Koniks.com - İş Fikirleri Düşünce Havuzu

Koniks.com
Kullanıcı adı:
Şifre:
Şifremi hatırla


    Ana Sayfa          Forumlar          Arama          Yardım           Kayıt Ol
 Ana Sayfa
 Forumlar
 Diğer
 Gıda, Tarım, Yeme-içme
 Topraksız Tarıma Alışamadan Suni Et Fabrikaları ?
Not: Yorum gönderebilmek için kayıt olmalısınız.
Kayıt olmak için, buraya tıklayınız. Kayıt ücretsizdir!
 Yorum gönder
Kullanıcı adı:
Şifre:
Biçim:KalınİtalikAltı çiziliÜstü çizili Sola hizalaOrtalaSağa hizala Düz çizgiResim hizalaAlıntı ekleListe ekle
İlan türü :
Mesaj İkonları:              
             
 


 
   

YORUM YAZILAN YAZI
akinselcuk 15/06/2011 : 21:35:40
Topraksız tarım dünyada yıllar önce keşfedildi. 1800 lü yıllarda anladılar olayı.

Toprak sadece bir tutunma aracı idi. bir de besinlere tampon görevi görüp bitkinin sağlıklı büyümesini ani değişimlerden korunmasını sağlıyordu.

Bu durumda bitkinin istekleri suni olarak karşılandığı takdirde büyümesine devam edecekti. Haliyle bir ihtiyacı insan karşılıyorsa en mükemmel şekilde karşılayacağından bitki de ödül olarak bütün performansını ortaya çıkarıyor ve daha çok ürün veriyordu. 1 kilo yerine bazen 10 kilo gibi.

Doğal değil. Ama düzgün yapıldığında mükemmele yakın.

Dünya biliyor. Artık biz de biliyoruz. Ülkemizde bir sürü topraksız tarım işletmesi mevcut. Tonlarca yaş sebze bu yolla üretilip pazara sürülüyor. mahalle arsındaki marketlere kadar girdi bu ürünler.

Pazar halkı hiç bir şeyden habersiz hormonlu mu hormonsuz mu tartışmasını yaparken henüz hiç tanışmadığı topraksız tarım ürünlerini yemekteydi zaten. Sebzelerin şekli iyice düzgünleşince hormon tartışmaları bitti kısmen. Halka yeni bir korku lazım.

Magazin dünyası bu korkuyu önce GDO da buldu. Sağlam konuydu doğrusu. Al deniz ansını kabağa tak ! Korku filmi gibi. Teorisi doğru ama hiç bir zaman gerçekleşmemiş bir teknik. Bitkiler arası bazı gen transferleri ticari olarak yapılsa da pazarda asla bulamayacağınız bir ürün deniz analı kabak !

Ama ayçiçeği orobanjdan kırılmasın diye orobanjı adam yerine koymayan başka bir bitkinin bu genini ayçiçeğne yamamış olabilirler tabiki. Ya da ne bileyim buğdayların süne zararlısını gördüğünde gülüp geçmelerini sağlayan başka bir geni buğdaya takmış da olabilirler. Ama inanın deniz ansından değil. Buğdayla yakın akraba başka bir bitkiden. babasının böbreği oğluna uymazken buğdaya deniz anasını yamamak kolay mı öyle ? Teoride olur gerçekte zor. Belki 100 yıl sonra.

Televizyonlarda konuştu insanlar, hepsi kendince yorumladı, bazıları insanların duymaktan hoşlanacağı şeyleri söyledi bazıları korkuları desteklemeyi daha verimli buldu kendi açısından, tek tük bazılarıda mekanizmayı yorum katmadan bilimsel açıdan açıklamaya çalıştı, ama tarım bakanı dahil hiç kimse pratikte işleyen durumu ve bilimsel gerçekleri tam olarak açıklamadı.

Sonunda GDO konusu bitti. Tarım da, üretim de, pazardaki sebzeler de aynen duruyor. Değişen hallolan, korkuları dindiren bir şey değişmedi. Zaten çok da korkulacak bir durum yoktu. Suni yaratılan bir korku başladığı hızla son buldu.

Kumlucanın, Bergamanın ve hepsinin yerini ezbere bilemediğimiz dönümlerce seranın toprak görmeden ürettiği tonlarca ürün bizden daha kuzeyde yaşayan insanların sofralarına akın ediyor. Onlarda korku morku yok. Zaten magazinleri de böyle bir korkuyu destekleyen yazılar yazmıyor. Yazsa da okuyan olmuyor. Onlar daha ziyade bir prensle prensesin evlenmesini bir vukuat yaratmasını bekliyorlar okumak için.

Basınları, abisinin zevk olsun diye küçüklüğünden, bilmezliğinden yararlanıp kortkuttuğu küçük kardeş muamelesi yapmıyor kendi halkına. Zaten halk da biraz daha yatkın bilimsel işlere bize nazaran. Otu böceği okulda biraz daha çok okuyorlar, gelişmeleri denetleyen kurumlarına biraz daha güven duyuyorlar. Çayın radyasyonsuz olduğuna yemin billah edip aha işte içiyorum halkım diyen bakanları da yok zaar.

Siz bunlardan korkutulup durun, şimdi adamlar suni et yapmaya başlamışlar.

Topraksız domates yetiştirmeye aklımızı yenice erdirmişken hatta yer yer hala direnirken hayvansız et yetiştirmekte neyin nesi ?

Allah Hollanda halkına toprak güneş vermemiş, İngilize de öyle. Dilim pek varmıyor ama sanki bolca akıl vermiş gibi.

Bu işe de bunlar 2. dünya savaşı yıllarında başlamışlar. Yapamadıklarından değil ama daha zamanı gelmedi diye düşündüklerinden herhal, bu günleri beklemişler.

Tavuğun sığırın kök hücrelerini kullanıp kas dokusu üretiyorlar. Aslında amaç başlarda beslenmek değil. Yedek parça organ yapmak ! Kol kemiği, böbrek, dalak, kalp yapıp yaralıları hastaları kurtarmak.

Fakat zor olmuş gelişme. İnsanın içinde ki gibi düzgün olmuyorlar. Sağlam olmuyorlar işe yaramıyorlar. O zaman bizde kullanmayıp yeriz diye düşünmüşler. İnsandan, insan için yedek parça üreteceğimize, sığırdan insan için et üretiriz diye düşünmüşler.

Baya da becermişler.

Ama eskisi gibi futursuz değiller. Hemen piyasaya sürmemişler. Çünkü tarihteki bazı gelişmeler burunlarını sürtmüş sanki....

Mesela zeplini keşfetmişler herkeslerden önce. Ölesiye bir yarışa girmişler, tam da savaş zamanı çok olumlu gelişebilecek bir piyasayı kontrolsüz gelişmeden dolayı öldürüp atmışlar. Yeterli ARGE olmadan birbiri ardına yapılıp piyasaya lanse edilen zeplinler içinde dünyanın en zengin en meşhur insanlarıyla birer ikişer yanıp kül olmuş. O telaşe içinde zeplinleri hidrojen yerine helyumla uçurmayı akıl etmeleri çok geç olmuş. Güvenli zeplinleri keşfetselerde artık kimsenin ilgisini çekmez olmuş zeplinler.

Çok güvenli sanılan kocaman gemilerden soğutmuşlar insanları. İnsanın içinde korku olmaya görsün. Titaniği yapıp öyle açıklamalarla çıkarmışlar ki piyasaya, zengin fakir hiç kimse gemiye binmekte tereddüt etmemiş. Batması imkansız gemi diyerek muhitin en ünlü kaptanını jübileni bu gemide yap diyerek onurlandırmışlar. Kaptan da göğüsleri kabararak yol vermiş gemiye. Daha ilk seferinde içindeki her beş insandan dördünü telef ederek batmış gitmiş. Bu kaza yüzünden yok olup giden piyasanın haddi hesabı yok. Ne büyük firmalar gümlemiş gitmiş.

Concorde vardı bir zamanlar. Dünyanın en mükemmel uçağı. O uçakla da ilgili çok iddalı açıklamaları var bu Avrupa insanının. Çok iddialı ama, bizim burada telafuz ederken bile başımıza bir iş gelir diye korkacağımız türden. Tek bir metal parcası koca uçağı en geri dönülmez anında yakalamış. Sanki sizin çeneniz pek düşük der gibi !!

Bunlar çok akıllı adamlar, sakın bu yazdıklarımdan avuntular çıkarmayın. Allah çalışmayanı aklını kullanmayı reddedeni sevmez bence, acizane fikrim...

Ama hani demiş ya Atam, ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda iyi ahlaklısını severim diye. Sanki Allah söyletmiş.

Avrupalıda biri var bizde diğeri. İkisi bir araya geldi mi patlıyor gidiyor zaten.

Laf çok uzadı.

Ama ben sevmiyorum direk anlatmayı.

Sözün özü şu ki, hayvansız et fabrikaları geliyor.

Sizler bunu ne kadar tartışırsanız tartışın, etik mi değil mi diyedurun, televizyonda şarkıcılar, arkeologlar, siyasi köşe yazarları ve hatta sümerologlar hiç münasip bulmuyorum diyedursun, bir takım insanlar ve hatta devlet hiç birinize sormadan bu işin içine girip parasını kazanacak.

