Türk Gibi Başla İngiliz Gibi Bitir… - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Türk Gibi Başla İngiliz Gibi Bitir…


umut sengul
Üye

Toplam 2356 yazı
27/09/2009 :  14:15:44   Yazarın websitesini ziyaret et Website  Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Türk Gibi Başla İngiliz Gibi Bitir…

“Türk Usulü Başarı”, “Ya Bir Yol Bul Ya Bir Yol Aç”, “Kişisel Ataleti Yenmek” ve “Kesintisiz Öğrenme” gibi kişisel ve kurumsal gelişim konularında kitapları bulunan ve geçtiğimiz yıl Türkiye’nin en başarılı kişisel gelişim uzmanı seçilen Mümin Sekman ile Türkiye’de ki şirketlerin yapılarını, başarısızlık nedenlerini ve başarıya ulaşma yollarını konuştuk.

Türkiye'de ki şirket yapılarını gelişmiş ülkelerle karşılaştırarak değerlendirir misiniz?
Türk şirketleri dünyadaki örnekleriyle karşılaştırıldığında bir kere çok gençler. Genç olmaları çevik olma avantajı getirse de, tecrübe yönünden dezavantaj oluşturuyor. Amerikan şirketleriyle karşılaştırılırsa, bizimkiler iş hayatına daha 'domestik' bakıyorlar. Bizimkilerin başarı hırsları yabancılardan belki de daha ileride ama Türkiye’nin birikmiş sermaye seviyesi daha düşük. Yabancı şirketler piyasa egemenliğini korumaya, Türk şirketleri piyasada egemenlik kurmaya çalışıyor. Onlar toplumdaki değişimi izlemeye çalışıyor ama bizim şirketler toplumla birlikte değişiyor. Türk şirketlerinin başarılı olmak için ticari olmayan nedenleri daha fazla.

Türk şirketlerinin yapılarında ne gibi olumsuzluklar var?
Türk şirketlerinin olumsuz yönlerinin, Türk başarı kültürünün yansıması olduğunu düşünüyorum. Başarı kültürümüzün bazı zaafları, şirket davranışlarında da kendini gösteriyor. Örneğin 'kervan yolda düzelir', 'işim arkadan gelir', 'bize plan değil pilav lazım' anlayışı Türk başarı kültürünün temel başarı varsayımıdır ve bu şirketlerin iş yapma biçimine de yansır. Küçük ve orta boy iseler bu anlayışla hareket etmek avantaj ama büyük projelerde de göçü yolda düzeltince her şey birbirine karışıyor. İkinci olarak, Türk şirketleri profesyonel görünmeye çalışıyor ama profesyonel olmaya çalışmıyor. Yani profesyonellik bir imaj yada görüntü olarak algılanıyor. Bir de taklitçilik çok yaygın. Bunun kaynağı da başarı kültürümüz. Biri bir işi yapıp başarılı olduysa, onu tanıyan herkes 'o yaptı oldu, ben de yapabilirim' diye düşünüyor. Türk usulü fizibilite yapmanın baş kuralı bu. Örneğin, İstikbal kanepeleri Kayseri’de başarılı olunca peşinden 250 benzer iş yapan şirket kurulmuş. Konya’da Kombassan kurulduktan sonra, modelin ilk günlerdeki başarısını görenler tarafından 80 adet benzer şirket kurulmuş. Naim Süleymanoğlu geldikten sonra, 4 dünya halter şampiyonumuz çıktı. Türk milleti olarak bir yönde gideceksek, gökteki yıldızları değil önümüzdeki ayak izlerini takip ediyoruz. Bu da yaratıcılığı öldürüyor yada yaratıcı olmadığımız için böyle yapıyoruz. Bir diğer kötü huyumuz aşırı söylenen' suçlayıcı dil kullanan halimiz. Kobi sahibi yada öğretmen fark etmeksizin, bu ülkede herkes başarılı olmak istiyor ama kimse engellerle karşılaşmak istemiyor! Karşılaştığı ilk engelde, onu aşmak yerine onu koyanları suçlamaya yöneliyor. Oysa başkalarını iyi suçlayabildiği için başarılı sayılan tek meslek grubu ana muhalefet partisi liderliğidir.

Basit bir gerçek unutuluyor, eğer hiçbir engel aşmadan bir yere gidiyorsanız, orası başarı bölgesi değildir. Engel aşılmadan sonuç elde etmek başarı olsaydı, Piyango dan para çıkanların başarı öyküsü yazılırdı. Önerim mantıklı yada mantıksız, zor yada kolay engellerin karşısında sızlanmayıp, onları aştıklarında başarılı sayılacakların, engellerin mantıklı ve kolay olmak zorunda olmadığını hatırlasınlar.

Kendilerini geliştirmeleri için neler yapmalılar?
Şirketler şunu görmeli, kurumsal başarının temeli kişisel başarıdır. Tüm kurumsal başarıların perde arkasını inceleyin bir kişi görürsünüz. Türk kültürü ekip çalışması ve sistematik analiz kültürü değil' liderlik Kültürüne yatkındır. Bu yüzden en güçlü sermaye başarılı elemanlardır. Başarılı kişileri yetiştirmeden veya şirkete çekmeden kurumsal başarı gerçekleştirilemiyor. Suya düşen taşın oluşturduğu dalgalar gibi, kurumsal başarı da ilk başta bir bireyin beyninde başlıyor, zamanla genişleyerek o bireyin davranışlarını ve hayatını değiştiriyor. Bunu gören yakındaki kişilerin beyninde de aynı halka oluşmaya başlıyor. Birkaç başarılı kişi bir araya gelince de içinde bulundukları departmanlarını başarılı yapıyorlar. Departmanları başardıkça, diğer departmanları etkiliyor. Sonuçta şirketin başarısı katlanarak artıyor. Bunu gören başka şirketler de başarısını artırıyor. Sektör gelişiyor. Başlangıçta her şey bir bireyin kafasındaki bir düşünceden ibaretti. Kısacası başarı beyinde başlar. O zaman beyin yönetimine de para yönetimi kadar önem vermek lazım. Tüm bunlar için, kurumsal ataleti anlamak çok önemli. Kurumsal atalet nedir, nasıl oluşur, nasıl ortadan kaldırılır, çevik şirket nasıl meydana getirilir, acil işlerin önemli işleri perdelenmesi nasıl engellenebilir? Bunları bilmek çok önemli.

Türk şirketlerinin yeniliğe açık şirketler olduğunu söyleyebilir miyiz?
Yeniliğe açık olan şirketler de var, kapalı olanlar da. Bununla birlikte son 20 yılda yeniliğe açık olmak daha dominant değer haline geldi. Burada dikkat edilmesi gereken şey, yeniliğin fiziksel yenilenmeden ibaret olmaması, sadece fiziksel dekorasyonunun değiştirilmesiyle yetinilmemesi, zihinsel yeniliğe de açık olunmasıdır. Bazı geleneksel şirketler kalitenden ve yenilikten sadece kaliteli ve modern mobilya almayı anlıyorlar çünkü!

Başarılı şirket dendiğinde aklınıza ilk hangi Türk şirketleri geliyor? Sizce neden başarılı oldular?
Bir kere bir şirket yöneticisi (patron yönetiyorsa patronu) kadar başarılı olur. Bir şirketin başarısına bakarak, o şirketi yöneten kişinin başarı ve yönetim hakkındaki düşüncelerinin kalitesini anlayabilirsiniz, çünkü sonuçlar, stratejilerin ve inançların sağlamasını gösterir. Sıfırdan zirveye çıkan bazı şirketlerin, iflaslar ve skandallarla batmasından sonra son yıllarda öne çıkan kavram 'sürdürülebilir başarı' oldu. Avrupa Birliği’nin temel değerlerinden biri de 'sürdürülebilirlik'. Yani artık 'sıfırdan zirveye hızla çıkmak' eskisi kadar çekici başarı öyküsü değeri taşımıyor.

Çünkü başarılı kalmanın, başarılı olmaktan daha zor olduğunu herkes Biliyor artık. Bir de dünyayla iş yapmaya başlayınca, Türk şirketleri boylarını evrensel kriterlere göre ölçmeye başladılar. Daha önce yerel kriterlere göre çok büyük ve başarılı görülen bazı şirketler, dünyaya açılınca kelimenin tam anlamıyla boylarının gerçek ölçüsünü aldı. Evrensel standartlarda değer üretebilen, dünya ölçeğinde iş yapma iddiası ve çabası olan, sürdürülebilir bir başarı modeli izleyen, skor tabelasında bol sıfırlı rakamlar olan, bir yandan işinin rutinlerini sıkılmadan yaparken bir yandan da işini nasıl daha iyi yapabileceğinin yollarını bulup kullanan, kurumsal ataletle mücadele stratejisine sahip şirketleri başarılı kabul edebiliriz.

