Düşünelim, Tartışalım, Birlikte Öğrenelim... - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Düşünelim, Tartışalım, Birlikte Öğrenelim...


Akın Arslan
Üye

Toplam 320 yazı
08/10/2001 :  01:29:36   Yazarın websitesini ziyaret et Website  Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Merhaba,

Özellikle 90’lı yıllardan beri Türkiye’de kurum ve kuruluşlarda üzerinde çok durulan, şirket/kurum bakış açısı ile tanımlanmak istenen kavramlar:

Vizyon,
Misyon,
Öngörü,
Strateji,
Taktik,
Hedef,

Bu arada çok meşgul olduğumuz bir konu daha var: Bunları kendi içinde hiyerarşiye sokmak. Mesela en tepede hangisi olacak? Önemli bir soru. Tecrübelerim gösteriyor ki akademisyenler bile bu kavramları karıştırırken uygulama sahasında kaosların olması çok normal. Bazıları bu kavramların Türkçe olmadığı yaklaşımı ile Türkçe karşılık aramaya yöneliyor. Hatta uygulamada vizyon’a “öngörü” ya da “strateji” , misyon’a “görev” demeye çalışanlar mevcut. Acaba bulunanlar ne kadar Türkçe? Tabi ne kadar doğru?

İşte size hiyerarşik sıralamalardan örnekler:

Vizyon-Misyon-Strateji-Taktik-Hedef
Misyon-Vizyon-Strateji-Taktik-Hedef
Öngörü-Misyon-Strateji-Taktik-Hedef
Misyon-Strateji-Taktik-Hedef

Bu arada iki kavramı daha bunların arasına sokanlar da mevcut: “doktrin” ve “konsept”.

Öngörü-Konsept-Doktrin- Strateji-Taktik-Hedef

Şimdi diyeceksiniz, “bu iş nereden çıktı?”. Eğer bir işin felsefesini oturtamazsanız, uygulama hiçbir zaman tutmayacaktır. Ben Türkiye’de uygulama hatalarının büyük bir kısmının eğitimsizlik sonucu felsefenin yeterince konumlandırılamaması ve paylaşılamamasına bağlıyorum.

Eğer dikkat ederseniz strateji-taktik-hedef arasındaki ilişki ortak kabul görmüşe benziyor. Demek ki işin o kısmı felsefede kafalarımıza oturmuş. Peki ya üst tarafı? Orası biraz sorunlu.

Bir kere “öngörü” ile “vizyon” arasında çok net bir fark var. Öngörü, gelecekte olması muhtemel şeyleri, elimizdeki geçmişe yönelik mevcut bilgileri bilimsel esaslarla analiz ederek yarını tahmin etmektir. İngilizce’deki karşılığı bire bir denilebilecek yakınlıkta “foresight”tır, yani “vision” değildir. Vizyon ise bulunmayı beklediğimiz kurumumuza ait olası bir geleceğin resmidir. Sizde reaksiyonlar oluşturabilecek bir resim. Eğer bu resmi mantıklı ve açık bir şekilde ortaya koyamazsanız serap olmaktan öteye gidemezler. Vizyonu 10-15 sene sonrası olarak algılamak de çok doğru olmayacaktır. Vizyon bilimsel bir hayaldir ve görebileceğimiz kadar ilerisidir. Ufuk hattından daha ileriyi göremezsiniz, sisli bir havada ufuk hattını da tam olarak göremezsiniz, ama görebileceğiniz en uzak mesafeye bakarsınız. Bir kriz durumda eğer 3 seneyi görebiliyorsanız vizyon o aralıkta olabilmelidir.

Vizyonun içinde mutlaka “hayal” olmalıdır. Hayal sizin geçmişten kurtulmadaki yeteneksizliğinizi yenmenizi sağlayacak, farkı yaratmanıza vesile olacaktır. Farkı yaratmak yerine daha iyiyi yapmaya çalışmak stratejik açıdan büyük hatadır.

Şimdi çok önemli gördüğüm bu durumu sizlerle bir örnek aracılığı ile açmak istiyorum.

Bir şirket düşünün, beyaz eşya sektöründe Avrupa’daki 8nci büyük üreticisi . 1995’te belirlediği vizyonu;

“Avrupa’nın en büyük beş beyaz eşya üreticisi arasında yer almak.”

Vizyonda hayal de olsa bir iddia olmalıdır. Yukarıdaki vizyon cümlesi böyle bir iddiayı içeriyor. Peki beşinci olmak ile birinci olmak arasında fark olmayacak mı? Şirket verilerle 4ncülüğe yükseldiğinde onu birinciliğe hangi güç çekecek?

Vizyon sizi iyi olan bir yerlere çekebilmelidir.

Farz edelim ki şirket vizyonu değiştirdi ve ;


“Avrupa’nın en büyük beyaz eşya üreticisi olmak.” yaptı.

Acaba bu sefer de hayal ederken uçmadı mı? Ufuk hattı çok uzak değil mi? Görülebiliyor mu?

Vizyon şartlar sağlandığı takdirde öngörülen bir zaman diliminde ulaşılabilir olmalı, sizde o heyecanı sıcak tutmalıdır. İmkansızlık ve ulaşama endişesi vizyonu geçersiz kılar.

Peki şirket yukarıdaki gibi yapmadı ve 4ncülüğe yükselince önceki vizyonunu revize etti;

“Avrupa’nın en büyük üç beyaz eşya üreticisi arasında yer almak.”

Şimdi oldu mu? Bu revizyon şirketin strateji ve politikalarında rekabetçi bir üstünlük yarabilecek “farkı” yaratmak” a yönelik araçlar sunabilecek mi?

Vizyon, rekabetçi stratejilere zemin hazırlayacak, pazarda farkı yaratacak unsurlar içermelidir.

Eğer şirket vizyonunu şöyle değiştirseydi :

“Avrupa’da her evi bir XXXXX ürünü sahibi yapmak”

İşte o zaman farkı yaratırdı. Bu vizyon; müşteri odaklı düşünmeyi, müşteriyi tasarımda kullanmanın önemini, ürünün ve ürüne yönelik sunulan hizmetlerin kalitesini sürekli arttırmayı, pazarda markanın konumlandırmasını, ürün farklılaştırmalarında son kullanıcıya daha kolay erişmeyi, müşteri eğilimlerini öngörmenizi sağlayacak müşteri veri tabanı yaratmayı, kişiselleştirme uygulamalarda rekabetçi bir üstünlük sağlamayı temin edebilir.

Ve bütün bunların sonuçları ciroya olumlu olarak yansıyacağından, vizyonunuz ile her geçen gün adım adım zirveye oturur, zirvedeyken bile farkı yaratırsınız. Araştırmalar gösteriyor ki sahip olunan bir müşteriyi elde tutmanın maliyeti yeni müşteri yaratmanın maliyetinin beşte biridir.

Bu konuya düşüncelerinizi aldıktan sonra misyon ile devam edeceğim.

Özellikle misyonun toplumumuzda en çok yanlış anlaşılan ve yorumlanan kavram olduğunu düşünüyorum.

Misyon ;

“bir kurum veya kuruluşun varoluş sebebidir”

Bu kavramı iyi anlamamız gerekiyor.....


Güzel günlere,

Akın Arslan


Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Danışmanlık
dogan
Üye

Toplam 49 yazı
08/10/2001 :  09:39:57  Alıntı
Selam,

Akın Beyin vizyon ile ilgili tanımlamalarına kesinlikle katılıyorum. Vizyon kısa vadeli yada zamana bağlı bir hedef değildir. Vizyon bir örgütün yaşama sebebi ve amacıdır. Dünyanın en büyük buharlı lokomotif üreticisi vizyonunu “Dünyanın en büyük buharlı lokomotif üreticisi olmak” diye tanımladığı için diesel ve elektrikli lokomotiflerle birlikte yaşam amacı ortadan kalktı ve bugün yok. Oysa vizyonunu “dünyanın en büyük lokomotif üreticisi olmak” olarak tanımlasaydı ? vizyon çok dikkatli tanımlanması gerekli bir kavram. Misyon gibi 3-5 senede bir değiştirilebilecek birşey değil. Zaten böyle olursa vizyon olmaz.
Yapılan sıralamaya bakınca pek uzlaşılamadığı açık ama buda sonderece normal. Akademisyenlerin teorik ve felsefi yetkinliği ile uygulamacıların tecrübe birikimi çok farklı buda doğaldırki farklılaşma getiriyor. Kendi içinde bile bu gruplar uzlaşamıyorki. Uzlaşmamak böyle olunca aslında iyi oluyor. Yarattığı beyin fırtınaları ve üretim gelişmeyi getiriyor. Eğer sıralmayı ben yapacak olsaydım biraz farklı olurdu. Öncelikle hedef ile misyon arasında fark nedir ? hedef ile misyon aynı platforma oturmuş birer kavram olarak değerlenmeli diye düşünüyorum. Teknik olarak hedef misyonun bir alt kümesidir de diyebiliriz.

O zaman sıralamayı şöyle yapmak lazım belkide;

Vizyon-Misyon-Stateji-Taktik(yöntem)

Burada bence ekip en önemli kavram tüm dört adımda da var olması gereken iyi eğitimli ve yetenekli değişime açık hatta değişimi sürekli tanımlayan geliştiren bireylerden oluşan güçlü bir ekip ve bunların bağlı olduğu bir gerçek lider. Tüm bu çalışmalar ve tanımlamalar o zaman yerini buluyor ve anlam kazanıyor.
Vizyon doğru tanımlanması gereken kavramların başında geliyor. Eğer doğru bir vizyon tanımlayamassak bu iki sonuç doğurur, i- Yanlış vizyon bizi gelecekte amaçsız bırakır ki buda ölüm demektir, ii- Vizyon tanımlamamış oluruz ki buda bizim amaçsız olmamız anlamına gelir. Amaçsız iseniz hedefleriniz stratejileriniz ve diğer hiçbirşeyiniz olamaz. Kısaca yine ölürsünüz. Dünya böyle ölen şirketlerle dolu. Gücünüzün desteklediği bir hedef değil sizin bugün ve gelecekte yaşamanızı sağlayacak ulvi amaç, Vizyon dur. Akın Beyin verdiği beyaz eşya üreticisini yakından tanıyoruz. Eski genel müdürleride geçtiğimiz günlerde Akın Beyin söylediğine paralel bir açıklama yaptı zaten. O zaman Akademisyenler ile Uygulamacılar bir arada çalışmak zorundayız. Bu tür kavramlar pek şakaya gelmez ve hata affetmez. Bedeli çok ağır olur. Tabi bu işi herkes yapıyor diye düşünerek 100-200 bin $ vererek bir danışmana yaptırmak sonra bunu heryere güzel çerçevelerle asıp unutmak (bir çok şirkette yapılan bu) zaten yapmamak ve para harcamak olduğu için yapma daha iyi en azından gelecekte birilerine açık kapı bırakarak fırsat verirsin.
Vizyon bizim kaderimiz o halde bunu en doğru biçimde yapmak ve arkasında sonuna kadar durmak zorundayız. Yap-Boz iş değil. Gerçekten en tehlikeli karar ama alınmak zorunda olan bir karar bu yüzden çok iyi bir ekiple çok iyi düşünerek tanımlanmalı ve sonuna kadar arkasında durularak uygulanmalı


__________________
Dogan Atik

Yerleşim : Türkiye / Eskişehir  |  Meslek : Master Black Belt
İsmail
Yazar

Toplam 81 yazı
09/10/2001 :  11:15:50  Alıntı
Mesajlar serisini paylaştığımız Akın bey ve Doğan bey'in katkıda bulundukları yeni forum konusu ile tartışma platformunda düşüncelerimizi harmanlama noktasına doğru gidiyoruz. Vizyon tartışması ile başlaması da çok yakışmış.Öğrenen organizasyonlar konusunda hiyerarşik olmayan bir kategorizeyi önemseyen Akın bey,böylece daha serbest bir ortamı belirlemiş oldu.

Belki konu başlığımıza bir vizyon belirleyerek,"vizyonun vizyonunu" bulabiliriz.Teorinin pratikle buluşmasını en verimli kılan yöntemleride bu şekilde ortaya koyabiliriz.

Robert H.Rosen, Vizyonu; insanlara liderlik etmenin ilk şartı olarak görür."Liderler bütünsel resmi görür ve bu geniş perspektifi başkalarıyla birlikte dile getirirler..Koordine eden ortak amaç oluşturur."
Bu tanıma eşlik eden bir yaklaşım da John P.Kotter'den geliyor:"İşletmenin yönetim biçimini değiştirerek yeni ve daha zorlayıcı bir piyasayla başa çıkmak için,Toplam kalite yönetimi,değişim mühendisliği ,boyut belirleme,yeniden yapılanma,kültürel değişim ve dönüşüm " çalışmalarında tekrarlanan sekiz hataya dikkatimizi çekiyor.Bu hataların üçü yine vizyonla ilgili.Sırayla,
Bir vizyonun bulunmaması,
Vizyonu yeterince iletmemek,
Vizyonun önündeki engelleri kaldırmamak,

Buna göre, vizyon yön belirlemeli,kavramlar net olmalı,geleceği ve heyecanımızı paylaşmalı,çok derinlerde olmayan ve gömülü yerden çıkarılması zor olmayan bir derinlik ve amacı olmalı. Değişimi Yönetmek başlıklı makalesinde J.P.Kotter,"Faydalı bir kural" diye vizyon belirlemede bir öneride bulunuyor:
Beş dakikada ya da daha az bir sürede bir kişiye vizyonu aktaramıyor ve hem anlamasını hem de ilgi göstermesini sağlayamıyorsanız,henüz dönüşüm sürecinin bu evresini tamamlamamışsınız demektir.

Vizyon ile ilgili uzun değerlendirmeler yapan R.H.Rosen ise,aşağıda özetleyeceğim tanımlarla vizyonu oluşturmanın parametrelerini veriyor.

VİZYON;
İnanılacak bir şey olmalıdır.
Kuruluş için bir itki sağlamalıdır.
Neyi savunuyor?,neye inanıyor? ve nereye gidiyor? sorularını net cevaplamalıdır.
İyi liderler,tek sesli olmayan bir vizyona inanarak, düşüncelerini bütün kuruluşla paylaşarak belirlerler.
Kuruluşu ileriye yönelten yol gösterici ışıktır.
Liderin vizyonu kuruluşun şablonudur.

ANA DOĞRULTUYU AÇIKLIĞA KAVUŞTURMALI,BİR ORTAK AMAÇ DUYGUSU AŞILAMALI VE KURULUŞUN NE OLMAK İÇİN ÇABA HARCAYACAĞINI AÇIKÇA BELİRTMELİDİR.

Vizyon uygulandığı ölçüde iyidir.
Eğer herkes kuruluşun neyi başarmaya çalıştığını biliyorsa,kat edilecek yol daha az tehlikeli hale gelir.
İnsanların sonuçlara odaklanmasını sağlamalıdır.

General Mike Loh,vizyonunu performans ölçülerine bağlar ve vizyonun gerçekleşmesini sağlamak için sürekli olarak bu ölçüleri gözetirdi.
Vizyon ilkesini izleyen liderler yüksek performanslı bir firma oluşturmanın temelini atmış olurlar.

Organizasyonların vizyonu belirlenirken;
-Bütünsel resmi çizmek,
-Paylaşılan bir amaç oluşturmak,
-Sonuca yönelik düşünmek,
-Değişim sürecinin rotasını çizmek,
-Bir yüksek performans kültürü oluşturmak ,
öncelikle dikkate alınmalıdır.

Vizyon oluşturma konusunda ,James C.Collins ve Jerry I.Porras'ın katkılarını da aktarmak istiyorum.
İyi bir vizyonun şüphesiz iki temel bileşeni olmalıdır:

1-Çekirdek ideoloji:
Neyi savunduğumuzu ve niçin varolduğumuzu tanımlar.Bir örgütün kalıcı yapısıdır.Tutarlı bir kimliktir.Temel amaç ile temel değerleri birleştirir.Değişme ve gelişme sırasında organizasyonu ayakta tutan zamktır.

2-Tasarlanan gelecek:
Büyük,zorlu,cesur hedefleri ve uzun bir zaman kesitini belirleyen bir sürecin varılacak noktasıdır.Burada hayal ile canlı olan varlıklar rasında çelişki diyebileceğimiz kopukluklar yaşanmaması için dengeli bir tasarım önemsenmelidir.

Çekirdek ideoloji ile tasarlanan geleceğin bütünleşmesi için, atılacak adımların kendi içinde tutarlı ve ortak amacın çerçevesine uygun olmaları oranında, sağlıklı bir vizyon oluşur.
Bu konuda devam etmek dileğiyle..

Yerleşim : Türkiye / Ankara  |  Meslek : İnş.Yük.Müh.
bahadirakin
Üye

Toplam 13 yazı
09/10/2001 :  16:57:04 Yazarın websitesine git Website   Alıntı


Aslında konu ciddi ama kavramlar birden bana Dilbert İlkesindeki bir bölümü hatırlatıverdi. Konuya bir de bu açıdan bakın isterseniz.

İşletmelerde İletişim, Misyon ve Vizyon

Çağdaş işletmelerde organizasyon üzerine yazılan eserlerde en fazla vurgulanan konuların başında işletmelerde etkin bir iletişim sisteminin kurulması, işletmenin varoluş gayesi yani misyonunun çalışanlarca benimsenmesi ve tüm şirket genelinde paylaşılan bir vizyonun bulunması gibi konular gelmektedir. Scott Adams da bu önemli konulara kendi bakış açısıyla açıklamalar getirmektedir:

"...Herhangi bir işletme fakültesi profesörü size işletmelerde iletişimin esas amacının açık bir bilgi transferi olduğunu söyleyecektir. İşletme profesörlerinin iş dünyasında nadiren başarılı olmalarının sebebi de budur. Halbuki işletmelerde iletişimin gerçek amacı kariyerinizi ilerletmektir. Bu da “açık bir bilgi transferi” nosyonuyla genellikle çelişir. Başarılı bir yönetici en iyi iletişimin yanlışlıkla başka bir bilgiye bulaşmaksızın şu mesajı taşıması gerektiğini bilir: “Ben terfi ettirilmeye değerim”. Açık bir iletişim sadece başınızı derde sokar. Unutmayın, net bir konumda olmadıkça yanlış yapmış sayılmazsınız. Bu tuzağa düşmeyin.

Misyon ve Vizyon

Eğer çalışanlarınız aklı başında hiç kimsenin almayacağı düşük kaliteli mallar üretiyorlarsa genellikle bu sorunu “Misyon Belirleme” tartışmaları için toplantı düzenleyerek aşabilirsiniz. Misyon genellikle “Yönetimin açık ve net bir şekilde düşünme yeteneğinin olmadığını ortaya koyan uzun ve anlamsız cümle” olarak tanımlanabilir. Tüm başarılı şirketlerde bunlardan bulmanız mümkündür.

Mesela, işletme problemlerinize çözüm için şöyle bir misyon belirleyebilirsiniz:

“Sektörde lider olana kadar yeni bir Toplam Kalite Paradigması içinde yetkilendirilmiş ekip dinamikleri kullanarak en kaliteli malları üreteceğiz.”

Eğer misyon belirleme çabalarınız bir işe yaramadıysa bir de Vizyon oluşturmayı deneyebilirsiniz. Vizyon’da hedefler daha yüksek olmalıdır ki sonuçlar yüzyıllar sonra alınabilsin. Vizyon belirlemedeki ilk adım, yöneticileri bir odaya kilitlemek ve onlara “Vizyon Belirleme” ne demek tam olarak anlatmak, vizyon ile misyon, işletme planı ve hedef arasındaki farkın ne olduğunu kavratmaya çalışmaktır. Bunlar son derece önemli konulardır, çünkü çalışanlar yanlışlıkla “misyon” kapsamındaki işler yerine “vizyon” kapsamındaki işlere yönelerek telafisi imkansız sorunlara neden olabilirler. Katılımcıların yorgun düşüp birbirlerinin zekasıyla eğlenmeye başladığı noktada vizyonun tanımı ile ilgili tartışma bitecek ve bazıları bir an önce toplantı bitsin diye farklı önerilerde bulunmaya başlayacaktır.


İletişimde önemli bir nokta: Yönetici gibi konuşmak.


Yönetimde ilerlemek istiyorsanız, başkalarını sizin zeki olduğunuza inandırmanız gerekir. Bu da, genel kelimeler yerine anlaşılması imkansız kelimeler kullanmakla mümkündür. Mesela, bir yönetici asla “Patatesi çatalla yedim” dememelidir. Bunun yerine “Bir nişasta kaynağını işlemek için çoklu metal uçlu bir gereçten yararlandım” demek zorundadır. Her iki cümle yaklaşık aynı anlama gelir, ama ikincisini daha zeki bir kişi söylemiştir.


Metnin tamamı için
http://www.stratejiyonetim.com/dilbert1.htm

__________________
H.Bahadir AKIN
http://www.stratejiyonetim.com

Yerleşim :   |  Meslek : Öğretim görevlisi / Asistan
Akın Arslan
Üye

Toplam 320 yazı
10/10/2001 :  11:30:58 Yazarın websitesine git Website   Alıntı
Merhaba,

Yazdıklarınızdan çıkardığım sonuç; “vizyon” konusundaki düşüncelerimizin birbirine çok paralel olduğu yönünde. Özellikle İsmail Bey’in “organizasyonda vizyonu belirlerken” başlığı ile yaptığı bir tanımlamaya dikkat çekmek istiyorum.

ALINTI YAPILAN METİN:


“Sonuca yönelik düşünmek...”



Eğer kurumsal ve personel yetkinliklerinde, ortak kabul gören ilke ve değerlerde eksiklikler varsa bu yaklaşım kötü sonuçlar da doğurabilir. Bir şirket “5 yıl içinde 5 milyar dolarlık ciroya ulaşmak” gibi vizyonu benimseyebilir. Gayet doğal, o ölçütlerini para ile ifade etmek istemiş olabilir. Eğer ilke ve değerler olmadan, sadece bu sonuca yönelik yola çıkar ve ne pahasına olursa olsun ben bunu elde edeceğim hırsına kapılırsa, toplumsal anlamda çevresine ve bulunduğu ortama hiçbir değer katmaksızın vizyonunu gerçekleştirebilir. Ya sonrası?...

Vizyonun aynı zamanda sizin haricinde de bulunduğu ortama değer katması gerekir. Eğer bunu başarabilirseniz kalite odaklı iş mükemmelliğine ulaşır, yarınlara koşar, sürekli hayatta kalabilirsiniz. Gelecekte entropiye karşı vereceğiniz savaşta vizyonunuzun çevrenize değer katması size güç verecektir.

Bu arada şunu da ifade edeyim Bahadır Bey’in bize hatırlattığı Scott Adams’ın “Dilbert ilkesi”, gerçek hayattaki insan ve onun organizasyonunu tanımamıza önemli katkısı olmuştur. Birçok şey teorideki yaklaşımlarla çözülememektedir. İnsanı çok iyi anlamak, teoriyi insana ve onun algılamalarına göre düzenlemek bizi başarıya ***ürecektir. Organizasyonun içindeki insanı görmezlikten gelerek hazırlanmış bütün planlar bir gün çöpe atılmaya mahkumdur. Scott Adams’ın “dilbert ilkesi” ile başladığı ve 10 kitap yazdığı büyük ilgi uyandıran çizgi kahramanı içimizden biridir. Dilbert, kendisiyle, bizimle ve yaşadığı çevreyle dalga geçer. Adams’ın okuduğum üç kitabında da özellikle bu temayı çok beğendim.

“Eğer kendinizle alay edebiliyorsanız, kibiri, ihtirası, kendini beğenmişliği yırtmışsınız demektir. O zaman dünyaya daha objektif bakabilir, empatiyi gerçek anlamda yaşayabilecek ortamı hazırlamış olursunuz."


Şimdi kaldığım yerden sizin fikirleriniz de dikkate alarak devam etmek istiyorum.

Vizyonu tanımladık.

Peki ya misyon?

Bence burada tökezliyoruz, tökezlediğimiz için de batıyoruz.

Misyon, bir kurum veya kuruluşun varoluş sebebidir. Bence buradaki kritik kelime; “varoluş”.

İnsan için düşünelim. İnsan ana rahmine düştüğü anda ona tanımlanan misyonun ilk safhası başlar; yaradılış. İkinci safha yaşamaktır, doğumla, ilk nefesi almakla başlar. Üçüncü safha ölümdür, yaşamı bitirir. Birinci safhada insanin yapabileceği hiçbir şey yoktur, o sürece doğal olarak hiçkimse müdahale edemez!.. O, iki kişinin özgür iradesi sonucu, bir sevgi ürünü olarak tanrı tarafından tanımlanan şartlarda ana rahminde yaratılma sürecini yaşar. İkinci safha ilk nefes ile başlayan gerçekler dünyasıdır. İnsanoğlu başlangıçta bağımlı bir hayat sürerken, zamanla hayat çizgisindeki kontrolü kendisine alır; artısıyla ve eksisiyle ektiği hayatı biçer. Tabi ki köprü altında bir küçük gözde dünyaya gelen çocuk ile bir gökdelenin 88’nci katında dünyaya gelen çocuk, hayatı yaşama konusunda aynı şansa sahip olmamakta beraber, herkesin yaşarken mutlu olma şansı saklıdır. Ünlü Japon sanayisi Konosuke Matsushita, fakir bir ailenin çocuğudur.20 yaşına geldiğinde 6 kardeşi ölmüştür. Hayata sıfırdan başlamış ve bir sanayi imparatorluğu kurmuştur. Bisikletçi çıraklığından Matsushita Şirketler Grubunu yaratmıştır. Şimdi bu grup panasonic, national, technics gibi dünya markalarını üretiyor. Mutlu olmayı ve mutlu etmeyi hedeflemiş, mutlu olarak da ölmüştür.

Ve ölüm, bazen insanın tamamen kendi hazırladığı, bazen de hazırlıksı yakalanarak oyuna geldiği ölüm. Bizim bu süreçte esas olarak ilgilendiğimiz süreç “yaşam”.dır.

Misyon yaratılmakla başlar, ölümle biter. Yaratmak için ortada bir sebep olması gerekir. Yaşarken mutluluğa ulaşmak için vizyon sahibi olmak, hayatı planlamak, zorlukları güç kazanma olarak belirlemek çok önemlidir. Aslında düyaya geldiğiniz ortam ne olursa olsun, yaşamak için herkesin eşit şansı vardır, hele hele mutlu olmak için... Vizyon, yaşam serüveninizi mutlulukla sürdürebilmeniz için çıkmanız gereken anlamlı yolculuğun rotasıdır.

Misyon ise bu yolculuğa çıkacağınız gemi, mürettebatı ve sizsiniz.

Verdiğim eğitimlerde, ilk yazımda ifade ettiğim sıralamalar içinden misyonun çıkarılmasını öneriyorum. Siz eğer misyonu onların arasında bir yere yerleştirseniz, yanlış bir yerden başlarsınız diye düşünüyorum. Vizyon, strateji, hedef bir meyve ağacının bölümleri ise misyon ağacın kendisidir.

Ağaç olmadan hiçbiri olamayacaktır.

Şöyle sıralamanın da çok doğru olamayacağını düşünüyorum:

Misyon-vizyon-strateji-taktik-hedef

Bu sırlamayı şuna benzetiyorum:

“Arkadaşlar size ağacı tanımlıyorum:

Ağaç-Kökler-Ana gövde-Dallar-Yapraklar ve Meyveler....”

(Neden ağacı tekrar ifade etmek sorunda hissediyorsunuz ki, zaten ağacı tanımlıyorsunuz)

Ben misyonun, kuruluşun fiziksel varlıkları ile insanlarını, vizyonunu, stratejilerini, taktik ve hedeflerini kapsadığını düşünüyorum. Yalnız bizim misyonumuz bir şemsiye değil, bir yerlere gitmek için yolculuğa çıktığımız geminin kendisidir. Bütün fiziksel varlıkları, rotası, mürettebatı, coşkusu ve sizinle bir bütün olan gemi...

Organizasyonlarda eğer misyona bu açıdan yaklaşabilmek sabrını gösterebilir, sağduyumuzu dinlersek misyonu doğru olarak belirlemenin vizyondan daha önemli olduğu sonucuna varabiliriz.

Şu soruların misyonu belirlemede bize yardımcı olacağını değerlendiriyorum:

• Neden birşeyler yapmak istiyorum?
• Yapacağım içten ne bekliyorum?
• Neyi gerçekleştirmek istiyorum?
• Beklediklerimi gerçekleştirebilmek için ne yapmalıyım?
• Nelere ihtiyacım var?
• İnsanlar dışarıdan bana baktıklarında ne görmelerini bekliyorum?
• Sahip olduklarım, yapmayı düşündüklerimi yapmaya yetecek mi?

Güzel günlere,

Akın Arslan

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Danışmanlık
aynur çamlı
Yazar

Toplam 119 yazı
10/10/2001 :  15:47:18  Alıntı

Merhaba,

Bu konuda yazılıp, anlatılanların tümüne katılıyorum. Şu an bir katılım yapmayıp, çok güzel anlatılan bu konunun takipçisi olarak kalmak istiyorum. Yinede kendimin çok beğendiği ve şirketimin duvarında asılı olan bu yazıyı da göndermek istiyorum.

Aynur.


MİSYONUMUZ

- MÜŞTERİLERİMİZE:

· EN ÇAĞDAŞ,
· EN GÜVENİLİR,
· EN KALİTELİ,

HİZMETİ VERMEK,

· SİNERJİ YARATMAK,
· PLANLI-İSTİKRARLI-DENGELİ ŞEKİLDE BÜYÜMEK,
· HİZMET VİZYONU YARATMAK,
· ŞİRKETİN VERİMLİLİĞİNİ VE KARLILIĞINI ARTIRMAK,


VİZYONUMUZ

- HİZMET KALİTESİNİ, DEĞİŞİM VE GELİŞMELERE UYUM SAĞLA****, SÜREKLİ GELİŞTİRMEK VE ZİRVEYE ÇIKARMAK,

- TÜKETİCİLER TARAFINDAN HER YÖNÜYLE TERCİH EDİLEN AYRICALIKLI BİR HİZMET MARKASI OLMAK.

ÇALIŞMA DEĞERLERİMİZ

- DİNAMİK,
- ÖZVERİLİ, VE
- TAKIM RUHU ANLAYIŞI İLE HİZMET VERMEK;
- MÜŞTERİ MEMNUNİYETİNİ ÖN PLANDA TUTMAK;
- ÇAĞDAŞ YÖNETİM PRENSİPLERİNİ UYGULAMAK,
- BELİRLENEN HEDEFLERE KARARLILIKLA ULAŞMAK.

Yerleşim : Türkiye / Ankara  |  Meslek : BÜRO İŞLEM SORUMLUSU
dogan
Üye

Toplam 49 yazı
10/10/2001 :  17:01:16  Alıntı
Yeniden merhaba,

Misyon konusunda oldukça eş güdümlü davrandık ve çabuk uzlaştık sanırım. Pek te farklı düşünmüyorduk zaten. Misyon ile de ilgili bir kaç laf edeceğim ama bunlarda sanırım uçlarda farklılıklar göstermeyecek. Ne yapalım herzaman farklılıkların verimi yaşayamayız. Bazende uzlaşmanın gücü ile yola çıkarız.

Misyon aslında bir anlamda Vizyonun günün şartlarına uygun olarak orta ve uzun vadede hedef olarak planlanmış halidir. Kısaca hayata geçirme için bir haritadır diyebiliriz. Fakat Misyon kavramında da fazla sayısal hedefler koymak tan ziyade genel kabul gören tanımlamalar daha uygun oluyor. Bu anlamda Aynur hanımın verdiği örnek bence harika. Oldukça iyi tanımlanmış Vizyon ve Misyon kavramları. Birkere herşeyden önce birbiri ile oldukça uyumlu bu başlı başına bir başarı. Bir çok şirket bunu tam beceremez. Genelde de nedeni, eh bunu diğer tanımda kullandık şimdi farklı ifadelerle tekrarlamıyalım gibi garip bir kaygıyla davranmaktır. Tabiki benziyecek biri ideal diğeri ise onun aksiyon planına giden haritası. Vizyonu ve misyonu uyumlu olmayan bir şirket zaten başarılı olamaz. Bu noktada Misyon başarı yolculuğumuzun önemli anahtarlarında birisidir. Misyon kavramınıda Vizyon gibi sık sık değiştirmemeliyiz aksi halde inandırıcılığı ve sadakati kaybederiz ki bu başarısızlık ve kaybetmek anlamına gelir.

Genelde uzun yazıyorum ve bu sıkıcıda olabiliyor okuyan arkadaşlar için ama ben biraz geveze bir adamım. Bu seferlik kısa oldu ama dedimya söyleyecek pek fazla birşey yok genel olarak aynı paydadayız gibi geliyor bana.


Tüm iyi şeylerde uzlaşmak dileği ile…


__________________
Dogan Atik

Yerleşim : Türkiye / Eskişehir  |  Meslek : Master Black Belt
cemel73
Yeni Üye

Toplam 1 yazı
15/12/2006 :  16:39:41  Alıntı
Bir şirketin running cost' unu nasıl belirliyoruz.

Yerleşim : Türkiye / İstanbul  |  Meslek : Satış / Pazarlama
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

4.78 saniye.
06:50:20, 29 Nisan 2024, Pazartesi

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım