Eğitimde Yaşanan Temel Sorunlar Ve Paulo Freire’ni - Koniks.com

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol

Eğitimde Yaşanan Temel Sorunlar Ve Paulo Freire’ni


reyhan
Yeni Üye

Toplam 1 yazı
20/01/2003 :  09:43:46 Bu yazıdan alıntı yaparak yorum yaz Alıntı


Eğitim; bireye bilgi, beceri, davranış ve değerler kazandırma sürecidir ve bu süreç insanın kişilik yapısının temellerini oluşturur.

Eğitimin gerçekleştirildiği temel kurumlar okullar olmakla birlikte, ailenin de bu süreçte payı büyüktür. Aile, eğitim açısından okul dışındaki en etkili çevredir. Bu yüzden başlangıçta okul ve aile arasında uyumlu bir işbirliği olmalıdır. Aksi halde verilen eğitim etkisiz ve verimsiz olacaktır.

Eğitim, öğretim ve öğrenme süreci oldukça karmaşık bir yapıdır. Her toplumun yada ülkenin kendine göre, kendi sosyal ve kültürel yapısına uygun bir eğitim anlayışı vardır. Bizdeki eğitim anlayışı klasiktir ve bürokratik temellere sahiptir. Eğitim sistemimiz genel olarak kaynak azlığı, mevcut kaynakların yeterince kullanılmaması, eğitimin yeterince yaygınlaşamaması , fırsat eşitliğinin tam olarak sağlanmaması, iletişim kopukluğu ve istenen kalitenin ve verimin sağlanamaması, iletişim kopukluğu ve istenen kalitenin ve verimin sağlanamaması gibi temel sorunlarla karşı karşıyadır. Klasik sistem kendini bürokrasiden kurtaramamıştır. Size bununla ilgili yaşanmış bir olay anlatmak istiyorum

Manisalı bir tarih öğretmeni o yıl ki eğitim döneminde öğrencilerine “ Ankara Savaşı’nı” daha ayrıntılı ve geniş bir biçimde anlatmak istiyor ve bu isteğini de bir okul toplantısında dile getiriyor. Okul Müdürü, öğretmenin bu isteğini kendisine yazılı olarak vermesini söylüyor. Bunun üzerine öğretmen de istediğini bir dilekçe ile müdüre sunuyor. Müdür bu isteğe kendi başına karar vermeyeceğini düşünerek, öğretmenin ilgili dilekçesini İlçe Milli Eğitim Müdürüne gönderiyor. ( Bu arada eğitim döneminin de yarısına gelinmiştir ) İlçe Milli Eğitim Müdürü ise bu dilekçeyi İl Milli Eğitim Müdürüne yoluyor ve son olarak Manisalı tarih öğretmeninin dilekçesi Milli Eğitim Bakanına kadar ulaşıyor. Dönem sonuna doğru Bakanlık “ Ödenek yetersizliği nedeniyle bu yıl ki Ankara Savaşı yapılamayacaktır”.

Bu olay eğitim sistemimizin içinde bulunduğu yapısal bozukluğun, bürokratik engellerin ve iletişim kopukluğunun küçük bir örneğidir.

Eğitim, bireyin kişilik yapısını şekillendiren, onun içinde yaşadığı topluma uyum sağlamasını ve sosyalleşmesini sağlayan bir süreç fakat burada önemli olan bu sürecin işlemesi ve etkin bir biçimde verimli bir şekilde nasıl uygulanmalı?

