Garson sigara börekleri ile gelince, hep bir ağızdan itiraz ettik; “ Birader biz börek istemedik.”
“ Müesseseden!”
Bu müessesede alışık olmadığımız bir durum!
“ Ahmet Baba hangi dağda kurt öldü? Ağlatacaksın bizi”
Ahmet Baba oralı bile olmadı.
“ Börekler kaç yıllık baba?”
Ses yok.
Bu gece bir gariplik var bu adamda ama ne?
Şimdiye kadar çoktan sülalemize kalayı basması gerekirken……(!)
Takılmanın şiddetini arttırdık..Sövdüreceğiz ya kendimize..
“ Baba pembe gömlek giymişsin… Yeşil kazağına çok alışmıştık oysa!”
“ Pembe de don giydim. Kıçıma da kına yaktım.”
“ Estağfurullah, utandırdın bizi valla… Şaka yapalım dedik.”
“ Yapmayın oğlum şaka maka…. ”
***
Yaşım tuttuğundan beri bu meyhaneye gelirim..
Çok kahrımızı çekti Ahmet Baba.. Az mı kustum tuvaletine, az mı kavga çıkardım…
Kulağıma yapıştığı da, şamarı patlattığı da oldu ama sevmekten öte sayarım ben Ahmet Babayı… Saygıda kusur etmem, ayrı tutarım…
Bir keresinde de kız kaçırmaya karar vermiştim. Askere bile gitmemiştim daha..Gençlik aşkının katmerlisi benimkisi..Babanın arabasını aldım, kızın oturduğu apartmanın önüne gittim..Telefonda kavilleşmiştik, gece yarısından sonra bir gibi gelecekti.
Vaz geçmiş…(!) Gelmedi..
Anahtarlar elimde ağlaya ağalaya dikildim meyhanenin kapısına, bizimki temizliği yapmış kapatmak üzere
“ Ne oldu lan?”
“ Gelmedi!”
“ Altına kaçırmaya benzemez bu işler oğlum. Dayanmadın mı kapılarına?”
…..
Sümüklerimi çekerek ben ağladım, o sabaha kadar dinledi…
***
Sıkıştığımızda elden çok para aldık..
Gönül hikâyelerimizi ilk önce ona anlattık.
Ahmet Babanın Büyük oğlu Tuncay Diyarbakır’da şehit oldu. Yaşıttık. Allah rahmet eylesin.
Kapı gibi çocuktu..
Tuncay’ın ardından değişti babanın huyu, suyu..
Konuşmaz, gülmez oldu..
Düzeldi sonra…
“ Kader” dedi. “ Yazı” dedi. “ Ömrü bu kadarmış” dedi.. “Allah onun ömrünü size versin” dedi… " Vatan sağ olsun" dedi... Avuttu kendini…
***
Bizim masanın dışında kimse kalmadı meyhanede. Her zamanki gibi Baba bizi kovsun diye bekliyoruz ..
“ Eviniz yok mu sizin? S..tir olun gidin diyecek”
Biz gülerek hesabı isteyeceğiz…
Beklediğimiz gibi olmadı..O yetmişliği elinde geldi..Sandalyenin ucuna ilişti..
Sustuk, konuşmasını bekliyoruz…
“ Ali….Bizim romanların telefonu var mı sende?”
“ Var baba da bu saatte ….”
“ Ne var oğlum saatte”
“ Geç oldu da”
“ Ara sen!”
***
“ İbo, kusura bakma rahatsız ettim..Evde misin?”..
……..
Yarım saat sonra klarneti elinde geldi İbo.
Aynı esnada bir ekip, otosu ışıkları açık geçti kapının önünden…
Babanın şarkısı meşhur.
İbo’nun tedirgin nefesi taksimi yaptı..
Arkasından baba başladı;
“ Hiç mi gülmeyecek benim de yüzüm?”
“ Yaş bitti, kan doldu, her iki gözüm” .
“ Hem yetim, hem âşık, hem öksüsüzüm”.
Bizim gözler doldu tabi..
Zaten sulanmaya yer arıyoruz…
Arkasından sıra ile hepimiz patlattık birer tane…
O geceki derdini aylar sonra öğrendik babanın…………………….
Kansermiş!