Değişime ayak uydurmak için evrensel doğruları, kendi kültürümüz içinde eritmeliyizDeğişim sırasında gerekli olan yeni fikirleri dış ülkelerden alıp aynen uygulamak, çoğu kez beklenen sonucu vermez. Fikir aşısının tutması ve çabaların ürün vermesi için, evrensel doğruları, kendi kültürümüzün potası içinde eritmeliyiz. Kopya, taklit ve kültür ithalatı, geleceğe yön verecek çekirdeği değiştiremez. Stres listelerinin ilk sıralarında sevilen birinin ölümünden sonra hemen "değişim" olayı bulunur. Ev, okul, iş veya eş değiştirmek insanlarda gerilimin artmasına yol açar. Değişim yalnız bir konuda gerçekleşmişse kişi, buna uyum sağlamaya gayret eder. Değişim zorunlulukları üst üste geldiğinde ve hayatın her alanını kapsadığında ise kişi paniğe kapılır ve uyum çabalarından vazgeçebilir. Bir noktada değişim bezginliği başlar...
Türkiye'de son 10 yılda milletçe bu bezginliği yaşıyoruz. Avrupa Birliği'ne (AB) tam üyelik, demokrasinin derinleştirilmesi, küreselleşme sonucu dış rekabetin keskinleşmesi, yeni bir ekonomik program hazırlama zorunluluğu, yeni ekonomi ve iç pazarın genişlemesi, işimizde, hayatımızda topyekûn bir değişimi dayatıyor. Tarım, bankacılık ve ticaret gibi tek tek sektörlerde de oyunun kuralları değişiyor. Doğru bildiklerimizin artık doğru olmadığını görüyoruz. Üstelik değişimi zamana yayma şansımızda pek yok. Tüm ev ödevlerimizi şu dört beş yılda tamamlamak zorundayız.
Ali Usta’nın verdiği ders Değişim zorunluluğunun farkında olmak ve nelerin, nasıl değiştiğini bilmek yenilenme sürecini kolaylaştırır. Değişimin mantığını anlayan ve süreç sonunda kendilerinin veya çocuklarının daha iyi bir hayat yaşayacağına inananlar, değişimi ister istemez kabullenir. Dünya ve zaman değişiyorsa, insanların da farklı davranmak zorunda olduğunu Bulgar mizah yazarı Nikolay Haytov, bir öyküsünde şöyle anlatır:
Öyküde el işi çarık ve yemeni yapan esnafla, fabrika malı pabuç satan tüccarın kavgaları ele alınır. Bir kasabada halkın fabrika işi iskarpinlere rağbet etmesi, eski yeneci ve çarık esnafını kızdırır. Bir çare aramak için yaşlı ve genç yemeni ustaları toplanır. Toplantının sonucunu Haytov'dan dinleyelim:
"... Biz gençler kızgındık. İki pabuççuyu dereye atıp korkutmak istiyorduk. O zaman kaçacaklarına inanıyorduk. Yaşlılar buna yanaşmıyordu. Hele Ali adlı yaşlı bir usta buna şiddetle karşı koyuyordu: Ali adamakıllı yaşlı bir Türktü. Apak bir sakalı ve eğri bir boynu vardı. O, iki pabuççunun dereye atılmasına şiddetle karşı koyuyordu:
"Ustalar" diyordu, "iş kundurada ya da pabuçta değil. Eğer dünya pabuçları çıkarmaya başladıysa karşı koymaya imkân yoktur. Eğer dünya poturlarını çıkarıyorsa, çıkaracaktır. Pabuççulara sataşmayın. Genç olanlarınız yemeniyi bırakıp pabuç yapıp satmaya baksın..."
'Aşı'yı tutturmakDeğişim sırasında gerekli olan yeni fikirleri dış ülkelerden alıp aynen uygulamak, çoğu kez beklenen sonucu vermez. Fikir aşısının tutması ve çabaların ürün vermesi için, evrensel doğruları, kendi kültürümüzün potası içinde eritmeliyiz. Kopya, taklit ve kültür ithalatı, geleceğe yön verecek çekirdeği değiştiremez. Hareket noktası, aşırı yabancı hayranlığı ve özgüven eksikliği olan bir değişim çabası, bizi gülünç duruma düşürür ve çıkmaz yollara sürükler. Esasında köklerimizden gelen değerleri, çağdaş uygarlık standartları doğrultusunda geliştirdiğimizde aşıya bile gerek kalmaz.
Parçalı önlemler ve mevcut sisteme yama yapılması, sorunları ancak geçici bir süre için çözebilir. Bu nedenle önce değişimi her yönüyle kapsamlı bir şekilde ele almak zorundayız. Firma ve kurumlarda değişim için bütünsel bir program hazırlandıktan sonra, önlemleri zaman içine yaymanın bir sakıncası olmaz.
Yeninin doğum sürecinin uzun, sancılı ve sıkıntılı olacağını daha işin başında bilmek ve hazırlıklı olmak gerekir. Değişimin önceden bilinen bir “yol haritası” yoktur. Yeniyi aramak bir keşif yolculuğu gibidir: Duraklama, gerileme, zikzaklar ve yol kazaları olmadan değişim süreci tamamlanamaz.
Suçlama yerine iknaTürkiye'de yeniyi savunanların büyük bölümü, sert ve acımasızdır. Onlar değişime herhangi bir nedenle direnç gösterenleri geri kafalılıkla, dinozorlukla suçlar. Bu davranış anti-değişim cephesini daha da güçlendirir. Değişimciler, konuşmaktan çok dinlemeyi ve başkalarına saygılı olmayı öğrenmek zorundadır. Geniş kitleleri kazanmak için ikna yöntemleri kullanıldığında ve insanların rızası alındığında ortaya çıkan gönüllülük ortamı, değişimi kolaylaştırır.
Ekonominin ve toplumun tümünü kapsayan değişim çabalarında da değişim kampanyasının yönetimi ve halka ilişkiler hep ihmal edilir. Değişim projesinin mantığı halka anlatılmaz. Program başarıya ulaştığında ortaya çıkabilecek olumlu tablo hakkında bilgi verilmez. Kitlelerden yalnız çekilen çile ve sıkıntılar konusunda sabır istenir. Gerek kurumlarda gerekse ekonominin bütününde yeni bir halkla ilişkiler yaklaşımı uygulanmadığı takdirde değişim sürecinin yarı yolda kalması tehlikesi artar.
Kaynak: Referans, Faruk Türkoğlu