Elini neye atsa, ne yapsa başarıyla sonuçlanmış, önünde hep kuyruklar oluşmuş En zevk aldığı işi, en iyi bildiği şekilde yaparken, hedeflerine adım adım yanaşırken tanrı vergisi bir doğallıkla başarıyı kavrayıvermiş Zekayla işin mutfağında kaptığı yetenekleri harmanlamış, hayallerini hep yüksek tutmuş Verdiği nasihatlerde başarıyı ne kadar içselleştirdiği açıkça görülüyor Sanki bunu aksi olması mümkün değilmiş gibi Belki de gerçekten öyle Hâlâ bir çocuk gibi heyecanla gelecekten beklentilerini anlatan Zeki Başeskioğlu, hayatta ne yöne gitseydi de önünde kuyruklar oluşacak, herkes onun adımını hayranlıkla izliyor olacaktı
İş hayatına nasıl atıldınız? Memleketim Akseki’den Aydın’ın Çine ilçesine geldim ve 33 ay çıraklık yaptım Bana 330 lira para verdiler 330 lirayı aldığım gün o parayla neler yapacağımın hayalini kurarken gece parkta uyumuş kalmışım Sonra o 330 lirayı 500 yaptım 700 oldu, 1000 oldu, sonra 10 bin oldu Sonra Aydın bana küçük gelmeye başladı Daha 16 yaşındayım, Aydın’dan İstanbul’a, oradan da Amerika’ya gitmek istiyordum İstanbul’a geldikten sonra buradan çıkamadım O gün Amerika’ya gitsem her şeye sıfırdan başlayacaktım ama belki de çok zengin olacaktım
Konfeksiyon işine nasıl girdiniz? İstanbul’da evvela işportacılık yaptım, sonra küçük bir dükkân açtım Mahmutpaşa’da o han sonra çok meşhur oldu Önce 14 metrekarelik bir dükkandaydım, dükkın üst katını da aldıktan bir süre sonra bütün hanı kiraladım İlk yaptığım iş trikoydu 60’lı yıllarda konfeksiyona girdim İnsanlar 25 metre kumaş alıp terziye gidiyor, elbise yaptırıyordu Buradaki açığı hissettim ve konfeksiyon yapmaya karar verdim 1964’te konfeksiyona başladım 67 senesinde işi büyüttüm ve ilk ihracatı 69 senesinde Almanya’ya yaptım O dönemde yapılan ihracatın yüzde 97’sini biz gerçekleştiriyorduk 1970-75 arası ihracat ödülleri aldım Derken 1984’te Türkiye’de mayonun büyük bir ihtiyaç olduğunu hissettim O zamanlar bir iki tane mayo üreticisi vardı ama çok klasik mayolar üretiyorlardı Modeller yaşlı hanımlar içindi Ben de Brezilya’ya gittim Orada çok güzel modeller gördüm Bütün Avrupa’yı gezdim, fikir edindim ve döndükten sonra çok çılgın, deli mayolar yaptım ve çok da güzel sattım Müşteriler yine kuyruk oluyordu mağazamın önünde 1985’te de mayo ihracatına başladım ufak ufak
Bir marka olmayı nasıl başardınız? 1986’da dünyanın en meşhur mankenleriyle çalışmaya başladık Cindy Crawford’la Karayip Adaları’nda moda çekimi yaptık O zamanlar daha Türkiye’de renkli fotoğraf bile pek yoktu Ben özel filmler getirdim ve tüm gazetelerin birinci sayfasına girdi Ancak o yıllarda kimse Cindy’yi tanımıyordu Bazı gazete ve dergiler gönderdiğimiz diyaları tanımadıkları için koymuyordu Yaklaşık üç sene sonra Cindy’yi herkes tanıdı Ondan sonra Claudia Schiffer ve diğer bütün önemli mankenler sırayla geldi 1998 senesinde Naomi Campbell’ı annesiyle defileye çıkarmam çok ses getirmişti Naomi’nin annesinin çok güzel olduğunu biliyordum, bu fikri hayata geçirdim Bu defileyi o dönemlerde dükkân açtığım Cannes’da da tekrarladım Çok büyük sükse yaptı Bütün dünya basını geldi Onlar bu kadar ilgi gösterince 390 bin dolar harcadığım defileyle toplam 500 milyon dolarlık reklam yapmış oldum 1986’dan beri dünyanın en iyi mankenleriyle çalışıyoruz
