"
Niş" kelime kökü olarak Fransızca “Niche”ten gelmektedir. Esas olarak boşluğu ifade etmektedir. Son yıllarda ise iş dünyasında özellikle
pazarlamada, pazarda farkı yaratacak fırsat boşluklarını ifade etmek için kullanılmıştır.
Niş pazarlamada herkesin biraz sevdiği mallar / hizmetler üretmek yerine, az kişinin çok fazla sevdiği malların / hizmetlerin üretimini gerçekleştirmek ve pazarlamak söz konusu.
Kitlesel pazarlarda bütün pazar için tek bir ürün modeli yapılırsa herkesi biraz memnun eder. Niş pazarlamada ise az sayıda insanı çok tatmin edecek ürünler arz edilir.
Niş pazarlamanın önemi, boşlukları doldurmasından kaynaklanır. Yani, piyasada görülememiş ya da kimsenin aklına gelmemiş bir boşluk vardır ve eğer siz bu fırsatı kullanırsanız, sağlam bir pazar elde etmiş olursunuz.Bazen, herkesin rekabet ettiği bir pazar ortamında mücadele etmek yerine, dikkat çekmemiş ya da o güne kadar fark edilmemiş bir hedef kitle için ürün/hizmet üreterek kazanabilirsiniz. Ya da herkes en karmaşık, en lüks, en iddialı ürünle piyasaya çıkarken, siz çok basit bir ihtiyacı karşılayan temel bir ürünle bir anda büyük bir atılım yapabilirsiniz.
Bu başarıya pazarlama sürecinde yapacağınız inovatif uygulamalarla da ulaşabilirsiniz. Piyasada onlarca benzer rakip ürün varken, hedef kitlenize ulaşma yöntemleriniz, alışık olmadık ihtiyaç yaratma stratejileriniz ve yarattığınız kişiselleştirilmiş pazarlama araçları ile değer yaratacak farkı yakalayabilirsiniz.
Niş gerçek bir boşluktur. Bazen ihtiyaçlarda, bazen pazarlama yönteminde, bazen ufkun ötesinde, bazen ise burnumuzun dibindedir. Önemli olan görebilmektir.
Peter Senge'nin
Beşinci Disiplin kitabında dile getirdiği gibi:
"Dünyayı tanımlayabildiğimiz gibi görürüz, gördüğümüz gibi tanımlamayız..." Müşteri ve pazardaki ihtiyaçlar da böyledir. Müşteri ve tüketim davranışları her zaman bizim istediğimiz ve beklediğimiz gibi olmayabilir. Niş'i yakalamamızı sağlayacak temel yaklaşım adeta bir çocuk saflığı ve çıplaklığı içinde çevremizde gözlem yapabilmektir. Çünkü tanımladığımız dünyada o kadar çok kısıtımız vardır ki!... Öğrenilmiş çaresizliklerimiz, başarısızlıklarımız, görmek istemediklerimiz, narsist bir yaklaşımla emin olduğumuz doğrularımız,daha neler neler...
Niş, “Tam zamanında, doğru yerde, doğru fırsatları yakalamak” için organize olabilmeyi ve çabuk davranabilmeyi gerektirir. Bazen, herkesin rekabet ettiği bir pazar ortamında mücadele etmek yerine, dikkat çekmemiş ya da o güne kadar fark edilmemiş bir hedef kitle için ürün/hizmet üreterek kazanabilirsiniz. Ya da herkes en karmaşık, en lüks, en iddialı ürünle piyasaya çıkarken, siz çok basit bir ihtiyacı karşılayan temel bir ürünle bir anda büyük bir açılım gerçekleştirebilirsiniz. Aslında, gerek dünya gerekse Türkiye pazarı açısından konuya yaklaşıldığında bu bakış açısı çok doğru bir noktaya temas ediyor.
Harvard Business School hocalarından Profesör
Clayton Christensen,
“Çok basit ve fiyat olarak ulaşılabilir düzeyde bir ürün yaparsınız. Daha önce fiyatı yüksek olduğu veya ürünü kullanacak yetenekte olmadığı için, bu ürüne ulaşamayan müşteri kitlesine satışa başlarsınız” diye bir saptamada bulunuyor. Bu o kadar doğru ve yerinde bir tespittir ki.
Atlas ve
Pegasus bu yolla
THY'nın tekelinde olan havacılık sektöründe arkalarında devlet desteği ve teşviği olmadan hem karlı hem de ciddi bir rakip konumuna gelmediler mi?
Pegasus ve
Atlas Jet gibi şirketlerin düşük fiyata uçurmaya başlamaları, Türkiye’de hayatında hiç uçağa binmeyen kitleyi yeni bir ulaşım aracıyla tanıştırmadı mı?Türkiye’de 15 yaş üstü kent nüfusu ise 30,7 milyon kişiden oluşuyor. 2005 yılına kadar Bu nüfusun 29,2 milyonu son 12 ayda hiç uçağa binmedi. Fakat 2006, 2007 yılları bu sayı %20'ler oranında artış gösterdi.
Aslında bu rekabet THY'na bile yaradı. Ömründe görmediği doluluk oranları ve karlılık ile tanıştı. Kalitesini ve hizmet çeşitliliğini daha da arttırdı. CİP salonları ve sundukları hizmetler dünyada örnek bir noktaya geldi. Rekabet yaşam kalitemizi arttırmaya devam ediyor.
Vatan,
Gold,
Teknosa gibi teknolojik marketler son kullanıcılara doğrudan ulaşmanın yollarını geliştirerek maliyetleri optimize ettiler. Bankalarla uzun süreli pratik finansman araçları geliştirerek bir zamanlar ulaşılamaz gibi görünen Laptopları artık hemen herkesin evine sokmaya başladılar. Günümüzde artık üniversite öğrencilerinde Laptop sahip olma oranı %50'leri zorlamaya başladı.
Bugün dünden çok farklıdır, yarın ise bugünden çok farklı olacaktır. Önemli olan geleceğe her an hazır olabilmektir.
http://www.cozumvar.com.tr/tr/Yayinlarimiz/Farki_Yaratmak/Nisi_Anlamak_ve_Yasamak.aspKaynak: Akın Arslan, ÇözümVar