Yenilikçi Birey, Zinde Toplum - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Yenilikçi Birey, Zinde Toplum


mozsarac
Üye

Toplam 419 yazı
18/04/2006 :  12:12:59   Yazarın websitesini ziyaret et Website  Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Yenilikci Birey, Zinde Toplum
Yazarin : John W. GARDNER
Yayinevi : Ilgi
Baski : Istanbul / 1990 / 155 shf.

KİTAP ÖZETİ "Toplumumuz ve toplumdaki her sey kokusmus". Butun bu degisIklikler karsisinda insanlar yalnizca hareketsiz gozlemciler olmayip ayni zamanda degisIkliklerin uretiminde yardimci ogelerdir. Bu kokusmusluk degil, dinamizmdir. Toplumlarda gelismenin ve gerilemenin ogelerini anlamaya basliyoruz. Fakat toplumsal yenilenme tumuyle bireylere baglidir ve bireylerin gunumuzde cesitli sorunlari vardir. Toplum yenilenmeyi basarmak isterse, kabiliyetli insanlar icin uygun bir atmosfer olusturmalidir. Ayni zamanda toplum yenilenme yetenegine sahip insanlari yetistirmek zorundadir. Genc kalmanin esnekligi ile ogrenme ve gelisme yetenegini korudugumuz surece kendini yenileme devam edecektir.

19. yuzyilin unlu aktorlerinden E.A. Sothern, kucuk bir cocugun kendisinden daha buyuk cocuklarin arasinda oynamak icin katilmak isteyisine tanik olur. Cocuk, aralarina kendisini kabul etmezler diye endiselidir. Diger cocuklar evlerine donmeye basladiklarinda, Sothern neseyle, " Haydi perdenin arkasina saklanalim, bizi gormesinler!" deyince arkadasi kederli bir sekilde, " Ya gorupte hic aldirmazlarsa ?" der. Her sosyal kurumun dikkate almasi gereken bir ilke vardir. Toplumlarin ve orgutlerin yenilenmesi kimselerin bu isi ciddiye almasina baglidir.

Modern toplum bireyi frenleyen unsurlariyla mucadele ettigimiz surece, toplumlari ve bireyleri yenileten yaratici kivilcimi kaybederiz. Uretken, yenilikci ve kendini yenileyebilen bireyleri tesvik etmedikce, dunyadaki en iyi sosyal onlemleri de alsak bize yararli olmayacaktir. Sonuc olarak, bir takim degerlere gereken onemi vermedigimiz surece ne kendimizi, ne toplumu ve nede sorunlarla dolu bir dunyayi yenileyebiliriz.

BUYUME, CURUME VE YENILENME

Surekli yenilenen sistem " Curumeye karsi oldukca bagisIklik kazanmis, kendini surekli yenileyen bir toplum dusunelim. Bu topum neye benzeyecektir? Topluma bu bagisIkliligi kazandiran ogeler neler olacaktir.?" oyle bir toplumun tek ozelligi uzun omurluluk olsaydi, butun cabalarimiz son derece olumsuz olurdu. Yenilenmenin sirrini kesfetmis olan bir toplum ise bir anda daha ilginc ve canli bir toplum haline gelebilir. Surekli yenilenebilme, kisiligin gelismesini saglayacak kosullara bagli oldugundan boyle bir toplum ozgur insanin da yaraticisi olur. Titizlikle yapilan incelemeler sonunda, uygarliklarin yukselis ve yikilislarini aciklamaya calisan yaygin ve bilimsel teorilerin dogru olmadigi gorulmustur.

Ele alinmasi gereken, yalnizca toplumlarin canliligi olmayip, kurumlarin ve bireylerinde canliligidir. Bunlarin hepsi bir birine baglidir. Bir hukumet yetkilisi, eski turden bir devlet kurulusundan soz ederken soyle diyordu: "Devlet kurulusu halkin pek fazla dikkatini cekmiyor ve sesiz sedasiz bir sekilde uykuya daliyor. Yonetimde bir degisIklik oldugunda, duzensiz bir sekilde harekete geciyor. Fakat hic uyanmiyor." Her is adami bazi firmalarin "tetikte" oldugunu bilir. Her universite rektoru, bazi akademik bolumlerin olagan ustu bir canlilik icinde oldugunu ve bazilarinin da tohuma kactiginin farkindadir.

Bunlar, beseri kurumlarin yukselis ve yikilislarinda rol oynayan faktorlerdir. Roma imparatorlugunun cokusu, eski bir aile isetmesinin iflasa suruklenmesi ve bir devlet kurulusunun kendi kirtasiyeciligi icinde yavas yavas bogulmasi gibi olaylar arasinda tahmin edilenden cok daha fazla benzerlik vardir. Orgut veya toplum yaslandiginda ise canlilik kaybolur, esneklik yerini katiliga birakir. Ayni sekilde cocukta yeni deneyimler kazanmaya acik olmanin bir simgesidir. Her hangi bir seyi denemek icin istekli, korkusuz, sabirsiz, merakli, acik ve en onemlisi bazi kaliplasmis aliskanliklar ve tutumlarla engellenmemis bir durumdadir. Bunu yapmadigi takdirde ise, daima cocuk kalacak ve cevreden gelecek tepkileri karsilamada tamamiyla aciz durumda olacaktir. Butun bu soylediklerimizin sonunda, karsimiza ne sekilde genc kalinabilecegi konusu cikmaktadir. Ancak su var ki genclik, toylugu ifade eder. Herkes genc olmayi ister ama hic kimse toy olmak istemez. Ne yazik ki bu ikisi de bir birine sIki sIkiya baglidir. Genc kalmaya cabalayan pek cok kimse bunu bilir. Gelecekte toplum ve bireylerin baslangictaki esneklik ve uyum yetenegi azaltan olgunlasma faktorleridir. Olgunlasma sureci Amerika"daki oncu topluluklarin enerjisini ve maceraci niteligini azaltmakla birlikte, onlari yasamaya istekli, daha duzenli ve bazi onemli noktalarda da daha guclu kilmistir. Kisacasi, yeteneklerimizin sinirlandirilmasina ve uyumu guclestirmesine ragmen, olgunlastirma surecini durdurmak istemeyiz.

Bu noktada su soruyu sorabilirsiniz: " Oyleyse, bir bireyin (veya bir orgutun yada toplumun) katilasmada veya ihtiyarlamada olgunlasmasina imkan yok mudur? Yapilacak olan, bu ikisi arasindaki farki bilerek yasliligin onune gecmek degil midir?" Her bireyin, orgutun veya topumun olgunlasmasi gerekir. Ancak, bu olgunlasmanin ne sekilde gerceklesecegi onemlidir. Surekli yenilenen toplumda olgunlasan unsur, surekli olarak yeni buluslara, yenilemeye ve yeniden dogusa olanak veren bir sistem veya cevredir. Buyume ve curumeye iliskin dusuncelerimizde, tek bir hayvanin veya bitkinin yasamini esas aliriz. Fide cicek acma ve olum ... "Bir kere acan cicek olume mahkumdur." Bazi seyler dogmakta, bazilari gelismekte ve bazi seylerde olmektedir. Yasamaya devam eden ise sistemdir."Teshis edilebilen mevcut hastaliklarla ise baslayip, henuz bilmedigimiz hastaliklari arastirarak, surekli olarak kendini yenileyecek bir sistemi ne sekilde kurabiliriz?"

BIRAZ ESKI, BIRAZ YENI

Buyume, curume ve yenilenme surecini modern anlamda ele alirken sureklilige ve beseri kurumlarin degisimine ayni agirliga vermemiz gerekir. Bir coklarinin inandigi gibi, degisim bilinci yalniz 20. yuzyilin tanik oldugu degisim gecirdigini iddia edemez. Amerikalilarin buyuk bir cogunlugu degisimi romantik ve bilincsiz bir gozle izlemektedir. Niteligine dikkat etmeksizin her degisimin iyi olduguna inanmislardir. "Bu degisim cilgin bir hal aldi. Bu buyume, butun degerleri yikan bir kanserdir." Yenilenme ayni zamanda degisim sonuclarini amaclarimizla ayni dogrultuya getirme surecidir. Atalarimiz otomobili icat ettiklerinde, trafik kurallarini da koydular. Bunlarin her ikisi de yenilenmenin asamalaridir.