Bu konuda hibeler, destekler yayınlanacak. Bizler bu işi tartışırken Avrupada bu işin piyasa denetcisi firmalar, kuruluşlar oluşacak. Tıpkı bizde yetişen fındığın borsasının hiç fındık yetişmeyen Almanyada olması gibi suni et piyasasınında kontrolünde söz sahibi olamayacağız.

En azından bazı girişimcilerimizin bu işten para kazanan büyük işletmeler kurmuş olmasıyla avunacağız.

Hayvansız et fabrikaları geliyor haberiniz ola . . .
SON 14 YORUM (En yenisi en önce gösteriliyor)
akinselcuk 05/02/2014 : 08:54:47
Alıntı Yapılan Metin:
Yazıyı gönderen - abrahamme
İyi güzel yazmışsınızda, burası gıda yeme içme ilan bölümü. tartışma bölümü değil.

Yazıyı yanlış başlık altında açmışsınız.



Yahu bizde o kadar akıl olsa bilgisayarı hiç açmazdık zaten !!

Hani konu tarımla ilgili ya. Ondan burada.

Fakat sonradan biz işi suda sektirilen taş gibi Osmanlıdan Arapçaya Kuran' dan Uçan Hollandalıya hoplatmışız.

Yani taşı efendi gibi suyun içine atıp gitmek yerine sektirip sinerji yaratmaya kalkışmışız. Dürtmüş bişey işte . . .

pardus01 04/06/2012 : 13:16:09
Sayın Akinselçuk, yazılarınızı beğeni ile okumaktayım ancak bi cümlenize; Osmanlı tarihinin genel kabul haline gelen ancak YANLIŞ BİLİNEN bir yönüne takıldım.

Osmanlı 600 yıl hüküm sürmemiştir. Osmanlı, Karlofça Antlaşması (1699) ile gerilemeye ve çökmeye başlamıştır. 1800'lerin ilk çeyreğinde de Galata Bankerlerinden (Rothchild ailesine bağlı bankerler) aldığı borçler ile de ipini çekmiştir.

Osmanlının dağılmasının uzun süreye yayılmasının sebebi, leş kargası olarak adlandırılan, ancak kendi ülkesinin çıkarlarına göre hareket eden İngiltere, Amerika, Rusya tarafından, bir pastanın pasta bıçağı ile düzgünce kesilmeye çalışılması sonucudur. Eğer bu ülkeler biranda Osmanlıyı bölselerdi, Kuzey Afrika, Ortadoğu ve Arap Yarımadası ''KAOS'' yaşardı...

1299 resmi tarih açısından kuruluş, ancak 1386 yılındaki savaşa kadar daha henüz Selçuklunun devamı sayılan Karamanoğlu Beyliği ile ancak sınırdaş olmuştu. Karamanoğulları ile yapılan savaşlara kadar Osmanlı henüz bir Beyliktir ve devlet nizamı yoktur..
Kaldıki Türk Beylerinin sığındığı Timur ile yapılan 1402 yılındaki Ankara Savaşında itibar yerle bir olmuştur.

Gerçek anlamda devletleşme ise Fatih ile başlamıştır.

Yani, Osmanlı sadece ve sadece 300-340 yıl hüküm sürmüştür...Ancak tarihe de çöküşü en uzun süren devlet olarak ta geçmiştir...

Abartılı tarih, geçmişten ders alınmasına engel olur, sonucunda da gelecek körlüğü oluşur....
Baklavaci 04/06/2012 : 12:48:00
tunca666, 1 sene önce yazılan yazıya yorumu yazmış gitmiş.Biri kuyuya atmış TAŞI, çıkart çıkarta bilirsen.Hemde Nicki 666.Enteresan.
abrahamme 04/06/2012 : 11:27:20
İyi güzel yazmışsınızda, burası gıda yeme içme ilan bölümü. tartışma bölümü değil.

Yazıyı yanlış başlık altında açmışsınız.
akinselcuk 03/06/2012 : 21:24:44
Yazıdan "Sayın Gökhan" kısmını da kaldırdım. Amacım tam olarak size hitap etmek değildi aslında. Sizi kırmak amacım olamaz. Her türlü çalışkan milleti ah laksız ilan eden bir akla takıldım ben. Ben bizdeki ahla ksızlıklarla onlardaki ahla ksızlıkların tamamen eşit dercede olduğunu düşünüyorum. Biz ahla ksız yanımızı yok farzedip halının altına süpürüyoruz. Onlar bu ahla ksızlıkların var olduğunu kabul ediyor ve saklamıyor. Tek farkı bu.

Dünyada ki her gelişme tam olarak bir ihtiyaçtan doğmuyor sanki. 1969 da aya gitmişler ya ne gerek vardı ki buna. Bırakın işlemciyi transistörü bile olmayan, yarısı elektrik panosu kıvamında lambalı elektronik devrelerle uzaya gitmeye kalkışmak. Kime faydası dokunmuş olabilir ? Hangi ihtiyaçtan kaynaklanmış olabilir ? Eminim aya gidilmese de cep telefonu teknolojisi gene gelişirdi. Hafif kurşun yelekler için kevları gene de icat ederlerdi. Boingi ve Antonovu genede yaparlardı. Ama hiç bir şeyden kaçınmayıp aya gitmeye uğraştılar. Eminim onlar Apollo projelerine para harcarken asgari ücretli, ihtiyaçlarını karşılamakta güçlük çeken çalışan Amerikan vatandaşları ve ödenek yetersizliğinden yol su elektrik hizmetini yeterince alamayan Arizonalı Nevadalı insanlar ve Alaskada hakkı hukuku olmayan dünyadan bi haber eskimo kalıntısı vatandaşları vardı. Afrikadaki açları Misissipi kıyılarındaki negroların lafı bile edilmez. Orta boy bir ay seyahati o yıllarda dünyadaki hangi devletlerin yıllık bütçesinden daha fazlaya mal oluyordu acaba ?

Bir çok gelişme ihtiyaçtan ziyade biz en büyüğüz aklınızın alamayacağı kadar çok şey biliyoruz. Gerekirse kafanızı da kırarızın sonucunda doğuyor sanki. Bileğimde aklımda senden fazla itaat et ve fazla konuşma benimle iyi geçin bende sana iyi davranayım. Japonlar bunu kabullenip üstüne bir de çalışmışlar. Gelişmişler. Kazandığını yemeyeceksen çalışmanın ne manası var bilemiyorum ama onlar bu yolu seçmiş. Hala çok çalışıyorlar. Amerikalılar o kadar çalışmadıkları halde Japonlar kadar zenginler ve bahçelerinde mangal yakmayı eğlenmeyi de ihmal etmiyorlar. Bu biraz daha mantıklı gibi. Kazan ve yiyip mutlu ol. Bizim ne yaptığımız meçhul. 600 yıl iyi gitmişiz ama misyon bitmiş dünya değişmiş. Cumhuriyeti kurmuşuz. 89 yıldır tekamül etmeye çalışıyoruz. Kazandığımızda olmamış yediğimiz de. Son yıllarda biraz heveslendik sevindik ama sanki gene bir saçmalığın içinde boğulmamıza çok da uzak değiliz gibi görünüyor. Her türlü köprüye, her türlü santrala , her türlü yüksek binaya, topraksız tarım ürününe, suni ete , GDO ya, bilimum genetik çalışmasına , evde rahat rahat oturmaktan bizi alıkoyan, aklımızı zorlayan her şeye derhal karşı koyan, yaptırım gücü olan bir kitlemiz var. Yanlışlık olmasın. Bu kitle siz biz değiliz. sıradan vatandaş fikrini hissettiğini söylese ne söylemese ne.

Bir şeyleri yapmak ve en iyi yapan olmak, en önce yapıp onun hakimi olmak. Böylece sonradan yapmak isteyenlere izin veren olmak. Yetkiyi ele almak. Fındığın borsası Almanyada fındık Türkiyede. Bunun gibi işte. Alman piyasası ile uğraşırken biz toprağı eşelemekte imişiz. Hala da öyle sanki. GDO dan ödü kopan bir milletin ulaşcağı nokta neresidir ki ? Günün birinde başkasının yaptığı GDO lara muhtaç kalmak.

Dünya gelişiyor. Ya bu trene binilir ya da bu trene bakılır yeşil çimenlerin üzerinde.

Gelişmeler ihtiyaçtan mıdır ?

Eve yeni bir buzdolabı alırken evet. Ama dünya evden daha büyük bir yer.

izimani 03/06/2012 : 12:27:29
Din muhabbetinin içinde olduğu her başlık bi acayipleşiyor....
Gökmen Demet 03/06/2012 : 01:05:18
Ben konuyu tartışmaya çalışmakta idim fakat kavga sözcükleri yavaş yavaş akmaya başladı. Ben Türkçe'de senin ananı ..... diye bir kelimenin olamayacağını söylediğimde şunu belirttim. Bu kelimeleri öğrenmeyiz hiçbir kitap yazmaz fakat halk arasında kişilerin birbirlerini kırmak veya üzmek için karşısındakinin içindeki öfkeyi bir nevi hissettirmek için o kişinin en önemli konularına kötü şeyler söylemek isterken onu kırmak istemelerinden doğan sözlerin bütünüdür küfür. Te-ca: vüz kelimesinin bile cılkını çıkarmışız malesef haddimi aşmadan şöyle bitiriyim namazda Semi'allahu limen hamideh deriz acaba nedemek? bu çok önemli, sözün bence bittiği yer.....
pardus01 03/06/2012 : 00:34:14
Suni ete içinde bulunduğumuz yüzyılda gerek var mı bilmiyorum! Herkes yazarken biraz dikkat kaynış...

Hintliler 1 MİLYAR 200 MİLYON nüfusa sahip ve İnek Kutsal, Filipinliler, Taylandlılar v.b Uzakdoğu Asya ülkelerinde ise kedi, köpek, fare eti makbul et sınıfından... Okyanus ülkelerinde balık eti çok tüketilmekte... Latin Amerika ülkelerinde küçükbaş hayvancılık, Kuzey Amerika ülkelerinde büyükbaş ve domuz yetiştiriciliği ...

Kısacası her ülke koyun ve sığır etine yüklenmiyor!!! Alternatifler ne? Domuz, kedi, köpek, fare, tavşan, kaz, ördek, tavuk, at... Türki Cumhuriyetlerinde at eti revaçta bir et...

Dünyanın et proteini ihtiyacı KARŞILANABİLİR düzeyde şuan için... Mesele bazı ülkelerin ve o ülke insanlarının gelişmişliği ve refah düzeyi. Kısacası arz-talep denen Kapitalist kural...

Dolayısı ile sadece ve ancak bana göre; biraz futuristik bir yaklaşım olacak ama, evrenin diğer gezegenlerine giden insanoğlu kolonilerinin başlangış gıda ihtiyacını karşılamada hullanılabilir... Yeterli ortam mevcutsa zaten besiciler boş durmaz onlar da yayılırlar etrafa :)

önümüzdeki yüzyıl
izimani 02/06/2012 : 17:03:16
tunca666: Bana kalırsa senin o nickle ağzından Allah kelimesinin bile çıkmaması lazım :D

Avrupa şuymuş avrupa buymuş, helalmiş harammış.

Arkadaşlar bunları direk geçin. Masal hikaye anlatmayın. Afrikada insanlar açlıktan ölürken bunun dini boyutunu tartışmayın bile. Keşke bu teknoloji gelişse ve et daha ulaşılabilir olsa.

Bu millet son 30 yılını ekmekle beslenerek geçirdi. Ama tabirinizle gavur 300-400 gram biftek yiyerek büyüdü. Doğal olarak bişey icad edemiyoruz bari takip edelim ülkemize uyarlamaya çalışalım...
akinselcuk 02/06/2012 : 15:47:01
Alıntı Yapılan Metin:
Yazıyı gönderen - Gökmen Demet


Demişiniz ama bu kelimelerinizde sanki Kuran-ı Kerim kitabımızda varmış izlenimi yaratılmış gibi şimdi kötü kelimeler yazmıyor sadece kişiler argo olarak kullanıyor. Mesela Türkçe kelimelerde de yok kötü kelimeler ama halk arasında kulanılan bin türlü küfür var hiçbiri Türkçede yok. Kaldıki kutsal kitapta olsun. Birde arapçanın bile kaç çeşiti var. Her arap ülkesinde farklı.

Şimdi birde hayvansız et demişsiniz neden olsun? O kadar var ki sadece yetiştirmek yeterli olmayan birşey yapılsa anlarım tarım her ülkede yok ama et her ülkede var bitmeyen bir nimet. Bakmayın yetiştirmeleri farklı olsada yinede et ettir. Nasıl yumurtayı yapamıyorlar ama her yumurta da bir değil et de yapsalar yapılmaz diyemem ama neden zaman ve emek harcansın dünyada o kadar fazlaki...
(Cümlemde küçük bir değişiklik yaptım bir parça haklısınız çünkü. Kimsenin öyle anlamasını istemem. Gene de mentaliteye biraz vurgu yapmak isterim)

Herkese hitaben.

Harflerden bahsediliyor kelimelerden veya cümlelerden değil. Harfin tek başına bir anlamı yoktur. kelime olduğunda bir anlam kazanır. Cümle oluştuğunda kişiliği vardır bir şey ifade ediyordur. Bu cümleyi bize söyleyene göre değeri artar veya azalabilir.

Diyelim ki mahallenin delisi "suyu ırmaktan içtiniz" dedi. Umursamayız. o cümle boşlukta bir seda bile olmaz. Basit bir kaç hava titreşimi olarak sarfedilir ve hiç bir etki yaratmaz dünyada. Fakat bu ırmaklı cümle Kuran içinde geçince herşey değişir. Aynı harflere öyle bir ciddiyet gelir ki yüzyıllarca herkes ezberler söyler anlamaya çalışır. Cümledeki bu "ırmak" bolluğa, berekete, doğan çocuklara varan anlamlar içermeye kafamızda yer etmeye başlar.

Değer verdiğimiz şey anlamlar bütünlüğüdür. Kitabın ruhudur. Yaratıcıdır. Harfler değil.

Arapca diline ait bir harf kutsal değildir. Bir harfe bile put muamelesi yapan Allahın kuluna bunu en azından bir kez anlatmam gerekir. Bu dünyadaki varlığımın bir anlamı olması için. Anlamaz genellikle, O' na değer vermeye devam eder ama uzaklaşırım mecburen.

Yazdıklarım açıkca bunu diyor. Başka hiç bir şey demiyor.

Suni et.

İtici haliyle. Et zaten bolca var neden yapıyoruz bunu.

Bilmiyorum. Anlatamam.

Tek bildiğim insanlara araştırma , merak etme, yapmaya çalışma içgüdüsü verilmiş olduğu.

Bu iç güdüye neden karşı çıkmamız gerektiğini bilmiyorum. Beynim bu duruma bir anlam yükleyemiyor.

Örneğin, insanlara şarap içip kafayı bulunca mutlu olma, herşeyi boş verme, anı yaşayıp gerisini umursamama, elindekini paylaşmama, hatta başkasının elindekini de alma içgüdüleri de verilmiş.

Bakın beynim bunları neden yapmamamız gerektiği konusuna hızlıca bir anlam yükleyebiliyor. Bunları yaparsan yücelemezsin yücelmek iyidir. Büyümek , zor olanı başarmak, çevrendekileri mutlu etmek bu durumu sürdürebilmek iyidir diyor. Şarap içerek ulşabileceğin bir nokta yok öyleyse içmemeyi dene diyor.

Suni et yapmak, yapmaya çalışmak, bu teknolojiye sahip olmak bu teknolojinin önderi konumuna gelebilmek benim için itici fikirler değil.

Örneğin çocukluğumda bir paptates makinesi yapmayı hayal etmişim. Bunu ilkokul 3. sınıfta öğretmenime proje olarak resimleyip sunmuşum. Bir çekmece içinde bir makine habire litrelerce papates çıkıyor bütün olarak. Sizde bunu bıçakla kesip kesip pişiriyorsunuz. Kök yok yaprak yok. Metal bir makinenin içinde.

Yıllar sonra topraksız tarımı duyunca aklıma geldi. Önce şaşırdım. Yoksa ben çok mu aklılıymışım dedim.

Allah hepimizin içine yüklemiş bu duyguları düşünceleri. Dünyada aynı zaman aralığında bir çok insan teknik bir yeniliği hayal eder. Bu hayalleri kuranların bazıları doğru yerde doğru mekanda doğru güçlerdedir. Hayal dünyanın bir yerinde gerçeğe dönüşür.

Mesela ABS fren sistemi icat edilip piyasaya çıkmadan önce binlerce kişi düşünmüştür dünyada. Ama bunların bazıları mühendistir. Parası vardır. Bir ARGE firmasında çalışmaktadır. Bir anda gerçeğe dönüşür. Sosyalite kurallarına görede bir veya bir kaç kişinin adı mucit diye kayda geçer.

Yani kimse dahi değildir. Aslında herkes dahi adayıdır.

Bitki tohumları gibi. Her bahar ovalara yayılırlar. Hepsinde başlarda aynı potansiyel vardır. Bazıları şehirde asfalta bazıları bir dere kıyısına düşer. Birinden orman olur diğeri ölür gider. Bir kayalığa düşen başka bir tohum ölmekle kalmak arasında oraya tutunmak için yıllarca süren bir mücadeleye girişir.

Ama ne tohumlar ne hayvanlar nede insanlar Allaha sevgili bir kul olmak için yata gitmez !!

İşini yapar. Gelişir büyür çoğalır çevresine hükmeder. Hükmetmeyi içine sindiremeyen bir kavmin diğer kavimlere baskın çıkması mümkün değildir.

Ama hayat zor. Bu zorlukların altında ezilen kendini sadece ibadete verip zor yolların hepsinden kendini kurtarabilir. Bir süre sonra bu fikir kafasında sarpa sarar ve yapılanları da eleştirip yapılan herşeyi bir günah kalıbına sokmayı başarır.

Suni ete karşı çıkanlarda bir gün suni et yiyecek. Kendi kavminin yaptığını veya gavur diye nitelediğinin yaptığını.

Tercihi ne olursa artık.

Gökmen Demet 02/06/2012 : 03:05:29
Alıntı Yapılan Metin:
Feysbuk çıktı mertlik bozuldu. İran' da da var süslü Raziyeler, Mısır' da da, Birleşik Arap Emirlikleri' nde de. Kuran' ın da yazıldığı harfleri kulanarak kuruyorlar en edepsiz siteleri. Bir coğrafya ders kitabı için bile, belki içinde bu harflerden vardır da üzerine otururuz diye ödümüz koparken bizlerin, bu harflerden müteşekkil küfürler ediyorlar birbirlerine edecekleri zaman. Bunları yapan Hollandalılar değil.


Demişiniz ama bu kelimelerinizde sanki Kuran-ı Kerim kitabımızda varmış izlenimi yaratılmış gibi şimdi kötü kelimeler yazmıyor sadece kişiler argo olarak kullanıyor. Mesela Türkçe kelimelerde de yok kötü kelimeler ama halk arasında kulanılan bin türlü küfür var hiçbiri Türkçede yok. Kaldıki kutsal kitapta olsun. Birde arapçanın bile kaç çeşiti var. Her arap ülkesinde farklı.

Şimdi birde hayvansız et demişsiniz neden olsun? O kadar var ki sadece yetiştirmek yeterli olmayan birşey yapılsa anlarım tarım her ülkede yok ama et her ülkede var bitmeyen bir nimet. Bakmayın yetiştirmeleri farklı olsada yinede et ettir. Nasıl yumurtayı yapamıyorlar ama her yumurta da bir değil et de yapsalar yapılmaz diyemem ama neden zaman ve emek harcansın dünyada o kadar fazlaki...
Baybars2000 02/06/2012 : 00:57:53
Akın beyin söyledikleri üzerine haddim olmaya rak çok defa çevremde tartıştığımız konu olduğundan eklemek isterim.
Tüm ilimlerin kaynağı kur'andır.
Ve bize ölülere okunacak kitap olarak dikte edildiğinden o sonsuz ilim kaynağının değerini bilmedik.
Örnek:
Yusuf peygamberim kıssası anlatılır kur'anda.
Babası yakup peygamberin Hz.yusufun gömleğini yüzüne sürdüğünde görmeyen gözlerinin açıldığından bahsedilir.
Bir doktorun dikkatini çeker.Gömlekte ne olabilir ki göze faydası olsun..
İnsan ter'i.
Bu kıssadan başlayan ve göz için geliştirilen ilaç...
O kadar çok örnek var ki...
Burada şunu iyi anlamakta yarar var..
Allah çalışmanın karşılığını herkese bir şekilde veriyor.
Gavur müslüman farketmiyor.
Biz onca çalışın emrine rağmen diz ile mide arasını düşünen ve kısadan zengin olmayı isteyen bir toplumuz.

Japonyada her yıl yüzbine yakın insanın aşırı çalışmaktan öldüğünü okumuştum bir ara gazetede.Hatta karikatürüde vardı..
adam yatağında uyurken üstte araba sanki altında çalışıyormuş gibi tamir ediyor.Yani uyurken bile çalışıyor demeye getirmiş.

Evet maneviyat ama şu hadiside unutmayacağız...

Hiç ölmeyecek gibi dünya , yarın ölecekmiş gibi ahiret için çalışacağız..

Zengin olacağız , üreteceğiz, en modern silahları , makineleri biz üreteceğiz güçlü olacağız

Yoksa biz daha çok hondanın asimosunu hollandanın ineğini amerikanın nükleerini almanyanın mercedesine bakıp bakıp yutkunuruz..
akinselcuk 01/06/2012 : 23:52:39
Sayın Tunca666 kardeşim,

Allah daha çok maneviyat versin. Fakat gelişmeye kapalı duran dindarın geleceği karanlıktır. Dediğiniz gibi bunlar erkek erkeğe kadın kadına evlenip dursaydı biz büyür gelişirken onlar yok olup giderdi. Allah her insana bozuk nefis duygularını vermiş. Bunları zaptetme engelleme yok etme dürtüsünü aklını zekasını da vermiş. Bu dediğiniz işler her insan topluluğunda belli bir oranda mevcut. Tek farkımız bu milletle, bizde gizli kalır onlarda ifşa olunur. Kabullenmelerine, duyduklarında akıllarını oynatmamalarına rağmen hepsi de aynı yola girmez. Biz ayıplarız ama gene de bazıları bu yola girer. Sonuç değişmez. Her millette bu illetler aynı oranda vardır. İster gizli saklı, ister açık seçik.

Feysbuk çıktı mertlik bozuldu. İran' da da var süslü Raziyeler, Mısır' da da, Birleşik Arap Emirlikleri' nde de. Kuran' ın da yazıldığı harfleri kulanarak kuruyorlar en edepsiz siteleri. Sıradan rastgele bir kitabın, belki içinde bu harflerden vardır da üzerine otururuz diye ödümüz koparken bizlerin, bu harflerden müteşekkil küfürler ediyorlar birbirlerine edecekleri zaman. Bunları yapan Hollandalılar değil.

Bu dünya var ki biz bu kargaşadan galip çıkabilelim diye. Kim becerebilecek diye. Sadece ibadetle olmaz. Yarışa girmeden olmaz. Marifet bu yarışın içinde yapılan ibadet olsa gerektir. Hep beraber ibadete durusak başka herşeye gözümüzü kapatırsak kavmimizi nasıl yüceltiriz ?

Aya bir cami dikmek istemez misiniz ?

Yoksa bu işi de Fransızlara mı ihale edelim ? Parası neyse verip.

Ya o zamana paramız da bittiyse ? Öbür dünyada ne diyeceksiniz o zaman.

Ayda ki kiliseye bakıp,

Biz yanlış anlamışız buyruklarını Allahım(CC) demenin bir bir faydası olur mu o saatte artık ?

Dünya hayatında bilim bizler için konmamış mı ? Müslümanlar ibadet etsinler Hollandalı gavurlar da ayda armut yetiştirmenin yolunu bulmaya dursunlar diye mi konmuş bu dünya hayatı ?

Sizin dünya hayatından bir tek bildiğiniz iki kadının bir biriyle halvet etmesi mi ?

Aklınıza benim bu aklıma gelen şeylerin hiç biri gelmez mi ?

Ayda armut yetiştirmek mesela ????

Öptüm ellerinizden. Sürçi lisanım affola . . .
tunca666 22/06/2011 : 12:20:37
Bu çok akıllı Hollandalı ve Avrupalılar her nedense ahlak Fakiri ve erkek erkeğe kadın kadına da evliliği de Allah katında iğrenç birşey olmasına rağmen futursuzca yapıyorlar. Bu çok akıllı sandğınız sapık avrupalılar müslümanlardan nefret ediyor ve her ortamda küfür edip, küçük düşürmeye çalışıyor, kendilerinin her türlü pisliğini de insan hakkı görüp, müslümanların ibadet haklarını bile yok etmeye çalışıyorlar kendi vatanlarında.. Gerçekten inanan kişiler bu adamların pisliklerini görüp ibret alır onlara özenmez.. Bu et işi de işte onların zekasını değil, ölçüyü tamamen kaçırdığını göstermektedir. Kendi kendileri helak eden ve sapıtmış bir milletin yok olmaya mahkum olduğunu ve her işlerinin batıl olduğunu görmüyor musunuz ? Ben de konuyu direk anlatmaya çalışıyorum, belki elektrik olmasaydı şuan çok daha sağlıklı ve refah içinde yaşıyorduk, siz nereden çıkarıyorsunuz onların akıllı oldularını, akllı adam Allah'ın kanuna riayet edendir, bu geçici dünya hayatına meyleden değildir. Selamlarımla


1.38 saniye.
23:15:55, 28 Mart 2024, Perşembe

Buradaki yazılar, yazarlarının ve Koniks.com®'un izni olmaksızın hiçbir yazılı, görsel yada sesli yayın organında yayınlanamaz. Eğitim amacı dışında, herhangi bir şekilde çoğaltılması yasaktır. Eğitim amaçlı çoğaltıldığı durumlarda, yazarla ilgili bilgilerin ve URL'nin belirtilmesi zorunludur.

Bu web sitesi bilgilendirme amacıyla iyi niyetle, amatör bir ruhla hazırlanmıştır ve yer alan her türlü bilgi genel nitelikte olup, doğruluğu, eksiksiz olması, güvenilirliği, yeterliliği ve güncelliği hiçbir surette sitemiz tarafından garanti ve taahhüt edilmemektedir. Yer alan görüş ve yorumlar tamamen Koniks.com üyelerinin kişisel görüşlerini yansıtmaktadır. Sadece burada yer alan bilgilere dayanılarak iş kurma/yatırım kararı verilmesi, beklentilerinize uygun sonuçlar doğurmayabilir ve söz konusu bilgilere dayanılarak alınacak kararların neticesinde oluşabilecek yanlışlık veya zararlardan Koniks.com sorumlu tutulamaz.

© 2000-2024 Koniks.com İletişim   ||   Kullanım Şartları   |   Kurallar   |   Sitenin Kullanımı   |   Gizlilik   |   Yardım