Ulaşmak istediğiniz nokta neresi? Şu anda dünya plajlarında da tanınıyoruz Fransa, Belçika, Almanya, Rusya, Avusturya, Lübnan ve Hollanda’da toptancımız var Dünyada 63 noktada Zeki Triko malları satılıyor ama bu bize yetmiyor Çok iddialıyız, dünyada bir numara olmak 2010 hedefimiz New York, Paris, Londra, Milano, Moskova gibi şehirlerde mağaza açacağız Nereye açarsak yayılacağız, aynı Türkiye’deki gibi kışın bile dışarıda kar varken mal satacağız
İşlerin bu kadar büyüyebileceğini tahmin ediyor muydunuz? Ben hep hedef koydum kendime ve muvaffak oldum Nasıl ilk kazancım olan 330 lirayı kademe kademe artırdım, aynı şekilde şimdi 2010 diyorum İnşallah 2010’da bizi o noktada görüp, Zeki Bey bize demişti” diyeceksin
Sizi en çok ne motive eder? Benim parayla ilgim yok 55 sene ardıma baktığımdan çekinecek hiçbir şeyim olmadığını görmek yeter Vergimizi vermişizdir Alın terimizle para kazanıp, dürüstlüğümüzle, çalışkanlığımızla övünürüz Bir plajda kendi mayomu görürsem benim için o gün bayramdır Yeni bir mağaza açtığımızda, gazetede hakkımızda bir haber gördüğümüzde çok mutlu oluruz Bizi böyle şeyler motive ediyor, para değil Para inşallah 2010’dan sonra
İlk büyük başarınız hangisiydi? Aydın ve Nazilli pazarlarında naylon kadın çorapları satıyordum O zaman sağlam çorap 125 liraydı ve bu da o zamana göre çok büyük bir paraydı Kadınlar sağlam çorapları bir yere takıp bozunca üzülüyorlardı İstanbul’a gelip çok hafif defolu mallardan tanesi 125 kuruşa satın aldım ve bunları 25 liraya satmaya başladım İkinci haftadan sonra müşteriler çoğaldı Bu maya tuttu diye düşündüm Hemen Aydın’da küçük bir dükkân kiraladım Pazardaki arkadaşlarıma haber saldım, yeni adresimi verdim Aydın pazarının da olduğu bir salı günü dükkânı açtım, baktım müşteriler geliyor “Oğlum, nerelerdesin?” diyorlar Birkaç hafta içinde dükkânın önünde kuyruklar oluşmaya başladı Aydın’ın meşhur tüccarları bunu duyuyor, dükkânımın önünden geçiyor, kuyruğa şaşırıyorlardı Bu beni çok hırslandırdı ve İstanbul’a taşıdı İstanbul’da da önümde çok kuyruklar oluştu
İstanbul’da iş hayatı daha mı zordu? İsrail’den gelen naylonlu, simli bir iplik vardı Bu simli ipliklerden kazaklar yaptım, çok beğenildi Hatta Zeki Müren bir tane almış, üç tane daha sipariş vermişti Makinelerin başında beklerdim sabaha kadar Bu iplikle dokunan kumaşlardan desen çıkınca kazaklar, elbiseler, ceketler yapardık Malı akşamdan mağazaya koyardık, sabah dokuz buçukta bir bakardık ki 82 tane raf boşalmış Yaptığım işler hep yağma edildi Bu beni gururlandırdı 16 yaşındaki hırsım hâlâ aynı Hâlâ geziyor, takip ediyor, hedefler koyuyorum
Örnek aldığınız birileri var mıydı? Pele ve Maradona vardı Şaka bir yana spordan çok zevk alıyordum, futbola çok meraklıydım Örnek aldığım birileri yoktu Hedeflerimi kendim koyuyor, kendimle savaşıyordum
İşin dışında neler yaparsınız? Hep iş düşünürüm Hiç ara yok
Çocuklarınızın Zeki Triko içerisinde üst düzey sorumluluklar alması bu durumu değiştirmiyor mu? Üçü de benimle çalışıyor Eşim Yüksel Hanım da O dünyanın en iyi kadını 1971’den beri bana çok yardımcı oldu Şu anda bile gidin, fabrikadadır Çok hanımefendidir Bu sene evliliğimizin 50’inci yıldönümünü kutladık Şunu tüm gençler iyi bilmeli: Eğer biri muvaffak olmuşsa, bunda eşinin çok büyük rolü vardır Gençler bekârken iyi düşünerek, anlaşarak, ileriyi de planla**** evlilik yapmalı İyi evlilik yaptığınızda mutlulukların sonu gelmiyor Her gün bir sürpriz çıkıyor Hâlâ 365 gün hanıma çiçek gönderirim Yüksel Hanım da işin içinde olduğundan benimle iş konuşabiliyor Muhabbetimiz hiç eksik olmaz bizim
Bir gün Yüksel Hanım’ı da alıp çekilme planınız var mı? Aklımızdan geçiyor Çocukları tamamen yetiştirelim, sonra Seyahatler yapacağız ama ben çalışmadan duramam İşler ne durumda bana rapor geçilir, bu telefon çalışır yine
Bu mesleği yapmasaydınız ne olurdunuz? Ben bu işi çok severek yaptım Çocukken çok hırslıydım Sabah erkenden işe gelirdim Bir sabah saat beşte kepengi kaldırırken beni sekiz metre yukarı çekiverdi Öyle asılı kaldım kepenge sabahın köründe, kimseler yok etrafta Bağırmaya başladım, camiden gelip indirdiler Orada o saatte olmak kendi tercihimdi, kimse ’gel’ dememişti
Gelecekte hangi sektörler öne çıkacak?
Çok sanayileşmiş memleketler tekstili bırakıyor Bizde de ilerde böyle olacak Dünya globalleştiği için artık Türkiye dünya üzerinde, İstanbul’un Bakırköy’ü gibi Biz bu yüzden dünyada ilerlemeyi hedefliyoruz Gençler hangi mesleği seçerlerse seçsinler dünyada bir numara olmayı hedeflemeliler Tekstile gelince, Türkiye’de tekstilciler eğer marka olurlarsa iyi olacaklar Mutlaka dünyaca tanınan bir marka olmak lazım Yoksa daima fasoncu kalır, bedava mal satar, dışarıdakiler tarafından yönlendirilir Marka olursa para kazanır Markanın ardında kalite yatar, dürüstlük yatar Her fiyata satılır, üstelik önünde kuyruklar oluşur Yüksek fiyatın da bir hikmeti vardır Kalitelidir Dünya markası çıkarırsanız tüm Türkiye kazanır
Sizi örnek alacak gençlere başarı için ne önerirsiniz?
Küçüklükten işe el atmalılar Çok küçükten yönü neyse onu seçmeli İşletme, tıp ne seçerse seçsin en iyisini yapmak, hep birinci olmak istemeli Mektep hayatında çok başarılı olup, iyi okuyup kendi işini sıfırdan kurup büyütmesi lazım Büyüme bir başlayıp hızlandı mı onu kimse tutamaz
Teknolojiyle aranız nasıl?
Teknolojiyle yakın alaka başarıyıkolaylaştırır Bundan 40 sene evvelFrankfurt’tayım, iş için İstanbul’a te-lefon açıyorum, telefon meşgul İkisaat bekliyorum yine açıyorum, yi-ne meşgul Çok zor günlerdi Şim-di öyle mi? Eskiden bir hesap sor-duğunda bir anda hesaplamalarımümkün değildi Eski makinalardauzun uzun hesaplar yapılırdı Şimdibir anda çıkıyor Teknoloji daha dailerleyecek Özellikle bilişim tekno-lojileri Japonlar yapmış bir cep te-lefonu, suyun altında bile bozul-madan çalışıyor Dünyaya ayakuydurmamız, kendimizi yetiştirme-miz, yılmadan, korkmadan çalış-mamız, en başta da dürüst olma-mız lazım Eğer arızalıysanız, biryerde güzel konuşmalar olduğun-da hicap duyarsınız Hiçbir zamanhicap duymayacak, kendine dai-ma güveneceksin