Düş Gücü... - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Düş Gücü...


mozsarac
Üye

Toplam 419 yazı
09/10/2006 :  16:11:13   Yazarın websitesini ziyaret et Website  Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Düş gücü

1950'li yıllarda bir İngiliz şilebi Portekiz'den aldığı Madura şaraplarını İskoçya'ya ***ürür. Demir attığı limanda yükünü boşalttıktan sonra, şilepte çalışan denizcilerden biri unutulan şarap kolisi kaldı mı diye denetlemek üzere soğuk hava deposuna girer. Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır. Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, mümkün değildir. Boş şilep, yeni yükünü almak üzere Portekiz'e doğru yola çıkar.

Mahsur denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağının bilincindedir. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücuduna önce uyuşturucu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın dayanılmaz yakıcılığını anlatır.

Şilep Lizbon'a demir attığında, soğuk hava deposunun kapısını açan kaptan, zavallı denizcinin cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve.. kendisi de hayretten dona kalır.
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19'dur. İskoçya'ya ***ürdükleri Madura şarapları 18 derecede taşınmayı gerektirmiş, şilep yükünü boşalttıktan sonra soğutma sistemi zaten kapatılmış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı bir derece de yükselmiştir.
Sizin anlayacağınız, biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu SANDIĞI için ölmüştür.(*)

İnandıklarımız ve sandıklarımız, tek bir canlı türü nezdinde gerçeğe galebe çalıyor ve yalnızca insan kafasında yaratılıyor. Bilgi, iki yanı keskin bıçak. Sanrı da bilgiden yola çıkabiliyor, gerçek de. Yukarıdaki tuhaf ve gerçek öyküde olduğu gibi, donduğunu sandığı için canından olan denizci, soğuk havanın öldüreceği bilgisinden türettiği bir düşün kurbanı.

Ne gariptir ki başlangıçta memeliler arasında bir memeli olan insan, düşünce kapasitesi geliştiği oranda yitirdiği hayvansal içgüdülerinin yerine düşler, sanrılar üretiyor ve onlara inandığı zaman, hayalleri gerçek olabiliyor.

Sevgi de böyle bir şey, aşk da. Kedi, köpek ya da sürüngen olmayan herhangi bir hayvanı, sevgi ve nefret konusunda yanıltmak olanaksızdır.

Gerçekten sevilip sevilmediğini hisseder. Oysa insan... Algıladığı duygularda yanılabilen, çünkü verdiği duygularda yanıltıcı tek canlı türüdür.

Diğer memelilerle paylaştığı sevgi ve şefkat ihtiyacına karşın aşka dair kuşkusu, âşığına, sevgilisine duyduğu güvensizlik, yarattığı **********lık mekanizmasının doğrudan sonucudur: Kendisi gerçekten âşık, ama âşık olduğu kendisine gerçekten âşık mıdır? Ya bir önceki aşkında onun da yaptığı gibi, yalan söylüyor, gibi görünüyor olmasındır?

İşte tam da bu yüzden, yalan sanılan aşklar, çoğu zaman gerçek aşklardan daha uzun ömürlüdürler.
Sanal sevgiler, kanlı canlı ilişkilerden daha şiddetli... Çünkü inanılmayan aşkta, hesabı görülmemiş, defteri dürülmemiş bir belirsizlik, kanıtlanması gereken bir kuşku, zamana dayanıklı bir süreç vardır. Sanal sevgilerde de henüz erişilmemiş bir amaç, belki de varıldığında önemi kalmayacak bir temas muradı. Muradına erenler, birbirlerini sevmeye devam ederler belki, ama aşk dediğimiz şiddetli duygu, yakıcılığını yitirir.

Hayallere inanmak, kendi gerçeğimizi yaratmaktan ibarettir. Çoğu aşklar, tek taraflı başlar. Öylesine seversiniz ki, verdiğiniz sevginin karşılığı gelmek zorunda kalır. Öylesine sevilirsiniz ki, aldığınızın altında kalamazsınız. Aşk cömertliği, bulaşıcıdır. Sevilen gözlere yansıttığınız aşk, hiç şaşmaz, geri döner, size yansır. Yeter ki duygularınızdan emin olun, kendinize yalan söylemeyin, hayallerinize inanın.
Düş gücü yalnızca öldürmez, yaşatır da.

(*) Bernard Werber, 'İzafi ve Mutlak Bilgi Ansiklopedisi'

Mine G. Kırıkkanat

Yerleşim : Türkiye / Gaziantep  |  Meslek : Muhasebe
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

0.98 saniye.
12:37:05, 10 Mayıs 2024, Cuma

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım