Çeşit çeşit çiçekler, meyvelerin olduğu gibi türlü huyları olan insanlar var. Kimi menfaat…
Kimi makam sevdalısıdırlar… Kimi insanları basamak olarak kullananlar…
Niyetleri hâsıl oluncaya kadardır insani duyguları geçmişte de böyleymiş…
Bu tür insanların kullandıkları dil farklıdır, ama içlerinde ki niyetleri aynıdır. Kötüden iyi olur mu? Çürük aletten iyi iş çıkar mı?
Rahmetin yağdığı vakitte yazıyorum. Gecelerin sessizliğinde ne güzel çevre ve hasret kaldığımız rahmet, binlerse şükürler olsun, sakin ortam, hele kimsenin gürültüsü yoksa benim şu anda bulunduğum yerde ki gibi, deme keyfine.
İnsanların kimisi rütbesinin en yüksekte olduğunu zanneder. Hâlbuki cirmi hiçte yoktur, çevresinde ki birkaç adamı büyüksün der o kadarcıktır.
Aslında büyüklüğü, ama ne bilsin ki…
Hani saman çöpünün hikâyesi vardır. Atın bastığı yerde ayak izinin bıraktığı çukurcukta yüzer iken kendine göre, yüzüyor. Okyanuslarda yüzdüğünü zannedermiş, zavallıcık.
Saman çöpü olmaya niyetiniz yoktur. Yüce insanlar, yüce idealler peşindedir. Öyle ufakta olsa bir yerlere gelince dünü unutarak davranmaz.
Dünü unutan, geleceğinde doğru karar veremez.
Zannediyor ki ben okyanustayım. İçimizden bazıları böyle. Acınır bu insanlara. Gerçi yaptıklarından dolayı acımakta maraz meydana getirirde, başımıza iş açarız. İnsanların değeri kadar değer vermek gerekir. Yoksa şımarırlar.
Şımarınca da kuralları ihlal edebilirler.
Güç bende, kuvvet bende demek biz insanlara yakışmaz. Nasıl yakışır ki, insan tarihten bilmesi gerekir, kibirlenenlerin sonu ne oldu? Denizde boğulmadı mı? Boğuldu.
Yüce huzurdan, kovulmadı mı, kovuldu. Bu insanlar neden ibret ve ders almazlar şaşırıyorum. Bazıları insanların omuzlarına basarak bir yerlere gelir. Geldikten sonrada ne yapar, o yükselten kişiye iyilik mi yapar?
Yapmaz, yapmadığı gibi hiç iyilik görmemişler gibi o yardımcı olan kişiyi suçlar. Üzülmeyin, insanlar üç gün bu değerbilmeze inanırlar. Asil insana ise her zaman inanılır. Üç gün değil. Yıllar geçsede, asil insan asildir. Oyunbaz mı? Onun esamisi silinmiştir.
Doğrusu nedir?
Öncelikle kişilere sadece menfaatçi olarak dostluk kurmayacağız. Menfaatse amaç, o zaman Mevlana hazretlerinin benzettiği dostlar gibi oluruz.
Mevlana giderken arkadaşlarıyla, köpekler sarmaş dolaş samimi gibi yatmaktadırlar. Oradan biri der ki.; Şunların arkadaşlığına kurban olayım der. Mevlana da o arkadaşına cevaben, onların yakınlığı önlerine kemik atılıncaya kadardır. Samimi gibi görünenleri Mevlana hazretleri bu örnekle açıklar.
O zaman insan kibirlenirse meziyeti olmadığı halde meziyet dağıtan budala olur. Akıllı insan kendini bilir, kendini bilen öyle haddini aşmaz.
Menfaat arkadaşlığının yaraladığı gönlü hiçbir iyilik onarmaz. Niçin? Çünkü adavet besleyenlerden daha zararlıdır bu tür kişiler.
Yanımızda ki kişilerin niyetini bilemeyiz ama tedbiri elden bırakmamalıyız. Gayemiz bulunduğumuz çevreye hoş sesler vermekse, bunun arkasında niçin art niyet aranır bilmeyiz.
Yakışan nedir insana? Mütevazı olunmasıdır, insanlara yukarıdan bakılmamasıdır, toprak gibi olunmalıdır.
Mütevazı insan çiçekler gibidir. Çiçeklerden insanların tümü faydalanırlar. İyi insanı görünce insanlar onun mutlaka bir yönünden faydalanılır. Kibirli insanlarsa diken gibidirler, her an batarlar, arkadaşlarını üzerler.
Bazı insanlarda önder olmuş kişilerin ismini kullanırlar. Farklı alanlarda olur bu. Kimisi kendini o kişiyle irtibatlandırır ki, kendi konumunu korusun. Yoksa o kişiye yapmadığı kalmamıştır.
İzinsiz referans olarak kullanılan kişi o kadar düşüncesiz değildir. Zayii ilanı gibi ilan vermez ama ufak bir beyanatla foyasını ortaya çıkarır, referans olarak verdiği kişinin gerçekleri söylemesiyle, belki kim bilir utanırda, isim kullanmayı bırakır.
Hiçbir yalanın ömrü yatsı vaktini geçmemiş.