Hacettepeli yıllarımdı en az çeyrek yüzyıl önce, finallerden bunalmış farklı şeyler yaparak dinlenmek istiyordum. -Benimde alışkanlığım, dinlenmeyi boş oturarak değil, zihnimi başka şeylerle meşgul etmekti- Koskoca Beytepe Kampüsü dışarı çıksan çıkılmaz. İşte o zaman nereden geçti, aşağıdaki kitap geçti elime. Hani körün aradığı bir göz, Allah verdi iki göz, kitap okumayı da çok seviyoruz ya, başladık okumaya KABUSNAME'yi, yurt-yıdız anfi-yemekhane üçgeninde bir kaç günde bitirdik. Hatta yemekhanenin önündeki karanfilleri kitap ayracı bile yapmıştım-kimse duymadı değil mi karanfilleri katlettiğimi-
Hayatın koşturmacası karşısında sanki unutur gibi olduğumuz ve/veya kenarda öylece durmaya bıraktığımız şeylerden bahsediyordu kitap. Öyle hoşuma gitmişti ki; Asırlar öncesinden sanki bana yazılmıştı, birçok yerini not almaktan kendimi alamamıştım.
Arkadaşlar, yıllar sonrasında istedim ki sizlerle paylaşayım, eminim sizlerin de çok hoşuna gidecektir.
Kâbusnâme [Çok kıymetli nasihatler]Kâbusnâme, 1082 yılında Kûhistan sultanı İskender bin Kâbus’un, oğlu Gilan Şah’a nasihatleridir. Tarih boyunca pek çok padişah, sultan ve devlet adamı tarafından birçok dillere çevrilir, birçok edebî, tarihî ve ahlâkî eserlere kaynak teşkil eder. * Gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gittiğini gören insan, halden hale dönmesine üzülmesin. Yani sevinç gidip üzüntü gelirse, üzüntü gidip sevinç gelirse, önem vermesin.
* Beceriksizle dost olma, beceriksiz ne dostluğa yarar, ne düşmanlığa.
* Bir işi yapıp pişman olan, bir daha o işi yapmasın.
* Dostlarına düşman olan birisine dost denmez.
* Kendini bilgili sanan cahilden sakın.
* Düşmanının sırrını bilmesini istemiyorsan, dostuna da sırrını söyleme.
* Büyüklere küçük gözüyle bakma, çünkü büyükleri küçük görmek büyük ziyan getirir.
* Yakın arkadaşlarından bir şey ummaktansa, ölümü yeğ gör.
* Himmetsiz kişinin ekmeğini yemektense, aç öl.
* Şüphenin yolunu yüz yerden bağlayacak olsan da, tecrübe etmediğin kişiye güvenme.
* Kendinden aşağı akrabalarına muhtaç olmaktan büyük dert yoktur.
* Bilmediği şeyi iddia edip, iddiasını başarama**** ********** çıkmaktan büyük ayıp yoktur.
* Elinden geldiği halde, kendisinden istenen bir işi bitirmeyen kişiden daha cimri kimse yoktur.
* Bir kişi senin aleyhinde bir söz söylese ve birisi de dostum diye o sözü sana yetiştirse, sen bunu ötekinden beter düşman bil. Çünkü o düşman, arkandan konuşur, dostun ise yüzüne karşı söyler.
* Lüzumsuz yerlere göz dikmekten ve kulak vermekten daha büyük dert olmaz.
* İnsan her şeyi cahillerin şerrinden saklayabilir, ama bilgisini kendi şerrinden saklayamaz.
* Halkın, senin iyiliğini söylemesini istiyorsan, kimsenin kötülüğünü söyleme.
* Dostlarının az olmasını istemiyorsan kindâr olma.
* Zahmet çekmeden kolaylıkla ömür sürmek istersen, kendi işine bak, başkasının işine karışma.
* Deli denmesini istemiyorsan, ele geçmeyecek bir şeyi isteme.
* Daima alnın ak, yüzün pak olmayı istersen, utanmayı iş edin.
* Aldanmamak istiyorsan, tecrübe edilmiş işleri bırakıp tecrübe edilmemiş olanlara yapışma.
* Mahcup olmak istemiyorsan, katkın olmayan yerden bir şey ***ürme.
* Perdem yırtılmasın diyorsan, kimsenin perdesini yırtma.
* Arkamdan gülünmesin diyorsan, elinin altındakileri iyi besle.
* Pişman olmak istemiyorsan, nefsin arzusuna uyma.
* Zeki kimse kendini başkasının aynasında görür. Yani bir kişinin yaşayışına bak, işleri iyi mi, kötü mü? Eğer ondaki kötü bir iş sende de varsa, bu işlediğin iş kötüdür ve ondaki iyi bir iş sende de varsa, bu işlediğin iş iyidir. Böylece işinin iyisini kötüsünü göstermek için o kişi sana ayna olmuş olur.
* Korkusuz olmak istersen, halkla kavga etme, onları inciticilerden olma.
* Kendine hürmet edilmesini istersen, başkalarına hürmeti gözet.
* Sözüm dinlensin dersen, önce kendin o sözü uygula. Yani yapmadığın iyi işleri başkasına emretme, sakınmadığın kötü işleri de başkasına yasaklama.
* Herkesin iltifatını kazanmak istiyorsan, elin açık olsun, nimetini herkese saç. (Tuzunun, ekmeğinin hakkı var) diyenleri çoğalt.
* Eğer bütün gönüllerde yer etmek istersen, sözünü herkese hoş gelecek şekilde söyle.
* Kâmil insan olmak istersen, kendine lâyık görmediğin bir işi başkasına da lâyık görme.
* Eğer yüreğine iyileşmesi mümkün olmayan bir yara açmak istemiyorsan, cahillerle tartışma.
* Halkın iyisi olmayı istersen, varını halktan esirgeme.
***
Gerçi gençsin, ama yaşlılar gibi akıllı ve temkinli ol. Birdenbire gençliği bırak demiyorum. Tembel gençlerden olma, neşeli ol. Çünkü gençler neşeli olursa hoş olur. Delilik çeşitlidir. Bir çeşidi de gençliktir. Ama cahil gençlerden olma. Belâ cahillerden kopar. Ömrünün faydalı lezzetini gençlik çağında al, yaşlılıkta bu lezzeti bulamazsın, bulsan da faydası olmaz. Ne olursa olsun gençlikte Allahü teâlâyı unutma ve ölümden emin olma; çünkü ölüm gelince genç yaşlı demez. Öyleyse bilmiş ol ki, doğan ölür ve dünyaya gelen gider.
Yaşlılara çok hürmet et ve onlarla rast gele konuşma ve onların sözüne hemen cevap verme. O meseleyi bilsen bile, (Cevabını yine siz buyurun) diyesin ve susasın. Çünkü en güzel cevap, onları dinleyip susmaktır. Yoksa onların vereceği cevaptan utanılacak bir duruma düşersin. Yaşlıların bilgi ve tecrübesi gençlerinkinden fazladır. Ama bu dediğim yaşlılar, saçını başını büyüklerin sohbetinde ağartmış olanlardır. Din gayreti olan, büyükleri seven, onların kitaplarını okuyan yaşlılardır, diğer yaşlı kimseler değildir. Çünkü gelişigüzel büyümüş yaşlıdan, büyüklerin sohbetini dinlemiş toy gençlerin sözleri daha iyidir.
Gençliğini rast gele geçirme, tâ ki yaşlılıkta bilgisiz kalmayasın. Yaşlılar gibi olmaya, onların yanında bulunmaya dikkat et. Atalarımız, (Öküz olacak tosun, öküzlerin yanında yatar) demişlerdir.
Ne zaman ki gençlik çağı geçip ihtiyarlık çağı gelse, artık gençlikteki dinçliği bekleme. Gençler gibi giyinme, gençler gibi yaşamaya özenme. Çünkü yaşlı, genç gibi zevk ve şehvet peşinde olursa, halk arasında rezil olur. Öyleyse insan yerini yurdunu iyi bilsin. Gençlikte genç olsun, kocalıkta gençlik evinden ihtiyarlık evine göçsün, yoksa, su üstüne yazı yazmaya kalkan ve deniz üstüne saray yapmaya kalkışan kimseye benzer.