumuz kişilik analizinde profile yüzde 90 uyumlu olduğu görülmüş; ama “masa başı iş istiyor.”
Grup mülakatı, ikili mülakat, kişilik analizi, iş teklifi... Tüm bu aşamalarda işin niteliği, zorlukları, fırsatları ve kariyer planı anlatırken sessiz sessiz kabullenmiş, üstelik görüşmeleri sürdürmekle işi istediği yönünde bir irade de göstermiş aday. Dahası zaten ne olduğu gayet açık bir dille anlatılan iş ilanına kendisi başvurmuş!!! Bir üniversite mezunu, son görüşmede “masa başı iş” isteğini deklare ediyor.
Geçenlerde yönetmen arkadaşım Özgür, sinirleri hafiften bozulmuş bir biçimde şöyle dedi “Sibel Hanım, acaba biz bu arkadaşlar için yanlarında taşıyacakları ufak masalar yaptırsak ve bu “sizin masanız” desek mi? Böylece bir masa başı işleri de olmuş olur.” Durumun bizim departmanda trajikomik bir hal almaya başladığını da o zaman fark ettim zaten.
Satış gibi özel yeteneğe sahip gençlerimize biz İK’cıların keşfettiği bu yeteneğin değerini anlatmak da bizim görevimiz mi? Yoksa diğer pozisyonlarda yaptığımız gibi böylesine kesin bir cümle kuran adaydan derhal vaz mı geçmeliyiz? Ben kendi adıma, yetenekli adayların “masa başı iş istiyorum” ezberini bozmayı çok arzuluyorum. Çünkü herhangi bir şeyi “satma” yeteneğine sahip bir insanın tamamen önyargılarına, acemice biçimlenmiş hayallerine ve satış konusundaki toplumsal algıya yenik düşüp “denemeyi bile düşünmeden” reddetmesine tahammül edemiyorum. İşte bu aşamada “işi satma” durumuna düşmenin bile göze alınması gerektiğine inanıyorum. Hatta bazen Ally Mc Beal benzeri bir hayali konuşmayla, “ Bak evladım! Sahip olduğun yetenek öyle bir yetenek ki hayatın boyunca işsiz kalma ihtimalin yok. Çünkü bir şeyi satabilmek, diğerlerinin sahip olmadığı çok önemli bir anahtara sahip olmak demektir. Bu anahtar pek çok kapıyı açar, bunun başında da kazanç kapısı gelir. Ardından yeni insanlar tanımak, sosyal statünü aşmak, sürekli gelişmek ve her zaman bir şeyleri satabileceğini bilmenin özgüveni gelir” diyesim geliyor. Ama merak etmeyin böyle söylemiyorum. Bu cümleleri yine İK ciddiyeti ve adabının sınırlarında kuruyorum.
Ülkemizde resmi rakamlara göre işsizlik oranı neredeyse yüzde 10’larda, alternatif istatistiklerse yaklaşık yüzde 20’lerde olduğunu gösteriyor. Nitelikli iş gücünde en fazla istihdam yaratan pozisyon, direkt satış pozisyonları. Masa başı işte bir pozisyona en fazla üç-beş kişi alabilirisiniz. Direkt satış onlarla başlar, yüzlerle devam eder. Yani, çoğunluğu üniversiteli ve yüksekokullu olan gençlerimiz için önemli bir iş sahası. Bu nedenle diğer adaylardan farklı bir yeteneğe sahip gençlerimizi satışın cazibesiyle tanıştırmak, toplumsal önyargıları yenmek, bu yeteneğin değerini anlatmak bizim görevimiz. Sayıları ne olursa olsun, istihdam hedefimizde ne kadar az sapma yaratırsa yaratsın “yeteneğe” sırt çevirmemeliyiz. Belki o zaman bizim ülkemizde de yaşı 40’ları geçmiş ama hala kendi portföyünü yönetmek ve satış yapmak isteyen, yöneticilik ya da masa başı iş hayali kurmayan gerçek satıcılarımız olur.
Kaynak: Sibel Sağlam
www.sellerturkiye.com