İnşallahı, Maşallahı Bırak - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

İnşallahı, Maşallahı Bırak


eylülteran
Editör

Toplam 392 yazı
22/05/2008 :  09:09:32 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Kayserili Mustafa Bayraktar, babası Hüseyin Bayraktar'ın en önemli tavsiyesini anlattı...

Gayrimenkul geliştirme, otomotiv ve hizmet alanlarında, ulusal ve uluslararası pazarlara yönelik olarak çalışan bir kuruluş olan Bayraktar Grubu'nun temelleri 1958 yılında Kayseri'de atılmış. Grubun 2007 yılı sonu itibarıyla, biri yabancı ortaklık olmak üzere 7 şirketi, 600 milyon doları aşan cirosu ve 1000'e yakın çalışanı var.

Bayraktar Grubu'nu alışveriş merkezi Galleria ile hatırlayanlarınız vardır. Carousel de yine aynı grubun yatırımlarından. Bayraktar Grubu'nun, yurtiçi ve yurtdışına aks kovanı ve fren üreten Ege Endüstri ve Ege Fren (yıllık cirosu yaklaşık 125 milyon dolar), 1995 yılından bu yana Citroën markasının binek ve ticari modellerinin Türkiye genel distribütörlüğünü yapan Baylas Otomotiv AŞ, 1976'da kurulan ve Japon Subaru markasının da sponsorluğunu yapan Baytur Motorlu Vasıtalar Şirketi ve 200'ü aşkın tanınmış markanın outlet ürünlerinin satıldığı İzmit Outlet Center'ın da içinde bulunduğu Bayraktar Gayrimenkul Geliştirme olmak üzere yatırımları var. Ayrıca A grubu bir seyahat acentesi Baytravel de grubun şirketlerinden. Bayraktar Grubu'nun başında, yönetim kurulu başkanı olarak görev yapan Kurucu Hüseyin Bayraktar'ın küçük oğlu Mustafa Bayraktar var.

Mustafa Bayraktar Boğaziçi Üniversitesi'nde İngilizce hazırlığı bitirir ve eğitimini tamamlamak için Amerika'ya gider. Alabama Üniversitesi'nde finans okur. Boston College'da da finans master'ı yapar, mezun olduktan sonra Türkiye'ye döner ve Egebank'ta çalışmaya başlar. 'Bugünden geriye baktığımızda finans okumak en baştan belirlenmiş bir kariyer miydi, bugünkü konumunuza mı hazırlanıyordunuz?' diye soruyorum. "Hayır, belirlenmiş bir kariyer değildi elbette.

Boğaziçi Üniversitesi'nden sonra 'Hospitality Management' okumaya karar vermiştim. Bu eğitimi de en iyi Cornellie Üniversitesi'nden alabileceğimi öğrendim. Aylardan hazirandı. Eylülde bu konuda eğitime başlayacak üniversitelerde yer bulmak mümkün değildi. Zaten 'Seneye gelin' dediler. Bir yıl kaybetmeyi istemedim. Çevrenin de etkisiyle finans okumaya karar verdim. İyi ki de öyle yapmışım." cevabını veriyor.

Finans alanında eğitim almak size nasıl bir bakış açısı kazandırdı?

"Ben hayatın bütününe, her zaman "risk hesabı" olarak bakarım. Eğer zaten analitik bir düşünce yapınız da varsa finans eğitimi almak sizi böyle bir düşünce yapısına taşıyor. Finans eğitiminde insanın DNA'sına risk yönetimi kodlanarak yerleştirilir ve siz de yaptığınız her işi ona göre değerlendirirsiniz. Etrafımdakiler bana yaptığım her işe bankacılık bakış açısı getirdiğimi söylerler."

Peki, özel hayatınızda da böyle misiniz?

"İnsanın özel yaşamında da bu bakış açısını çok değiştireceğine inanmıyorum."

Pek çok iş kolunda faalsiniz. Sizi en çok hangi alanda anmalıyız?

"İçinde bulunduğumuz son dönemde otomotiv ve gayrimenkul işiyle daha çok uğraşıyoruz. Gayrimenkul geliştirme ve alışveriş merkezleri asıl ağabeyimin branşı olmasına rağmen, o ABD'ye gittiğinde burada onun işleriyle de ben ilgileniyorum."

Mustafa Bayraktar'ın sorumlulukları oldukça fazla. Girişimci ve yönetici olarak bu geniş sorumluluk alanıyla nasıl baş ediyor? Nasıl bir yönetim anlayışına sahip?

"Dinlemeyi severim ve olaylara çok hızlı reaksiyon vermem. Kısa yolu sever ama temkinli yaklaşırım. Babam bu işin profesörüdür. Benim de olaylara temkinli yaklaşımımda biraz da onun etkisi var. Çabuk konuşmaktansa iyi dinlemek insanı daha kârlı çıkarıyor. Ama kızarsam da iyi kızarım. Çok çeşitli işlere girmiş çıkmış olmaktan dolayı çok tecrübe edindik. Aslında, amatör gibi çalışan profesyonellerden oluşan bir grubuz. İnsanlara yetki vermeyi sever ama hesap sormayı da severiz. Yöneticilerimizi yetkilendiririz."

Mustafa Bayraktar sonuçları da görmek isteyen bir yönetici. Peki, en çok neye kızar?

"En çok dürüst olunmadığında kızarım. Olan, olmadığı gibi anlatılırsa ya da olmayanı olmuş gibi gösterirse de bundan hoşlanmam. Bunu yapanı yargılamadan infaz etmem ama iş ilişkilerinde güven duymak isterim. Başlangıçta karşımdakine epeyce avans veririm. Bunu babam Hüseyin Bayraktar'dan öğrendim, böyle eğitim aldım."

Nasıl bir aile içi eğitim aldınız ve büyüdüğünüz ortam nasıldı?

"Ben Kayseri'de doğdum. 5 yaşında İstanbul'a geldim. O zaman babam Hüseyin Bayraktar ile amcam İzzet Bayraktar ortaktı. Amcam daha önce gelmişti İstanbul'a. Çocukluğum Ataköy'de geçti. Gayet mutlu bir ailede büyüdüm. Anne babanın bir arada olduğu ama babanın çok çalıştığı bir aileydik. Sokakta oynayan kuşaktanım ben. Bu nedenle de güzel bir çocukluk geçirdim."

Hüseyin Bayraktar'ın size verdiği en önemli öğreti ne oldu?

"Hayatta hiçbir şeyi şansa bırakmamayı öğretti. İnşallah, maşallah olur diyerek hareket etmemizi istemezdi. Mesela kendisi bir kitap yazmıştı ve kitabına isim arıyordu.

Kendisine, 'Kitabınızda verdiğiniz bir mesaj var. Onu tek cümleyle söyleyelim.' dedim. Buradaki mesaj nedir? 'Hiçbir şeyi şansa bırakmadım, çok çalıştım' demişti. Daha doğrusu; 'Hiçbir şeyi şansa bırakacak zamanım olmadı.' dedi. O zaman kitabın adı bu olsun dedim. Etrafımdakilere danışmayı, fikir sormayı, dinlemeyi ve akıl sormayı da babamdan öğrendim."

Şirketin yönetim yapısından söz eder misiniz? Siz ikinci kuşaksınız. Kurucu Hüseyin Bayraktar'dan sonra nasıl bir yönetim yapısı oldu?

"Aile adına işi günlük takip eden benim. CEO'nun tanımı da bizce bu. Bunun dışında grubumuzda tüm şirketlerin başında profesyonel yöneticiler var. İnsan kaynakları, hukuk, vergi danışmanlığı gibi bazı departmanlar merkezi olarak yönetilir. İK'ya ve teknolojiye çok önem verir, yatırım yapmaktan da çekinmeyiz. Türkiye'de insanlar bu tür yatırımlardan korkar. Biz korkmayız hatta iç yayın organımızın adı da 'Yenilikçi'. Bu tesadüfen seçilmiş isim değil. Yenilikçi olmak, kurumun dışına çıkıp düşünebilmek ve değişik bakış açılarını yakalayabilmek adına önemseriz. Başkalarının görmediği şekilde bakabilmeyi, başkalarının göremediklerini görmeyi isteriz. Eğer önce siz şahsen bunu başarırsanız, birlikte çalıştığınız insanlar da böyle bakabiliyor. Bu kurumsal bir kültür olarak grubumuzda benimsenen bir yönetim yaklaşımı. Biz bugüne değin başkalarınca yapılmamış işleri yaptık. Bunun bir diğer anlamı, maymun iştahlılık olarak algılanabilir ama her zaman yeni projelere giriştik. Buna cesaret de diyebilirsiniz!

Asıl iş otomotiv yedek parça ticaretiydi değil mi?

"Babam ve amcam ortak beraber işler yürütürken diğer taraftan da babam Hüseyin Bayraktar, Sabancı ailesiyle birlikte Lassa fabrikasını kuruyor. Lassa'nın bayi ağını da Hüseyin Bayraktar oluşturuyor. Otomobil işimizin başlangıcı budur. Bu arada amcam İzzet Bayraktar kuzenlerimi ziyaret için Amerika'ya gidip gelirken alışveriş merkezlerini görüyor ve "Neden bizim ülkemizde böyle AVM'ler yok!" diyor. O dönemlerde herkes birbirine, "Bu adam ne yapmak istiyor?" diye merakla soruyor."

Mustafa Bayraktar, bu noktada yenilikçi ve daha önce yapılmamış işleri yaptıklarına ilişkin örnekler verirken Galleria'dan söz ediyor. Ülkenin ilk alışveriş merkezi olan Galleria projesi başarılı olur ancak her başarılı işin ortaklarının yakalandığı, başarıyı paylaşamama hastalığına yakalanır işin tarafları. Bir kararla hisselerini devreden Bayraktar Grubu, Galleria projesinden ayrılır. Hüseyin Bayraktar, Sakıp Sabancı ile iyi dosttur. Bir Uzakdoğu seyahati sırasında, Sakıp Bey teşvik edici bir konuşmayla Egebank'ın satılık olduğunu ve Hüseyin Bayraktar'ın bankayı almasının iyi olacağını söyler. Bu seyahatin ertesi günü, Bayraktar ailesi 12 saatlik bir Ege gezisiyle, bankanın hisseleri, bir araya toplar. Böylelikle grubun ikinci işi de bankacılık olur.

Grup hangi sektörde yaptığı işle anılmak ister? Bayraktar Grubu deyince ne gelmeli aklımıza?

"Pek çok işe girdik çıktık ama yaptığı işi ciddiye alan bir şirket olarak anılmak isteriz. Kayserililerin çocukları yaz tatillerinde çalışarak iş hayatına başlarlar. Ben de Boğaziçi Üniversitesi'nin hazırlığına giderken Lassa'ya da yarım gün işe giderdim. Aklımın erdiği günden beri de grup olarak içinde bulunduğumuz her işte ben de fiilen bulunmaya gayret ettim. Bir tek tekstil sektörünü bilmem."

Siz eğitiminize Kayseri'de başlamış Amerika'da devam etmişsiniz. Bu iki kültürü nasıl birleştirdiniz?

"Beş buçuk yıl ABD'de kaldım. Amerika'da insanlara mesafeli durmayı, farklı insanlara ve farklılıklara saygı göstermeyi öğrendim. Bu, işime de yansıdı. Karşımdaki kişi ne istiyor ve ne demek istiyor anlamaya çalışıyorum. Empati kuruyorum."

Aileden neler öğrendiklerinizi anlatıyordunuz...

"Biz tipik bir Anadolu ailesinde büyüdük. Zamanında babama nasip olmayan şeyler Allah'a şükür bana ve kardeşlerime nasip oldu. Babam da aslında Amerika'ya gitmeyi çok istermiş. O günün maddi imkânsızlıklarından dolayı gidememiş. Büyükbabamız da ticaret yaparmış. O zamanın Türkiye'si çok farklıymış. Babam, 'Zengindik ama ayağımızda ayakkabı yoktu.' der. Ama zaten o dönemde kimsede de ayakkabı yokmuş. Babam o günün şartlarında Kayseri'den İstanbul'a gelmiş ve büyük bir işe girişmiş. Dolayısıyla biz buradan kalkıp Ay'a bile gitsek onun kadar yol almış sayılmayız."

600 milyon dolarlık büyüklükten söz ediyorsunuz. 2008'de ne görüyorsunuz?

"2008'de 700'ü geçeriz diye düşünüyorum. Citröen, Yokohama, Subaru markalarının satışında büyüme planlıyoruz. İlk üç ay geçen seneye göre çok iyi gidiyor. Otomotivde belki o kadar büyüme olmayacak. Ama biz ne olursa olsun pazar payımızda büyüyeceğiz. Bu da birilerinin pastasına çatalı batıracağız demektir. Geçen sene 14 bine yakın araba sattık. Bu seneki hedefimiz 18 bin. Ama otomotiv pazarının ne olacağı tam belli değil."

Ege Endüstri, sektörünün lideri bir kuruluş.

"Türkiye'deki tek üreticiyiz. Alternatifimiz ithalat. Dünyadaki pazar payımız da yüzde 5'in üzerinde. Bu alan giderek büyüyor. Geçmişte 120 bin adet kovan yapabiliyorduk, bugün 200 bin yapabiliyoruz. Amerika'ya gidince araçların altında bakıyor ve bize ait kovanlar diyorum. Bu insanın hoşuna gidiyor."

Ege'nin aksları bir dünya markasıdır diyebilir miyiz?

"Kesinlikle. Ülker'in Godiva'sı gibi bizim sektörde ünlü bir markayı satın alabilirdik. Treyler dingili için böyle bir satın alma iki sene evvel söz konusuydu. Ancak şöyle de bir durum var; çikolatayla hemen herkes ilgileniyor. Bizim dingili marka olarak kimler bilecek?"

Otomotivde Japonlarla çalışıyorsunuz. Japonlarla çalışmak nasıl?

"Kolay aslında. Geç onun koltuğuna ve onun gibi düşün, anlaşırsınız. İletişim açısından en kolay Amerikalılarla çalışırsınız. Vara var, yoka da yok derler. Subaru'ya yüzde 10 ortak olduk. İnsanlar sordular, 'Niye yüzde 10?' Burada bizim için önemli olan, ortaklık payımız küçük de olsa üretici şirketin bizim iş anlayışımıza göstermiş olduğu güveni gösteriyor olmasıydı. Babam Kayseri'de otomobil ticareti yaparken aracını sattığı üretici firmanın kendi firmasına ortak olacağını rüyasında bile göremezdi."

Siz büyüyeceğiz diyorsunuz ama Türkiye ekonomisi ne yöne doğru gidiyor?

"Türkiye ekonomisi iyi yerlere gidiyor. Aslında bizim tahmin ettiğimizden daha da iyi durumda. Temel bozuklukları var tabii. Borçlarımız var ama çaresine bakılırsa halledilebilir. Politik istikrar sağlanmalı. İçinde bulunduğumuz coğrafyanın dinamizmini çok iyi kullanmıyoruz. Bazı kısır görüşler var ve bu görüşler bizi bir yere ***ürmüyor.

Keşke bunları tartışmasak, keşke bunlarla uğraşmasak... Meselâ geçenlerde Çin'deydik. Çin almış başını gidiyor. Seyahatim sırasında bir şirkete gittim. Orada çalışanlarla konuştum. Farkındalıkları o kadar yüksek insanlardı ki. Bu durum parayla sağlanacak bir şey değil. Mühim olan isteyip yapmak.

İki sene önce de gitmiştim. Nasıl yaptınız bunu, dedim. Bana; 'Minimum 6 gün, 12 saat çalışıyoruz.' dedi. Bunu diyen adam 27 yaşındaydı. Gelelim ülkemizin ortamına. Bana göre ülkemizde demokrasi yok. Siyasi Partiler Kanunu değişmedikçe de hiçbir şey değişmeyecek."

Kaynak: Günseli Ozan Ocakoğlu/Zaman

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Ticaret
Bartoloucci
Üye

Toplam 1347 yazı
26/09/2008 :  05:38:47  Alıntı
Doğuştan şanslı.. belki kat kat daha becerikli/bilgili vs olanların kahvede vakit öldürdüğü bir Türkiyede yaşıyoruz.
Satılık Ziftin Olsun,

Selanik'ten Kel Gelir




Yerleşim : Türkiye / Özel  |  Meslek : Diğer
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

1.75 saniye.
04:46:02, 19 Mayıs 2024, Pazar

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım