Koniks.com - İş Fikirleri Düşünce Havuzu

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol
 Ana Sayfa
 Forumlar
 İş Hayatı
 İş Kurma Ve Girişimcilik
 Ne Satsam Kar Ederim Mi Demiştiniz ?
Not: Yorum gönderebilmek için kayıt olmalısınız.
Kayıt olmak için, buraya tıklayınız. Kayıt ücretsizdir!
 Yorum gönder
Kullanıcı adı:
Şifre:
Biçim:KalınİtalikAltı çiziliÜstü çizili Sola hizalaOrtalaSağa hizala Düz çizgiResim hizalaAlıntı ekleListe ekle
Mesaj İkonları:              
             
 


 
   

YORUM YAZILAN YAZI
akinselcuk 03/01/2009 : 17:57:50
İşleri kötü giden tüm esnaf arkadaşların üzerine eğilmesi gereken bir konu.

Türkiye de üretip veya alıp sonra yurtdışına satmak. Tarımsal gıda Türkiyede üretilebilecek en kolay üründür. Bu işi bir de teknolojik yapıp maliyetinizi ucuzlatırken bir yandan da veriminizi- rekoltenizi arttırırsanız, kurumsallığa ve profesyonel bilimsel yaklaşımlara prim verirseniz muhtemelen ben bu güne kadar bunları nasıl akıl edemeyip bu kadar sıkıntıyı çekmişim dersiniz.

Al-sat a diyeceğim bir şey yok. Ama üretecekseniz marka, ambalaj, kaliteli ürün, ucuz fiyatlar, sürekli üretim imkanı, kolayca ulaşılacak yerde duruyor ülkemizde, oldukça düşük maliyetlerle. Avrupada bu şanslar biteli yıllar olmuş. Üretiyor ama ucuz değil, yeterli değil.

10 kuruşa domates üretip 2$ a satabildiğinizi bir düşünün. Bir sezon satışı ile kendini 4 - 5 defa amorti edebilecek başka bir üretim dalı yok. En ölü fiyatta kiloda 50 kuruş kar edebileceğiniz 10 dekarı 300bin liralık bir yatırım 32 hafta boyunca size dekardan 5 ton ürün verdiğinde, 10 dekarda 50 ton eder 32 haftada 1 600 000 kg ürün eder. Kiloda 50 kuruş kazançla 8 ayda 800bin lira eder. Ciro değil net kar. 1,2 $ a satsanız cironuz 1 250 000 lira olur yaklaşık.

8 aylık hesap Türkiyenin %90 nını kapsar. Bazı yerlerde üretim 12 ay sürebilir.

Normal hesabın ve denemelerin dekardan 8 ton ortalama olduğu düşünülürse harika bir yatırım. Tabi bu yatırımı 300 bine çıkarmak en ucuzu, normali 500 bini buluyor çünkü.

Parça başına 50 kuruş kar elde edebileceğiniz devamlı yurtdışı müşterisi olan yurt dışı olmadığında yurt içinde de devamlı hazır alıcısı bulunan bir kere 500 bin lira yatırıp karşılığında her yıl 1,5 milyon parça mal üretip 750-800 bin lira kazanç elde edebileceğiniz bir makina parçası var mıdır ?? Olsa bile, çalıştırılan işçiyi, harcanan elektriği, bina kirasını bu kar miktarı karşılarmı ?

SON 30 YORUM (En yenisi en önce gösteriliyor)
CEMTOLGA 28/05/2012 : 02:48:59
Alıntı Yapılan Metin:
Yazıyı gönderen - akinselcuk
İşleri kötü giden tüm esnaf arkadaşların üzerine eğilmesi gereken bir konu.

Türkiye de üretip veya alıp sonra yurtdışına satmak. Tarımsal gıda Türkiyede üretilebilecek en kolay üründür. Bu işi bir de teknolojik yapıp maliyetinizi ucuzlatırken bir yandan da veriminizi- rekoltenizi arttırırsanız, kurumsallığa ve profesyonel bilimsel yaklaşımlara prim verirseniz muhtemelen ben bu güne kadar bunları nasıl akıl edemeyip bu kadar sıkıntıyı çekmişim dersiniz.

Al-sat a diyeceğim bir şey yok. Ama üretecekseniz marka, ambalaj, kaliteli ürün, ucuz fiyatlar, sürekli üretim imkanı, kolayca ulaşılacak yerde duruyor ülkemizde, oldukça düşük maliyetlerle. Avrupada bu şanslar biteli yıllar olmuş. Üretiyor ama ucuz değil, yeterli değil.

10 kuruşa domates üretip 2$ a satabildiğinizi bir düşünün. Bir sezon satışı ile kendini 4 - 5 defa amorti edebilecek başka bir üretim dalı yok. En ölü fiyatta kiloda 50 kuruş kar edebileceğiniz 10 dekarı 300bin liralık bir yatırım 32 hafta boyunca size dekardan 5 ton ürün verdiğinde, 10 dekarda 50 ton eder 32 haftada 1 600 000 kg ürün eder. Kiloda 50 kuruş kazançla 8 ayda 800bin lira eder. Ciro değil net kar. 1,2 $ a satsanız cironuz 1 250 000 lira olur yaklaşık.

8 aylık hesap Türkiyenin %90 nını kapsar. Bazı yerlerde üretim 12 ay sürebilir.

Normal hesabın ve denemelerin dekardan 8 ton ortalama olduğu düşünülürse harika bir yatırım. Tabi bu yatırımı 300 bine çıkarmak en ucuzu, normali 500 bini buluyor çünkü.

Parça başına 50 kuruş kar elde edebileceğiniz devamlı yurtdışı müşterisi olan yurt dışı olmadığında yurt içinde de devamlı hazır alıcısı bulunan bir kere 500 bin lira yatırıp karşılığında her yıl 1,5 milyon parça mal üretip 750-800 bin lira kazanç elde edebileceğiniz bir makina parçası var mıdır ?? Olsa bile, çalıştırılan işçiyi, harcanan elektriği, bina kirasını bu kar miktarı karşılarmı ?






Akın beyi destekleyici en canlı ve geçerli örnekler;

http://www.bostantarim.com.tr/

http://www.afyonkarahisar.com.tr/haberdetay.asp?id=25304


http://www.haberler.com/topraksiz-tarim-isparta-ya-tasinacak-haberi/



. Sandıklı Tarım Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Baştuğ, topraksız tarım usulüyle 4 mevsim boyunca ürün elde edilebileceğini söyledi. Dönümde yıllık ortalama 34 ton domates üretimi yapıldığını belirten Baştuğ, topraksız tarımdan kazancın çok fazla olduğunu bildirdi. Isparta'da topraksız tarımın yapılabileceğini belirten Baştuğ, çiftçilere bu konuda devlet desteği de verildiğini söyledi.


varnali77 07/02/2010 : 18:45:55
bulgarıstandaki tesvıklerden yararlanarak tarımsal ısler yapmak ıstıyorum desteklerınızı bılgılerınızı beklıyorum.
paradoks 24/01/2010 : 22:05:55
Akın bey gerçekten teşekkürler. Bu şekilde keşke bende de araştırma kabiliyeti olsa... Başlık çok güzel devamının gelmesi dileğiyle..
zeustasarim 14/10/2009 : 01:30:47
Akın Bey,
Ellerinize ve aklınıza sağlık. Hem bilgiye erişme gayretiniz hem de bunları paylaşma cömertliğiniz için teşekkürler.
Tarım kısmını bolca yazışırken birileri de çıksa da ihracatı hakkında bilgiler verse... Tarım ürünleri hakkında deneyimlerinden bahsetse, biraz da fiyat ve aranılan şartlar konusunu netleştirse.
Zira, "üretilen malın kalitesinin Avrupa normlarında olması gerek" lafı havada kaldığı için belirsizlikler oluşuyor.
Ne kalitede mal isteniyor, bunu üretmek için ne yapmak lazım. Maliyeti nedir, Avrupa'nın aldığı fiyat nedir?
Bütün bunlar bu başlıkta cevap bekler.
Başka başlıkta cevabı varsa da iş görür...
akinselcuk 29/08/2009 : 18:30:13
Evin salonundaki düzenekleri yaz başı güneşli bir balkona koyduk. 2 adet 2 metrelik yatay borudan ve bir adet 2 metrelik dikey borudan ibaret 3 ayrı düzenektiler. Ocaktan Hazirana kadar çok az çilek çıktı yani her fide 1 veya 2 meyve ancak bağladı. Haziran Ağustos arası her düzenekten 2 kilo civarında çilek çıktı.

Ayrıca evin balkonundaki haziranda kurulan bir diğer sistemden alınan sonuçta şudur.
0,3 metrekare bir alandan 3 kilo kadar ürün aldım. En adisinden yediveren çeşidi idi. 7 liralık gübre 15 liralık elektrik harcadım. 100 litre kadar su harcadım. Sistemim 3 ay kadar çalıştı sonra kapattım. Bu bir deney setiydi ekonomi hesabı yapmadık. Amacı böyle bir sistemden çilek çıkar mı görmekti.

Bu sistemde devridaim suyu çilekle yanyana durduğu için Temmuz sonlarına doğru çok ısınmaya başladı. Verim düştü. açıkta rüzgar aldığı için buharlaşma kaybı hiç olmaması gereken bir sistemde çok fazlaydı. Sudaki gübre çileğin isteklerini tam olarak karşılamıyordu. Günlük yapılması gereken su Ph ve Ec kontrolleri önemsenmedi. Tahmini bir ortalama değer tutturuldu.

Serada değil açıktaydı. Yani ısı, nem, rüzgar kontrolü yoktu. Işıklanma bitkinin istediğinden azdı. Kontrollü bir serada katı ortam kültüründe yıl boyu çilek alabilirsiniz aynı fideden. Çilek başına çok daha az enerji harca****.

Damlayla sularsınız. Buharlaşmayı sıfıra indirirsiniz. Gübreyi tam değerlerde verirsiniz. Ortam sıcaklığını siz ayarlarsınız. Çeşit seçersiniz. Gübrenin oranını çok hassas ayarlar asitlik düzeyini kontrol edersiniz.

Bu şekilde üretim yapan çilek seraları var. Bizim yukarıda yaptığımız çalışmanın bize öğrettiği önemli bir ticari gerçek var. Bunu yazın ortasına kadar idrak edememiştik. Ticari bir sistem kurarken herhangi bir şeyi atlamamak lazım. O kadar yazıya kitaba ve gezilen yerlere rağmen bu detayın hiç farkında değildik.

Evde okulda hobi yada teşhir amaçlı yukardaki gibi sistemlerden çilek alınıyor ama serada ticari yapılacaksa çok fazla ince işçilik gerekiyor. Eğer işin iç yüzünü uygulayıp görmez ve sistemin tüm detaylarını aklınızın tabanına oturtamazsanız gezdiğiniz bir sistemin atnısını kurup aynı başarıyı elde etmeniz biraz zor.

Kışın ışıksız ev içinde, yazın bol ışıklı açıkta, güneşsiz suni ışıkla, sadece güneş ışığı ile, yatay yavaş akan suda, dikey şakırtılı akan suda, katı ortamda damlama , katı ortamda sürekli, katı ortamda fasılalı bir çok deneme yaptık geçen Ocak tan bu yana marul domates ve çilek için. Şimdi suni ışığın bir diğer modeli led aydınlatma ile bir deney daha yapacağız. sadece bitkinin istediği tayfları vererek.

Buralardan anladıklarımız ve daha önce ticari uygulamalarla her bitki için en uygun üretim yapay üretim alanı nasıl olmalıdır bir sonuç çıkacak. Vidasına dübeline kadar bir hesap ortaya çıkacak. Marul domates ve çileğe güzel bir ticari el kitabı, biyolojisinden inşaatına, pazarından fiyatına kadar. Bir iki ayda yapılamıyor ne yazık ki.

SA

akinselcuk 29/08/2009 : 00:18:10
Aynen öyle . İngiltereye dünyanın domatesi gidiyor Türkiyeden bunları yetiştirende Türk. Ama Bir sürü de elimde kaldı diyen çiftci var. Her sektör böyle.

Tektilcinin biri Televizyona haber olmuş makineleri haczedilmiş bir diğeri Türkiyeye sığmamış yurt dışınada atölye kurmaya karar vermiş.

Genel olarak bakarsak tarımsal üretim son yıllarda artarak büyüyor. Bir çok çiftci yurtdışında pazar buluyor. acemi başlayanlar var. Bazen yanlış ürünle yanlış zamanda giriyorlar piyasaya.

Biz fikir veriyoruz yapan yapar, ilgi duyan olur bu iş olmaz diyen olur. İş bilenin kılıç kuşananın. Çabaya girmeyenin bir şey yapamayacağı muhakkak.

Hayırlısı Allahtan diyoruz ve yolumuza devam ediyoruz.
mehmetustam 29/08/2009 : 00:00:45
Bu sene vişneler ilk pazara çıktığında öğleye kadar tükeniyordu veya azalıyordu fiyatı artıyordu bir iki gün alamadan geldik. Ertesi sabah erkenden gittik kışlık için biraz aldık, herkes kapıştı ve bitti, ondan sonrada vişne arayanlar eli boş döndü. Aynı gün mahalli radyoda haberlerde bir ilçemizde vişneleri alan olmadığından meyvalar ağaçta kaldı haberini duyunca hayret ettim.Ağaçtan toplayıp merkeze getirip, pazar aramaya üşenen çiftçilerimizin olacağına inanamıyorum...
freddy09 28/08/2009 : 12:13:32
avrupa öle her domatesi almıyo yanlız.görünü olarak en ıyısıni alıyo.sen hasatın süper olacagının garantisini veremezsinki.o kadar yatırım yapcam bı olumsuzlukta batarsın.ayrıca yurt dısına üretici satmaz onu tüccar satar.üretici de tüccara satar.aydında bı tanıdık yaptı onu yetıstırdı ılaçladı çocuk gıbı baktı kuruttu herseyını hazırladı.avrupaya örnek gönderdi begenmemıs adamlar elınde patladı o kadar domates
akinselcuk 26/08/2009 : 17:34:38
Bir katma değer ürününe ulaşmanın sanıyorum en kolay yollarından biri bu . . . .
akinselcuk 12/01/2009 : 11:53:55
Belki bizde altından kalmayacağız, belki bizde domatesi kurumsal bir firma olup yurtdışına satamayacağız, bunun yerine daha ufak ve çok az kurumsal minicik bir firma olup hemen dibimizdeki ufak pazarlardan para çıkarmaya çalışmaya devam edeceğiz.

Ama şu bir gerçek ki bu tarz teknikler ve bilimsel işler herkesi ürkütüyor. Çileğe ve domatese makine parçası muamelesi yapmak akla hayale sığmıyor. Domates yetiştiriyorsan, çiftçi olmalısın ve komisyoncu dayıyla al takke ver külah yapmaya mecbursun. Akla hayale sığan bu.

Dün itibariyle evin salonuna çilek ağaçlarımızı diktik. Motorunun fişini prize soktuk. Oda zaten sıcak sera gibi yani. camdan da az çok güneş giriyor eve. Devetabanı yetiştirmekten iyidir diye düşündük. 2 metre dikine borudan 20 fide çıkıyor. Ağaç gibi görünüyor. Hava takviyeli besinli su tepeden aşağı süzülüyor. Toprak hiç yok. Bildiğiniz inşaat perliti içindeler. Katı ortamda akan su kültürü yaptık. Buradan aldığımız sonuçları şehir içindeki 1 dönümlük kapalı bir alanda ticariye dönüştürmekte planın gerisi. Domatesten ayrı.

Yarım metrekarede 20 çilek fidesi var. Meyveleri marketteki lüks paketlerdeki çileklere benzeyecek. Etli butlu. Lezzetinden eminiz, içinde kimyasal olmadığından eminiz. Hesap edin. 10 liralık besin yiyecekler. Bütün sezon boyunca da 10 liralık elektrik yakacaklar. Bu 20 liradan yaz boyu meyve alınacak yani. Bir ağacın kuruluş maliyeti 40 lira. Bu 40 lirayı sabit tesis gibi görün. Serada olsaydık, 800 metre karede 32.000 fidemiz olacaktı. 200 Watlık bir pompa bütün fidelere besin basacaktı. Bir fide gelişip bütün yaz devamlı meyve bağlayıp duracaktı. Bunları markalayıp paketleyip marketlere düzenli veremezmiydiniz ? Para etmezmiy di ?
akinselcuk 11/01/2009 : 04:20:16
Şimdi yeni bir hesap daha yapılması lazım. Komple bir tesis için. Bölgeniz sıcakta olsa soğuk ta olsa para edecek her bitkisel gıdayı rahatca üretebilmek mümkün olsun. Bunu Kumluca ile arasına birkaç yüz kilometre mesafe olan hedef pazarı aynı olan İç Anadolu için yapmak çok önemli olamasada, güneşi az olan ama pahalı pazarın ortasında yer alan bölgeler için çok büyük kazançlar getirebilir.

Örneğin Kazakistan gibi bölgeler. Yani güneş ile bitkisel ürün elde eden bir kuruluşun güneşin 8 aydan bile az olduğu bir bölgede kurulabilmesi ve astarının yüzünü geçmemesi belki bize göre daha kuzeyde olan ve işlerin öncüsü Hollandalıları bile şaşırtacaktır. Hoş gerçi onlar bu sorunları tarımsal üretimle hayvancılığı bir arada yaparak önceden çözmüşler ama biz daha prefabrik bir bitkisel tesis ortaya çıkarmış olacağız. Bunu bizim yapabilmiş olmamız bile onları şaşırtmaya yetecektir. Biz gibi duygusal ve teknikten uzak bir millet. Toprağı verimli olunca geleceğini hep suyuna ve toprağına güvenerek şekillendiren bir millet.

Odun bir yakıt. Yakıp ısınabiliriz. Odun bitkisel bir materyal. Güneşli mevsimde üretilir. Güneşsiz mevsimde yakılır ısı elde edilir. Ama çok yıllık bir bitki. Üretimi yavaş. İşlemesi hantal. Ama işin doğru yolu bu . Güneşi depolamanın bir yolu. Odunun içinde saklanmış bir güneş parçası var. Odunu yakınca güneşin yüzeyindeki yangının küçücük bir parçası hemen önümüzde. Güneşin yüzeyindeki sıcaklığın bir sürü yolu tepip elimizle taşıyabileceğimiz canımız istedinde kullanabileceğimiz bir formda ayağımızın dibine kadar gelmiş hali.

İşte yolumuzu bulduk , bakalım ekonomik bir iş mi ? Yolu doğadan elde edip kopya çektiysek mutlaka olur bir yanı bulunur. Sıcaklığı depolamak canımız istediği anda basitce kullanabilmek.

Odun işi zor odunun başka bir kardeşine bakalım. Bir kere tek yıllık olsun. Enerji ürünü sıvı halde olsun ki depolaması , nakliyesi , enerjisini ısıya dönüştürme işi kolay olsun. Enerjiyi içinde yanıcı bir sıvı olarak hangi bitkiler depolar ? Yağlı tohumu olan bütün bitkiler bu işi yapıyor. Ayrıca nişasta da çok yanıcı bir ürün. Nişasta her şeyde var. fasulye, mısır gibi hemen dibimizde. ama biz en iyisi çok yağlı bir bitki seçelim. Ürününü yakıt olarak kullanacağımız için bitkinin yetiştiriciliğine çok özenmemiz gerekmiyor. sadce yağ oranını düşürmeyen bir teknikle yetiştirsek yeterli. Basit bir yolla yağını alsak bize kafi gelir. Sonra bu yağı kolayca depolar ve kolayca basit bir alette yakar ısı elde ederiz.

O zaman bizim seranın yanına bir bahçe çevirip orada bol yağlı ürünleri olan bir bitki yetiştirmeli. Sonra yağı çıkarıp ki kolay bir iş, kat kalöriferi gibi bir mekanizma ile yakmalı , ısı üretmeli , suyu ısıtıp serada dolaştırmalı. Ne kadar soğuklar bitene kadar. Alınız size bedava yakıt. Bu yakıtı işlemeye bile gerek yok. Mesela kolayca ayçiceği yetiştir. çekirdeklerin yağını sık. Küspesini hekzan (uçak yakıtı) içinden geçirip kalan yağıda erit. Sonra hekzanı biraz ısıtıp kapalı bir ortamda buharlaştır ve tekrar kulanmak için depola. Hekzan buharlaşınca geriye içindeki buharlaşmayan yağ kalır. Ayçicek yağı fabrikaları aynen bu yolla çıkarıyorlar. Sıkarak ve hekzanda eriterek çıkan yağı depola. Yakılacağı için işlemeye gerek yok. Kışın yakıt olarak kullan. Tam yanmayı sağlayacak güzel bir kazan kullan ki dumansız yansın.

Eğer bölge açıkta ayçiceği yetiştirmeye uygun değilse bu bitki içinde asıl seradan daha küçük basit bir sera daha yapılır.

Çözdük mü şimdi kış sorununu.... ?
akinselcuk 11/01/2009 : 03:16:52
İç Anadolu da bir domates serası düşünün. Sera değilde iç ortamı nem sıcaklık ışık olarak kontrollü bir mekan düşünün. İçinde bitkiye has kültür ortamı hazırlanmış bitkiler buradan besleniyor. Bitkisel gelişimi amaçladığımız doğrultuda kontrol ediyor yüksek gıdasal üretim yapıyoruz. Yüksek olan sadece verim değil gıdanın bütün vasıfları yüksek. Lezzeti , içeriği , sağlığı , rengi , kokusu , raf ömrü vs.

Hedefimiz belirli anlaşmamız, sözleşmelerimiz ve alınmış sözlerimiz var. Nakliye yollarımız belirlenmiş , anlaşmalarımız yapılmış, hangi gün ne tarafa yola çıkılacağı belli , hangi depoya ne gün girileceği belirlenmiş.

Hesabı kitabı baştan yapmışız ondan sonra üretime girmişiz. Ne harcayıp ne kazanacağımızı önceden belirlemiş anlaşmalarımızı yapmışız. Düzgün büyük kurumsal firmalarada olduğu gibi. Bir buzdolabı ya da mutfak fırını fabrikasından farkımız yok anlayacağınız. Olaya tarım değilde gıdasal materyal üretimü gibi bakıyoruz.

Fakat yerleşik düzenimiz, bu bölgede sahip olduğumuz kaynakları değerlendirmek ve bölge istihdamına fayda açısından herkes gibi bu üretim için Antalya Kumluca ya gitmemiş , İç Anadoluda kalmışız.

Şimdi Kumlucada 11 ay rantabl yapılabilen bu üretim, İç Anadoluda en çok 9 ay rantabl. Ondan sonra ısıtma maliyetleri yüzünden üretim durmak zorunda. İşi durduran tek unsur ısıtma maliyeti. 8 ay üretim bu fabrikayı kurtarıyor fakat eğer bu bölge şartlarına bağımlılığı ortadan kaldırabilirsek hem bir örnek teşkil edeceğiz hem de Kumluca daki gibi bizde 11 ay üretim yapabileceğiz. O zaman buna çözüm bulunursa , bu üretim her yerde yapılabilir.

Çözüm ne olabilir ? Güneş kollektörleri ile bir sıvıyı ısıtıp serada dolaştırmak, serayı ısıtmak , güneşin radyosyonik etkisinin bulunduğu zamanlarada mümkün ve bedava bir çözüm. Kuruluş maliyetlerini belli bir sınıra kadar gözardı ediyoruz. Ekstra ısı için güneşi kullandığımız için bu ısıtmaya bedava dedik. Fakat sorun şu ki kayıp 3 ayımızda güneşin radyasyonik etkiside yok zaten her yer bu yüzden soğuk. Peki bu ısıyı yazın elde edip bu soğuk 3 ayda kullanmak mümkün mü ? Pek değil.

Güneş pilleri ile ışıktan enerji elde etsek radyasyonik enerji yokken de sadece ışınımla sıcaklık derecesi artar mı ? Artar. Bu soğuk 3 ayda sıcaklık yoksa da ışık var mı ? Var. O zaman Işıktan elektrik üretip üretimhaneyi bu soğuk 3 ayda ısıtalım. Teknik veya teorik olarak mümkün , fakat kuruluş maliyeti bu ısı miktarı için o kadar yüksek k i bizim fizibl sınırlarımızı da dünya rantabl olma sınırlarını da çok geçiyor. Üstelik bulutlu günlerde de enerji üretemiyoruz. Bu soğuk 3 ayda kapalı havalı gün sayısıda çok fazla. Ayrıca bu üretimhanede sıcaklık derecesinin 3 saat isteneden 10 derece aşağıda kalması bütün üretimi çöpe ***ürüyor. Bu 3 saat gibi kayıpları şebekeden besleyip kurtarsakta hiç ekonomik olmayan zor kullanılır bir ısı üretim yolumuz olur.

Ne yapmalı ? Rüzgar türbini kullanmak da çözüm değil. Hem bölgede bu kadar rüzgar yok, hem de bunun da kuruluş maliyeti olabilirlik sınırlarını geçiyor.

Başka bir yol lazım. Öyle bir yol ki yaz mevsiminde güneşten aldığımız enerjinin bir kısmını da depolayıp kışın hiç sıkıntı yaşamadan kullanabilelim. Hem de kuruluş maliyeti en çok güneş kollektörü yatırımı kadar olsun.

Mesela 10.000 m2 kapalı alanı, dış sıcaklık -15 derece iken iç ortamda +22 derecede tutabilelim, ve bu bize kuruluş maliyetini ihmal ettiğizde bedavaya yakın bir maliyet getirsin ya da hiç getirmesin.

akinselcuk 11/01/2009 : 02:33:19
Ey dil hele âlemde bir âdem yoğ imiş, Vâr ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş, Gam çekme hakîkatde eğer ârif isen, Farz eyle ki el'ân yine âlem yoğ imiş. Forum formatına uysun diye düz yazı gibi yaptım dizeleri. Uydu ama koniksin özüne galiba . . . .

akinselcuk 11/01/2009 : 02:17:43
Babam edebiyat öğretmeni. Emekliliğin tadını çıkaranlardan. Bu tip dizelere onun kitaplarından aşinayım. Ben etmeye kalkışınca kafasını gözünü yarıyorum. Ama sizin kelamınıza çok yakışıyor doğrusu. Bunaları akılda tutup yerinde kullanabilmek de zekanın kıvraklığına delalet.

Gönül muhabbet ister kahve bahane demiş ya şair.

Küçük Ağa 10/01/2009 : 23:17:11
Bilgiler için teşekkür ediyorum.
Temel ihtiyaca yönelinmesi konusunda hemfikiriz.
Bir de tarımdan anlasaymışım...
Ya da finanse edecek gücüm olsaymış...

Anladığım kadarı ile:

Bende yok sabr-ı sükun sende vefadan zerre
İki yoktan ne çıkar, fikredelim bir kerre
akinselcuk 10/01/2009 : 22:26:25
Hocam amaç fazladan gıdasal ürün materyalini hızlıca üretmek. Bitkinin meyve bağlaması uzun bir süreç. İnsan populasyonu arttıkça aslında çok da uzun olmayan bu süreç bize uzun gelmeye başladı. Bu yüzden gıdasal üretimde ortaya çıkarılan üretim hızı talep edilen bir hadise halinde ve giderekte öyle olmaya devam edecek. İleride makinenin bir ucuncan azot potasyum fosfor koyup 2 saat sonra çekmecesinden kabuksuz kalıp halde patates nişastaları almak olacak hedefler.

Sözün özü şu ki, kesme çicekler yeterince kıymetli değil. İnsanlığın birinci sıradaki talebi değil.

Ayrıca çicek oluşumunun amacı meyve bağlamaktır. Meyve tohum için oluşur. Çicek bitkinin erkek ve dişi organlarını barındıran cazibeli görüntüsü ise doğal toşlaşmayı sağlayan bütün canlı oluşumların ortak mekanizmasıdır. Çicek kolayca oluşur ama bütün doğal mekanizma meyve bağlamanın başarısı için çalışır. En ince iş meyvenin bağlanmasıdır. Meyve oluşumuna kadarki süreç basitce işler ama verimli meyvenin oluşması bütün sihiri içinde barındırır.

Bu durumda çeşitli kültür yöntemleri ile çicek açtırmak gereksiz bir hal alır. Çicek zaten kolayca oluşur. Belki kültürel yöntemler çiceğin oluşması için geçen süreyi kısaltabilir ama bir gülü daha fazla gül yapmak besin takviyesi ile mümkün değildir. Ama elmayı daha büyük daha tatlı daha hızlı bir elma yapmak besin ve ortam takviyesi ile mümkündür. Tomurcuk gül daha bebe çicektir. Ortam ve besin takviyesi ile bebeği daha bebek yapamayız. Anlatmak istediğimi inşallah ifade edebilmişimdir.

Bir diğer konu da şudur ; dediğiniz gibi kesme çicekçilikte bir borsa olayı hala var. Fakat rakamlar gene de taminkar değil. Tarladaki domatesi hal komisyoncusuna satmaya çalışmak gibi. Ama büyük ihalelere çicek üretirseniz yada yurtdışından düzenli siparişlere özel çeşit çicekler üretirseniz uzun zamanlı sözleşmelerle kazançlı olabilir. Bunların dışında serada yapılan çicekler kapalı kamyonlara doldurulup il il gezilerek yüzlerce küçük çicekciye pazarlanmaya çalışılıyor bu piyasada. Yani yüzlerce küçük müşteriniz var. Bir çoğu açık hesap evrak dahi yok. Tahsilatın ceremesini bir düşünün. Örneğin Yalova daki kesme çicek üreticisi kamyona binip Konya ya geliyor ve çicekcinin kapısına kadar aracını çekip mal satmaya çalışıyor. Bu çicekciler 10 - 20 bin lira sermayeli dükkanlara sahipler. Kapısına kadar gelen üreticiden en çok bir seferde 2 - 3 bin liralık alım yaparlar. En fazla buna 30 - 60 iki parça çek ya da senet verirler ki bir çok kez açık hesap evraksız çalışılır.

Bu çicekciler siparişlerinin %90 ını telefonla alır ve hiç bir yazılı güvenceleri olmaksızın tamamen tecrübe ve hissiyatlarına güvenerek malı teslim ederler. Müteakip 5 - 10 gün içinde de sipariş sahibinin gelip ödeme yapmasını beklerler. Gelen olmazsa yollara düşüp veya telefon başına oturup parayı dükkan getirmeye çalışırlar. Bu zor tahsilat zor ödemeyi gerektirir. Çicekçilik piyasası alt seviyede genel olarak böyledir. Bu işin üst seviyesi de şehir cadde aralarında park ve bahçelerde lale soğanları olarak karşımıza çıkıyor. Onlar tek bir müşteri ile bir kaç yıllarını garanti altına almış kulisi üstün işletmelerdir ve bir de bakarsınız ki çicek işi bitmiş kaldırım taşı üretmeye başlamışlardır. Olmadı mobese ihalesine girerler.

Kesme çicek sektöründeki para zincirinin en az risk üstlenen rantbl noktası gene 10 - 20 bin lira sermaye ile kurulacak sokak arası çicekçi dükkanlarıdır. Piyasanız ve sezgileriniz biraz iyiyse çelenkten, kutlamadan ufak tefek bir para yapılabilir.

Saygılarımla Küçük Ağa. Yalnız düşündüm de hanıma en son kesme çiceği para verip alalı 2 yıl olmuş ! Ülke huzurlu ise kesme çicek sektörü de kazançlı olabilir diye bir önerme çıkar mı buradan ??
Küçük Ağa 09/01/2009 : 21:09:26
Yani bu topraksız tarımla pahalı satılan çiçekler/kesme çiçekler yetiştirilebilir mi?
Bildiğim kadarıyla çiçek piyasasında borsa kuralları işliyor.
Ve anında paraya çevrilebiliyor.
akinselcuk 09/01/2009 : 20:16:51
Suyun kısıtlı olduğu bir yerdeki bir bahçede ağaçlarım olsaydı kontrollü sulama yapardım. Her ağaçtan geçecek şekilde bir tesisat kurardım. Bu tesisatı toprak altına döşerdim. İleride ağaçların arasında bir sebze yetiştiriciliği yapama ihtimalime karşılık tesisatı yeterince derine ve kalıcı yapardım. Her ağaç fidesi yerine çıkış bırakır ve ağaçlar için bazı kontrol ekipmanlarını takıp kullanabileceğim birde data hattı düşünürdüm. Data hattını her ağaca çıkış bırakır su tesisatının yanına gömerdim. Data hattı 20 lik ve köşeleri kablo çekmeye engel olmayacak boş bir borudan ibaret olurdu.

Her ağacın altına taç genişliğini 2 ye bölecek biçimde 2 içice geçmiş daire şeklinde düşünün. Hulahup halkasının büyüğü gibi iki daire. Bu halkalarıda toprağın 10 cm altına gömerdim. Her ağacın altına bir nem ölçer koyardım. Su girişine bir selenoid valf takar ve suyu buradan verirdim. Bütün nem ölçerleri birbiriyle iletişimli çalışacak şekilde tümleştirir ve valflerin yolunu açabilecek şekilde programlar ve sistemimi tek bir merkezden yönetirdim.

Toprak nemine bakar ve gerektiğinden bir damla su vermezdim. Aynı zamanda sıvı gübreleme yapar ve suyun bir gramını başa harcamadan ağaçlarımı beslemeninde yolunu bulmuş olurdum.

Bu sistem için hastanelerdeki hasta başı iletişimi kullanılabilir. Yani ağaçlar bir ağ yardımıyla birbirine bağlanmış olur. Bir enerji hattı ile bir cat5 kablosu bütün bahçedeki durumu size bildirir. Oturduğunuz yerden 132 nolu ağaca 28 litre su verebilirsiniz mesela. Fidan ve işçilik maliyetinden başka başınıza birde böyle bir maliyet çıktı ama bence değer. zaten ilk erimde bu masrafı unutur gidersiniz. Gübre masarafından da büyük ölçüde kurtulur en iyisi sizi kandırıp kandırmadıklarından bir türlü emin olmadığınız bir sürü ilaç bayisinin tavsiyelerini dinlemezsiniz. Bu bayilerin hepside kandırıyor diye anlaşılmasın bir çoğu doğru tavsiyelerde bulunur ve önerdikleri kimyasallar söyledikleri sonucu verir. Ama bunlara gerek yoktur aslında herkes bilinç içinde kendi bahçesini yönetebilse.

Sağlıklı ağaçlar hastalıklara daha dayanıklı olur. Ama bazı hastalıklar açık ortamda kaçınılmazdır. Arada bir bahçenizde dolaşır ağaçlarınızı incelersiniz yada yakındaki tarla veya bahçeleri. Sizde olmayan bir hastalık veya haşerat yakınlarda varsa sizede gelebilmesi mümkündür. tedbir alırsınız koruyucu ilaçlama yapar veya tedaviye kadar ilermişse ilaçlama ile durumu düzeltmeye çalışırsınız.

Bahçeye fidanları dikmeden önce toprağınızı analiz ettirirsiniz, ama bunu 2 tane numune ile değilde istatistik kurallarını birebir uygula**** yaparsınız. Bu çok numune ve çok analiz demektir. Örnekleme yönteminiz bahçeyi birebir ve gerçek olarak kağıda dökebilmeli. Çıkan sonuçlara göre toprağı amacınıza uygun ıslah yoluna gidebilirsiniz. Suni veya doğal yollarla. Ama bu ticari bir iştir ve vakitte parada kısıtlıdır. Bu konuda yapacağınız masrafların geri dönüşünü hesap edersiniz bu durumda eğer büyük bir kazanç olmayacaksa toprağa biraz yük bindirmekten zarar gelmez de diyebilirsiniz.

Tarım ne kadar geniş bir konu değilmi ? Üç beş ceviz ağacına bir dünya iş !

Saygılar hepinize . . .
halimhas 09/01/2009 : 11:41:15
Sayın Akınselçuk paylaşımlarınız için çok teşekkürler
akinselcuk 09/01/2009 : 01:37:50
Sayın Tırpan, Kıbrıs ile ilgili yukarıda Sayın Dodili ye yazdığım yazılar sizede bir fikir vermiştir umarım. Topraksız tarımı Kıbrıs ta cazip kılan unsur, iklimin uygunluğundan çok suyun az oluşunun bir dezavantaj olmamasıdır.

Sebzelerin tamamı bu yöntemle yetiştirilebilir. Küçük çaplı bir kültürle kazanç elde etmek çok mümkün. Öncelijkle yetiştirmeyi düşündüğünüz sebzenin tarımı ile araştırma yapın. İnternet ortamı bu konuda size çok bilgi verir. Ama hiç zirai tecrübeniz ya da teknik bilginiz olmadan ticari üretim yapmak için yatırım yapmayın. Yatırım için öncelikle hedeflediğiniz bitkinin yetiştiriciliği konusunda bilgi sahibi olmanız gerekli.

Ama şunu da söylemeliyim ki domates marul biber patlıcan yetiştirebilmek için uzman olmakta gerekmez. İnsanların bu sebzeleri yüzyıllardır kendi kendine yetiştirebildiğini düşünürsek. Çok ta ürkmemek gerekir.

Örneğin perlit çuvalları içinde otomatik besleme düzeneği ile seçtiğiniz her hangi bir sebze çeşidini uygun mevsimde açıkta da yetiştirebilirsiniz Kıbrısta. Sera kurmadan.

Saygılarımla.
dodili 09/01/2009 : 01:21:03
Akınselcuk hocam çok teşekkür ederim.Hele şu yoğun döneminiz geçsin.Daha ayrıntılar muhakkak vardır.
Arazinin sahibi bir kısmında fide yetiştirmek,bir kısmını sadece zeytin,Badem ;ceviz gibi daha az suya ihtiyacı olan çeşitleri düşünüyor.Elbette ilk yapımda bir maliyet olacaktır.Ama yeni bir sistem olduğu için bir danışmana
ihtiyaç olacağıda kesindir.Tavsiyelerinizi bekliyoruz.Emeğinize sağlık lütfen kendinize dikkat edin hem ailenize(o 2 afacana bilhassa) hemde bizlere çoook lazımsınız.Sağlık,huzur,bereket diliyorum.saygılarımla
akinselcuk 09/01/2009 : 00:46:24
Sayın Halimhas,

Marmara veya Karadenizde bu tarz üretim yapmak için için bir engel yok. Ne üretmek istediğimizin bilinmesi lazım ki ona göre bir bölgesel fizibilite çıksın. Örneğin Antalya Kumluca da topraksız domates serası kurmak yılın bütün aylarında aynı fideden üretime devam etmek için bir düzen kurulabilir. Çünkü serayı sabit bir sıcaklık derecesinde tutmanın maliyeti , ürünün satış fiyatını istenenin dışına çıkarmayacaktır. fakat İç Anadoluda bir topraksız kültürde domates serası kurulacaksa yılın her ayında üretim yapmayı düşünmekten vazgeçmemiz gerekecektir. Çünkü yılın en az 3 ayı domatesin maliyetini çok arttıracaktır. Bu durumda ısıtmaya çok yüklenmeden yapabildiğimiz kadar üretim yapmalı sonra serayı bakıma almalı ve giderlerimizi sadece 7 - 8 aya ya**** hesap yapmalıyız. Elimizde arazi yoksa, yerleşik düzemimiz burada değilse bu yatırımın İç Anadolu da yapılması ekonomik olmayacaktır. Bu bir örnek.

Marmara da üretim için iç pazar düşünülüyorsa bitki seçimi yapılmalı ve bu bitkiye ve Marmaradaki mikro klimaya göre nasıl bir sistemin rantabl olacağı incelenmelidir. Karadeniz içinde aynı şeyler geçerli. yani öncelikle bir hedef belirlenmeli.

1 dekar sera kurmak pekte maliyetli bir iş değil fakat her işi siparişle başka firmalara ihale edecekseniz maliyetsiz olacağını söyleyemeyiz. paranın geri dönüşünü ciddi ciddi hesaplamadan yatırım yapmamak gerek.

Antalya da pek çok sera kurucusu firma var. Seralarda amaca göre çok çeşitli. Bu işlerden para kazanmanın birinci şartı ne tür bir sera ile ne üretebileceğinizi biliyor olmalısınız.

Öncelikle ürüne karar verin. Siz hangi ürünü iyi pazarlayabilirsiniz. Sonra bu ürünü hangi metotla, herkesten daha ucuza mal eder ve tam da pazarda en pahalı satış fiyatının olduğu dönemde üretebilirsiniz. Bu soruların cevapları kafanızda şekillenmiyorsa bu işe yatırım yapmamalısınız. Hobi amaçlı deneme üretimleri yaparak başlar bu arada piyasayı incelersiniz.

Konya da 1 dekara 15bin liraya basit seralar kuruyorlar. Bu rakam Türkiyenin her yerinde aşağı yukarı bu şekildedir. Bütün malzemeyi kendiniz satın alır işçi tutar ve bizzat kendi seranızı kendiniz kurarsanız bu rakamı % 35 - 40 aşağı çekebilirsiniz. Bu rakam standart bir sera içindir. Ayrıca 1000 m2 birim malyeti , toplam alanı 1000 m2 olan sera ile 10.000m2 olan serada ciddi değişiklikler gösterir.

Topraksız kültür seralarında dekara 20bin ile 50bin lira arasında oynayan rakamlar çıkmaktadır. Bu rakamlar ortalama 7- 8 bin m2 toplam alandaki birim maliyetler olarak çıkmaktadır. Rakamdaki bu geniş aralık kurulacak kültür metoduna göre değişmektedir. Katı ortam kültürleri ucuza çıkarken su kültürleri daha maliyetli olmaktadır.

Saygılarımla...
Küçük Ağa 09/01/2009 : 00:15:32
Bizim milletin ezberini bozmak çok zordur.
Fes giymemek için kelle verdik,
Fesi çıkarıp şapka giymemek için de...
2 tek ağacı olan, onu da budamayı beceremeyecek kadar cahilin cahili benim gibi birinin ilgisini öylesine çektiniz ki, yazılarınızı bekler oluyorum.
Şayet bu uygulamayı tutturabilirseniz,
Gerisi Urfalı Abdo Ağa'nın Atatürk tarifi gibi olacak:))))
akinselcuk 09/01/2009 : 00:05:42
Biz de bu durumdan yaralanıyoruz işte Sayın Küçük Ağa.

100 lük PVC pis su borunda akvaryum motoru ile çilek ağacı yapıp herkesin aklını alıyoruz. Bununla fuara katılıyoruz. Önüne de biraz latince yazı !!

Bir de Osmanlı fidesi bulmak için ingiliz sitelerinden sipariş vermek zorunda kalmasak.
akinselcuk 08/01/2009 : 23:44:13
Sayın dodili, Kıbrıs bu işin ticari yapılabileceği en uygun yerlerden biri. Fakat sadece ısıtma maliyetinden kurtulmuş olmak yeterli değil. Dış ortam 50 dereceye çıktığında serayı 30 derecenin altında tutmak zorunda olmakta bir maliyet. 30 derecenin üzerinde fotosentezin yararlarından değil zararlarından sözetmeye başlarız. fakat topraksız kültürler ille serada yapılacak diyede bir kayıt yok.

Örneğin belli bir dönemde sıcaklık değerleri yetiştirilecek sebzemizin tam da istediği seviyelerde bulunuyor. özel kültür ortamına ektiğimiz fidelerimizden bu dönemde alabildiğimiz kadar çok ürün alır ve şartların değişmeye başlamasıyla üretimi durdururuz. Bu dönemin hasatlarını pazara yollar işi bitirirriz. Pazar bizim ürtim hızımıza yetişemeyekse böyle yapmak daha iyi sonuç verebilir. Ya da bir kaç dönümlük bir serada ısıtma soğutma maliyetlerine girmeden erkenci veya geçci üretimler yapabiliriz. Yani ürünün pazarda en pahalı olduğu dönemler. Ürünün asıl döneminde ise diğer çiftçiler tarlada üretiklerini rekabet şartlarına uyum sağla**** ucuz satmaya çalışırlar.

Kıbrısta topraksız tarımın asıl cazibesi suyun tarladaki kadar gerekli olmayışındadır. Katı ortam kültüründe buharlaşma kaybı toprağa sızıntı kaybı vs. kayıplar yoktur. suyun tamamı bitkinin tuttuğu sudur. katı ortamdan köklerin alamayıp drene olan su tekrar sirkülasyona verilir. ta ki içindeki tuzların dengesinin insan eliyle tekrar ilk ayarına getirilmesinin çok zorlaşacağı ana kadar. Bu şu demek, bitki suyu emer , içindeki bizim eklediğimiz tuzları da emer , sürekli kontrol edilir. Su tuz dengesi bozulmaya başlar. Çünkü bitki suyu ve içindeki tuzları aynı oranlarda kullanmamaktadır. ölçümlerle bu denge ilk haline geri getirilir, ama bir süre sonra bu iş çok zorlaşır. İşte bu durumda Besinli su yenilenir. Sistemden çıkarttığımız su ile başka tarla bitkilerimizi sulayabiliriz. ama 1 dekarlık alan için yapılan topraksız kültürün sitemden çıkarılıp başka yerlerde değerlendirmeye alınacak olan su miktarı bir iki varildir diyebiliriz. ! dekar alanda yetişecek domatese tarlada ne kadar su harcarsınız bir düşünün , tarlada 3 - 4 varil tek bir sulamaya bile yetmezken, bu kadar su ile bir sezon üretim yapılacak topraksız kültürde. Rakamlar tahmini tabi ki, oransal olarak fikir versin diye.

Zeytin ve ceviz için bir inceleme yapmak gerek. Domates biber salata çeşitleri tek yıllık bitkiler. Oysa zeytin ve ceviz çok yıllık bitkiler. Toprakta kültüre alıp hızlı ve çok verimli olması sağlanabilir. Büyük gövdeler ve derin geniş kökler bu ağaçlarda, sebzelerdeki gibi topraksız kültürleri geçersiz kılar. Fakat bu imkansız anlamında değildir. Benim tavsiyem bu ağaçları toprak ortamında özel besleme kültürüne alıp hızlı gelişim ve yüksek verimi hedeflemektir. Tabi burada hangi çeşitlerin kullanılacağını ne kaçar ağaçla bahçe oluşturulacağının vs. bilinmesi gerekir. Kullanılacak çeşide göre özel bir metot geliştirilebilir. 8000 dönüm bahçe için büyük bir alan. Bu alanın bir kısmı kullanılacaksa sorun yok ama eğer hepsiyle ilgili bir düşünce varsa , ürünün pazarlanması ambalajı, depolaması, nakliyesi içinde önceden yatırım yapılması gerekir.

Saygılarımla....
Küçük Ağa 08/01/2009 : 23:36:30
Zaten kıt aklım vardı, onu da siz aldınız Sayın Akın...
Kafa kayışı şu anda resmen avara dönüyor.
Hem toprakta, hem topraksız...
akinselcuk 08/01/2009 : 23:09:20
Topraksız tarım , bir tarım işi değil özel şartlarda bitki üretmektir. Klasik tarıma yakınlığı ne kadar fazlaysa kazancı da aynı oranda klasik tarım kadar olacaktır.

Temel yöntemler aeroponik ( kökler havada) , hidroponik ( kökler suda ) ve substrat ( kökler katı ortamda ) yöntemleri olarak üç çeşittir. Bu yöntemlerin kendi alt bölümleri olabileceği gibi iki ana yöntemin birlikte uygulandığı yöntemler de vardır.

Domatesi hidroponik yöntemle yetiştirmek en yüksek verime ulaşmayı mümkün kılıyor. hidroponik akansu ve durgun su kültürü olarak iki yolla uygulanıyor. Tonajlı ve yüksek verimli üretimler için akansu kültürü tercih edilmeli. Kuruluş maliyeti en yüksek yöntem bu yöntem. Gene domates tyetiştirebileceğiniz en ucuz kuruluş maliyeti ise katı ortam kültüründe. Bu yöntemlede toprağa göre ciddi verim artışları alınıyor. ama akansu kültüründeki uzaysal rakamlara ulaşılamıyor.

Bilinen bütün bitkilerin, topraksız kültürler ile yetiştirilmesi mümkün. Fakat en çok sebzeler ile denemeler ve ticari üretimler yapıldığı için onların adı geçiyor. Geçenlerde belediyenin biri bu yöntem ile meyve ağacı yetiştirmeye başladı. Hatta bitkiyi toprak içinde kültüre almakta mümkün. Bu durumda toprak içinde topraksız tarım yapmış olacaksınız. Bu bir bitki besleme yöntemi. Burada toprak sadece bitkiyi ayakta tutmaya yarayan bir ortam görevini üstleniyor.

akinselcuk 08/01/2009 : 01:15:45
Özel mesaj gönderen arkadaşlar lütfen biraz sabredin.

İnternete vakit ayırmak için bir kaç günüm daha var. Dükkanı taşıyorum tezgahta bekleyen iş dolu. Okulun dönem sonu. Topraksızla ilgili yeni setler kuruluyor bu arada. Hepsine vakit yetmiyor.

Sabah 7:30 kalk. Akşam 10:30 eve gel. 13:00 yat. + 2 yaramaz insan yavrusu.

armandoTR 07/01/2009 : 03:11:10
arkadaslar simdi hadise su bu ispanya ve sonradan katilan ulkelrin durumu
ab de tarim yok cok tuketmek zorunda
onun icin ab ye giren ulkeler urettigi malin belli miktarini ic pazarda degilde ab pazarinda satmak zorunda.

ispanya ab ye turkiyeden sonra kayit olmus ve yilar once girmis. ispanya su an turkiyenin cok altinda olan bir ulkeydi ve cok konuda oyledirde

bakin nasil degisiyo ulke ve ulkeler bu size bir misal
ab ye girmek bedava degil bunu unutun, ab yardim ediyo gelismemis ulkelere ama niye biliyomusunuz onu isci yapiyo kendisine .
ispanyada 45 milyon nufus var , yillik turist sayisi 45 milyon dunyadaki tek ulke nufus sayisi kadar turisti var.
burda uretilen her urun meyva ve sebzenin belli miktari hatta tutulan baligin belli miktari ab pazarinda satis mecburu var
yani ab kendi aciyo bu pazari ihtiyacini karsilamak icin, buna karsilik degisik maddi ve manevi yardimlar yapiyo
mesela eskiden avrupa insanlarini turis olarak medyada bu ulkelere yonlendiriyo. yok ucuzdur yok gunesi var vs yonlendirme var.
halki limon yetistirsin portakal yetistirsin diye ab nin vermis oldugu yardim ve tesviklerle her yer dolu oldu uretici.
eee yillar gectio kadar cok varki simdi bedava gibi , cifci kan agliyo, iscilik urunden pahali oldu. gecmis yillarda bilirim gel sen topla limonu ve portakali dendi.cunku sudan ucuz oldu.
rusyaya burdan limon satildi 0,1. $.trenlerle tasindi ,halen var istersen sen gel topla al tarlayi limon satacagin fiat iscilik masrafi yap hesabini.
cifci yeni arayis icinde burda, pek cok cifci ve kucuk ureticilere maroc kapi acti orda yapalim diye.ab uyanik tamam ama bu kadarini bize satacan ve bize denizlerinde balik avlamayi serbest birakacan vs vs.
eeee alisti millet burda az calis cok kazan , cok bayram ve tatil olsun ,barlardan barlara gezmeler ,dolu seyler, eskiden ictigin bir bardak ickiye dolu kuruyemis ve balik kizartmasi ekmek ustu vs hediyelerle dolu idi ,yani birkac bira ictinmi karnini doyuruyodun, simdi muslugun suyu kesildi,
ispanya en cok etkilenen ulke ab ulkeleri icinde. yani su an itibari ile ispanya felc inanin, alternatif ilanlar ,icatlar var ,her gun yeni sey cikiyo.

yatin kalkin dua edin halen vatan bizim ,pek cogumuz sikayet etsede durumumuza sukur edelim derim.ulkemizi ve degerlerini koruyalim,
hele cifcisini korumayan ulke yikilmaya mahkumdur, ( sanayilesmedikce ) yakinda gelir yabanci isciler turkiyeye calismaya,cunku turkun agrina gidiyo calismak, simdi diyecektim ama gecim iste. avrupada iscilik bitmistir ,once kendi ulkemizde kendi isimizin iscisi olalim.
tırpan 07/01/2009 : 01:50:50
Sayın akınselçuk bu konuda oldukça bilgili olduğunuz yazılarınızdan anlaşılıyor . Ben KKTC bulunmaktayım ve okuduklarımdan anladığım kadarıyla bu topraksız tarım burası için tam yapılacak bir iş. Bu işlerle hiç uğraşmamış birisi olarak yapma şansım nedir. Burda piyasa dar olduğu için çok büyük hacimli olarak yapılma şansı yok ama ufak çaplıda olsa karlı bir iş olabilir. Çünkü burda su en büyük sorun. İklim çok müsait. Bu konuda neler yapmam gerekir neleri araştırmalıyım. Bu konuda ayrıntılı bir mail atabilirseniz çok sevinirim. Ayrıca domates haricinde biber patlıcan gibi ürünlerde yetiştirilebiliyormu


1.12 saniye.
12:55:43, 28 Mart 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım