Not: Yorum gönderebilmek için kayıt olmalısınız. Kayıt olmak için, buraya tıklayınız. Kayıt ücretsizdir!
YORUM YAZILAN YAZI
mozsarac
03/12/2006 : 12:21:19 Çekim Yasası’nın kısaca özeti şudur:Evren bir katalog, ve bizde bu katalogtan istediğimizi seçecek olan insanlarız.İşte istediğimiz şeylerin bize gelmesi çekim yasasının varlığıdır.
PEKİ NASIL UYGULAYACAĞIZ BU YASAYI?
Çok Basit.Sadece düşüneceğiz ve şu adımları uygulayacağız: Ne istediğimize karar verip,Onu her zaman görebileceğimiz biryere yazacağız.(İşimde başarılı olacağım,çok param olacak,sağlıklı ve mutlu bir yaşamım olacak gibi) Onu elde edebileceğimize inanacağız. Ve onu gözümüzde canlandıracağız. Bu şeyi hak ettiğimize ve mümkün olduğuna inanacağız. Günde birkaç kere gözlerimizi kapatıp istediğimiz şeyleri düşüneceğiz. Bu şeyleri elde ettiğimizdeki duygularımızı hissetmeye çalışacağız. Şu anda sahip olduklarımız için minnettar olduklarımızı düşünüp şükredeceğiz.. Ve bundan zevk almalıyız.
Evren bunu nasıl uygulaması gerektiğini ve nasıl gerçekleştireceğini bilir.Çekim yasasındaki en büyük etmen Evrendir.Çünkü evren bir katalogtur.Bizede bu katalogtan istediğimizi seçmek kalıyor sadece.Evrenin çekim yasasındaki görevi istediğimizi gerçekleştirmektir.Evren bize şöyle demektedir:
“İSTEĞİN BENİM İÇİN EMİRDİR”
Çekim yasasına göre düşünülen şeyden kopulmadığı sürece o şey gerçekleşir.Yani mutlu olmak istiyorsanız mutlu olursunuz.Veya param yok diye her zaman sıkılıyorsanız paranız hiç olmaz.Yani çekim yasasında odaklandığınız şey her zaman gerçekleşir.İster pozitif ister negatif bir düşünce olsun o kesinlikle ileride gerçekleşir.Yeterki o düşünceye odaklanın.
DÜŞÜNCE OLAY Paranızın artmasını istiyorsunuz Paranız gelecekte artacaktır Sağlıklı olmak istiyorsunuz Sağlınız düzelmeye başlar. Mutlu olmak istiyorsunuz Mutluluk size gelir
-Çekim yasasını uygularken(pozitif bir hedefe odaklanmak gibi),sizi hedefinizden uzak düşürecek hiçbir şeyi zihninizde tutmayın!Çünkü
“İNSAN NEYİ DÜŞÜNÜRSE BAŞINA O GELİR!!!!”
Unutmayın istenmeyini itmek ona güç kazandırır.Mesela savaş karşıtı eylemler,teröre karşı mücadelelerin hepsi onların gücünü arttırır.
Unutmayınki siz kendi istediklerinize sahip olabilecek enerjiye sahipsiniz.Hiçbirşey sizi yolunuzdan çıkartamaz,hiçbirşey sizin hedefinize ulaşmanıza engel olamaz!!
Enerjiyi tanımlamak gerekirse,enerji her zaman varolan,yokedilmeyen,sonsuz olan,yaratılamayan,yaratan şeydir.
İyi,güzel peki Tanrı’yı tanımlayalım?
Tanrı:Herhangi bir şekilden farklı olan,gücü sonsuz olan,her zaman varolan,yokedilmeyen,yaratılmayan yaratandır.
Gördüğünüz gibi tanımlar birbirine çok uyuşuyor!!!
SİZ ENERJİNİN KAYNAĞISINIZ,SONSUZ VARLIKLARSINIZ.SİZ TANRI’NIN GÜCÜSÜNÜZ,TANRI’YA NE DİYORSANIZ SİZDE O’SUNUZ!!!
Gördüğünüz gibi,isteğimize ulaşmak için gerekli olan enerjiye sahibiz.Bize sadece hedefimize odaklanmak,onu gerçekleştirmek kalıyor.
Gerçekliğinizin çeşitliliği sizi özgür bıraksın ve istediklerinizi seçin ve yaşamak istediğiniz bir şey gördüğünde,onu düşünün.Onunla ilgili duyguyu bulun ve o duyguya bürünün.Ondan bahsedin,onuna ilgili yazın.Onu kendi gerçekliğinize dönüştürün ve yaşamak istemediğiniz deneyimleri görünce,onunla ilgili konuşmayın yazmayın,endişelenmeyin,tepki vermeyin,görmezden gelmek için kendinizi zorlayın,dikkatinizi vermeyin,istediklerinize olan dikkatinizi bölmeyin!!!
Sonuç olarak:
Emrimizde olan evrenin kataloğundan seçtiğimiz hedeflere tamamen odaklanmalıyız. Zihnimizde hedefin gerçekleştiğini canlandırmalıyız. Engellerin bizi yolumuzdan çıkartmasına izin vermemeliyiz. Her zaman hedefimizin olacağına inanmalı ve hedefimizden ne olursa olsun vazgeçmemeliyiz. Çünkü evren neye odaklanırsak bize onu getirir. Eğer “Param olacak” derseniz paranız olur fakat bu esnada “Bu bir işe yaramıyor,vazgeçiyorum” derseniz,yakınlaştığınız hedeften uzaklaşıp başa dönersiniz!!!
ASLA HEDEFİNİZDEN VAZGEÇMEYİN,ONU HERZAMAN DÜŞÜNÜN,GERÇEKLEŞENE KADAR ONDAN VAZGEÇMEYİN,HEDEFLERİNİZ GERÇKELEŞTİĞİNDE,BU YASAYI UYGULAMAYA DEVAM EDİN.ÇÜNKÜ EVREN HERZAMAN HİZMETİMİZDE.BU SİHİRLE YAŞAMAYI ÖĞRENİN!!!
SON 15 YORUM (En yenisi en önce gösteriliyor)
oben78
18/01/2024 : 11:14:48 Bir ara bu ne kadar meşhurdu, şaka gibi sarışın bir kadın vardı
muqozlu
20/05/2010 : 04:01:09 zaten kimsenin arzularını dinleyen bir evrensel güç yok.. yer çekimi kanunu nasıl oturup da seni analiz edip yere bağlamıyorsa, çekim yasası da oturup seni dinlemiyor.. öle bişi diil. çekim yasası sen buna inansan da inanmasan da var ve inanmadığın her an kendini inkar ediyorsun allahın sana verdiği içindeki mükemmeliği inkar ediyorsun ve bunu inkar ettiğin sürece de hiçbir şekilde sana para kendiliğinden gelmez, hiç bir şekilde karşına beklenmedik olağanüstü sürprizler çıkmaz, neye inanırsan onu yaşarsın kadere inanırsan kader var diyerek yaşarsın, allah yok dersen allah yok diyerek yaşarsın.. ve şunu da sakın unutma.. bunları demeden önce.. herşeyden önce bunları söyleyebilmek için düşünürsün.. dolayısıyla herşey düşüncede başlar.. düşünmeden ders çalışamaz insan, acıktığını önce düşünür sonra yemeği yersin mesela.. o yüzden düşünceler önemlidir.. belki secret bu konuyu çok piyasa ürünü gibi anlatmış.. ama bu konuyu anlatan binlerce kitap binlerce kurum var.. eğer o saçma geliyorsa %100 düşünce gücü kitabına bak.. yok o ağır dersen evrenden torpilim var kitabını oku.. zaten bunlara ancak sen inanmak istediğinde inanırsın ona da eminim.. benim karşıma 4 yıl önce secret filmi ve kitabı çıkmıştı umrumda olmadı.. sonra öyle kötü dönemler atlattım ki ben nerede yanlış yaptım derken bu konular karşıma çıktı ve cidden düşündüklerimi yaşadığımı farkettim.. karar snn hayatını ve tercihlerini belirlemeyi ya seçersin ya da görmezden gelirsin.
arrowy
24/03/2010 : 15:43:04 katılıyorum..her insan evrende bir enerji yayar..ve bu enerji karşılığını bulur..ne istersek..ne dilersek ve bunu sürekli yapabilirsek..o gönderilen mesaj evrende yayılarak aradığımız nesneneye ulaşır..kendiliğinden gelemez ancak..duyar ve farkında olur istenilen..herekete geçer..bir sonar cihazı gibi düşüncelerimiz hedeflerimizi bulur..ve biz çekeriz..ne kadar çok enerji verirsek o kdar harket ettirebiliriz..işte muhteşem güç insan.
IsLDrL
22/02/2010 : 05:21:34 ben bu kitabı okudum ve çok etkilendim..ve her cümlesi çok değerli bence..iyi düşünmek ve bunu hayat felsefesi haline getirmek..bunda insanı yoracak veya eksiltecek bir yan görmüyorum..bu sebeple kendimize hemen bir şans vermeli ve neler yapabileceğmize bakmalıyız.."Yapabileceğini düşünsen de yapamayacağını düşünsen de her iki durumda da sen haklısın..."-henry ford-
ASİL TURK
07/09/2009 : 22:13:01 ne derler som ağızlı olma, agzını hayra ac hayır konuş ki hayır olsun ...pozitif düşün pozitif ol.. ne var bunu o kitabı okumadanda biliyorduk zaten...
METTİN
29/06/2009 : 23:54:43 DERVİŞİN FİKRİ NE İSE ZİKRİ DE ODUR....
masal06
07/06/2009 : 22:23:52 Zaten bu aralar yoga ,reiki ,Kuantum Fiziği , feng shui, Çekim yasası felsefeleri almış başını gidiyor Fakat Yunus Emre , Mevlana ,Pir Sultan Abdal gibi Pirlerimizden bahseden yok Aslına bakarsanız Yoga ,Reiki gibi öğretiler Bizim Değerli tasavvuf düşünürlerinin asırlar önce söylediği öğretilerin değişik yorumlarıdır Butip öğretileri uzakta aramaya bence lüzum yok
masal06
13/03/2009 : 19:47:51 Aslında Amerikayı tekrardan keşfetmeye gerek yok. Çekim yasası kitabını yazan yazar hanım birazıcık ta ticari amaç gütmüş Bunuda normal karşılıyorum fakat zaten bu kitapta anlatılanlara baktığınızda YUNUSLARIMIZ ,MEVLANALARIMIZ ve adını anamadığımız PİRLERİMİZ yıllar önce bunları yıllar önce anlatmışlar. Dinimizde de bu konularla ilgili birçok doneye rastlamak mümkün. Hatta ve hatta Psikoloji bilimi bunları yıllardan beri söylüyor. Bu kitabın tek farkı fiyakalı kelimeler ile yazılmış olması ,satışını yapılabilmesi amacıyla belli bir pazarlama stratejisinin güdülerek yazılması, Kişisel Gelişim kitaplarının çoğu öyle değilmi ?Okuyanın manevi dünyasını etkiler!!! Yazanın ise Maddi dünyasını :))
AMPHORA
22/10/2008 : 22:57:17 mutlak güç sahibi Allahtır ondan başka bir güç yoktur bize verdiği güçte allahın gücüdür evet insanların bazıları korkarlar bazıları cennet için uğraşırlar bazıları cahennemden korktukları için ama Allahın en sevdiği kulları sadece hiç bir şey gözetmeksizin Allahı sevenler Allahı seven yarattıklarınıda sever dünyada her şey istismar edilmiştir bunların edilmeside çok normaldir yunus emrenin bu şiirini sana hediye ediyorum YUNUS EMRE'den
Aşkın aldı benden beni Bana seni gerek seni Ben yanarım dünü günü Bana seni gerek seni
Ne varlığa sevinirim Ne yokluğa yerinirim Aşkın ile avunurum Bana seni gerek seni
Aşkın aşıklar öldürür Aşk denizine daldırır Tecelli ile doldurur Bana seni gerek seni
Aşkın şarabından içem Mecnun olup dağa düşem Sensin dünü gün endişem Bana seni gerek seni
Sufilere sohbet gerek Ahilere ahret gerek Mecnunlara Leyla gerek Bana seni gerek seni
Eğer beni öldüreler Külüm göğe savuralar Toprağım anda çağıra Bana seni gerek seni
Cennet cennet dedikleri Birkaç köşkle birkaç huri İsteyene ver anları Bana seni gerek seni
Yunus'dur benim adım Gün geçtikçe artar odum İki cihanda maksudum Bana seni gerek seni
Kenan Kablan
26/06/2008 : 05:29:58 Bir de benim icin uzulme, saat farkindan dolayi gece 03'ten sonraya denk gelse de butun karsilasmalari izleyebiliyorum. CCTV'nin olimpiyat kanali Euro 2008 ozel yayini yapiyor. Hani su Cinli'lerin olimpiyatlar icin kurduklari kanal... Ayrica ertesi gun de ayni kanal Turkiye'nin yaptigi karsilasmayi banttan yayinliyor. Bu gunduz banttan yayinlanan Turkiye maclarina ilgi buyuk.Turkiye galip geldiginde veya bir gol attiginda Cinli'lerin sevincini gormelisin...
KMNGR
01/03/2008 : 04:01:54 Olumlu davranmak ve olumlu düşünmek bizim kültürümüzde ve dinimizde fazlasıyla ve daha açık ayrıntılarıyla mevcuttur, hatta kabul olunacağına inandığınız ve umut ettiğiniz ölçüde duaların gerçekleşeceğinide Peygamber Efendimiz söylemiş. ileride gönderdiğiniz sinyallere cevap alamadığınızı farkederseniz veya o kafaya bir türlü ulaşamadığınızı hissederseniz ki öyle olması zaten normal olandır, şöyle bir derin nefes alıp aşağıda yazdıklarımı bir fikir olarak aklınıza getirip daha sağlam bir yere tutunmayı düşünmeyi öneririm. Tabi en doğrusunu Allah bilir.
Bunlar dahiyane mason (namı diğer tapınak şovalyeleri) çalışmalarından birtanesi. İlk önce Tanrı kavramının yerine kozmos, evren, kainat gibi akıl ve irade sahibi olmayan bir yaratıcı güç kavramını getirmek, bu materyalist kavramları erdem, iyilik, sevgi gibi kavramlarla sunup süsleyerek benimsetmek.. Kanmayalım arkadaşlar! kitapta Tanrı sizsiniz diyor, bunun ardından yaratıcı bir tanrıdan söz edilmek şöyle dursun bilakis az önce belirttiğim kavramlar geçiyor. Allahı inkarın ne kadar şeytani bir zekayla üstü kapalı olarak benimsetilmeye çalışıldığına bir bakın. Tekamül, aydınlanma, saf bilinç, zararsızlık ilkesi, birlik bilinci, yaşamseverlik, tapınak şovalyeleri, içsel haz, "tüm insanlığı etkileyen en güçlü ilham boyutu" kulağa hoş geliyor ama özet yorum ve birazda hiciv ederek şöyle bir anafikir ortaya çıkarttım: " "öyle senin bildiğin gibi tanrı yoktur" sadece sonsuz kainat var oraya sinyaller yolla geri dönsün gerisini boşver çünkü tanrı sensin aslında" " Şimdi de çekim yasası düşüncesi hoş geliyormu size???
Peki neden bağzı insanlar ateizmi, terorizmi ve süreç içerisinde komünizmi bir din gibi organize, ketum ve gizli bir şekilde yaygınlaştırmak istesin; nasıl şu an boşu boşuna insanlar eziyet ve zulüm görüyor, ve yakın geçmiştede gereksiz yere kanlar dökülmüşse işte ondan.
Tabiki dünyada tüm insanlara yetecek kadar nimet var. Hatta çoğunluğun huzura ve bolluğa kavuşacağı o bolluk ve barış dönemi yakındır fakat bunun meshulü kesinlikle söz konusu çekim yasası modası olmayacaktır.
Tüm dünyada satış rekorları kıran The Secret’ın (Sır) yazarı Rhonda Byrne, kitabın başarısının sırrını evrenin olağanüstü zekasına bağladı. Eleştirmen Enis Batur ise toplumdaki açlığa... “Sır’rın sırrı açlık bastırması ama yemekle değil, abur cuburla.”
Rhonda Byrne'ün kitabı tüm dünyada 2 milyon sattı. 5.2 milyon kitap ve dvd ise basım aşamasında. Byrne bu yıl Time dergisinin seçtiği dünyanın en önemli 100 kişisi arasına da girdi.
Byrne, tartışma yaratan kitabı The Secret’la ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Bireylerin kozmik bilinçle uyum içinde yaşamalarını ve bu sayede kendi kaderlerini belirlemelerini öğütleyen yazar, asıl “Sır”rın kişinin kendi düşünce gücünde yattığını savunuyor.
Kitabın ve DVD’nin yoğun ilgi görmesine şaşırdınız mı? Hayır şaşırmadım, çünkü kendi içimde bunun hazır olduğuna inanmasaydım, bu gerçekleşmezdi. Zaten The Secret’ın sırrı da burada. Fakat, evrenin olağanüstü zekasına hayranlık duyuyorum. Her gün, kitabın binlerce insana coşku getirmesine şükran duyuyorum.
Kitaptaki mesajların aşırı uçlara çekilmesi halinde insanların kendilerini suçlamalarına yol açabileceği söyleniyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? The Secret’ın mesajı insanlara güç vermek. İnsanların kendilerini “kurban” gibi hissetmelerini önlemek ve hayatlarını istedikleri gibi kurabilmeleri için gerekli bilgileri vermek. Yani asıl mesaj, suçluluk hissinden tamamen sıyrılmak... Çünkü suçluluk duygusu insana çok büyük zararlar verir. Bilincimizi korku, imkansızlık ve ayrımcılık gibi düşüncelerden sıyırıp, evrenle tam uyum içinde olabilirsek, her istediğimize ulaşabiliriz.
Yahudi soykırımı gibi konulara yaklaşımınızla ilgili de eleştiriler aldınız... İnsanlar bu kadar büyük çaplı trajedilere anlam veremezler. Böyle olaylara dair düşünülmesi gereken birkaç nokta vardır. Birincisi, suçlayacak kimse yoktur. İkincisi, çekim yasası mutlaktır, kişilerden bağımsızdır ve kusursuzdur. Enerji olduğumuzu unutmayalım, bunu Einstein bize anlattı. Enerji yaratılamaz ve yok edilemez, sadece form değiştirir. 11 Eylül, ya da Katrina Kasırgası gibi trajedilerde çekim yasasının yanlış zamanda, yanlış yerde olan insanları etkilediğini görürüz. Çünkü bu olaylarla aynı düşünce frekansındadırlar. Bu, o insanların bu olayları önceden düşünebildiği anlamına gelmez. Fakat, ayrılık, korku ve güçsüzlük frekansındaki insanlar, bu olayları çeker.
Kitapta kanser hastası Cathy Goodman’ın radyoterapi ve kemoterapi görmeden 3 ayda iyileştiğini söylüyorsunuz. Bu da bazı çevreler tarafından sizin doktora gitmemeyi desteklediğiniz şeklinde yorumlanıyor... Sır, sağlıkla ilgili konularda her türlü iyileşme metodunu destekler. İlaç ya da başka metodlar kişinin kendi seçimidir. Cathy Goodman da kendi seçimini yaptı. İnsanlar hangi seçimi yaparsa yapsın, kendi içindeki ‘Sır’rı keşfetti. Bunu herkes yapabilir.
Enis Batur (Yazar-Eleştirmen): HERKES BALZAC’LA BESLENECEK DEĞİL YA! Spritüalite ve içe dönüş gibi konular her çağda insanların ilgisini çekmiştir. Ferrari’sini Satan Bilge ve The Secret gibi kitaplar ancak kitleleri oyalıyor. Herkes Balzac’la beslenecek değil ya... Üstelik bu durum sadece bugünün popüler kültürüne has bir özellik değil. Ortaçağ’da da simya başta olmak üzere büyü, sihir, gibi Ortodoks inançların yan kolları olarak insanları sürükleyen kavramlar vardı. Tek tanrılı dinlerde fal ve gize merakı görülür. The Secret gibi kitaplar her insanın aklından geçen “Ben kimim?”, “Neden varım?”, “Ölümden sonra ne olacak?” gibi sorulara gönderme yapıyorlar. Bu noktada dikkatli olmalı ve bir ayrım yapmalıyız ki, bu kitaplar bir varoluş sorununu ele almıyor. İnsanlar 24 saat varoluşa kafa yormuyorlar zaten, daha çok günlük telaşlarla meşguller. Fakat ölüm, acı, sıkıntı gibi deneyimler sayesinde varoluşsal sorunlara yaklaşıyorlar, ve hayatlarında bu sorulara bir kesit açıyorlar. Bu kesitten içeri bakarak “Acaba bilinmezin ötesine gidebilir miyim?” sorusuna yanıt arıyorlar. Bu soruyla hem oyalanıyorlar, hem de hayatlarına bir anlam arıyorlar. Yani The Secret gibi kitaplar, bir nevi açlık bastırmaya yarıyor; fakat besleyici bir yemekle değil, abur cuburla.
Z. Heyzen Ateş (Radikal Yazarı): ETRAFINIZDA KİTAPLA ZENGİN OLMUŞ İNSAN GÖRÜYOR MUSUNUZ, YAZARI HARİÇ?
Z. Heyzen Ateş, Radikal gazetesinin Kitap ekinde The Secret için kaleme aldığı yazıda, kitabın sırrını esprili bir dille kaleme aldı:
Şu kavga bir bitse dersin, Acıkmasam dersin, Yorulmasam dersin; Çişim gelmese dersin, Uykum gelmese dersin; Ölsem desene! (Orhan Veli)
Hepimiz mutsuzuz. Bir şekilde sürekli açız, asla tatmin olmuyoruz, asla hayatımızdan memnun değiliz. Böyle gitmemesini istiyoruz ama böyle gidiyor. Başarılı, başarısız, zengin, yoksul, çalışkan veya tembel hemen hepimiz eksiklik duygusuyla haftanın yedi günü yirmi dört saat boğuşmak zorundayız. İster modern hayata hâlâ uyum sağlayamamış olmamıza, yabancılaşmaya, doğadan uzaklaşmanın getirisi bir boşluk hissine bağlayın, özümüze ters düşmekten ya da sürekli mücadele etmek ve koşturmak zorunda olduğumuz için kendimize yeterince vakit ayıramamızdan kaynaklandığını iddia edin, ruhani dengemizin bozulması olarak değerlendirin; kısaca neye isterseniz ona bağlayın, ne isterseniz onu söyleyin. Hiç fark etmez. Hepimiz mutsuzuz. Buda gibi çıkıp da hayat acıdır diyecek değilim, ama mutsuz olmak, eksik olmak insanın doğasında var. Bu eksiklik ve mutsuzluk ilerlemeyi, arzuyu, değişimi beraberinde getiren. Yaratıcılık adına ne varsa o baş belası can sıkıntısında var. Ama sorun da burada başlamıyor mu zaten? Ne işe yaradığı önemli değil, sıkıntıyı, acıyı, fakirliği kesip atmak istiyoruz. Üstelik bunu tercihen hiç çaba harcamadan yapmak istiyoruz.
OPRAH WINFREY MUCİZESİ The Secret’ın iddiası da bu. Büyük sır. Hayatınızı değiştirecek, sizi de dünyanın sayılı eliti arasına sokacak, ‘özel’ olmanızı sağlayacak hoş, herkes bunu okumaya başladığına göre nasıl özel olunacağından emin değilim ya, hayatınızdaki sorunları alıp ***ürecek o büyük sırrı size sunmak. Belki bir sonraki Einstein siz olabilirsiniz ya da Oprah Winfrey. (Bu sır bilim adamı, televizyon yıldızı ayrımı yapmıyor, hangi kapıyı isterseniz onu açmanın yolunu gösteriyor. Nasıl ama. Üstelik Ferrari’nizi satmanıza da gerek yok.) Büyük sırlara, hızlı çözümlere inanmam, üstelik can sıkıntısını da severim. Bana kalsa size hemen sırrın/yöntemin ne olduğunu açıklardım ama o da kitabın yayın haklarını alan yayınevine yazık olur.
O nedenle yine sırrın çevresinde dolanacağım, The Secret’ın hikâyesine ve dedikodulara değineceğim. Gerisine siz karar verin. Ama unutmayın, bu kitap pilates sınıflarında bir mikrop gibi yayıldı ve dünya çapında milyonlarca sattı. Etrafınızda milyonlarca milyonu geçtim binlerce- mutlu, huzurlu ya da bu kitap sayesinde zengin olmuş insan görüyor musunuz (yazar ve yayıncısı hariç)? Hayır. Başka da söyleyeceğim yok.
Gelelim The Secret’ın tarihine. 1910 yılında Wallace D. Wattles Zengin Olma Sanatı isimli bir kitap yazdı ve bu kitapla Yeni Düşünce akımının temellerini atmış oldu. 2004 yılındaysa Melbourne Avustralya’dan Rhonde Byrne bu kitabı okudu ve zihninde bir şimşek çaktı. Bu konuda bir film yapması ve bir kitap yazması gerektiğine karar veren Bryne, Prime Time Productions’a teklif ***ürdü ve hep birlikte (yönetmenin tabiriyle) “işleri oluruna bırakarak” filmin hazırlıklarına başladılar. Negatif düşünceden pozitif düşünceye geçmenin gücü.. Anlaştıkları kanal, Channel Nine filmi yayınlamayı reddetti. Uzun tartışmalar sonrası yayınladığındaysa seyirciler filme de sırra da ilgi göstermediler. Peki işler nasıl değişti de insanlar internette tuttukları günlüklerde “sırrın hayatlarını nasıl değiştirdiğinden” bahsetmeye başladılar? Yanıt çok basit: Oprah Winfrey. Milyonlarca Amerikalının ne dese yaptığı kadın programının iki bölümünü The Secret’a ayırınca işler değişti ve Byrne ve arkadaşları bir günde dünyanın en çok konuşulan konusunun ‘ustaları’ oldular. Eminim Deepak Chopra çok kıskanmıştır. Oprah’ı Hollywood ünlüleri de takip edince iş çığrından çıktı tabii ki.
Gelelim The Secret’ın fikirlerini kullandığı Yeni Düşünce akımına. The Secret’ın yazarlarının Yeni Düşünce ve temel Hıristiyan prensiplerine bağlı kaldıklarını söyleyebiliriz. Bu akımdan Atkinson’ın Law Of Attraction kitabı zaten The Secret’ın kalbini oluşturuyor. Görünüşe göre keşişler sırrın yazılı olduğu Emerald Tableti’ni kâğıda geçirip kâğıdı da Giza Piramidi’ne gömüyorlar. Tapınak şövalyeleri de parşömenleri oradan alıp bir rahibe teslim ediyorlar. (Zaten piramitleri ve tapınak şövalyelerini içermeyen sırra sır dememek lazım artık.) Sınırlı sayıda insan bu bilgiye ulaşıyor, görünüşe göre hepsi de meşhur oluyor bu insanların. Ama aralarda bir yerlerde sırra vakıf olanların listesiyle masonların listesi birbirine karışmış olmalı çünkü bu varsayımsal listelerde ne hikmetse hep aynı isimler var. (Birinin sadece çalışkan ve zeki olduğu için başarılı olduğuna inanmak bu kadar mı zor?) Byrne, Rosicrucian’ların sırrın koruyucuları olduğunu söylüyor... 20. yüzyılda da bayrak Byrne ve arkadaşlarına bir de Esther adlı bir medyuma geçiyor.
’”BU BİR ŞAKA OLMALI” Son yorumlara geçmeden önce nerede durduğumu açıkça tekrarlamak istiyorum: Bence bizim arzularımızı dinleyen evrensel bir güç falan yok, ayrıca hiçbir evrensel güç herkesin saçmalıklarıyla uğraşacak kadar avam olmamalı. Eminim hayata olumlu bakmanın birtakım yararları vardır ama bu tutumun başta Pollyanna olmak üzere kimseyi zengin ettiği ya da aşk acısını dindirdiği görülmemiştir. Bir kitap okuduğunuzda hayatınız değişmez ve tüm bu beylik lafları yutuyorsanız zaten çözülecek çok daha ciddi sorunlarınız var demektir. Size tavsiyem, kitabı almadan önce Fox TV’de (Digiturk) yayınlanan ‘Boston Legal’da yarı bunak Kaptan Kirk’ün Raquel Welch’i kendisine “sırrı” kullanarak âşık etmeye çalıştığı bölümü izleyin, sonra The Secret’ı ve kendinizi ne kadar ciddiye almanız gerektiğine karar verin.
ABD aylardır sırla ilgili yorumlarla kaynıyor, örneğin Saturday Night Live komedyenlerinden birinin sorusu: “Eğer Salma Hayek’i gerçekten gerçekten gerçekten uzun süre yumuşak bir yatakta şeffaf gecelikle hayal edersem yaydığım manyetik sinyal evrenin hayalimi gerçekleştirmesini sağlar mı?” ya da Pulitzer ödüllü yazar Maureen Dowd’unki: “Umutlu düşünce Bush’u Beyaz Saray’dan çıkartmaya yeter mi?”; The Times’ın yorumu: “Bilgelik ne zamandan beri para kazanmak için kullanılıyor”; “Bu bir şaka olmalı”, New York Post.
Eğer herkes bu kitabı konuşuyor, ayaküstü sohbetlerde boş kalmayayım diyorsanız alın okuyun, herhalde bir zararı olmaz ama eğer ki bir şekilde evrendeki bir gücün özel olarak sizinle ilgileneceğini/iletişim kuracağını düşünüyorsanız -ya da uzaylıların ya da manyetik dalgalar aracılığıyla iletişim kuran herhangi bir varlığın ya da ölülerin, hayaletlerin, doğaüstü yaratıkların- size hayatınızda başarılar dilerim.
bdilek
25/06/2007 : 13:58:23 Ben kitabı okuyup hala emin olamayanlardanım. Söyledikleri bazı şeyler gerçek hayatta karşılaştığım konular, ama bazı noktalarda uçmuşlar.
dlkbenik
19/04/2007 : 15:35:26 The Secret Filmi Hakkında
Çekim gücünü anlatıyor.Bu film ile ilgili bir çok yazı okudum.Aşağıda ilgili film hakkında bir makale var.. Film geçici olarak bir haftalığına http://www.hayatimdegisti.com sitesinde yayınlanmış ve kaldırılmıştı şimdi tekrar yayınlanıyor.Merak edenler siteye girip hoşgeldin videosu bölümüne tıkla**** izleyebilirler. Tamamı 105 mb...
Film ile ilgili bir gazete yazarının görüşleri Sır’özünde, hayattan ne istiyorsak onu beklememiz gerektiğini, istemediğimiz şeyleri de beklememiz gerektiğini anlatan bir film
Bir film izledim ve hayatım değişti. Tam olarak değil belki ama değişmesini umuyorum, ummakla da kalmıyor, sonucu düşünüyorum,... Hayatımın iyi yönde değiştiği o anın hayalini gözümde canlandırıyor, o mutlu ben'e odaklanıyor ve bundan keyif alıyorum. Filimin bana öğrettiği bu işte.
Herkese öğretmeyi amaçladığı şey de bu. Adı The Secret, yani Sır. İsminin çağrıştırdığı gibi öyle alenen izlemek, sinemada vizyona girmesini beklemek, mısırları hattırı hutturu yerken doksan dakika harcamak üzere tasarlanmış bir şey değil. Efendim, bu film vizyonlara asla uğramayacak, Veyahut benim gibi şanslı olacak, filmi izleyen bir yakınınızın size hediye etmesi sayesinde hayatınıza yeni bir pencere açacaksınız.
The Secret ilk olarak geçtiğimiz nisan ayında Avustralya'da duyuldu. Filmin sitesine girenler kısa tanıtımdan öyle etkilendiler ki, bir e-mail vasıtasıyla bilen bilmeyeni haberdar ederek, kısa sürede sadece tanıtım filiminin yüz binlerce kez izlenmesine yol açtılar. E, efendim sıra bize yeni geldi, dokuz ay sonra. Şimdi Türkiye'de de eminim birileri kulaktan kulağa konuşuyor artık: "The Secret'ı izledin mi? Hayır mı? Dur sana bir sır vereyim...".
Ben de filmi izleyen ve olumlu etkilenenlerden biriyim, bunu açık açık söylüyorum. Film, Rhonda Byrne isimli yazarın "The Science of Getting Rich" isimli yüzyıllık bir kitabı oku**** birçok değerli düşünür, bilim adamının bilip uyguladığı ama asla kitlelere mal olmamış giz'in detaylarını bir araya getirerek film yapımcılarıyla irtibata geçmesiyle hayat buluyor. Edison, Eflatun, Galileo, Einstein gibi önemli isimlerin hayatlarında kullandıkları "çekim yasası"nın ne olduğunu anlatıyor 25 öğretmen...
Sakın sıkıcı bir belgeselden bahsettiğimi sanmayın, gözünüzü ekrandan alamayacağınız bir doğallık, hız ve cidden ruha dokunan hitap biçimleriyle yapıyorlar bunu. Çekim Yasası hepimizin aslında birer mıknatıs gibi olduğumuzu ve iyiyi, kötüyü kendimize çektiğimizi söylüyor. Dolayısıyla hayattan ne istiyorsak onu beklememiz gerektiğini, istemediğimiz şeyleri de beklememiz gerektiğini anlatıyor. Sürekli hastalığınızdan arkadaşlarınıza bahsederseniz hep hasta kalacaksınız, bunun gibi...
Öğretmenlerden biri olan Joe Vitale film boyu bize evreni bir katalog olarak görmemizi söylüyor. Bir mağazanın katalogunu düşünün ama içinde dilediğiniz her şey var. Dolayısıyla bu katalogdan kendiniz için ne seçerseniz seçin, sizin olması mümkün. Hepimiz hayatta bir şeyler istiyoruz evet, daha çok para, sağlık falan filan.... Ama çekim yasası sadece istemekle kaldığımız için başarısız olduğumuzu söylüyor ve film istediğimiz şeyleri kendimize çekmenin metodunu öğretiyor. Ve inanın, ben bu metodu sevdim, inanıyor ve uyguluyorum. ..
Çekim Yasası sözcüklerle çalışmıyor ey okuyucu... Bu yüzden bana mail atıp "Ay filmi çok merak ettim, nereden bulurum?" diye sormayın. Azıcık çaba... Derken filmi izleyin, sonra görüşelim...
vforvendetta
03/12/2006 : 13:01:08 çıktığın yoldan bu gün yelken açıp yapa yalnız gözlerin arkaya çevrilmeyerek pervasız yürü hür maviliğin, bittiği san hadde kadar insan alemde h ayal ettiği kadar yaşar
bu dörtlük necip fazıldan anlatmak istediğinde bu galiba
0.81 saniye. 17:18:53, 13 Kasım 2024, Çarşamba
Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.
Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.