Bu bizi Arnold Toynbee tarafindan en genis sekilde tanimlanmis bir kavrama goturur. " Uygarlasma, bir durum, bir yolculuk veya bir liman degil, bir yol alistir." Gelisme ( ve sureklilik ile degisim arasindaki karmasIk iliskiye)verilen onem yuzunden liberalizm ve muhafazakarlik gibi modasi gecmis goruslerin degerleri azalmistir. Peter Drucker"in da belirttigi gibi degisimin sarstigi yeni degisIklikler surekli tehdit altinda bulunan bir dunyada korunmanin tek yolu yenilikleri surdurmektir. Istikrar ancak devamli degismeyle saglanabilir.

KENDINI YENILEME

Bilgeler, "Buyumeye devam edin. Tohuma kacmayin. Bu bir son degil bir baslangic olsun." derler. Bu guzel bir temadir. Ancak, bu soylevleri dinleyen genclerin buyuk bir cogunlugu bunlara kulak asmazlar ve kendileri orta yasa ulastiklarinda ise artik butunuyle mumyalasmislardir.

Artik bundan sonra egilmeleri gereken, kisisel gelismeyi engelleyen nedenler (bireyin anlasilasi guc bir sekilde tasarlayip, insa ettigi hapishaneden kurtarilmasi) veya diger bir deyisle kisinin kendini yenilemekteki yetersizligi soz konusu olmalidir. Pek cok genc insan, daha universiteyi bitirmeden din veya manevi alanlarda ogrenmeyi birakmistir. Bazilari ise yirmi bes veya otuz yaslarinda iken politik ve ekonomik konularda degismez gorusler edinirler. Otuz bes yaslarinda ise, onemli bir konuda yeni beceriler veya yeni bilgiler edinme yeteneklerini kaybederler.

Olgunlastikca, hayatta ilgi duydugumuz konularin alani ve cesitliligi giderek daralir. Egilebilecegimiz konulardan yalnizca bir kaci uzerinde dururuz. Pek cok kimse arasindan yalnizca bir kaciyla iliski kurariz. Iste bu nedenlerle, yolculuk hepimiz icin yepyeni bir deneyim olmaktadir. Oturdugumuz yorede etrafi algilamak yetenegi yavas yavas yok olur. Yolculugun zevkli olmasinin bir kac nedeni vardir. Bunlarin en onemlisi cocuklarinkine benzer sekilde fark etme yetenegine kismen yeniden kavusulmasidir.

Evlilik, yeni bir kente goc etme, is degistirme veya ulusal alarm gibi buyuk degisIkliklerin alistigimiz kapilari bozmasi sonucu etrafimiza ordugumuz agin bizi nedenli hapsettigini birdenbire fark ettigimiz pek cok durumlar olmustur. Ikinci Dunya Savasi sirasinda yasanti kaliplarini bozmak zorunda kalmis kadinlarin ve erkeklerin, cogu kez kendilerinde daha once varligindan habersiz olduklari birikimleri ve yetenekleri kesfettikleri gorulmustur.

KENDINI GELISTIRME

Bazi kimselerin kendilerini yenileyebilmelerine karsilik bazilarinin bu yetenege sahip olmamalarinin nedenini kimse bilmiyor. Yeteneklerin gelismesi, bir bakima, birey ile cevresi arasindaki diyalogudur. Kendini yenileyen insan, yeteneklerinin tumunun aciga cikmasi isini sansa birakmaz. Yasaminin sonuna dek, yeteneklerinin sistematik olarak veya en azindan hirsli bir sekilde ortaya cikarmaya calisir. Burada sozu edilen yetenekler yalnizca becerilerle sinirli olmayip, kisinin duyma, merak etme, ogrenme, sevme ve umit etme kapasitelerinin tumudur.

Ogretim sisteminin nihai hedefi, bireye kendi ogrenimini surdurme sorumlulugunu vermektir. Ogrenimin okullardan, dershanelerden baska hic bir yerde yapilamayacagi yolundaki garip inanc yok olmadikca, bu hedefin gerceklesmesi sinirli olacaktir. Insani kendini yetistirmeye tesvik etmek icin topluma dusen pek cok sey vardir. Topumun yapabilecegi en onemli sey, bireyin yeteneklerini gelistirmesine engel olan ogeleri ortadan kaldirmaktir.

KENDINI BILME

Ancak yeteneklerinin kesfedilmesi, kendini gelistirmenin yalnizca bir yonu ve belki de en kolay yonudur. Kendini gelistirmenin bir diger yonu de kendini bilmedir. Josh Billings, " Kisinin kendini bilmesi, en guc sey olmakla kalmayip ayni zamanda en rahatsiz edici bir seydir," demistir. Kendisine yabancilasmis olan birey, kendini yenileme kapasitesini kaybetmistir.

Niebuhr soyle diyor: "Benligini kesfetmek bir bakima kendinin sirrini bilmektir. Benlik, icinde bulundugu durumun gercekten bilincine vararak tahrip olmussa, hala yeni bir hayat gucu var demektir

BASARISIZLIGIN CESARETI

Olgun kimselerin, genclere oranla ogrenmeye daha az istekli olmalarinin bir nedeni de risklerle karsilasmaya daha az gonullu olmalaridir. Ogrenme riskli bir istir ve yetiskinler yenilgiden hoslanmazlar. Cocuk, olaganustu bir hizla ogrenirken ( bu hizli yasamin hic bir doneminde bu duzeye ulasamayacaktir.) ayni zamanda bir suru moral bozucu yenilgilerle de karsilasir.

Resmi ogretimin iyi yonlerinden biride ogrencinin secmemis oldugu cesitli turdeki faaliyetlerde kendisini sinamasini zorunlu kilmasidir. Basarisizlik korkusu bize cok pahaliya mal olmaktadir. Bu buyume karsisinda guclu bir engeldir. Ogrenmeyi surdurmek istiyorsaniz, tum yasaminiz boyunca yenilgi riskini goze almaniz zorunludur.

SEVGI

Kendini yenileyen insanin diger bir ozelligi de, diger insanlarla karsilikli olarak verimli bir iliskiye girmis olmasidir. Boyle bir insan sevgiyi almaya da, vermeye de hazirdir. Sevdiklerimizin sevincleri ve acilari kendi deyimlerimizin de birer par-casidir. Sevgi ve arkadaslik soyutlanmis benligin katiliklarini eritir, yeni boyutlar getirir, yargilari degistirir ve insan iliskilerinin dayandigi duygusal temeli dengede tutar.

SEVK

Kendini yenileyen insan, ust duzeyde sevke sahiptir. Insani icine alan duvarlar, o insan yasadikca cok az direncli kanallar meydana getirir. Yaratici bir hayat surdurmeye niyetli olan herkes, kendisindeki son derece karmasIk organizmaya buyuk bir saygi ve ilgi duyacaktir. Kendini yenileyen insan, buyuk bir inanc besleyecegi bir sey aramasi gerektigini bilir. Emerson, "Bir zamanlar odundan ayin kadehlerimiz ve altindan rahiplerimiz vardi. Simdi ise altinda ayin kadehlerimiz ve odundan rahiplerimiz bulunuyor," derken insanoglu ve onun kurdugu kurumlar arasindaki iliski hakkinda buyuk bir gercegi dile getiriyordu.

Kurumun elde ettigi servet arttikca bunu yasatan sevk azalir. Binalar buyudukce icindeki manevi gucler zayiflar. Kendi hayatiyet unsurlarina geri donmek isteyen kisi, yasamin yapayliklarindan kurtulup, gercekten inandigi ve butun kalbiyle destekledigi seyleri bulup cikarmaya calisir. Hayatimizdaki guclu etkenler, artik dokunulabilen ve hissedilebilen seyler olmaktan cikip birtakim istatiksel belirtiler ve sozlu soyutlamalar sekline donusmektedir. Ancak akilli bir kisi, zaman zaman bunlara sirtini cevirip gorebildigi, isittigi ve dokunabildigi seylerle kendini yenilemeye calisir. Toplumumuzdaki sevk eksIkliliginin nedenini aciklarken " gereginden fazla refah" etkenini gostermek bir aliskanlik haline gelmistir. Ancak, yoksulluk her zaman yuksek bir tesvik gucu saglamaz. Refahta her zaman sevki azaltmaz. Toynbee"nin de ileri surdugu gibi, bir toplumun kendisini mucadeleye davet eden bazi seylere ihtiyac duydugu soylenebilir. Ancak simdiye dek hic bir toplum, cevresini ve kendisini, mucadele edecek butun ogeleri yok denecek dereceye gelene kadar tanimamistir.

COK YONLULUK

YENILEME ICIN OGRENIM

Genc bir insana bir dizi kati inanclar asilamakla, onun erken yasta eskimesine neden oluruz. Bunun yerine genc insanin surekli degismesini ve gelismesini saglayacak olan beceriler, tutumlar, dusunce tarzlari, bilgiler ve gorusleri ortaya konmasi gerekir. Genclerimize, kendi ciceklerini yetistirmeyi ogretecek yerde, cogunlukla vazoda cicek sunuyoruz. Kafalarini kullanmasini gereken bir arac olarak dusunmelerini saglamak yerine, doldurulmasi gereken bir depo olarak gormelerine neden oluyoruz. Bunun yaninda gecmisten alinmasi gereken derslerde vardir. Genclerin kendilerinin kim ve ne olduklarini ogrenmeleri, gerek birey gerekse insan olarak nereye ulasmak istedikleri konusunda kendilerine yardimci olur. Birey, yaratici dusunce veya eylemin ortaya cikabilecegi her alanda daha onceki arastirmalarin mirasindan yararlanir. DegisIkligin hizi arttigi icin egitime simdi daha fazla ihtiyac duyulmaktadir. Su halde gencleri, yarinin yeniliklerini kendi baslarina ogrenebilecek tarzda egitmek gerekir. Bu da bizi tekrar temel ilkelere goturmektedir. Her an modasi gecebilecek seyleri ogretmek yerine, genc insanin anlama ve uygulama kapasitesini uzun vadede en fazla etkileyecek seyleri ogrenme yoluna gidilmelidir.

GENEL BILGI VERME VEYA UZMANLASMA

Yenilenme icin yapilan ogretim buyuk olcude, cok yonlulugu gelistirmeye yoneliktir. Uzmanlar mi yoksa genis bilgili bir kitlemi yaratmaliyiz. Uzmanlasmaya biyolojik faaliyetlerin tumu icin evrenseldir ve butun karmasIk organizmalarin hucre yapilarinda gorulur. Uzlasma belirli faaliyetlere agirlik verirken, digerlerinin terk edilmesini gerektirir. Kisacasi uzmanlik biyolojik, sosyal ve entelektuel yonleri olan bir zorunluluktur. En ust duzeyde ogrenim gormek, sinirli bir konuyu derinlemesine ogrenmek demektir. Ancak, modern dunyada uzmanlasma, gecmisteki deneyimlerimizin butun sinirlarini asmistir. Butun sosyal kademeler belirli turde bir uzmanligi gerektirir. Bir takim karalari alma olanagindan yoksun birakilmis astlar, bu tur kararlari alma yeteneklerini kaybedebilirler.

Uzun vadede bizi en iyi sonuclarina goturecek en etkin arac kuskusuz ogretim sistemidir. Ogretim, yasam boyunca ogrenme ve gelisme icin genis ve saglam bir temel saglar. Boyle genis bir kulturle ise baslayan birey, ne kadar dar alanda uzmanlasirsa uzmanlassin, her zaman icin bir miktar genel uygulamaci olma kapasitesini koruyacaktir.

YENILIK - GUNESIN ALTINDA YENI BIR SEY

Lyman Bryson soyle diyor, "...demokratik bir toplumun amaci buyuk insanlar yaratmaktir... Herhangi bir seyi demokratik bir sekilde yapmak, insanoglunun gercek gucunu en iyi sekilde koruyan ve gelistiren bir yoldur."

Acik bir toplumun kurumsal yapisi kendi basina bir yenileme araci degildir. Bunun ayni yani, ozgur insanlar yaratmasidir. Bazi yazilara gore "bulma" faaliyeti cozulmesi gereken bir sorunun ortaya cikmasiyla baslar. Ancak insanoglu, ortada cozulmesi gereken bir sorun olmasa bile, degisIklik isteyen zihnini pasif halde tutmayan, merakli ve kesfetme egilimli bir varliktir. Zaman zaman yeniligi, statukoyu paramparca eden korkunc bir yikici guc olarak gozde buyutme egilimi ortaya cikmaktadir.

Gecmiste gerek ilkel gerekse uygar insan toplumdaki statukoyu tehlikeye sokan, yenilikler degil, temel yiyecek maddelerinin kitligi, hastalik, komsu toplumlarin dusmanligi, daha ustun teknolojiler karsisinda rekabet gucunu kaybetme, icten curume gibi her zaman karsilasila gelen krizlerdir. Toplumlar bir kriz durumunda nasil yeni cozum yollari bulmak veya yok olmak durumunda kalabiliyorsa, ayni sekilde bazi faaliyet dallarinda da boyle bir karar noktasina ulasilmaktadir. Bugun en guclu yenilikci bile, insanlari buluslari kabul etme psIkolojisine goturecek bir kriz veya krizler dizisi o anda mevcut degilse, etkili olmayacaktir.

Hava trafiginin kontroluyle ilgili yeni bir teknoloji uzerinde calisan bir kisi sunlari soylemisti: " Calismalarimi henuz tamamlamadim, ancak tamamlamis olsam bile bu teknoloji bugun insanlar tarafindan kabul edilmeyecektir, cunku insanlar bu konuda su anda yeterince endiseli degiller. Onumuzdeki iki yil icerisinde fevkalade bir ucak kazasi oldugunda, insanlarin dikkati bu sorun uzerinde yogunlasacak. Iste o an, benim icin buyuk firsat ortaya cikmis olacak."

Yenilenmeye iliskin acik bir fikre sahip olmada karsilasilan en onemli engel, yenilikci hakkinda dar gorustur. Yenilik genellikle teknoloji ve ozel bazi yeni aletler icad eden kimselerle ozdeslestirilir. Sozgelisi Alexander Graham Bell ile telefon, Marconi ile telsiz, Edison ile fonograf, Wright kardesler ile ucak gibi. Bu dar gorus acisindan hareket edilirse Ronesans doneminin ticaret prensi olan Jacob Fugger"i yenilikci olarak kabul etmemiz mumkun olmaz.

Dikkatimizi yalnizca gecmisin unlu kisileri uzerinde toplarsak yenilenme surecini hic bir zaman tumuyle anlayamayiz. Tarihteki onemli degismelerin buyuk bir kismi cogu bilinmeyen kucuk buluslarin birikimiyle ortaya cikmistir. Heyecanli (veya basit) mizacimiz bizi "kim ortaya cikardi" yi bulmaya yoneltir ve uzun yillarin urunu ve son derece karmasIk bir olayin butun onurunu, buldugumuz adamin omuzlarina yikariz.

YARATICILIK

Yenilenmenin kaynagi olarak bireylerden soz ederken, akla son gunlerde aniden une kavusan buyulu "yaraticilik" kelimesi geliyor. "Yaraticilik" bugun bir etkilemeden cok sihirli bir kavramdir. Tazeligi, guncelligi ve belirgin ozellikleri olan her kelimeyi bozup, adilestirmek kotu bir ulusal kusurumuzdur. Ayni hatayi "yaraticilik" kelimesiyle de yapmisizdir. "Yaraticilik" kelimesinin kendisi cok populer olsa bile gercek yaraticilik her zaman sohret getirmez. Bugun Galile unlu bir tarihi kisiliktir ve ne zaman ondan soz edilse, Kopernik"i destekledigi icin gordugu zulmu ofkelenerek hatirlayip kendimizi fazilet sahibi ve hur saniriz. En yuksek yaraticilik duzeyine, yapilan isin ozelligi nedeniyle bireyin calismasinin ciddi bir sekilde sinirlanmadigi ve insanlarin duygularini, karar verme yeteneklerini, simgeleme guclerini, esnek gorunuslerini ve ruhsal durtulerini en fazla kullanabilecekleri noktalarda ulasilabilir.