Öncelikle eğitimin temelinde sağlıklı bir iletişim olmalıdır. Bilindiği gibi iletişimin temel unsurları; kaynak, ileti, alıcı, kanal ve geri bildirimdir. Eğitimin uygulama aşamasında kaynak öğretmen; alıcı ise öğrencidir. Öğretmenin öğrencisine vermek istediği mesajın içeriği de bilgi, beceri ve davranış biçimleri ile değerlerdir. Öğretmen ile öğrencisi yani kaynak ile alıcı arasında yüz yüze bir iletişim biçimi olmalıdır. Öğretmen, verdiği mesajın öğrencide oluşturduğu tepkiyi gözlemeli, yorumlamalı ve buna göre uygulamalarına yön vermelidir. Öğrencinin, mesaja tepkisi onun derslere olan ilgisine, katılımına ve derslerdeki başarısına yansır. Eğer öğretmen ve öğrencinin diyalogu başarılı ise eğitim süreci de verimli bir şekilde işlemeye devam edecektir. Aksi halde eğitimde aksamalar olacak bu da kişilik yapısına dolaysıyla da toplum yaşamına ve sosyal yaşama olumsuz yansıyacaktır. Bunun örneğini de günümüzdeki tartışma içerikli toplantılarda yada meclis toplantılarında görmek mümkün farklı görüşlere sahip iki insan karşılığında her ikisi de kendi söylediğinden başka bir şeye kulak vermiyor, karşısındakinin dediğini dinlemiyor, paylaşmıyor sadece kendi doğrularına göre hareket ediyor. Devamlı bir çatışma hali söz konusu oluyor bu da çözüm üretmek yerine daha büyük sorunların ortaya çıkmasına neden oluyor. İnsanlar kendi haklarını savunamıyor yada savunma ortamı bulamıyor bu da Paulo Freire’nin sözünü gittikçe artmasına neden oluyor.
Eğitim sistemimizde yaşanan iletişim kopukluğunun yanında bir de uygulama problemleriyle karşı karşıyayız. Eğitimde uygulanan modelin, eğitimin başarısındaki rolü büyüktür. Bizde uygulanan klasik eğitim modeli eğitimde yaşanan problemlerin öğretmen ile öğrenci arasındaki diyalog zayıftır. Öğrenciye her şeyden önce okula ilk adım attığında disiplinli olması öğretilir. Öğretmen karşısında itaatkar, suskun, kendisinden istenmedikçe karşılık vermeyen bir öğrenci kitlesi görmek ister. Öğrenci kalk denince kalkan, otur denince oturan sus denince susan, izin verildiğinde konuşan bir otomat haline getirilmeye çalışılır. Böylece ortaya düşünmeyen, üretmeyen, durağan, yorum yapmayan, açıklamada bulunmayan, soru sormayan ve sadece kendisine bir öğrenci tipi ortaya çıkarıyor. Bu da aynı özelliklere sahip, pasif bir toplum yapısını yani ezilenler ordusunu yaratıyor.
Eğitim sistemi ve eğitim düzeyinde yakalanan başarı ile yönetim biçimleri arasında bir paralellik de söz konusu. Demokraside çağ atlamış batı ülkelerine örneğin ABD’ne baktığınızda, eğitim sisteminin de çağdaş üretken olduğunu deneye ve gözleme dayandığını, eğitimde ve gözleme dayandığını, eğitimde verimliliğin esas alındığını görürsünüz. Eğitim ve toplumsal düzen bir kısır döngü halinde birbiriyle sürekli etkileşim içinde olduğundan, demokratik ve çağdaş toplum, etkin ve başarılı bir eğitimin ürünüdür ve çağdaşlaşma yolunda ilerlemeyişimizin nedenini eğitimdeki yapısal ve işlevsel bozuklukta aramalıyız. Ezberci, dayatmacı otoriter bir sistemde, öğrencinin önüne kurulan engellerde andan verimli ve üretken olmasını bekleyemezsiniz. Aynı şekilde toplum olarak da çağdaş seviyeye ulaşmak yetersiz eğitim sisteminin ortaya çıkardığı bireylerden oluşan toplum da etkisiz ve pasif eğitimin toplumsal ve sosyal yaşama olan etkisinin önemine inanan Paulo Freire de eğitim üzerinde durmuş ve iki temel eğitim modeli ortaya atmıştır. Bunlardan birincisi Bankacı Eğitim Modeli, diğeri ise Problem Tanımlayıcı Modeldir.

Freire Bankacı eğitim modelinde eğitimi; tasarruf yatırımına, öğrencileri ; yatırım nesnelerine, öğretmenleri ise, yatırımcılara benzetmektedir. Öğretmen iletişim kurmak yerine,tahvilleri çıkarır ve öğrencilerin sabırla aldığı, ezberlediği ve tekrarladığı yatırımları yapar. Bu ,öğrencilere tanınan hareket alanının ,yatırılanı kabul ve tasnif edip yığmaktan ibaret olduğu “bankacı” eğitim modelidir.

Bankacı eğitim modelinde, öğretmenin rolü ve görevi sadece bilgi veren bir kaynak şeklindedir. Öğrenci pasif durumdadır, kendisine verilen bilgileri alır ve ezberler. O bilgiyi araştırmaz ,yorumlamaz, eleştirmez. Bunun böyle olduğunu araştırma,gerçekleme yoluna gitmez. bankacı eğitim modeli,bizdeki kendini bürokrasiden sıyıramamış klasik eğitim sistemine benziyor. Bu eğitim sisteminde öğrenci pasif durumdadır ve sadece kendisine sunulanı alıp ezberler.

