Ondokuz
İnsanoğlu ile sayılar zaman zaman eşleşirler. Bu birbirleriyle özdeşleşen durum hem ilginç hem de tuhaf olabilmektedir. "Hadi canım, daha neler !" dediğimiz sahneler yaşanabilir. "Pes doğrusu, bu kadar da olmaz !" dediğimiz kaç tane tuhaf özdeşleşmeye rastlamışızdır acaba ? Bir tanesi beni, bu anlamlı günlerde beni yeterince etkilemiştir. Sizlerle şiirimsi bir biçimde paylaşmak istedim.
Doğduğunda; ondokuzuncu yüzyılın bitmesine ondokuz yıl kalmış,
Ondokuzuncu yaşına girdiğinde Harp Akademileri onu bağrına almış,
317-8 no'lu sicilini toplayınca yine ondokuz çıktığında bakakalmış,
Bağımsızlık düşünceleri belli ki ondokuzunda filizlenmiş hatta kök salmış,
Bu nedenle; 1904 Aralık'ının ondokuzunda Yıldız Sarayı'ndan çağrı almış,
Çanakkale'de kurduğu ondokuzuncu Fırka'nın ( Tümen ) başında yeralmış,
1915 Mayıs'ının ondokuzunda Albay rütbesi Çanakkale'den nam almış
Tüm bir yaşamı "19" sayısına kilitlenmiş adeta, şaka denilse, değil ..! Devam ediyor...
Bandırma Gemisi ondokuz yolcusuyla Kız Kulesi açıklarından yolalmış,
Mayıs'ın ondokuzunda Samsun'da ondokuz yolcusuyla boşalmış,
Bindokuzyüzondokuz; onun hayatından iki ondokuz yaşını çalmış,
Kasım'ın ondokuzunda Milli Mücadele karara bağlanıp ateş almış,
1920 Mart'ının ondokuzundaki kararla da Osmanlı Devleti tarihe dalmış,
1921 Eylül'ünün ondokuzunda Gazi ünvanıyla birlikte o bir Mareşal'mış,
"Mustafa Kemal Atatürk" adının toplamı ondokuz olunca belki de daralmış
Ondokuzuncu yüzyıla en az bindokuzyüzondokuz kez damgasını vurmuş bu tuhaf eşleşme. Hem de kime ? En büyük Türk'e, varlık nedenimize...
Büyük Nutuk'un sonunda Türk Gençliği'ne Hitabesi ondokuz cümleye mahalmış,
Cenazesi Kasım'ın ondokuzunda Yavuz zırhlısıyla Dolmabahçe'den demir almış,
Ne ondokuz harfden oluşan "İstikbal göklerdedir" deyişi havada kalan bir falmış,
Ne de; "Ne mutlu Türküm diyene" şahaseri ondokuz harfli bir balmış,
Ne geçen ondokuzun katları yıllarda içimizdeki sevgisi zerre kadar ufalmış,
Ne de fikirleri dünyanın bindokuzyüzondokuz düvelinde azalmış,
Tam tersine o; Türkiye'nin kurucusu ve tutunulacak en büyük dalmış...
Şimdi iyice koklamalı etrafı, iyice sindirmeli insan içine kurduğu Türkiye'sine sinsi sinsi kurulan tezgahları. En az ONDOKUZ kez sorgulanmalı "Hadi canım daha neler !" filan demeden, boşvermeden..! BİR değil BİNDOKUZYÜZONDOKUZ kez okunmalı belki de en baştan Nutuk.
Sanma ki; Cumhuriyet düşmanlarınca söylendiği gibi o bir deccal imiş,
Sanma ki; "Yurtta sulh cihanda barış" sözleri sadece bir hayal imiş,
Sanma ki; yaptıkları bugün söylenenler gibi içi boş kuru birer masal imiş,
Bence o ve silah arkadaşları, sevdalısı oldukları bu güzelim ülkeye,
Ben diyeyim ONDOKUZ kez, siz söyleyin BİNDOKUZYÜZONDOKUZ kez,
Analarının ak sütü gibi helal imiş...