Yaraticilik sureci genellikle bilincli olarak baslatilmaz ve kontrol edilemez. Bir bilim adaminin dedigi gibi, "Labaratuvar saatlerini ayarlayabilirim ama en iyi fikirlerimi asla

"Yaratici guce sahip olan kisilerin genel gorusleri bazi ortamlarin yaraticiligi oldurdugu, bazi ortamlarin da gudulerin ortaya cikmasina firsat sagladigi yolundadir. Buyuk Iskender, Diyojen"i ziyaret edip unlu dusunurden kendisi icin yapabilecegi her hangi bir seyin olup olmadigini sordugunda, Diyojen, "Golge etme ..." diye cevap vermisti.

Yine bazi arastirma sonuclari, yaratici ve diger orijinal kisiler tarafindan paylasilan bazi ortak ozelliklerin oldugunu gostermektedir.

1-) Aciklik. Yaratici kisilerin incelenmesinde "aciklik" diye adlandirabilecegimiz bir ozellige rastlanir. Bir anlamda aciklik kisilerin cevrelerindeki goruntu, ses, olay ve fikirleri algilama ozelligidir. Kazanilan deneyimlere karsi acik olmak, kuskusuz, kisinin dis dunya ile ic dunyasi arasinda kurdugu paralellik olcusunde gecerlidir. Yaratici kisinin dis dunyayi algilamadaki becerisinden daha onemlisi, kendi ic dunyasina karsi olan acikligidir. MacKinnon ve arkadaslarinin dedigi gibi, teknik acidan yaratici insan " kendisini bilincli sekilde kontrol etmeyi bir yana birakip kisinin daha ilkel ve bilincalti derinliklerinden gelen korku, merak ve hayallerle yuz yuze gelmede ustun yetenek sahibidir.

2-) Bagimsizlik. Yaratici insanin bizlerin yakalandigi toplumsal baskilar agindan kendisini kurtarma gucu vardir. "Baskalari ne der?" sorusuna kafa yorarak vakit kaybetmez. "Herkesin yapiyor" olmasi onunda yapmasini gerektirmez. J.P. Guilford"un dedigi gibi, yaratici insan "olan" ile "olmasi gereken" arasindaki farki gorebilme yetenegine sahiptir. Bu da onun "olan" dan belirgin bir olcude uzaklasmayi basardigini gosterir. Yaratici insan bagimsizliginin ve digerlerinden ayriliginin kokeninde, riske atilabile ve arkadaslarindan gelebilecek olan elestirilere acik olabilme gucu vardir. Yaratici insan bagimsizligini kendisini gercekten ilgilendiren, yaraticiliginin etkili oldugu alana saklar. Bu da onu dikkatleri uzerine cekecek sekilde ve yerlerde sosyal kurallari bozan teshircilerden farkli kilar.

3-) Esneklik. Yaraticilikta sIk sIk gozlenen diger bir ozellikte esnekliktir. Bu ozellik en iyi, yaratici kisinin kendi kendine oynadigi oyunlarda gorulur. Insanlarin kullandiklar geleneksel kategorilerle ve soyutlamalarla kendisi arasinda bir mesafe koyabilmesi, ayni mesafeyi yerlesmis geleneklere ve siradan islere karsi da koruyabilmesi yaratici kisinin esnekliginin onemli bir bolumunu olusturur. Esneklige bagli olarak yaratici insanin, psIkologlarin "belirsizlik toleransi"diye adlandirdiklar bir ozelligi daha vardir. Bireyin ic celiskilerine tolerans gosterme kapasitesi ve nihai kararlari geciktirme egilimi tasir. Cevabi alinmamis sorunlarin, cozumlenmemis farkliliklarin varligi onu rahatsiz etmez.

4-) Deneyimle Kurallara Ulasma Yetenegi. Buyuk yaraticilik yetenegi olan kisi, degisIk ve zengin deyimler edindikten sonra, tum bu karmasIk deyimlerin ardindaki gizli duzeni bulmada olaganustu bir guce sahiptir. MacKinnon"un onerdigi gibi yaratici insan, eger gordugu kaosa yeni bir duzen getirebilecegine dair kendisine derin bir guven duymazsa, cevresindeki bir cok fikir ve deneyimi hosgoru ile karsilayamaz.

5-) Devrimci. Ilk bakista devrimci, yaratici insanlardan bir adim otede gibi gorunse de, genellikle devrimci yaraticidan daha farkli bir varliktir. Bazi devrimciler yasamlarinin bir kesiminde yaratici olabilseler bile, yaraticiligi, verdikleri savasin acimasizligi icinde terk edebilirler. Bazilari ise sonuna dek yaraticililiklarini koruyabilirler Radikaller toplumsal degismeyi gerceklestirmek icin polemige girdikce, giderek kati bir kisilige burunerek dogmatik orgutler yaratirlar ve rutbe farkindan dogan olaylara karsi hosgoruleri hic kalmaz. Iclerinde olusan bu farkliliklar hic hosgoruyle karsilanmadigi icindir ki, cogu reform hareketleri sonunda dagilir. Bu nedenlerden oturu devrimci kisi daima dunyadaki "normal" insanlara ters duser.

YENILENMENIN ONUNDEKI ENGELLER

ZIHIN KELEPCELENMESI

Yenilenmeyi basarabilmek icin, yenilenmeyi nelerin engelledigini anlamamiz gerekir. Yenilenmeyi engelleyen seylerin pek cogu insanin disinda degil, kafasindadir. Fakat sorun genellikle yeni fikirlerin bulunmamasindan degil. bu fikirlere kulak verilmemesindedir. Yaslanan bir toplum yada orgut, William Blake"in "zihin kelepcelenmesi" olarak ifade ettigi sekilde yeni fikirlere karsi kendini koruma mekanizmalari gelistirmektedir.

Felaketlerin, genellikle, yeniden dogusun bir baslangici olmasi aci bir gercektir. Pasifik kiyilarinin en guzel kentlerinden biri olan Santa Barbara, sahip oldugu guzelliklerin pek cogunu kentin hemen hemen tamaminin yikilmasina neden olan 1925 depremine borcludur. Bir orgut yasadikca islerin yapilis bicimiyle ilgili degismeyen usuller gelistirir ve daha duzenli, daha etkin, daha sistematik hale gelir. Yeni bir toplum yenilircilerini odullendirmek icin ozel bir caba harcamalidir. Cunku basli basina yasliligin kendisi heves kirici bir engeldir. "Bir seyin nasil yapildigina" olan ilgi, ayni zamanda can cekisen bir toplumun kroniklesmis hastaligidir.

Kurallarin ve geleneklerin sayisi arttikca toplumda kisilerin davranis uygunluguna daha cok onem verir. Alkislanan kisi, cok caliskan ya da isi bitiren degil, geleneklesmis usulleri ve kurallari cok iyi bilen, bu kurallarla nabza gore serbet verendir. Sonucta ilginc bir celiskiyle karsi karsiya bulunmaktayiz. Yaslanan bir toplum yada orgut, islemler ve teknikler bakimindan tam bir guvene sahip olabilir fakat amaca ulastiracak yetenekler bakimindan da ciddi kuskular icindedir.

Degisimin girdabindan kacmak isteyenlerin basvurduklari ortak bir hile de, yuksek ahlak degerleri konusunda israr etmektir. Ancak eskiye, daha sade donemlere duyulan nostaljik ozlem her zaman toplum ve tarihle ilgili yanlis inanclarin mezari olmustur.

KAZANILMIS HAKLAR

Kisilerin yada orgutlerin baslangictaki esnekliklerini ve girisimcilik gucunu azaltan sureclerden hicbiri, zilyetlikte sonuclanan degismeler kadar halk arasinda memnunlukla karsilanmamistir. William James"in soyledigi gibi "mulkiyete dayali bir yasam yalnizca var olmaya yada bir seyler yapmaya adanmis bir yasamdan daha kisitlayicidir." Bu yalnizca mulkiyetle ilgili olmayip her turlu yukumlulukle ilgili bir sorundur. Kisiler borclanir, taksit ya da sigorta primi odemek zorunda kalir. Orgutler yuklu miktarlar da genel giderlere katlanir ya da uzun vadeli yukumluluklerin altina girer.

Insani yuk altina sokan birikimler un, statu gibi maddi olmayan turden de olabilir. Odul kazanmis bir cok bilim adami daha onceden ileri surdugu goruslerine bagli kalmak yuzunden yaraticiliklarini bastirma yoluna giderler. Yaslanan bir toplum icin kazanilan haklar, ayrica baska bir sorununda kaynagidir. Kisiler kazanilmis haklarini arttirdikca orgutlerde katilasir.

TIRANSIZ TIRANLIK

FORMULLERIN TIRANLIGI

Bir toplumun ilerlemesine yada gerilemesine neden olan degisimin gelgitleri, yasadigimiz gunluk olaylar girdabinin cok derinlerinde vucut bulur. Tabandaki bu buyuk gel git harekelerinin gunluk yasamimizdaki yansimasi yuzeydeki dalgalar, sabah gazetelerinin sur manset basliklari ise dalga kopukleridir. Cehalet, hastalik, yetersiz beslenme, politik ve ekonomik baskilar hala kisisel ilerlemenin onundeki en onemli engeldir.

Cagdas toplumlarin ozelligi karmasIk orgutlerdir, oyle olmak da zorundadir. Bu, bir sosyal sinifin digeri uzerinde egemenlik kurmasi yada bazi dogmatiklerin, diger dogmatikleri baski altinda tutmasi sorunu degildir. Sorun, kisiyi kendisine bagimli kilan bir tiran yada yorgun, yasli veya genc bir canavar sorunu da degildir. Kisiyi baski altinda tutan, cagdas toplumun kendi yapisidir. Fakat gorunuste de olsa, kamuoyunun destegini almadan tiranlik yapmak, modasi gecmis bir politikadir. Gercek modern diktator, amaclarini insanlar araciligiyla gerceklestirmektedir.

Sik sIk yapilan bir baska yanlis da, kisi uzerindeki baskilari liberal/ muhafazakar yada kamu/ ozel sektor sorunlarina dayandirmak egilimidir. Hala surdurulen bir baska yanlis, cagdas sosyal orgutlerin insanlik disi ozelliklerini teknolojiden kaynaklandigi iddiasidir. Cagdas teknoloji, estetik, ahlaki ve manevi degerlere zarar vermek durumunda degildir, fakat teknolojiyi yonetenler bu degerleri sahiplenmedikce, teknolojinin fazlasiyla zararli olabilecegi de kuskusuzdur. Kitlesel toplumun tiranligi, birilerinin ayagiyla digerinin bogazini ezmesi demek degildir. KarmasIk cagdas toplumun birbirine hassas sekilde baglanmis surecleri, ayni zamanda insan davranislarini tahmin etmeyi de gerekli kiliyor. cagdas toplumda acikca gorulen tehlikelerden bir digeri de, insanlarin kendi yasamlariyla yada isleri ile ilgili onemli kararlara katilma deneyimlerini yitiriyor olmalaridir. KarmasIk yapidaki cagdas bir toplum icin bu tur suclari onlemek kolay degildir. Kisi soyutluluk agina takilmistir. Cagdas toplumda insan, bilinen bir patron icin degil, sirket icin calisir.

Kitlesel uretim ancak merkezlestirilmis kararlarla mumkun olabilmektedir Ve cagdas toplum bu tur bir merkezlestirmede inanilmayacak kadar beceriklidir. Bu gelismelere ragmen kisi canliligini koruyabilmek icin icgudusel olarak kendi kararlarini uygulayabilecegi hobiler gelistirmektedir. Bu anlamda "kendin yap akimi" yorumlanmasi gereken bir harekettir.

OZGURLUK ICIN ORGUTLENMEK

Buyuk orgutler kisinin ozgurlugunu her zaman kisitlamaz, bazi acilardan da genisletir. Buyu orgutler sayesinde insanlar baska turlu tatmalari mumkun olmayan ozgurlukler tatmaktadir. Kucuk bir kasabadan buyuk bir kente goc eden insan hic alismadigi ozgurlukleri yasar. Bazi elestirmenler orgutsel buyuklugun ve orgutsel karmasIkligin artisini ast-ust iliskilerindeki artisa bagli oldugunu ileri suruyor. Fakat antropologlar ve tarihciler bu gorusu desteklemiyorlar.

Bugun icin umutlandirici sey, merkezlesmis orgutsel butunlesmelerinin dogasinda varolan katiligi ve ozgurlugu tehdit eden unsurlari tasimayan orgutsel surecleri olusturabilecegimiz bazi mucadele alanlaridir. Insan ihtiyaclarina gereken onem verilirken, olcek ekonomilerin gerceklestirilmesi de mumkundur. Bu tur bilginin tum amaci, kisisel basarilari iletici kosullari olusturmaktir. Sokaktaki adam ozgurlugu yasamanin dogal bir parcasi, ozgur olmamayi ise olaylardaki yapaylik, tabiat dislilik olarak dusunur. Fakat insanlari ozgur yasatabilmenin araci ozgur toplumdur.

YENILENMENIN KOSULLARI

KURUYAN DALLAR VE FIDELER

Bir toplum icin yenilenme zorunlulugunu hissetmek yeterli degildir. Toplumun, planli egisimi mumkun kilacak kurumsal duzenlemelere de ihtiyac vardir. Politik. ekonomik ve sosyal konularda inisiyatif sahibi olmak, ayni sekilde yalnizca bir kaynaktan degil fakat degisIk kaynaklardan guc bulur. Hatta deyimle is basina gelmis bir totaliter rejim bile muazzam degisIklikleri gerceklestirebilir. Ancak uzun vadede bu enerji kaynaginin yavas yavas azalmasi tehlikesi yaninda, en onemli tehlike ortaya cikan katilik unsurudur. Tarihi bir gerekce olarak, onemli toplumsal degisIkliklerin sosyal dokuyu genellikle ciddi olcude zedeledigi bilinmektedir. Bir tek fikir etrafinda butunlesmeye karsi en onemli guvenlik onlemlerinden biride geleneklesmis olan gucler ayriligi ilkesine ve yetkiye konan kisitlamalardir.

Siyasi gucun sekillenmesinde payi olan orgutlenmis ve orgutlenmemis pek cok gurup toplumda esnekligi saglar. Gucler ayriligi kadar onemli olan bir baska gelenek de hosgoru ve fikir ozgurlugudur. Cogulculugumuzun baska bir ozelligi de bireylerin mensubu oldugu cok farkli orgutlerdir. Orgutte calisan bir kimsenin kendisini korumasinin en emin yolu, girebilecegi diger orgutlerin var olmasidir. Ozgurluk olmadan bir duzen olabilir ancak belirli bir duzen olmadan ozgurluk dusunulemez.

MUHALIFLERI KORUMAK

Muhalifleri korumak icin cesitli cozumler ileri surulmustur. Medeni hakkimizin, duzeni koruma yasalari, sIkayetleri dinleme ve ihtilaflarda her iki tarafi dinleme ilkesi bu sistemin bir parcasidir. Toplum bugun saglikli olan yonlerinin yarin soysuzlasabilecegini biliriz. Bugun adil kullanilan bir yetkinin yarin istismar edilebilecegini dusunuruz. Hayati muhaliflere de yasanir hale getirmek icin plani ve sistematik girisimler modern dunyanin ve acik toplumun bir urunudur.

Inandigini soyleme ozgurluguyle ilgili savas hic bir zaman bitmeyecektir. Gunumuzde mukemmel bir ozgurluge sahip olsaydik, mutlaka kisa surede ozgurlugumuz yozlasmaya baslardi. Bu "uyum caginda" yasadigimiza iliskin ithamlar incelemeye deger. Uyumsuz bir duruma asiri uyum gosteren buyuk gruplarin varligi uyumsuzluk teorisini biraz daha karmasIk hale getirmektedir. Herhangi bir toplumda uyumlulugun baskisindan ozenle korunmasi gereken belirli guruplar vardir. Bu yaklasim, bunlarin topluma tumuyle muhalif olmadiklari anlamina gelmektedir. Sanatkarlarda, yazarlarla veya yenilikcilerle ilgili topluma dusman olduklarina dair romantik bir gorus vardir.

YENILENMEK ICIN ORGUTLENMEK

SISTEMLI SEKILDE YENILIK

Bir butun olarak toplumda aradigimiz esneklik ve uyum yetenegi orgutler icinde gereklidir. Damar sertligi olan orgutlerden olusmus bir toplum kendisini yenileyemez. Bugun yenilikle ilgili en cok ozelligi olan sey, bizim sistemli sekilde yeniligi gerceklestirmeye calisiyor olmamizdir.

Yenilenmeye ilgilenenler icin bazi yonetim sorunlari ozellikle ilginctir. Bir orgutun yada bir toplumun kendisini yenilemesi acisindan hicbir sey, insanlarin daha cok katkida bulunabilecekleri mevkilere ilerlemelerine olanak saglayan bir sistemin varligindan daha onemli degildir. Yenilenme konusunda calisanlar icin yonetimle ilgili baska ilginc bir konuda iletisimdir. Sozgelisi orgut ici iletisimde etkin olan kanallarin, orgut bolumleri arasinda ki nufuz edilemeyen duvarlarin yikilmasini engelleyebilecegini gormuslerdir. Bu duvarlari kaldirabilmenin bir yolu asiri uzmanlasmis dar goruslu kisilerin sayisini azaltmak olabilir.

TEMBELLIK VE HAREKETSIZLIK

Tum uzmanlarin farkinda olmalarina ragmen yonetim literaturunde"yenilenme icin orgutlenmek" konusunda geregince ele alinmamis bir sorun bulunmaktadir: Orgutun sade, esnek ve yonetilebilir bir buyuklukten ayrintiya, katiliga ve tembellige dogru hemen hemen kacinilmaz gidisiyle nasil basa cikacaktir? Askeri tarih bu soruyu aydinlatici sekilde ortaya koymaktadir. Cok eski donemlerden bugune bazi ordular hiza, harekete, esneklige gozu peklilige ve hayal gucune oncelik verirken, digerleri tamamiyla guce, sayilara ve agir donanima guvenmistir. Refah icindeki basarili toplumlar nadiren bunlardan ikincisini ilkine tercih etmek yanlisinda israr edenlere karsi koyabilmislerdir.

Bu sorun yalnizca askeri orgutlere ozgu degildir. Sayet bir orgut guc ile esneklik arasinda bir secim yapmak zorunda kalirsa hemen hemen istisnasiz sekilde gucu secer. Orgutler icin sadeligi korumak, karmasIklasmaktan zordur. Canliligi korumak hemen hemen olanaksizken hantallasmak kolaydir. Fakat orgutte yalnizca tembellige, ayrintiya ve gucun pekistirilmesine yonelmis guclerde vardir. Bu durum muhtemelen kendimizin kabul ettiginden daha cok sekilci oldugumuzdan, kismen de cok tembel yada sorunlarin ozune inme konusundaki ihmalkarligimizdan kaynaklaniyor.

YENI ORGUT BICIMLERI

Orgutlerle ilgili melankolik dusuncelerimizin pek cogu, talimatlarin yukaridan asagiya dogru akisina gore bolumler, subeler ve daireler halinde yapilandirilmis klasIk sanayi kuruluslarina yada devlet burokrasiye iliskindir. Sozgelisi, cagdas toplumsal orgutlerdeki carpici gelismelerden biri olan mekteplilerin yukselisini dusunun. Meslek adamlariyla burokratlar arasindaki catismanin kokeni uzmanlasmadir. Uzmanlarin yukselisi, orgutle iliskilerinde butunuyle farkli bir imaja sahip ve orgutun ne oldugu konusunda tamamiyla farkli anlayislardaki insanlarin buyuk orgutleri isgale basladiklari anlamina gelmektedir. Buyuk cagdas orgutler, gunun her saatinde cesitli turde hizmet sunan insanlar ordusuyla istila edilmektedir. Bu tur uzmanlik ve teknik hizmetleri satin alabilme imkan ve sozlesme iliskisinin sagladigi esneklik, kendi gelecegini sekillendirmek acisindan modern orgute genis bir secenekler listesi saglar.

BIREYCILIK VE SINIRLARI

KAYITSIZLIK

Insanlar yalnizca cesitli kimyasal maddelerle bir kova suyun bilesimi degildir. yalnizca biyososyolojik sistemin bir elemani yada kalitim zincirinin bir halkasi da degildir. Yalnizca sosyal gurubu kuvvetlendirmek icin kullanilabilecek beseri bir kaynakta sayilamaz. Insanla ilgili onemli seylerin yani sira dokunulmazligi olan seylerde vardir. Bireysel gizliligin ihlal edilmemesi, kisiligin baski altina alinmamasi ve insan onurunun zedelenmemesi turunde insan dokunulmazligiyla ilgili daha baska kisitlamalarda vardir.

Insan sosyal bir varlik olmasindan dolayi, sosyal sistemden soz etmeden bireycilik hakkinda konusmak anlamsiz olur. Bu yuzden birey ile guruplar arasindaki iliskileri daha yakindan incelemek yararli olacaktir. Dunyaya ayak basmis insanlarin pek cogu kendi toplumlarinin kulturune gomulmustur. Gelenekci toplum icinde buyumus bir kisi kendisini yasadigi toplumdan ayri yada ayrilabilir olarak dusunmemektedir. Bu tur bir insan kendi kulturu icinde kaybolmustur.

Boyle bir insan icin kendi toplumu, onun dunyasini olusturur. Dainel Lerner Turk koylulerine, "Eger Turkiye"de yasamasaydiniz nereye gitmek isterdiniz?" diye sordugunda herhangi bir cevap alamamisti. Cunku onlar baska bir yerde yasamayi dusunemiyorlardi. Asina olduklari cevreden ayrilmaktansa "olurum, daha iyi!" diyebiliyorlardi. Bu tur disa kapalilik, dusundugumuz anlamdaki bireycilik ve ozgurluk uzerinde asilamaz kisitlar olusturmasina ragmen insanlar bu kisitlarin farkinda degildir. Bu tur disa kapalilik, toplumun kendisini diger kulturlere kapatmak istemedigi surece mumkun degildir.

KACIS

Yirminci yuzyil baslarinda herhangi bir gozlemci bu tarihsel surecin bireysel ozerkligin doruk noktasiyla son bulacagina kolaylikla inanabilirdi. Bu gelismelerden ilki, cagdas kitlesel yasamin birey icin yeni kisitlar getirmesidir. Ikincisi ise, elde edilen basarilari yikmaktan hoslanan yeni otoriteler yonetim sekillerinin ortaya cikisidir. Cagdas totalitarizmin her yerde yukselerek, ozgur insanlar uzerine nasil bir sok etkisi yarattigini bugunku gencligin anlamasi kolay degildir. Insanin yavas ama emin adimlarla kendisini karanlik inanclardan, tiranlasan toplumsal kurumlardan ve guce susamis kurallardan kurtardigina inanilmisti.

Fakat sonra yirminci yuzyil totalitarizmi karsisinda, yetismesi yuzyillar alan ulu ozgurluk cinari kurumaya basladi. Pek cok gozlemciye gore burada uzucu olan, insanoglunun dogasina istibdada karsi olmaktan ote, istibdadi davet eden bir seylerin olabilecegi dusuncesiydi. Insanin kendi kendisinin efendisi oldugu, kendi kaderini yalniz basina tayin edebilecegi yada hic bir bagi olmayan ozgur bir kus misali romantik fikirlerle sIk sIk karsilasiriz.

Cagdaslik uygarlik bireyin kendi geleneklerine ve ailesine olan baglarini zayiflattiginda, toplumsal acidan bu daha cok ozgurluk yada yabancilasma ve toplumsallasmama sonucu dogurabilir. Ayni sekilde, birey daha cok ozerklik aradiginda daha ozgur ve ahlaki acidan daha sorumlu bir kisi olabilir. Olgun bir insan, bireysel ozgurluk ve onur anlayisimizda sakli ideal standartlarla karsilastiginda, kendi bagimsizligi icin onlemler alabilmelidir.

Birey ile onun disinda olusan degerler arasindaki anlamli iliski bireysel ozgurlukle calisma halinde degildir. Tam tersine, bu degerler ozgur insani karakterize etmesi gereken manevi gucun ayrilmaz bir parcasidir.

GOREVIMIZIN OZELLIGI

Cagdas toplumsal yasam bir yandan birey uzerinde gizli fakat guclu kisitlar olustururken, obur yandan da bireyi geleneklerine, gurubuna ve kendi disindaki degerlere baglayan baglari parcalamaktadir. Bireyin bu tur bagliliklar edinmesine yardimci olacak bir gelenege fiilen sahip degiliz. Tersine, onun cocukluk dunyasindan koparmaya yardim eden cok guclu geleneklerimiz var. Ogretmenlerin cogu gencleri cocukluk inanclarindan vazgecirmek icin bilincli sekilde caba harciyorlar.

Bireyselligi feda etmeden bu tur toplumsal bagliliklarin nasil olusturulabilecegi konusunda bireye yardim etmeliyiz. Onun, bir akima veya doktrine teslim olarak, bireysel secim sorumlulugundan kacmasina neden olacak gucleri tanimasina ve bunlara karsi direnebilmesine de yardimci olmaliyiz.

BAGLILIK VE ANLAM

BIREYSEL BAGLILIK

Olgun insan, William James"in meshur deyimiyle kendisi icin cirpinan egosunun otesinde sevdiklerine, toplumsal kurumlara, dine ve ahlaki sisteme de baglilik gosterir. Herhangi bir kisi, hayatta zevk veren seyleri kucumsemeden sozunu ettigimiz bu gercegi kabullenebilir. Bu kisi, yoksul insanlarin, ac kalmayi yucelestirenlerin yoksulluk icinde tatmin bulabileceklerini soyleyenlere de hakli olarak kuskuyla bakar. Her insan, iyi yasamanin zevklerini ve rahatligi tadabilme firsatina sahip olmalidir.

Dogal olarak insanin kendi fiziksel tatmini icin ne gerekiyorsa yalnizca onu yapacagina inanir. Fakat her antropologun kanitlayabilecegi gibi bu dogru degildir. Ilkel insan bile kendi toplumsal gurubuna ve algilayabildigi olcude ahlak sistemine derinden baglilik gostermistir.

ANLAM ARAYISI

Yapisi geregi insan anlam arayicisidir. Bedeni icin, nefes almak yada vucudunu belli bir isida tutmaya yardimci olmaktan baska bir sey yapamaz. Cok kaba ve dusunce derinliginden yoksun olsalar da bazi dinler, mitolojiler ve kabilelerin batil inanclari gunluk olaylari yorumlamaya yonelik anlamlar gelistirmislerdir.

"Pragmatik modernizm"in bayragi altinda birey guvenlige, paraya, guce, duygusal doyuma ve insan olarak yuksek bir statuye sahiptir. Insanin anlam arayisi bir acidan butunuyle zihinseldir. Algilama ve ilgili arastirmalar insanin bu cabasinin sonradan akla gelip yapilan ya da bilincli bir tepkinin urunu olmadigini, algilama surecinin butunlestirici bir ozelligi oldugunu gostermistir. Insanin kendi arzularini ve statusunu dikkate almamasi anlaminda doga ve evrenle ilgili kuramlarin kisisel olmamasi. Fakat insan elde ettikleriyle asla yetinmemistir. Tarihi boyunca, kendi oz yasamina saygi kazandirabilecek bir ev ren anlayisini bulabilmek icin kendini zorlayan bir eksIklik icinde olmustur. Kierkegaard"in sozleriyle, insan "kendisi icin olan dogruyu" aramaktadir. O kendisine sayginlik, degerli bir amac ve kendini varliginin anlamini kazandiracak bir evren anlayisinin arayisi icindedir.

ANLAM, AMAC VE BAGLILIK

Yasamin anlaminin bir bilmeceye verilen cevaba benzedigini dusunen pek cok kisi vardir. Her yasamdaki anlam birbirinden farkli ve cok yonludur. Bu anlamlardan bazilari yasamin erken donemlerinde, digerler ise daha gec kavranir. Bu anlamlardan bazilari yogun sekilde duygu, bazilari ise butunuyle bilinc yukludur. Bazilari dinsel, digerleri ise sosyal iceriklidir. Toplumdaki degerli insanlarin pek cogu ailelerinin refahi, sagligi ve kendi butunluklerinden baska hicbir seye asiri istek gostermezler.

GELECEGE YONELIK TUTUMLAR

ILERI VE YUKARI DOGRU MU ?

Birey, mumkun olabilecegine inanmiyorsa yenilenmeyi gerceklestiremez. Bazi kisiler ve toplumlar ilerisini dusunup, zihinlerinde surekli olarak gelecegi tasirlarken, digerleri gecmise gomulup antik ilgilerin pesine dusmuslerdir. Ilk soyledigimiz kisiler ileride "ne olacaklarinin" heyecanlarini tasirken, sonrakiler "ne olduklarinin" buyuklugu icerisindedirler. Gelecege dogru yonelin meyince muhtemelen hic bir toplum kendisini yenileyemez. Tarihcileri olmayan bir toplum, bir koturum adar hafiza kaybina ugramis bir topluluk olurdu. Surekli yenilenme becerisine sahip bir toplum yalnizca gelecege yonlendirilmis olmaz, ayni zamanda gelecege guvenle bakar. Surekli yenilenme becerisine sahip bir toplum yalnizca kendini gelecek dusuncesiyle rahat hissettirmez, gelecegin getirebilecegi degisIklikleri de hosgoruyle karsilar.

Kendini yenileyebilen bir toplumda insanlar, yalnizca gelecegi ve onun getirecegi yenilikleri ictenlikle karsilamaz, bu gelecegi sekillendirebilecegine de inanirlar. Gercekte insanlarin kendi kaderlerini degistirme konusunda caresiz olduklari gorusu, tarih boyunca cok yaygindi. Kadercilik dusuncesi, yenilenmenin onunde ciddi bir engeldir. Bir toplum yada kurum yaslandikca, davranis ve tutumlarda kolay olana dogru gizli ama giderek yayginlasan bir egilim gorulur. Bunun sonuclari ise, kolayca tahmin edilebilir. Daha az hata ve daha az yenilik.

IYIMSERLIK VE KARAMSARLIK

Tarihin cok buyuk bir bolumunde insanlar, insanoglunun dunya uzerindeki yasami konusunda oldukca umitsiz gorusler beslemislerdir. Eski Yunanlilar insan yasamindaki herhangi onemli bir mutlulugun, basarinin veya bir amaca ulasmis olmanin, onun icin bir felaket habercisi oldugunu soyleyebilecek kadar ileri gitmislerdi. Aydinlatma Cagi"nin akiciligi, iyimserligi ve mutlulugu durgun suya atilan tasin neden oldugu dalgalar gibi entelektuel yasamin her alanina yayildi. Insanoglunun Utopya"ya ulasabilmesinde ihtiyaci olan seylere daha fazla kararlilik, akicilik, bilim ve maddi gelismeydi.

Aydinlatma Cagi"nin ruhu, ulusal karakterimizin sekillendigi donemlerde bizi, Bati"nin eski devletlerini etkilediginden cok daha fazla, derinden etkilemisti.

KARAMSARLIK MODASI

Cagdas her okur yazar Aydinlatma Cagi"nin iyimserliginden geriye donen yolu bilir. Bu degisim ruh halinin en iyi ornekleri Kierkegaard ve Dostoyevski"dir. Tam bir akilci kisi olan Freud, bireysel akilciligin hemen her alaninda esen mahvedici ruzgarin icinde yasadi. Sonra 20. yuzyilin kotu olaylari sergilendi: 1. Dunya Savasi"nin katliami, komunist devrimle ozgurlugun mantiksizca baski altina alinisi, nazizm ve fasizmin zayif ahlaki ve 2. Dunya Savasinin gaz odalari ile bombalari....

1950"ler insaninin, dedelerine gore dunyadan daha az zevk aliyor olmasi sasirticidir. Dolayisiyla bazi cagdas yazarlarin, sanatcilarin ve dusunurlerin kendilerini asiri kucumseyen, romantik bir karamsarliga gomulmus olduklari dusunulebilir. Oyun yazarligina yeni bir soluk getiren Lonesco bile, dunyada "yavas yavas kaybolustan ve vahsilikten, kendini begenmislik ve ofkeden, faydasiz dusmanliktan..." baska bir sey gormedigini yazar. Beccket, insanlarin "kana susamis, cahil ve hep igrenc seyler dusunen kuyruksuz maymunlar" olduklarini ; Rexroth ise, "hayatin, buyuduklerinde ahmaklasan uzun boylu cocuklarla dolu bir copluk" oldugunu soyler. Bu tur kendi kendini kotulemeler ve keder karsisinda dogal olarak herhangi bir kisi, ne pahasina olursa olsun eskinin mutluluguna ozlem duyar.

Montaigne, " Tum beceriksizliklerimizden en korkuncu kendimizi kucuk gormemizdir." der. Yasam acimasizdir, fakat zaten hep oyleydi. Tum bunlari kabul etmeyen bir kisi ya cok genc yada budaladir. Kendi performansiyla karsilastiginda insanin manevi isteklerinin daha hizli artiyor olmasi yenilenme acisindan bir engeldir. Nezaket ve hakkaniyet duygularinda nispeten kucuk bir gelisme oldugunda insan hem butunuyle adil ve nezih bir dunya olusturabilecegini dusler. Sezgisi guclu insanlar, insanoglu icin tehlike arz etmeyen bir donemin asla varolmayacagini hissederler. Kolayciligin neden oldugu tembellik, zafiyet, kendini begenmislik, uyusukluluk ve guvenlik icinde yasamanin anasi olan iradesizlik her zaman pusuda bekleyecektir. Ruhsal bosluk ve katilik, toplumsal kurallara asiri baglilik ve resmiyetcilik, toplumu zayiflatabilecek mikroplardir.

AHLAKI CURUME VE YENILENME

OZGUR TOPLUMDA FIKIR BIRLIGI

Ne kadar akillica tasarlanmis veya ne kadar demokratik yapida insa edilmis olursa olsun hic bir sosyal sistem, toplumun uyelerince paylasilan aliskanliklar ve tutumlarla desteklenmedigi surece ozgurlugu koruyamaz. Ancak ozgurlugun aliskanliklar ve tutumlardan baska seylerce de desteklenmesi gerekir. Cunku, aliskanliklar ve tutumlarda degisebilir. Surekliligi olan bir ozgurluk dusuncesinin, insanlarin din ve felsefi goruslerinde de koklenmis olmasi gerekir.

Elestirmenler ne soylerse soylesinler, bizim toplumuzda bu tur degerlerle ilgili bir fikir birligi her zaman vardir ve halende mevcuttur. Yenilenme ile ilgilenen herkes icin fikir birligi ozellikle onem tasir. Yeterli sayilabilecek olcude fikir birligine ulasmanin tadini alabilmis bir toplum, cok yaygin bir alanda yeniliklerin tiryakisi olabilir. Unutmamalidir ki, bu fikir birligi ne gunluk davranislarin ve anlamlarin yuzeysel yonleriyle ilgilidir, nede gunluk anlamlarin derinligini ifade eder. Insan davranisini yonlendiren temel degerlerle ve ozgurluk, adet gibi kavramlarla ilgilidir. Ama bu degerler, felsefi ve dini inanclarin derin, durgun sularinda yuzer. Bu degerler, guclerini insanin yapisiyla ilgili goruslerden alirlar.

AHLAKIN ONEMI

20. yuzyilin ilk yarisinda pek cok kisi, degerler konusunda bilgisiz ya da "bilimsel" tarafsiz kalmanin akillilik olduguna inanmislardir. Bununla birlikte, tum ahlaki degerlere karsi yansizlik fikrinin yasamin butunune yayginlastirilmasi da anlamsizliktir. Bazi cagdas dusunurlerin ahlaki degerlerle ilgilenme konusundaki bu isteksizlikleri "ahlaki gorecelik" kavramiyla guclenmektedir.

Bununla ilgili anlasilmasi daha zor bir gucluk de, yuzyilimizin baslarinda ahlaki gercekciligi inkar etmede zirveye ulasilmis olmasi ve bu inkarciligin * pek cok kulturlu insani hala etkiliyor olmasidir. Baslangicta tutucu ahlakin balonlarini igneleyerek patlatmak yurekli kisiler icin cok keyif vericiydi. Viktoryan** tutuculugun getirdigi katiliklarin, 20.yuzyilin yaratici gucleri icin bir engel olusturdugunu tartismak gereksizdir.

Gunumuzde pek cok insan ahlaki ilgilerini acikca soylemektense korlasmis komurun ustunde yurumeyi tercih ediyor. Ahlaki ciddiyet dogmatizm, resmiyetcilik yada uyumluluk ile bir tutmak yanlistir. Ahlaki degerlerle tum ictenligiyle ilgilenmis bir insan olarak Sokrates, dogmatizm ve resmiyetcilikten cok uzak ama doneminin saygin fikirlerine saygisizca davranabilen bir kisiydi.

KURUYAN SARNICLAR

Jacques Barzun, "bugunku firtinalarin artik havayi temizleyeceginden" yakinan yasli, kucuk bir hanimefendiyi anlatir. Aslinda bu tur yakinmalar ne meteorolojik olaylarla, ne de yasli, kucuk hanimefendilerle sinirlandirilamayacak bir dusunce tarzinin ifadesidir. Bugun pek cok kisi, ahlaki degerlere ve hakkaniyete olan bagliligimizi, yillar oncesinde doldurulmus ama o gunden beride surekli sizdiran bir sarnica benzetmektedir.

Sarnic bos degil. Cunku ahlaki duzen bir taraftan curuyor, bir taraftan da kendini yeniliyor. Joseph Campbell sunlari yazmisti:

"Olumu ancak dogum yenebilir...Surekli tekrarlanan olumun hukumsuzlugu, sosyal bir varlik olarak insanin icindeki, ruhundaki dogumun surekliligi ile mumkundur." Gencler icinde yasadiklar toplumun gerceklik, hakkaniyet gibi kavramsal degerlerini ozumseyemiyorlar. Bu nedenle gencler hem hayal dunyalari, hem de olabilecekleri en iyi insan tipi icin bir model arayisi icindedirler. Karsilastigimiz en guc sorunlardan bir digeri de genclerin onemli gorevler katilmalarini saglayabilmektir. Bu gun gencler icin kendilerini gosterebilecek firsatlar yok denecek kadar azdir. Iskender yirmi yasindayken bilinen dunyanin yarisini fethedebiliyor. Genclere gorevleri eski degerleri korumak oldugunu soylemek yerine, yasadiklar donemin ikilemlerini ve acilarini gogusleyerek kendi degerlerini surekli olarak yeniden yaratmak oldugunu soylemeliyiz.

Kisacasi toplumun ahlaki yapisini olusturan deger kaynaklari, iyi yada kotu, varliklarini surdurmektedir. Bu degerler, bugun bazi yetiskinlerin yapar gibi gorundukleri eskinin dindarliginda hayat bulamazlar. Ahlaki duzen, statik, tarihi dokumanlarda kutsanmis, aileye ait gumusler gibi uzun yillardir saklanan, yasli ahlakcilarin ve dindarlarin kafalarinda yer etmis bir sey degildir.

Toplumlarin tarihin her hangi bir aninda icat edilmis bir makine olmadigini, toplumun uyelerince surekli olarak yeniden yaratildigini bilirler. Bu bilinc, insana sIkintili sorumluluklar yukler, fakat insanligin daha da yukselebilmesinin yolu da buradan gecer.

Yerleşim : Türkiye / Gaziantep  |  Meslek : Muhasebe
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

1.3 saniye.
12:56:53, 4 Mayıs 2024, Cumartesi

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım