TÜRKİYEDE SİVİLLEŞEMEMENİN SOSYOLOJİK ARKAPLANI
Yazımıza geçmeden önce sivilleşmeden neyin anlaşılması gerektiği üzerinde kısaca duralım.
Herhangi bir sosyo-politik sistemde “sivilleşme”nin iki anlamı olabilir. Dar anlamda sivilleşme, siyasal sistem üzerindeki askeri etkinin sona erdirilmesini ve siyasal sürece seçilmiş sivillerin hakim olmasını ifade eder. Bu anlamda sivilleşme askeri vesayetin yokluğu anlamına gelir. Sivilleşmenin ikinci ve daha geniş anlamı ise “sivil toplum”un güçlenmesiyle ilgilidir. İlk bakışta fark edilemese bile, güçlü bir sivil toplumun varlığı özgürlüğün en büyük güvencelerinden biri olduğu kadar, demokrasinin pekişmesi ve istikrarı açısından da son derece hayatidir. Kendi ayakları üzerinde duramayan ve idamesi bakımından devlete bağımlı olan bir toplum demokrasi için sağlam bir zemin teşkil edemez. Türkiye’de sivil toplum zayıf ve henüz oluşma aşamasındadır. Bunu başlıca nedenlerine gelince; 1-)Türkiye her ne kadar 200 yıldır bir batılılaşma süreci yaşıyor ise de Doğulu bir medeniyet olma genlerinden kurtulamamıştır. Tarihsel ilerlemelerin ortaya çıkardığı yadsınamaz gerçeklik şudur ki, kutsal devlet yönetimi altında varlıklarını yüzyıllarca sürdüren Doğu toplumlarında, Batılı sınıflı toplumlarda yaşandığı biçimde bir “bireyleşme” süreci ve bir “sivil toplum” oluşumu yaşanmamıştır. Doğu’nun egemen üretim biçimi olan ve yüzlerce yıl sürmüş bulunan asyatik üretim tarzı, hiçbir zaman Batı’daki gibi bir sivil toplumu temellendirememiştir. Bu kutsal Devlet anlayışı dolayısıyla doğu toplumlarında yani bizde bireyi devlet gücü karşısında koruyacak mekanizmalar(sivil toplum örgütleri) gelişememiş, yeteri kadar taraftar bulamamıştır. 2-)İkincisi ve belki de en önemlisi; Yeni yeşeren gerçek STK ‘ların önündeki en büyük engel ise güdümlü STK’lardır. Demokratik ülkelerde demokrasinin güvencesi olan, sivilleşmenin ana unsuru kabul edilen STK’lar, ve meslek kuruluşları Türkiye’de demokrasinin önünü tıkayan, askeri müdahalelere zemin hazırlayan, sivil-demokratik direnci sabote eden bir misyon yüklenebilmektedirler. İhtilaller öncesinde bir kısım meslek kuruluşları ve STK’lar ihtilal ortamını olgunlaştırma konusunda görevler almışlardır. Güdümlü STK’ların militer zihniyet hesabına kullanılmak istenmesine 28 Şubat sürecinde sıkça şahit olmuştuk. 2007 yılı içinde de hükümeti yıpratmanın ötesinde, askeri bir müdahaleye davetiye çıkaran Bazı sendika ve STK’ ları ise Toplum sivilleşme ve Demokrasi yolundaki kara çalılar olarak hatırlayacaktır. 3- )Türkiye'de sivil toplum konusunda kafalar karışık sivil toplum örgütüne üye olmakla, yasa dışı örgütlere üye olmak birbirine karıştırılıyor ve bu insanların bilinçaltında yer etmiştir.. Türk halkı örgütlenmekten korkuyor. Yukarıda dile getirdiğimiz tarihi gerçekler ve olumsuzluklardan sonra; STK’ların sağlıklı gelişimi, demokrasiye önayak olmaları için: 1-) STk’ların sivil toplum ettiğine sahip olmaları gerekir. Sivil toplumun kendi sınırları vardır ve bu sınırlar hak, özgürlük, sorumluluk arasından geçen bir çizgiyle belirlenir. 2-)STK’lar Devlet iktidarını değil, Devletten özerklik kazanmayı istemelidir. Devlet iktidarı arayışında olmamaları gerekir.
STK FAKİRİ TÜRKİYE Türkiye'de 80 bin 757 adet dernek faaliyet gösteriyor. Buna göre her 866 kişiye bir dernek düşüyor. Avrupa Birliği ülkelerinde ise dernek sayıları milyonlarla ifade edilirken, bu ülkelerdeki nüfusun büyük bir çoğunluğu sivil toplum örgütlerinde görev alarak devletin işini kolaylaştırıyor. Almanya'da 2 milyon 100 bin, Fransa'da 1 milyon 470 bin dernek bulunuyor. Fransa ve Almanya'da her 40 kişiye 1 dernek düşüyor. Ancak her 10 Fransız'dan 4'ü en az bir derneğin faaliyetine katılıyor. Nüfusun beşte biri ise en az iki derneğe üye bulunuyor. ABD'de 1 milyon 200 bin dernek bulunuyor. Bu ülkede her 15 Amerikalıdan bir tanesi bu tür kuruluşlarda çalışıyor. Bizdeki STK’ ların çoğunun Hemşeri dernekleri ve kıraathaneler olduğunu da unutmayalım. Son söz:Avrupa Birliği'ne giriş açısından Kopenhag kriterlerini ne kadar önemliyse, sivil toplum örgütlerimizin durumu da o kadar önemlidir. Gelişmiş bir demokrasi ve yaşanılabilir bir ülke için halkımızın büyük bir çoğunluğunun (özelikle eğitimli insanların) STK larda yerlerini almaları gerekir.
Kaynak:
http://serdarkaya49.blogcu.com/Guncel/