MECBURİYET AŞKINA..
Geleceği için yabancı dil öğrenmesi gerektiğini düşünen İzzet çok kısıtlı imkânlara sahip olmasına rağmen, uçak parasını birkaç ay çalışarak biriktirir. Bir araştırma yaparak bu dili en ucuz öğreneceği ülkeyi bulur. Bu ülkeyi bulduktan sonra hayatında ilk defa çıkacağı yurt dışı için gerekli hazırlıkları tamamlar. İlk günler sıkıntılı geçse de gün geçtikçe yaşadığı ülkeye alışmaya başlar.
Alışmaya başlar başlamasına, aradan bir ay gibi bir zaman geçer, sadece bir haftalık parası kalır. Oradaki bir arkadaşına bir işte çalışmaları gerektiğini, aksi halde dili öğrenemeden Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalacağını belirtir. Aradan birkaç gün geçtikten sonra, bulunduğu ülkede insanların en çok ilgi duyduğu şeyin ne olduğunu keşfeder. O ülkede yaşayan insanlar, farklı kültürlerdeki damak tatlarına oldukça meraklılar.
Kendisi de Üniversitede arkadaşlarıyla kaldığı için oradan öğrendikleri yemekleri yapabileceğini, böylece geçimini bu şekilde karşılayacağına karar verir. Bu fikri arkadaşına da açıkladıktan sonra, hemen harekete geçer. Hangi yemekleri yapacaklarına dair bir liste hazırlarlar. Sonrada o yemeklere birer isim verirler. Her bir yemekten de birer örnek yaparlar. Yaptıkları yemeklerin resimlerini çekerler.
Bunları da tanıtım amaçlı bir broşür haline getiriler. İki gün içinde üzerinde isimleri yazılı onlarca çeşit yemeğin resminin bulunduğu Türk yemekleri menüleri hazırdır. Üzerine cep telefonlarını da yazarak, şehrin en işlek caddelerinde ve bazı lüks evlerin posta kutularına birkaç gün süreyle broşürleri dağıtırlar.
Bütün çalışmalar yapıldıktan sonra alacakları siparişleri beklemeye koyulurlar. İlk birkaç gün telefon gelmese de umutlarını korurlar. Aradan bir gün daha geçtikten sonra bir telefon gelir. İzzet yarım İngilizcesiyle, Bir ailenin küçük kızının doğum günü için on iki kişilik bir rezervasyon alır.
Hemen arkadaşının yanına koşarak müjdeyi verir. Belirlenen tarihte partinin yapılacağı eve giderler. Yemekleri hazırlayıp ilk paralarını kazanırlar.
Müşterileri de yemekleri oldukça beğenir. Bu şekilde daha birçok kişi onlara yemek yaptırmak için telefon açar. Hafta da en az üç aileye yemek yapmak için giderler. Böylelikle hem kurs paralarını öderler hem de orada daha uzun süre kalma imkânına kavuşurlar.
Onları böylesi farklı bir yola iten neden kendilerini yeni bir dil öğrenme konusunda mecbur hissetme güdüsüydü. Yapmak istediğimiz herhangi bir şeye başlamadan önce, kendimizi ona mecbur hale getirirsek, onu başarma şansımız daha da yükselir.
İnsanı harekete geçiren en temel öğe bir şeyi sevmekse, bir şeye karşı kendini mecbur hissetmek, sevmenin de ötesindedir. Sevmek harekete geçmek için yetmeyebilir. Ama mecbur olmak, harekete geçirmek için kaçınılmaz bir yoldur. Çünkü hayattaki en güçlü şey kendini bir şeye karşı mecbur hissetmektir...
(30/5/2007)
yalçın arı