Freire’ye göre,özgürlükçü bir eğitim çalışmasının varlık nedeni uzlaşma güdüsündedir. Eğitim çalışması öğretmen-öğrenci çelişkisini çözmekle başlamalıdır;çelişkinin kutuplarını öyle uzlaştırmalıdır ki;her iki tarafta aynı anda,öğrenciler ve öğretmenler olmalıdır.

Bankacı modelde ise bu çelişkiyi körükleyen şu davranış ve uygulamalar vardır:

a)Öğretmen öğretir ve öğrenciler ders alır.

b)Öğretmen her şeyi bilir,öğrenciler hiçbir şey bilmez.
c)Öğretmen düşünür,öğrenciler hakkında düşünülür.
d)Öğretmen konuşur,öğrenciler uslu uslu dinler.
e)Öğretmenler disipline eder,öğrenciler disipline sokulurlar.
f)Öğretmen seçer ve seçimini uygular, öğrenciler buna uyarlar.
g)Öğretmen yapar,öğrenciler öğretmenin eylemi yoluyla yapma yanılsamasındadırlar.
h)Öğretmen müfredatı seçer ve ( kendilerine danışılmayan )öğrenciler buna uyarlar.
i)Öğretmen bilginin otoritesini,kendi mesleki otoritesiyle karıştırır ve bu otoriteyi öğrencilerin özgürlüğünün karşıtı olarak öne sürer.
j).Öğretmen öğrenme sürecinin öznesidir,öğrenciler ise sadece nesnedirler.
Bankacı eğitim modeli bir sürü toplumu yaratmaya hizmet ediyor. Eğitimin kendilerine verdiği aynı bilgilerle dolu,aynı şeyi söyleyen ,aynı şeyi düşünen ve aynı şekilde davranan insan topluluğu yaratıyor. Yani,bir bakıma sessiz kültür oluşmasını sağlıyor. Bu eğitim sisteminin kendilerine verdiği pasiflikle insanlar insanlar,eleştirmiyor,araştırmıyor ve tartışmıyor. Öğrenci iken kendine sunulanı doğrudan aldığı için sosyal yaşamında da aynı yola başvuruyor. İktidarın yani ezenlerin kendine sunduğu olumlu ya da olumsuz her şeyi alıyor ve kabulleniyor,ona uymaya çalışıyor. Bir bakıma bu eğitim modeli ezenlere hizmet ediyor. Ezilenlerin kendi kabuğundan sıyrılıp,dünyayı gerçeklemelerini,kendi varlığının anlamını çözmelerini engelliyor.

Bankacı eğitim modeli; programlayan öğretmen ile programlanan öğrenci rolleri ile bir tür makineleşmeye hizmet ediyor. Ne öğretmen ne de öğrenci programın dışına çıkamıyor. Her iki tarafın da kendini sürekli geliştirmesine,yenilemesine,farklı bakış açıları kazanmalarına engel oluyor. Başka bir ifade ile,at gözlüğü takmış insanlar topluluğu halini alıyorlar. Sadece kendilerine sunulan ve yapay olan,programlanmış (ezen iktidar tarafından) yarını görebiliyorlar ve günü yaşıyorlar. Yarını değiştirmek ellerinde ama bunun farkında değiller,olsalar bile eğitim sisteminin kendilerine aşıladığı pasiflik ve durağanlıktan ötürü yapacak bir şeyleri yok.

Bankacı eğitim modelinin verdiği bir başka olumsuzluk olan diyalogsuzlukta, bu amaçlara hizmet ediyor. Bankacı eğitim modelinde,öğretmen ile öğrenci arasında bir iletişim söz konusu olmuyor. İletişimin varlığı kabul edilse bile bu kaynaktan alıcıya tek yönlü bir iletişimdir. Bu modelde öğretmen anlatıyor,öğrenci dinliyor. Soru sormak,eleştiri yapmak ve tartışmak mümkün olmuyor. Bütün bunlar,bankacı eğitim modelinin öğrencilerin yaratıcı gücünü en aza indirerek ve hatta yok ederek,tepkisiz bir toplum yaratmaya çalışan ezenlerin hizmetinde olduğunu göstermektedir.

Freire,bankacı eğitimin yanlış bir anlayışla insanları nesne saydığı düşüncesini Fromm’un deyişiyle “yaşamseverlik’in gelişimi teşvik edemez,tersine bunun karşıtını ,”ölümseverliği “ürettiğini belirtmektedir;

Yaşamın belirgin özelliği,düzenli ve işlevsel bir gelişmedir,oysa ölümsever kişi gelişmeyen,mekanik olan şeyleri sever. Ölümsever kişiyi canlı şeyleri cansız şeylere dönüştürme dürtüsü,başka deyişle yaşama tüm canlı kişiler cansız nesneleşmiş gibi mekanik bir açıdan yaklaşma dürtüsü yönetir.(...) Önemli olan deneylerden çok anılar,var olmaktan çok sahip olmaktır. Ölümsever kişi bir nesneye-çiçeğe ya da insana-karşı ancak sahip olduğu zaman ilgi duyabilir;bu yüzden onun sahip olduğu şeylere yönelen tehdit,kendisine yönelmiş bir tehdit gibidir;o kişi sahip olduklarını yitirirse dünyayla olan bağlantısını da yitirir.(...) denetime tutkundur,denetlerken yaşamı öldürür.¹

Bankacı eğitim modeli de ölümseverdir. Bu modelle sağlanan eğitim,öğrencileri birer alıcı nesneye dönüştürür ve onların düşünmelerini engelleyip,eylemlerini denetleyerek birer robot haline getirir. Böylece ezenlerin ezici denetimi sağlanmış olur. Freire’nin sözünü ettiği diğer bir model ise problem tanımlayıcı modeldir. Bu model,bankacı eğitim modelinin tam zıddı niteliğindedir.

Freire’ye göre problem tanımlayıcı model de eğitim diyalog üzerine kurulmuştur. Problem tanımlayıcı model de her şeyden önce öğretmen ve öğrenci rolleri farklıdır. Öğretmen aynı zamanda öğrenci,öğrenci de aynı zaman da öğretmendir. Karşılıklı bir iletişim ve etkileşim söz konusudur. Öğretmen bir bilgiyi verdiğinde,öğrenci önce o bilgiyi alır,yorumlama,ölçme ve değerlendirme işlemlerinden geçirir,kendi yorumunu öğretmene sunar. Böylece hem öğrenciler öğretmenin bilgi ve yorumlarından yararlanır,hem de öğretmen öğrencilerin yorumları ışığında yeni bakış açıları kazanır. Bu sistemin sunduğu tartışmacı ve yorumlayıcı bilinç kazanma yetisi,insanları dünyayı gerçeklemeye,etrafında olup bitenlerin neden ve sonuçlarını anlamaya,yarını bir kader olarak görmekten onları kurtarıp,yarını değiştirmenin olanaklı olduğunu görmelerini sağlar. Bu, günü ve yarını programlayıp,ezilenlerin buna uyma dahilinde yaşamasını amaçlayan ezen iktidarın karşısında,ezilenlerin bir özgürleşme zaferidir. Artık insanlar at gözlüklerini çıkarmıştır. Yaşama ve dünyaya farklı bakış açılarıyla bakabilmektedirler. Kendine sunulanı doğrudan almak yerine,onu yorumla**** kendine yararlıysa,uyuyorsa alır;aksi halde reddeder.

Bu modelde öğretmen ve öğrenciler,içinde herkesin büyüdüğü bir sürecin sorumluları haline gelirler. Bu süreçte,”otorite”ye dayalı gerekçeler yoktur;artık etki edebilmesi için otorite özgürlüğün safında olmalıdır,karşısında değil.

Yukarıda anlattıklarımızdan yola çıkarak diyalog;insanların sosyal yaşamlarında da diyalog kurabilmesine zemin hazırlıyor. Bu sayede ezilen kitle kendine sunulanı reddettiği zaman,kabuğuna çekilip “Ben bunu istemiyorum”demiyor. Diğer insanlarla diyaloga geçip,görüşlerini paylaşıyor. Sonuçta ortaya ortak bir fikir çıkıyor,”Biz bunu istemiyoruz”durumuna dönüşüyor. Ezilenler bu tepkisini eylem yoluyla ezen iktidara ileterek,yarını ve bu günü değiştire biliyor. Böylece ezilenler artık ezenler karşısında özgürdür. Bu durumda ezen ve ezilen kavramları da ortadan kalkar. Egemenlik haklarını belli bir süre kendileri adına kullanması için devrettikleri yönetenler söz konusu olur. Bu da çağdaş demokrasidir. Öyleyse şöyle diyebiliriz;problem tanımaya yönelik eğitim modeli, çağdaş demokrasilerin (gerçek anlamda demokrasi)eğitim modelidir. Bu durumda insanları tekdüze haline getiren ve onları sessiz kültür durumuna sokan ,bankacı eğitim modeli ise demokratik ve çağdaş olmayan toplumlarda var olacaktır. Bu toplumlar da ezen ve ezilen ilişkisi mevcuttur. Bankacı eğitim modeli bu ilişkinin devamına hizmet eder. Ezilen kaderine mahkumdur,bunu ancak ezenin yerine geçmekle değiştirebileceğine inanır. Bu gerçekleşip ezen olunca, o da altındakileri ezer. Bu bir kısır döngü halinde sürüp gider.

Freire’ye göre,diyalogun iletişim ve eğitimde ki rolü büyüktür. Diyalogsuz bir iletişim olamaz,iletişimsiz de eğitim olamaz. Örneğin; bir tarih öğretmeni,ders saati gelip dersini anlatıp, öğrencilerle anlatacağı konu dışında herhangi bir sözlü iletişim kurmadan çıkıp gidiyorsa bu eğitim değildir. Bu durumda öğretmene de gerek yoktur. Öğrenci salt bilgiyi kitabında da bulacaktır. Buna karşılık tarih öğretmeni anlatacağı konu hakkında öğrenciler arasında bir yorum süreci başlatıp, tartışma ortamı yaratınca,ortaya yeni bakış açıları ve yeni fikirler çıkacaktır. Bir diyalog söz konusu olacak,problem tanımlayıcı eğitim modelinin getirdiği öğretmen –öğrenci,öğrenci –öğretmen rolleri gerçekleşecektir.

Problem tanımlayıcı eğitim modelinde şu unsur ve davranışlar yer alır:
Eğitimci : Öğrencinin anlayabileceği,ona yakın,onunla ilgili kodlar oluşturur. Görsel, işitsel, yazınsal kanallar yoluyla öğrenciye sunar.

Öğrenci: Bu kodları alır ve çözmeye çalışır. Anlamları üzerinde tartışır,eleştiri yapar ve yorumlar. Kodları birleştirerek temel konuya varır. Her bir öğrenci kodları farklı algılayıp, farklı çıkarımlar yapacağından; farklı bakış açıları ve farklı yorumlar ortaya çıkacaktır. Bu da özgürleştirici eğitim çalışmasını meydana getirir.

Bu eğitim sonucu diyalog faktörü devreye girer. Öğretmen –öğrenci iletişimi gerçekliğin çözümünü sağlar, bilimsel gerçeklik doğar. sadece iki kere iki eder cevabı değil, aynı zamanda nasıl ve neden dört ettiğinin cevabı ortaya çıkar.
Sonuç olarak; Eğitimimizden yapısal ve işlevsel unsurları var, fakat bunlar yapılacak değişim hamleleriyle düzeltilebilir. Öncelikle eğitim kurumların da modernizasyona gidilmeli, eğitimin sağlıklı ve verimli gerçekleştirilebilmesi için gerekli yapılanmalar sağlanmalıdır. Bunun yanında eğitimciler de bu yargılanmaya uyum sağlamalıdır. Her biri iyi eğitimci olmanın yanında kişiler arası iletişim kurma özelliğine de sahip olmalıdır. İdeal bir eğitim sistemi çağdaş demokrasilerin doğal sonucudur. Bu halde eğitimde çağdaş yapılanmayı sağlaya bilmek için demokratik gelişmemizi de sürdürmemiz gerekir.

Yerleşim : Türkiye / eskişehir  |  Meslek : öğrenci
 

Mesaj gönderebilmek için öncelikle giriş yapmış olmanız gerekmektedir.

Henüz kayıt yaptırmadıysanız buradan üye olabilirsiniz.

Üye olarak:

  • Yeni yazılar gönderebilir,
  • Varolan yazılara yorum yapabilir,
  • Arkadaşlarım, favorilerim, kişisel mesajlaşma, haber merkezi, dosya merkezi, online üyeler gibi pek çok yardımcı araçlardan yararlanabilirsiniz.

» Hemen üye olmak için tıklayınız.


 

1.12 saniye.
11:22:24, 23 Nisan 2024, Salı

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım