Çölde yaşayan zengin ve muktedir bir kabile reisinin dillere destan, eşi benzeri az bulunur bir atı varmış.
Günün birinde kabile reisi bu pek sevgili atına atla**** tek başına çöle gezmeye çıkmış.
Hayli zaman at koşturduktan sonra dönmek üzereyken uzaklarda bir kımıltı dikkatini çekmiş.
Bir insan yerde yatıyor.
belli ki çok hasta veya ölmek üzere. Yardıma muhtaç.
Hemen oraya yaklaşıp atından inerek yerdeki adama yardıma gitmiş.
Hala nefes aldığını görünce sevinip atının terkesinden su kabını almak üzereyken yerdeki mecalsiz ve hasta adamı o herkesten kıskandığı değerli atını üzerinde görünce şaşırıvermiş.
Adam atı topuklayıp erişilmeyecek kadar uzaklaştıktan sonra dönüp alay edercesine bakmış atın sahibine.
Fakat bir gariplik var; atın sahibi ardından koşarak bağırıp çağırmıyor, sadece durduğu yerde ağlıyormuş.
"Ne oldu?" diye seslenmiş **,"Zoruna gitti de ondan ağlıyorsun değilmi?
Senki bu atı kendi gözünden,evladından bile kıskanırdın ama bak , aklım ve çevikliğim sayesinde şimdi benim oldu atın;
ne kadarağlasan yeridir!"
Atın sahibi gözyaşlarını silmiş;demiş ki:
"Hayır ey **!
Atımı çok severdim,doğrudur;senin onu benden çalman elbette gücüme gitti, fakat onun için ağlamıyorum.
"Ya niçin ağlıyorsun kadınlar gibi?" "Şunun için:
Bu haber yarın etrafa duyulduğunda,senin nasıl bir hileyle atımı elimden kapıp çaldığın dilden dile gezdiğinde bundan sonra çölde hiç kimse ölmek
üzere olan gerçek ihtiyaç sahibine bir damla su vermeye çekinecektir.
Üzüntüm ondan!"