Günümüz iş hayatında, yalnızca Türkiye’de değil bütün dünyada, ekonomik koşulların ağırlaşması, rekabetin artması sonucu çalışanlardan beklentiler yükselmiştir. Bu durumda kişinin karşısına iki yol çıkmaktadır. Ya ağırlaşan ve giderek daha talepkar olan çalışma koşulların “kurbanı” olmak, ya da “kaderini” eline almak. “Kaderini eline almak”, beklentilerini gerçekçi bir temele oturtmak ve stres kaynaklarını sapta**** bunlara uygun çözüm stratejileri (başa çıkma yolları) geliştirmekle mümkündür.
Kişilerin stresten etkilenerek sağlıklarını kaybetmeleri ya da aksine, streslerini gelişme yolunda fırsatlara çevirmeleri şu faktörlere bağlıdır:
Hayat görüşü: İşine bağlı, işi üzerinde denetimi olduğuna inanan, değişikliği gelişim için fırsat gören ve kendine saygısı yüksek olanlar, iş stresinden daha az etkilenir. Kendine saygı, sınırlarını kabul etme ve sevmeye imkan verir. Diğer taraftan esnek olmayan kişilik özelliği, başlı başına bir stres kaynağıdır. Kendi kafasındaki çözümün dışında çözüm kabul etmeyen, çevresindeki insanları ve olayları değiştirmeye çalışan, hep haklı olduğuna inanan kişi sürekli stres altında kalmaya mahkumdur. Kontrol, kendine güven ve kendini adamışlık üzerine kurulmuş bir hayat görüşü kişiyi stres karşısında güçlü kılar.
İş yerinin yapısı: Yaşantı “öngörülebilir” ve “denetlenebilir” nitelikte ise stres verici etkisi azalır. Bu nedenle iş hayatında “deneyim” ve “beceri” streslerle başa çıkmayı kolaylaştırır. Bunu sağlamak için de işe uygun olan kişinin seçilmesi ve işe hazırlanması büyük önem taşır. Ayrıca her düzeydeki çalışana “koç”luk ve “mentor”luk (akıl hocalığı) yapılması stresle başa çıkmayı kolaylaştırır. Üst düzey yöneticiler için ise bu ilişki kurum dışından sağlanabilir.
Başarı duygusu yaşamış olmak, baskıyı azaltır ve yaşantıyı zevkli bir duruma getirir. Bunun etkisini artırmak için başarının (zaferin) tadını çıkarmak yararlıdır. Ancak Türk kültürü başarının tadını çıkarmaya hoşgörüyle bakmaz. Bu da daha sonraki mücadeleler için gerekli enerjinin ve iyimserliğin doğmasına engel olur.
Kişisel Başa Çıkma Tekniklerinin UygulanmasıHerkesin stres kaynağı farklıdır. Bu nedenle başa çıkma yollarının da farklı olması kaçınılmazdır. Örneğin zaman baskısından kaynaklanan stresler, öncelikleri belirlemeye dayanan “zaman düzenleme tekniklerinin” öğrenilmesiyle azaltılır. İnsan ilişkilerinden kaynaklanan stresler, etkili iletişim tekniklerinin öğrenilmesiyle düzeltilir. Düşünce biçiminden kaynaklanan stresler, gerçekçilik temeline dayanan olumlu ve yapıcı düşünce sistematiğinin öğrenilmesiyle yumuşatılır. Böylece kişinin beyninin “Kuruntu Üretim Fabrikası” (KÜF) olarak çalışması önlenir. Bunların yanı sıra kişi, hayatına anlam katan değerleri tanır ve bunlar üzerinde düşünürse, sınırlarını keşfeder ve hayatla ilgili gerçekçi beklentiler geliştirir.
Uyumlu ve doyumlu bir hayat yaşamak, zamanımızın büyük bölümünü verdiğimiz işimizden zevk almamıza bağlıdır. Yaptığı işi seven, sevdiği işi yapan insanlar, akşam eve döndükleri zaman temaslarından ve varlıklarından huzur duydukları bir hayat arkadaşına sahiplerse, stresle başa çıkmak konusunda büyük bir imkanları var demektir. Bu bir anlamda cenneti dünyada yaşamaktır. Bunun için de yaşadığımız hayat elimizde bilinen tek fırsattır. Bu fırsatı kullanmak sadece ve sadece kişinin kendisine bağlıdır.
Kaynak: Bu yazı, Kolay İletişim tarafından, KobiFinans için, yönetim danışmanı Prof. Dr. Acar Baltaş’ın yazısından derlenmiştir.
acarbaltas.com