Türkiye'deki KOBİ'lerin gelecekte yerini nasıl görüyorsunuz? Ekonomide etkin bir rol alabilecekler mi? Bunu için ne yapmaları gerekiyor?
Türkiye’deki KOBİ’lerin ekonomide yeterince etkin olduklarını düşünebiliriz zaten. İstihdamın önemli bir kısmını onlar sağlıyor. Toplamda önemli cirolar üretebiliyorlar. KOBİ’lerin durumu üniversite adaylarının durumuna benziyor. Üniversite sınavına giren adayların yüzde 90’ı kaybetmek zorunda, çünkü sistem en iyi yüzde 10’u alacak şekilde eleme yapıyor. Benzer durum da KOBİ’ler için geçerli. Küçük ve orta boy şirketler, orta ve büyük boy şirketlerden her zaman daha çok sayıda ve daha çok sorun sahibi olacaktır. KOBİ olmak bir kategori ve kategorik sorunlar hep olacak. Bu KOBİ kategorisindeki bazı şirketler, birşeyleri doğru yapıp çok büyüdüklerinde KOBİ kategorisini büyütmeyecekler, çünkü o zaman onlar KOBİ olmaktan çıkacak. Dolayısıyla kişisel görüşüm, tüm KOBİ’leri başarılı yapacak yada KOBİ’leri kategorik olarak kurtaracak bir çözümün pratikte mümkün olamayacağı yönünde.

Ama o KOBİ kategorisinde yer alan herhangi bir şirket kendini kurtarıp, başarılı olabilir. KOBİ’lerin kollektif kurtuluşu zor olsa da bir KOBİ’nin kendini kurtarması daha mümkün ve yaygın. Zaten bir kategorinin içindekilerin tümü bir şeyi elde edebiliyorsa, onun adı başarı olmaz. Sınava giren herkes bir bolum kazansaydı, üniversite sınavını kazanmak diye bir başarı olmazdı. Başarı başkalarının yapamadığını yapmaktır. Herkesin kıvrandığı bir durumda, elinden gelenin en iyisini yapıp aradan sıyrılıp çıkmaktır.

Türkiye'deki şirketlerin yönetici yapısı nasıl? Kendilerini geliştiren ve yaratıcı bir yapıya sahip olduklarını düşünüyor musunuz?
Türk yöneticisi iki bilgi kategorisi arasında sıkışıp kaldığını, hangisine göre hareket edeceğini şaşırdığını düşünüyorum. Birinci bilgi kategorisi, evrensel yönetim teknikleri. İkinci bilgi kategorisi ise Türk usulü başarı kuralları. İşletme fakültelerinde ve yönetim sempozyumlarında evrensel ve `olması gereken` yönetim tarzı anlatılıyor ama pratikte bunlar pek ise yaramıyor. İkinci bilgi kategorisi ise, Türk Usulü Başarı kitabımdan anlattığım, bu ülkenin yerel ve geçerli başarı kuralları. Bu kuralları kitaplarda bulamıyorsunuz. Ancak barlarda yada arkadaş sohbetlerinde öğrendiğiniz, sistematik olamayan ama çok işe yarayan, kullanışlı bilgiler bunlar. Bu iki bilgi kategorisi birçok noktada birbirine ters şeyler söylüyor. Hangisine göre hareket etmek gerektiğine karar vermekte yöneticiler zorlanıyor. Evrensel yönetim ilkeleri yerel kurnazlıklar karşısında yetersiz kalıyor, yerel başarı kültürüne göre hareket edilince de evrensel standartlarda değer üretilemiyor. Bazı kişilere karşı yerel başarı kurallarını kullanmak ise yarıyor, bazılarına evrensel ilkeleri kullanmak işe yarıyor. Sadece evrensel ilkeleri bilenler yada sadece yerel oyun kurallarını bilenler efsanevi büyüklükte işler başaramıyorlar. Buna karşın hangi durumda hangi tarzı kullanması gerektiğini bilecek deneyime ve yaklaşım esnekliğine sahip kişiler çok hızla başarılı oluyor.

Son etapta bir formülü tekrarlamak isterim. Dünya çapında işler başarmak istiyorsanız,
-Amerikalı gibi düşünün (düşünme tekniklerinde iyidirler)
-Japon gibi planlayın (sabırla planlarlar)
-Türk gibi başlayın (çok hızlı harekete geçeriz),
-Alman gibi sürdürün (iç ve iş disiplinleri çok yüksektir) ve
-İngiliz gibi bitirin. (sonuç odaklıdırlar ve neticeye bakarlar)
Bir de umutlarınızı yüksek sabit giderlerinizi düşük tutun derim!

Kaynak: proturkey.net

Yerleşim : Belçika / Limburg  |  Meslek : İthalat / İhracat
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

1.02 saniye.
22:13:40, 17 Mayıs 2024, Cuma

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım